Altın Portakal Film Festivali… Murat Kılıç: Sinema, beni yeryüzünden kurtarıyor
Yönetmen Ferit Karol’un ilk uzun metraj filmi “Kumbara”nın başrol oyuncusu Murat Kılıç'la konuştuk. Kılıç, "Sinema, beni yeryüzünden kurtaran şey oluyor. Bu meslekten birisi olarak bazen zor olsa da bunu yapıyorum ve kendimi unutuyorum. Bu beni çok mutlu ediyor," diyor.
ANTALYA - Altın Portakal Film Festivali, altıncı gününü geride bıraktı. Yönetmen Ferit Karol’un ilk uzun metraj filmi “Kumbara” festival kapsamında izleyicilerle buluştu.
Orta sınıf bir aile babası olan Orhan’ın kefil olduğu arkadaşından kalan borçla hayatının değişmesi ve içine düştüğü krizden çıkmanın yollarını arama hikayesinin izleyiciye aktarıldığı filmin başrol oyuncusu Murat Kılıç’la konuştuk.
‘CEPTEN OYNAMAKTAN UZAK DURMAYA ÇALIŞIYORUM’
“Kumbara” Altın Portakal Film Festivali’nin en dikkat çeken filmlerinden biri oldu. Film, bugün Türkiye’de birçok evde yaşanan bir kriz haliyle başlıyor. Role nasıl hazırlandınız? Filmin gerçeklikle ilişkisi sizi ne kadar etkiledi?
Filme duygusal olarak hazırlanmak zor değil. İçinde yaşadığımız bu orta sınıf sancılarını çekmeyen insan yok denecek kadar az. Aktör olarak film çekilmeden önce senaryoyu sindirebilmek için haftada bir okurum. Ezber yapmadan yavaş yavaş okurum. Bilirim ki sette de bir şeyler çalışmadığında yönetmen onları değiştirecektir ve ona da hazırlıklıyımdır.
Aktör olarak en çok önemsediğim şey daha önce oynadığım rollere benzer bir şey çıkarmamak… Açıkçası cepten oynamaktan uzak durmaya çalışırım. Herkesten çok ben kendime ağır eleştiriler yönelten bir insanım. Kendimi tekrar ettiğimi görmemek için çok çabalıyorum. O karaktere dair bir beden duruşu, tonlamalar geliştirmeye, roldeki gibi olmaya çalışıyorum. Bu şekilde yeni bir karakter yaratıldığını düşünüyorum.
“Kumbara”nın en dikkat çekici unsurlarından birisi birlikte başrolü paylaştığınız Gülçin Kültür Şahin’le aranızdaki uyum. Bu uyumun sırrı nedir?
Çekimden önce yapılan provalarda aynı gemide olduğunuzu anlıyorsunuz. Gülçin çok yetenekli ve meslek ahlakına sahip çok önemli bir oyuncu… Gülçin’le çalışmak çok keyifliydi. Filmden önce tanışmıyorduk ama kendisini izlemiştim ve öne çıkan bir oyunculuğu vardı. Gülçin’le çalıştığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Provalar sürecinde bir uyum yakaladık ve bunu hissettik. Çekimlere geldiğimizde hiç konuşmadan birbirimizi nasıl öne taşıyabileceğimizin peşine düştüğümüzü fark ettik, bundan zevk aldık. Bu durum çok az rastlanan bir şey… Ne birbirimizin üzerine bastık, ne de geride kaldık. Gülçin’in gözünde Ayfer karakterini gördüm. Onun bana yaklaşımı o kadar gerçek ki bu da çok güzel bir uyumu getiriyor. Biz birlikte yürür hatta koşarız diyorsunuz. Doğaçlamalarımızdaki repliklerimiz ne karşıdaki oyuncuyu zor durumda bırakmak ne de çıkamaz sokmak adınaydı. Hep oyunu açmaya yönelikti.
Bu oyunculuk ahlakı da aynı zamanda…
Rol çalmak diye bir şey vardır… Gülçin çok ahlaklı bir oyuncu, ben de buna özen gösteririm. Rol çalma durumunda iki taraftan birisi kendisini çok mutsuz hissediyor ve bu dile gelen bir şey olmuyor ne yazık ki. Oyuncu olarak sizi aşağı çeken bir durum… Bizdeyse tam tersi, nasıl daha iyi rol veririm, derdinin peşindeydik.
Filmde orta sınıfın çöküşünü görüyoruz. Bugünün dünyasını nasıl yorumluyorsunuz?
Orta sınıf, yoksullar ile zenginler arasında bir tampon bölge oluşturuyor ama bunun farkında mı bilmiyorum. Sanki bir tufan olacak da arkada kalan bu orta sınıf tufana uyum sağlayacakmış gibi bir ortam var; iktidar kim olursa olsun…
‘KENDİMİ BAŞKA DÜNYADA GÖRMEK BENİ MUTLU EDİYOR’
Film, “hayat ne olursa olsun devam eder” cümlesiyle bitiyor. Sizce sinema izleyicinin yaşamını değiştirebilir, farkındalık yaratabilir mi?
Hadsizlik yapmamak adına bir tanım yapmak istemem… Çok film izleyen birisi olarak bilim kurgu hayranıyım. Kendimi başka bir dünyada görmek beni çok mutlu ediyor. Sinema, beni yeryüzünden kurtaran şey oluyor. Bu meslekten birisi olarak bazen zor olsa da bunu yapıyorum ve kendimi unutuyorum. Bu beni çok mutlu ediyor.
Filmin son sahnesinde orta sınıf bir şekilde hayatına devam ediyor, dedik ama bunun bedeli ne? Orta sınıf yaşadığı acılarını sırtında taşıyarak ve çok ağır bedeller ödeyerek hayatına devam ediyor.
Filmde bu bedeli yok olan duygular olarak görüyoruz.
Yönetmen Ferit Karol bunu çok iyi başarıyor. Karol’un bunu büyük bir maharetle aştığını düşünüyorum. Film boyunca bütün o sıkışmışlığı ve çıkma çabasını çok iyi gösterdiğini düşünüyorum. Bu anlamda filmimizi her noktada savunurum.
Altın Portakal Film Festivali’nde olmak sizin için ne ifade ediyor?
Arkadaşlarımı görmek beni çok mutlu ediyor. Tüm bu pandemiye rağmen sinema üzerine sohbet ediyor olmamız çok güzel ve sırf bunun için bile gelebilirim. Pandemi korkusunu yaşaya yaşaya sinema salonunu dolduran seyircilere teşekkür etmek isterim. Bu çok takdir edilesi bir şey…