Amedspor zincirlerini kıracak
Amedspor karakter olarak yenilgiyi ret eden bir takıma dönüşmelidir. Böyle bir takımın oyun stratejisi de defansif olmak zorundadır. Bunun anlamı şudur, sahanın her yerinde her durum ve pozisyonda öncelikli görev takım savunmasıdır.
Şimdiye kadar izlediğim en iyi Amedspor oyunu değildi, bu oyun, ama cebe konulmuş üç puan ziyadesiyle memnun etti beni. Bazen sadece kazanmakta değerlidir; çünkü kazanan takım yenilgiyi ret etmiştir. Yenilgileri ret etme ruhu, çok kıymetli bir oyun karakteridir. Yenilgilere geçit vermeyen bir Amedspor, geleceği mutlaka kazanacaktır. Yenilgiyi ret etme üstüne bina edilmiş bir zihin açıklığı, direnişçi ruhu bütün görkemiyle oyuna davet eder. Ve Amedspor’un bu türden bir zihin açıklığına ekmek su kadar ihtiyacı var. Kiminle oynuyor olsak ya da nerede, hangi rakiple karşılaşıyorsak karşılaşalım, rakip yenilgiyi ret eden bir takım olduğumuzu bilmeli, hissetmeli ve bunun tedirginliğini yaşamalıdır.
Oyunculara açık bir zihin kazandırmak, onları oynanacak oyuna ikna etmektir. Daha doğru planlanmış oyundaki rol ve görevlerine ikna etmek demektir. Oyun planı dahilinde bir rol ve göreve ikna edilmiş oyuncu, her şeyden önce oynadığı oyundan zevk alır. O oyunun provaları demek olan antrenmanların bitmesini istemez. Kendi rolü ve görevi konusunda, zihni açıldığı için, her hafta üstüne bir şey koyarak kendini geliştirir.
Bir oyuncuyu rolü ve görevi konusunda ikna etmek demek, "sen şunu, şunu yapacaksın, sen şu, şu görevlerden sorumlusun’’ demek değildir. Bunun sözel olarak söylendiğini biliyorum ve aslında sadece söylemenin de pek işe yaramadığını da biliyorum.
Asıl olan görev ve rolü söylemek ya da tarif etmek değildir. O görev ve rolü, antrenmanda ölesiye çalışmaktır. Bizzat sahada defalarca tekrar yapmaktır. Dirillerle bu rol ve görevi ezberletmektir. Ancak antrenmanlarda defalarca çalışarak o rolü ve görevi kas hafızası haline getirebiliriz. Ancak, bıkmadan usanmadan tekrarlar yaparak bilinçaltının dipsiz kuyularında o rol ve görevleri otomatik refleks haline getirebiliriz.
Amedspor karakter olarak yenilgiyi ret eden bir takıma dönüşmelidir. Böyle bir takımın oyun stratejisi de defansif olmak zorundadır. Bunun anlamı şudur, sahanın her yerinde her durum ve pozisyonda öncelikli görev takım savunmasıdır. Her pozisyonda gözetilecek ilk pozisyon bilgisi, savunma olmak mecburiyetindedir. Savunmayı kusursuzlaştıramayan bir takım, hücumu mükemmel hale getiremez.
İşin en tatlı yanıda, savunma stratejisi yetenek gerektirmeyen bir stratejidir. Yani bunu fiziksel olarak fit her oyuncu yapabilir. Bu stratejide tek ince iş rakip ceza sahası içinde yapılabilir. Özgürlük sadece rakip ceza sahası içinde vardır.
Kömürspor maçında gözümü rahatsız eden en büyük kusur, Amedsporlu oyuncuların topa emzik muamelesi yapmasıydı. Ayağına topu alan her oyuncu, toptan kopmak istemiyordu. Bu kabul edilmez. Top kontrol edilir ve en uygun pozisyondaki öteki oyuncuya atılır. Hepsi bu. Ama benim gördüğüm olumsuzluk sanki her topçunun kendini kanıtlama derdi varmış gibi davranmasıydı. Bu doğru değil, iyi bir oyuncu olduğunuzu üstünüze giydiğiniz forma zaten kanıtlıyor. Amedspor forması tescilli bir kriterdir. Kanıttır, vesikadır, kimlik ve niteliktir. Her maçta her top çok değerlidir ve topu değerli kılan şey ayakta kalması değil, öteki oyuncuyla paylaşılmasıdır.
İkinci olumsuzluk değilde eksiklik de şu; Amedspor rakibi yönlendirmeyi bir an önce öğrenmelidir. Prensip olarak, pres adı altında icat edilen bölgesel baskıların birinci amacı rakipten top kapmak değildir. Elbette kapılırsa şahane olur; ama o baskıların öncelikli amacı, rakibin oyun akışını değiştirmektir. Özellikle ilerde baskı denilen şeyin biricik amacı bu olmalıdır. Çünkü yönünü değiştiremediğimiz bir oyun kontrolümüzde olmaz.
Rakibe önde ya da diğer bölgelerde yaptığımız bütün baskılar, onun oyun akış yönünü değiştirmesini sağlamalıdır. Bu baskılar, her zaman rakibi en güçlü en organize alanımıza ve becerebilmişsek, kendi oyun tuzağımıza doğru itmelidir.
Amedspor yeterli şekilde lige hazırlanma fırsatı bulmadığı için oyuna dair esas eleştirilerimi 8. haftaya erteliyorum.