Almanya basınında geçen hafta: ‘LNG yerine TürkAkım’
Almanya’nın Berliner Zeitung gazetesi, Yunanistan gibi bazı AB ülkelerinin Rusya’dan daha fazla gaz ithal etmeye başladığına, TürkAkım üzerinden Türkiye’nin de bundan faydalandığına dikkat çekti.
DUVAR - Almanya basınında geçtiğimiz hafta iki yasak haberi çokça konuşuldu. Bunlardan biri, Bremen'in sınıflarda öğrencilerin sessizliğini sağlamak için çoğunlukla öğretmenlerin kullandığı ‘sessiz tilki’ el işaretine getirmeyi planladığı yasaktı. Euro 2024’te oynanan Avusturya-Türkiye maçında Merih Demiral’ın yaptığı ‘bozkurt selamlı’ gol sevincinin yarattığı tartışma nispeten dinmiş olsa da bu işaret bu tartışmayı da yeniden gündeme taşıdı. İçişleri Bakanı Nancy Faeser’ın ‘aşırı sağcı’ yayınlar yapan Compact dergisini yasaklama kararı ise bu kararın olası sonuçlarıyla ilgili bir tartışmayı beraberinde getirdi.
Ukrayna savaşının bundan 2 yılı aşkın süre önce başlamasından bu yana Avrupa Birliği (AB) Rusya’ya karşı enerji sektörünü de içine alan bir dizi yaptırım uyguluyor. Başta Almanya olmak üzere buradaki temel fikirlerden biri, Birlik ülkelerinin Rusya’dan ithal edilen fosil enerji kaynaklarına olan bağımlılığını azaltmak. Bunun için izlenmeye çalışılan yollardan biri de boru hatlarıyla taşınan doğalgaz yerine sıvılaştırılmış doğalgaza (LNG) yönelimdi. Almanya basınına yansıyan bilgilere göre, Yunanistan gibi bazı AB ülkeleri bu yönelimi yavaş yavaş bir kenara bırakarak Rusya’dan daha fazla doğalgaz ithal etmeye başladı. Bundan fayda sağlayan ülkelerden biri de TürkAkım projesi sayesinde Türkiye oldu.
ABD’nin 2026 yılında Almanya’ya Tomahawk uzun menzilli seyir füzeleri konuşlandırma kararına Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in olası yanıtından Almanya’nın eski federal başbakanı Angela Merkel’in 70’inci doğum günü dolayısıyla yapılan analizlere geçen hafta Almanya basınına yansıyan haber ve yorumlardan öne çıkan bazıları şöyleydi…
‘BUNDAN FAYDALANAN YENİ BİR ÜLKE VAR: TÜRKİYE’
Başkentin yerel gazetelerinden Berliner Zeitung, “LNG yerine TürkAkım: Gazprom, Güneydoğu Avrupa'ya boru hatlarıyla gaz yağdırıyor” başlıklı haberinde, “Yunanistan, aniden iddialı LNG planlarını durdurarak boru hatlarıyla taşınan Rus gazına güvenmeyi tercih etti. Bundan faydalanan yeni bir ülke var: Türkiye. Orada neler oluyor?” diye sordu. AB’nin 2027 yılına kadar Rus gazına olan bağımlılığı bitirme hedefi koyduğu ve Rusya’dan boru hatları üzerinden alınan doğalgaz oranının 2021’deki yüzde 40 seviyesinden geçen yıl yüzde 8’e gerilediği hatırlatılan haberde, bu eğilimin devam etmeyeceğine dair emareler olduğuna dikkat çekildi. “Hatta Yunanistan gibi bazı AB ülkeleri boru hatları üzerinden yeniden daha fazla Rus gazı ithal ediyor. İlave LNG terminali planları ise askıya alınıyor” değerlendirmesini yapan gazete, 2022’de Yunanistan’ın gaz ithalatının yüzde 14’ünün Rusya’dan geldiğini, bu oranın bugün yüzde 60’a yükseldiğini, beş yeni LNG terminali kurulmasını planlayan Yunanistan hükümetinin ise bundan geri adım attığını yazdı. Haberde, Rusya’daki doğalgaz rezervlerini Türkiye’nin gaz dağıtım şebekesine bağlayarak Avrupa’nın güneyine taşıyan TürkAkım’a da işaret edildi. Gazete, konuya ilişkin şu yorumda bulundu:
“Bruegel düşünce kuruluşunun verileri, AB’nin Rusya’dan doğalgaz ithalatının arttığını gösteriyor. İthal edilen gaz miktarı Temmuz 2023’te sadece 562 milyon metreküp iken bu sene aynı dönem 648 milyon metreküp oldu. Özellikle de Ukrayna ve Türkiye’deki boru hatları üzerinden daha fazla Rus gazı ithal edildi. Örneğin, TürkAkım boru hattı, temmuz ayının ilk haftasında 344 milyon metreküp gazı AB’ye getirirken, bu rakam bir önceki yıl sadece 298 milyon metreküptü. Yani, yaklaşık yüzde 15’lik bir artış var.” (16 Temmuz)
‘SESSİZ TİLKİYE ÖZGÜRLÜK’
Geçen hafta Türkiye’yi Almanya gündemine taşıyan bir diğer gelişme ise Bremen’deki bir yasak kararıydı. Şehir eyaleti, okullarda, özellikle de kreşlerde öğrencilerin sessiz olması için kullanılan 'sessiz tilki' işaretini, Federal Anayasa Koruma Teşkilatı'nın izlediği 'ülkücü hareketin bozkurt selamı ile karıştırılma tehlikesine’ atıfla yasaklama kararı aldı. Gazeteci Christoph Ruf, “Sessiz tilkiye özgürlük” başlığıyla kaleme aldığı makalede, “Almanya’da gerçekten iyi hicvi politikacılar yapıyor ve ne kadar yaratıcı olurlarsa olsunlar hiçbir sanatçının beyni bununla aşık atamıyor” diye yazdı. Ruf, ‘bozkurt’ işaretinin Almanya’da yasaklı olmadığına atıfla şöyle dedi: “Bremen’deki okul yetkilileri, yoğun araştırmaların sonucunda tilkilerle kurtların örneğin tilkiler ve ringa balıklarına göre birbirine daha benzer olduğunu tespit etti. ‘Kurt selamı’ Avrupa Futbol Şampiyonası’nda Türk milli oyuncu Merih Demiral tarafından yapıldığı (ve binlerce Türk taraftar tarafından kopyalandığı) için harekete geçme ihtiyacı duydular. Faşist sembolü göstermeyi sürdürmesine izin verilen yetişkinlere değil 1-6 yaşındakilere karşı…” (nd.Aktuell, 16 Temmuz)
‘COMPACT’IN YASAKLANMASI ÇOK RİSKLİ’
Almanya’nın Sosyal Demokrat Partili (SPD) Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser, 16 Temmuz Salı günü ‘Compact’ isimli ‘aşırı sağcı’ dergiyi yasaklama kararı aldıklarını duyurdu. Bu kapsamda başta Genel Yayın Yönetmeni Jürgen Elsässer olmak üzere derginin üst düzey isimlerinin evlerinde arama yapılarak bazı materyallere el konuldu. Bu karar, Almanya kamuoyunda ifade özgürlüğü tartışmasını da beraberinde getirdi. Die Zeit gazetesinden Holger Stark, “Bir dergi siyasi bir parti değildir” başlıklı yazısında, “Compact’ın yasaklanması çok riskli” yorumunda bulundu. Elsässer’in “Diğer medya ile önemli fark şu: Biz sadece rejimi devirmek istiyoruz” dediğini anlatan Stark, Elsässer’in kendisini ‘gazetecilik onun için bir amaçtan çok araç olan bir siyasetçi olarak gördüğünü’ yazdı. Almanya’da ‘acı verici tarihsel sebeplerden ötürü basının sadece aşırı istisnai hallerde dokunulan özgürlüklerinin’ olduğuna dikkat çeken gazeteci, “Eğer Compact bir parti, Elsässer de onun genel başkanı olsaydı, yasağa çok az itiraz olurdu. Bir dernek için de benzer şekilde… Bu sebeple parti ve derneklere yönelik yasaklar var. Ama Elsässer gazeteci kılığında karşımıza çıkıyor ve bu, gazeteciliği ile siyaset yapıyor olsa dahi işleri biraz daha karmaşıklaştırıyor” dedi.
Makalede ayrıca şu görüşlere yer verildi: “Aşırı sağ ile mücadele onurlu ve bu zamanlarda belki de çok uzun süredir olmadığı kadar gerekli; Jürgen Elsässer de şüphesiz ki aşırı sağcı. Ama Faeser, bir dergiyi, bir prodüksiyon şirketini ve çeşitli YouTube kanallarını yasaklayarak yasayı esnetiyor, hatta belki de bunu çok fazla yapıyor. Sonunda büyük olasılıkla bir mahkeme bu konu hakkında bir karar vermek durumunda kalacaktır. Çünkü Elsässer gibi aşırı sağcılar da devirmek istedikleri ‘rejimin’ bu kısmını, yani anayasal devleti kendi amaçları için kullanmaktan her zaman mutluluk duymuştur.” (17 Temmuz)
PUTİN, ALMANYA VE ABD’NİN TOMAHAWK KARARINA NASIL YANIT VERECEK?
Washington’da düzenlenen NATO Liderler Zirvesi’nin üzerinden bir haftayı aşkın zaman geçmiş olsa da ABD Başkanı Joe Biden ve Başbakan Olaf Scholz’un (SPD) Tomahawk seyir füzeleri ve diğer uzun menzilli silahların 2026'dan itibaren Almanya'ya konuşlandırılacağını açıklamasının yankıları sürüyor. Bu konuda tedirginlikle karışık bir merakla en sık sorulan soruların başında “Putin, buna tam olarak nasıl yanıt verecek?” sorusu geliyor. Başkent Moskova’daki Primakow Dünya Ekonomisi ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nden Dmitri Stefanoviç’e göre, Rusya buna öncelikle simetrik bir yanıt verecek. “İkinci olarak, Rusya mütteffikleriyle, yani Çin, Kuzey Kore, İran ya da Belarus ile askeri işbirliğini yoğunlaştıracaktır” diyen Stefanoviç, her şeyden önce Çin’le benzer silahlanma projelerinin olacağı görüşünde. Üçüncü olarak, Rusya’nın eylemlerinin doğrudan Amerikan topraklarına yöneleceği tahmininde bulunan askeri analist, 1962’deki ‘Küba Füze Krizi’nde yaşanandan ziyade, ‘Florida yakınlarında silahlı bir gemi ya da denizaltı’ konuşlandırılabileceğini anlattı. Son olarak önemli füze ve silah sistemlerinin Vladivostok çevresindeki Pasifik bölgesine aktarılmasının da Kremlin'de tartışılan bir seçenek olduğuna dikkat çeken Stefanoviç, "San Francisco veya Los Angeles gibi batı kıyısındaki şehirler, Moskova ve St. Petersburg gibi, etki alanı içinde olacaktır” diye konuştu. Habere göre, bu ise akla gelebilecek her askeri düzeyde bir çatışma demek olabilir. (Berliner Zeitung, 20 Temmuz)
‘MERKEL’İ ÖZLEMELİ MİYİZ? HAYIR, NOSTALJİ İÇİN SEBEP YOK’
Almanya’nın Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU) partili eski başbakanı Angela Merkel, 17 Temmuz’da 70’inci doğum gününü kutladı. Merkel’e iyi dileklerini sunan pek çok siyasetçinin yanı sıra ülke basınında da Merkel dönemini ve bugünü ele alan analizler yayınlandı. Sebastian Fischer, Der Spiegel için kaleme aldığı başyazıda, “Angela Merkel, üç yıl önce başbakanlıktan ayrıldığında dünya (biraz) farklıydı. Bugün savaş ve kriz var. Peki, onu özlemeli miyiz?” diye sordu. “Hayır, bunu yapmamalıyız” diyen Fischer, esasında mevcut koşulların genel anlamda Merkel lehine olmasından dolayı bu cevabın şaşırtıcı olabileceğine işaret etti. Bu koşullardan kastının ne olduğunu da anlatan gazeteci, Scholz’un Federal Almanya tarihinin en sevilmeyen başbakanlarından biri olduğunu, Yeşiller ve Hür Demokrat Parti (FDP) ile kurulan ‘trafik ışığı’ koalisyonunun bir geleceğinin olmadığını ve her yerde kriz ve savaşların yaşandığını hatırlattı. Merkel’in bir kriz çözücü değil, kriz yöneticisi olduğu yorumunda bulunan Fischer’e göre, bunun en iyi örneklerinden biri de iklim kriziydi. “Sadece bir örnek ama büyük bir örnek: İklim değişikliği” diyen gazeteci, “Merkel, başbakanlığının başında bu tehdidi dünyadaki hiçbir güçlü liderin yapmadığı kadar iyi kavramıştı. Ama bunun devamını getirmedi. Sonuç olarak iklim değişikliği ile mücadelede 20 yıl kaybedildi. Eğer Merkel sonuca götüren bir eylemde bulunmuş olsaydı dünya bugün nerede olurdu? Nostalji için sebep yok” ifadelerini kullandı. Fischer, başyazısını şu sözlerle noktaladı: “Bu arada Merkel’in kendisi de hiçbir zaman siyasi açıdan özleneceğini iddia etmedi. Harika bir şekilde iddiasız… Merkel’in hakkı var.” (17 Temmuz)
(DIŞ HABERLER SERVİSİ)