Almanya basınında geçen hafta: ‘Stratejik bir saldırı hedefi haline gelebiliriz’
Almanya’nın nd-Aktuell haber sitesinde yayınlanan bir analizde, ABD’nin 2026 itibarıyla Almanya'ya füze konuşlandırma kararının ülkeyi ‘stratejik bir saldırı hedefi haline getirebileceği’ belirtildi.
DUVAR - Almanya, bugün itibarıyla tüm kara sınırlarında en az altı aylığına kontrollere başladı. 'Trafik ışığı’ koalisyon hükümetini oluşturan partilerden Yeşiller’in yüzlerce üyesi, Federal İçişleri Bakanlığı’nın ‘düzensiz göçün önlenmesi ve iç güvenliğin korunması’ amacıyla verildiğini açıkladığı bu kararı kaleme aldıkları açık bir mektupla eleştirdi. Mektupta, Almanya’nın insanlık ve insan haklarını önceliklendirmek yerine sığınma talep eden kişilerin onurunu ayaklar altına alan politikalara yöneldiği eleştirisi yapıldı.
Almanya ve ABD’nin Tomahawk seyir füzeleri ve diğer uzun menzilli silahların 2026'dan itibaren Almanya'ya konuşlandırılacağını açıklamasının üzerinden 2 ayı aşkın süre geçmiş olsa da bu karar da ülke gündemine gelmeyi sürdürüyor. Basında çıkan bazı analizlerde, bu hamlenin Almanya’yı ‘stratejik bir saldırı hedefi haline getireceği’ görüşü dile getirildi.
Almanya Dışişleri Bakanlığı’nın ABD başkan adayı Donald Trump’a üstü kapalı eleştirisine yine ABD’den gelen tepkiden, “Batı bize geldi; ben de Batı’ya gitmek zorunda kaldım” diyen bir Irak vatandaşının çizdiği dünden bugüne Almanya portresine geçtiğimiz hafta Almanya basınına yansıyan haber ve analizlerden öne çıkan bazıları şöyleydi…
YEŞİLLER TABANINDAN PARTİYE ‘GÖÇ POLİTİKASI’ ELEŞTİRİSİ
Tagesspiegel gazetesinde “Yeşiller tabanı, daha insancıl bir göç politikası talep ediyor” başlığıyla yayınlanan habere göre, yüzlerce Yeşiller üyesi, kaleme aldıkları açık bir mektupla, federal hükümetin özellikle Solingen’deki bıçaklı saldırının ardından daha da sertleştirme yoluna gittiği göç ve sığınma politikasını eleştirdi. Yeşiller’in federal düzeyde iltica yasalarının sıkılaştırılmasına destek verdiğine dikkat çekilen haberde, parti üyelerinin bunun ‘çok fazla’ olduğunu düşündüğü ve açık mektuplarında ‘entegrasyon ve korumaya odaklanan’ bir politika talebinde bulunduğu belirtildi. 700’den fazla parti üyesinin imzasının bulunduğu açık mektupta, “Almanya, insanlığı ve insan haklarını ilk sıraya koymak yerine, izolasyona, tel örgülere, hatta koruma isteyen insanların onurunu ayaklar altına alan otoriter rejimlerle anlaşmalara gitgide daha fazla bel bağlıyor” denildi.
Solingen’de geçen yıl sınır dışı edilmesi gereken bir Suriye vatandaşının düzenlediği ve üç kişinin hayatını kaybettiği bıçaklı saldırıya işaret eden imzacılar, bu olayın ardından ‘gerçek sorun olan İslamcılık’ konusunda konuşulmadığını savunarak “İzlenen yol ise mültecilerle mücadele ediyor ve nihayetinde İslamcıları güçlendiriyor” ifadelerini kullandı. Yeşiller Gençliği ve Yeşiller Berlin’in öncülük ettiği ortak mektupta, “Partimizin temellerini oluşturan ilkelerin hükümet çalışmalarında tutarlı bir şekilde savunulmasını istiyoruz” denilerek ‘izolasyon yerine entegrasyon’ talebi dile getirildi. (10 Eylül)
HÜKÜMET VE MUHALEFETTEN ‘GÖÇ KARŞITI BİRLEŞİK CEPHE’
Die Tageszeitung (taz) gazetesinde Christian Jakob imzasıyla yayınlanan “Sığınma ve göç tartışması: Ahlaki kontrol kaybı” başlıklı analize göre ise Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve liberal Hür Demokrat Parti’den (FDP) oluşan federal hükümet ile ana muhalefet Hıristiyan Birlik partilerinin (CDU/CSU) oluşturduğu ‘göç karşıtı birleşik cephe’, son dönemdeki hamleleriyle Almanya'da ‘aşırı sağcı tutumları mümkün ya da makul olarak kabul edilebilir’ bir hale getiriyor, bu da eyalet seçimlerinde yükselişini sürdüren faşist Almanya için Alternatif (AfD) partisinin oy potansiyelini artırıyor. Göç ve sığınma konusunda son dönemde atılan adımları “Göç konusunda hâlâ gönüllü bir ahlaki özdenetim olduğuna inanan herkes son günlerde hayal kırıklığına uğradı” sözleriyle değerlendiren Jakob, şu ana kadar ‘düzenli göçün’ memnuniyetle karşılandığının söylendiğini ancak o günlerin geride kaldığını belirtti. AfD’nin ülkedeki göçmen ve yabancı karşıtı eğilimleri özellikle sosyal medya kanalları üzerinden radikalleştirdiğini anlatan gazeteci, “Bu, AfD’nin muhafazakarları ve trafik ışığı partilerini göç karşıtı birleşik bir cepheye itebileceği anlamına geliyor” dedi. Jakob, sözlerini şöyle sürdürdü: “Göçün sürekli bir sorun olduğunu söyleyenler, aşırı sağcı tutumları daha da mümkün ve makul olarak kabul edilebilir bir hale getiriyor ve Fransa, Hollanda ve Avusturya’da da olduğu gibi AfD’nin oy potansiyelini artırıyor.” (14 Eylül)
‘BATI BİZE GELDİ, BEN DE BATI’YA GİTMEK ZORUNDA KALDIM’
Almanya’daki göç ve sığınma tartışması sürerken, 2015 yılında mülteci olarak Almanya’ya gelip burada bir hayat kuran Iraklı Elaf Riyhad, başkentin yerel gazetelerinden Berliner Zeitung için kaleme aldığı “Batı ve doğu arasında: Almanları birleştiren ne?” başlıklı makalesinde, dünden bugüne Almanya izlenimlerini aktardı. ‘Yakın ve Orta Doğu’da kolonilerinin olmaması’ dolayısıyla ve insan hakları, Aydınlanma, sosyal piyasa ekonomisi, düşünür ve şairleri gibi sebeplerle Irak’ta Almanya’ya dair olumlu bir izlenim olduğunu anlatan Riyhad, sığındığı ülkede karşılaştığı ‘bölünmüş topluma’ ilişkin gözlemlerini paylaşırken, ülkesinde yaşananlara ilişkin de şu değerlendirmede bulundu: “Buraya geldiğimde burada Irak’ta asla öğrenemeyeceğim değerleri öğreneceğimi, çünkü orada demokrasiden aciz, özgürlüğün ve kendi kaderini tayin etmenin ne anlama geldiğini asla anlamayacak insanlar olarak yetiştirildiğimizi düşünüyordum. ABD 2003 yılında Irak’a saldırdığında, Batı değerlerini alacaktık ve diktatörlük sona erecekti. Peki, bunun yerine elimize ne geçti? Güçsüz, kurşuni bir anayasa ve terör. Petrolümüz sonumuz oldu. Irak, kaynaklarını istikrar zamanlarında keşfeden Norveç'in aksine, kaynaklarını huzursuzluk zamanlarında keşfetti. Batı bize geldi, ben de Batı'ya gitmek zorunda kaldım.” (14 Eylül)
‘ABD FÜZELERİ RUSYA’YI, RUS FÜZELERİ AVRUPA’YI HEDEF ALIYOR’
ABD Başkanı Joe Biden ve Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un temmuz ayında açıkladığı üzere, ABD’nin 2026 yılı itibarıyla Almanya’ya Tomahawk seyir füzeleri ve diğer uzun menzilli silahları konuşlandırması bekleniyor. Washington’daki NATO Zirvesi öncesinde iki ülke tarafından yapılan ortak açıklamada, söz konusu silahların Avrupa’da halihazırda konuşlu olan kara sistemlerinden çok daha geniş bir menzile sahip olacağı ifade edilmişti. Ralph Urban, bu bağlamda, nd-Aktuell haber sitesi için kaleme aldığı yazıda, Almanya’nın ABD füzelerini topraklarında konuşlandırmak yerine silahsızlandırma müzakerelerini yeniden başlatması gerektiğinin altını çizdi. Almanya’ya yerleştirilmesi beklenen silah ve sistemler hakkında da bilgi verilen yazıda, “Bu silahlar son teknoloji sayesinde nükleer olmayan savaş başlıklarıyla dahi Rusya’nın derinliklerindeki hedefleri hassas ve yüksek patlayıcı gücüyle vurabilir. Füzeler, mıknatıslardır: Almanya’yı stratejik bir saldırı hedefi haline getirebilir” değerlendirmesi yapıldı. Almanya hükümetinin Rusya ile silah ve savunma açısından kapatılması gereken bir ‘kapasite açığı’ olduğunu savunduğunu, uzmanların ise NATO’nun hava ve donanma güçlerinin Rusya’dan daha üstün olduğunu değerlendirdiğini aktaran Urban, “ABD’nin Batı Avrupa’daki orta menzilli füzeleri Moskova’yı hedef alırken, Rus füzeleri Washington’ı değil, Batı Avrupa’yı hedef alıyor” diye yazdı. ABD füzeleri sadece Almanya’ya yerleştireceği için riskin de Avrupalı ortaklar tarafından paylaşılmayacağını kaydeden Urban, “Füzeler, gerilim durumunda Almanya’yı tercih edilen hedef haline getirir. Tüm bunlar ise nükleer savaş tehdidini şimdiden gündeme getiren Ukrayna’daki savaşın arka planda devam ettiği bir dönemde yaşanıyor” ifadelerini kullandı. (11 Eylül)
ABD’DEN ALMANYA’YA ‘SEÇİME MÜDAHALE’ SUÇLAMASI
ABD’de 5 Kasım’da yapılacak başkanlık seçimleri yaklaşırken, Demokratların başkan adayı ve ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris ve Cumhuriyetçilerin başkan adayı ve eski başkan Donald Trump, 10 Eylül akşamı ABC News haber kanalında yayınlanan canlı açık oturumda karşı karşıya geldi. Trump, tartışma sırasında Almanya’nın enerji politikalarının başarısız olduğu iddiasıyla Harris’in seçim vaatlerini eleştirdi, yabancı ve göçmen karşıtı bir başka iddiasında ise ülkedeki Haitili göçmenlerin ‘kedi ve köpekleri yediğini’ ileri sürdü. Yeşiller partili Annalena Baerbock’un Dışişleri Bakanlığı’ndan ise bu sözlere yanıt geldi. Bakanlık, X (eski adıyla Twitter) hesabından ‘Tartışma 2024’ (#Debate2024) etiketiyle ve Donald Trump’ın canlı yayında çekilmiş bir fotoğrafıyla yaptığı paylaşımda, hem Almanya’nın enerji politikalarını savundu, hem de isim vermeden Trump’a seslenerek “Bu arada; kedi ve köpekleri de yemiyoruz” ifadesini kullandı. Başkanlık yarışındaki iki adaydan birine yapılan bu açık eleştiri ise ABD’de bazı tepkilere neden oldu. ABD’nin eski Berlin büyükelçilerinden Cumhuriyetçi Partili Richard Grenell, X hesabından yaptığı paylaşımda, “Alman hükümetinin seçimlere bariz müdahalesi Rusya ve İran’ın müdahalesinden daha kötü. Bunu açıkça görüyoruz ve uygun şekilde tepki vereceğiz” diye yazdı. (Die Welt, 12 Eylül)