Almanya medyasında Suriye yorumları: Göçmenlere ne olacak?
Suriye’de en küçük istikrarsızlık Batı’da ‘göçmen sorunu’ bağlamında ele alınıyor. Almanya’da da en çok Türkiye’nin fayda sağlayacağı iddia ediliyor. Buna göre, Batı, yine Erdoğan’a ihtiyaç duyuyor.
Halep’e son saldırıyla birlikte Suriye'de güç dengeleri değişti. Bu durum sadece yakın ülkeleri değil, önceki başbakan Angela Merkel’in döneminde Suriye’den çok sayıda mülteci kabul eden Almanya’yı da yakından ilgilendiriyor. Çünkü Almanya'da şubat ayında yapılacak federal seçimlerin ana gündem maddelerinden biri ‘göçmen sorunu’ olacak. Bu nedenle, Suriye'deki en ufak bir çatışma bile medyada, “Göçmenler yeniden Batı'ya mı akın edecek?" sorusunu gündeme taşıyor. Ancak, Suriye’deki çatışmalar ve göçmenler konusu Almanya medyasında Türkiye bağlamında da dikkat çekici yorumların yer almasına yol açtı. Kimileri, “Suriye'deki son gelişmelerden en büyük faydayı sağlayan Türkiye mi?” diye soruyor.
Yorumlara göre, Türkiye'nin bu süreçte iki temel hedefi var: Bunlardan biri Türkiye’de bulunan üç milyondan fazla Suriyeli göçmenin dönüşü için gerekli koşulları oluşturmak. Türkiye ayrıca, hükümetin de sıkça dile getirdiği üzere, Suriye'nin kuzeydoğusunun büyük bölümünü kontrol eden YPG birliklerini Türkiye sınırından geriye itmek istiyor.
MÜLTECİ POLİTİKASINDA STRATEJİK HAMLE Mİ?
Almanya medyasındaki analizlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, iç kamuoyundaki memnuniyetsizliği azaltmak için göçmenlerin geri dönüşüne özel önem verdiği ifade ediliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da sorunları çözmek için Şam’la bir yakınlaşmadan söz etmişti. Fakat Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad şimdiye kadar müzakere etmeyi reddetti. Esad’ın Erdoğan’a karşı bu tutumunu Almaya medyasında 'küstahlık' olarak yorumlayanlar var.
Alman NtV yayınında yer alan bir yorumda, “Bir yandan Ankara, isyancıların Halep'i ele geçirmesi halinde Türkiye'deki üç milyondan fazla Suriyeli mültecinin en azından bir kısmının ülkelerine döneceğini umabilir. Bu da Türkiye'deki iç siyasi gerginliklerin azalmasına yol açabilir” denildi.
FAZ’da yayımlanan bir yorumda ise bu nedenle ‘Esad'ın zayıflamasının Türkiye'yi elverişli bir konuma getirdiği’ savunuldu. Yorumda Ankara’nın, uzun süredir Avrupa Birliği'nden (AB) Suriyeli göçmenlerin 'güvenli bölgeye' geri dönüşünü finanse etmesini talep ettiği, ancak AB’nin bunu reddettiği belirtildi.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın çarşamba günü yaptığı açıklamaya göre Türkiye'de bulunan göçmenlerin yaklaşık yarısı, yani 1 milyon 247 bin 432’si Halepli. Ancak, bu insanların ne kadarının Türkiye'nin görece daha güvenli ortamından cihatçıların kontrolündeki anavatanlarına dönmeye istekli olacakları henüz kestirilemiyor. Çünkü Suriye’nin yeniden istikrarsızlaşması riskler de barındırıyor.
İSTİKRARSIZLIK KİMSENİN ÇIKARINA OLMAYABİLİR
FAZ’ın yorumunda da Heyet Tahrir Şam'ın (HTŞ) ilerleyişinin Türkiye için de riskler barındırdığı şerhi konularak şöyle yazıldı: “Cephe hatlarının değişmesi, Suriyeli mültecilerin Türkiye'ye ve Avrupa'ya daha fazla akın etmesi anlamına gelebilir. Bu tür endişeler örneğin Türk Kızılayı tarafından dile getiriliyor. Ancak, Ankara resmi olarak bunun önlenebileceğine dair güven yayıyor.”
Diğer bazı yorumlara göre de Suriye'de hızla ilerleyen yeni bir istikrarsızlaşma Türkiye'nin çıkarına değil. Şam rejiminin, örneğin Rusya'nın desteğiyle büyük bir karşı saldırıya geçecek gücü bulması halinde, bu durumun Türkiye sınırına doğru yeni göçmen hareketlerini de tetikleyeceği belirtiliyor.
Türkiye Esad’ı destekleyen Rusya ve İran ile ilişkilerde dikkatli bir politika izliyor. Ankara Moskova ve Tahran’la arasını bozmaktan kaçınıyor. Yorumların bir kısmı da bu yönde; bu ülkelerin Suriye’deki nüfuzunun Türkiye için önem taşıdığına dikkat çekiliyor.
ERDOĞAN VE PUTİN ÇATIŞMASI OLARAK ALGILANDI
Ancak, Erdoğan’ın Suriye sahasında Rus lider Vladimir Putin'e karşı gücünü test ettiği yorumu da yapılıyor. Yorumlarda iki lider arasında satranç tahtası üzerindekine benzer bir güç çatışması yaşandığı iddia ediliyor. Kremlin’in Türkiye'nin BRICS başvurusunu şimdilik askıya alması, daha önce de Erdoğan için önemli bir dış politika başarısı olan Ukrayna için tahıl anlaşmasını askıda bırakması bunun sebepleri arasında gösteriliyor.
Analizlerde Erdoğan'ın 'Suriye’de muhtelif güçlerin destekçisi' olduğu, son ilerleyişin 'Erdoğan’ın desteği olmadan sağlanamayacağı' öne sürülüyor. Türkiye’nin resmi açıklaması ise bunun tersini söylüyor; Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’nin Suriye’de 'gözlemci konumunda olduğunu' açıkladı.
Türkiye’nin resmi açıklamasına rağmen 'Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye’de oyun kurucu' olarak algılanması, onu ve Türkiye’yi Batı’nın gözünde ‘tırmanışın merkezinde yer alan bölgesel güç’ konumuna taşıyor.
BATI’NIN TÜRKİYE’YE İHTİYACI VAR
Yorumlarda kesin olan bir şey var: “Suriye'de olası bir ateşkes ancak Türkiye, Rusya ve İran gibi güçlerle masaya oturularak müzakere edilebilir.”
Suriye’deki bir istikrarsızlığın sadece yakın ülkeleri değil, AB ülkelerini de etkilediği açık. Suriye’den Türkiye’ye yönelecek bir göçmen akınının sorumluluklarından Avrupa’nın da kaçamayacağını herkes biliyor. Ancak, yeni bir göçmen akınını, sağ partilerin yükselişte olduğu Avrupa da şubatta federal seçime giden Almanya da kaldıracak durumda değil. Analizlerde eksik kalan, açık açık yazılmayan husus bu.
Almanya’da trafik ışığı koalisyonu Ukrayna’ya daha çok askeri yardım tartışması gerekçe gösterilerek çöktü. Koalisyon ortağı Hür Demokrat Parti (FDP) lideri ve Maliye Bakanı Christian Lindner, borç frenini serbest bırakmak istemeyince Başbakan Olaf Scholz tarafından görevden alındı. Sonuçta federal bütçe yapılamadı.
Azınlık hükümetinin yönettiği Almanya, bütçesiz ve ekonomik kriz koşullarında seçime gidiyor. Ekonomik koşullar ve işsizlik göçmen nefretini körüklüyor. Bunda oyları yüzde 18’e dayanarak, CDU/CSU’nun oluşturduğu Birlik Partileri’nden sonra ikinci parti konumuna gelen aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin yıllardır sürdürdüğü göçmen karşıtı propagandanın da payı var. AfD göçmenlerin geri gönderilmesini ve sıkı bir sınır kontrolünü istiyor. Birlik’in de seçim vaatlerinden biri sınır kontrollerinin sıkılaştırılması.
Anketlere göre Almanya’da seçmenler şubat ayında sandığa giderken tercihlerini belirleyen etkenlerden biri de ‘göçmen sorunu’ olacak. Dolayısıyla seçime giden Almanya’da hiçbir parti yeni bir göçmen akını veya ‘göçmen sorunu’nu kaldıracak durumda değil. Bu da Almanya’nın yine ve yeniden Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye’ye ihtiyaç duymasına neden oluyor. Savaştan kaçan, yerinden edilmiş insanlar ise yine ve yeniden bir pazarlık aracına dönüşüyor.