Emini’nin ölümünün 1’inci yılı: ‘Kadınlar korku duvarını aştı’

İran’da Mahsa Jîna Emini’nin ‘ahlak polisi’nin gözaltında katledilmesinin ve ülke çapında protestoların başlamasının birinci yılında kadınların direnişi de kadınlara yönelik baskı da sürüyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - İran’da ‘saçlarını İslami kurallara uygun örtmediği’ gerekçesiyle ‘ahlak polisi’ tarafından gözaltına alınan 22 yaşındaki Mahsa Jîna Emini’nin katledilmesinin üzerinden bir yıl geçti. Emini’nin ölümüyle başlayan protestoların şiddet yoluyla bastırılmaya çalışıldığı ülkede, kadınların da hak mücadelesi devam ediyor.

BBC’ye konuşan Batılı bir diplomatın tahminine göre, şu anda ülke çapında kadınların aşağı yukarı beşte birinin başını örtmeden sokağa çıkarak iktidara meydan okuyor. Müzik eğitimini sürdüren ve kamusal alanda başını örtmeyi reddeden kadınlardan olan 20 yaşındaki Tahranlı öğrenci Donya da "Geçen yıldan bu yana o kadar çok şey değişti ki" diye konuştu. Donya gözaltında cinsel saldırıya uğrayan kadınlar tanıdığını ve hicab giymediği için ceza olarak ölü yıkamaya mahkum edilen kadınlar olduğunu anlattı. 

‘BU OLAYLAR REJİMİ TEK YÖNLÜ BİR ÇIKMAZ SOKAĞA SOKTU’

Ülkeden gözlemlerini paylaşan Batılı diplomat ise Tahran'ın şık ve zengin mahallelerinde başını örtmeyen kadınların oranının beşte birin de üzerine çıktığını ama bu başkaldırının sadece başkente has bir olgu olmadığını söyledi. Diplomat, "Bu coğrafi olmaktan ziyade kuşaksal bir şey. Sadece eğitimli ve zeki gençler değil, akıllı telefon kullanan her genç insandan söz ediyoruz. Bu da köylere kadar her yere gidiyor” dedi. Emini'nin ölümünün rejim açısından çok büyük ve ölümcül bir dönüm noktası olduğunu belirten diplomat, "Bu olaylar rejimi tek yönlü bir çıkmaz sokağa soktu. Bilmediğimiz tek şey, sokağın uzunluğu" dedi.

Emini'nin ölüm yıldönümünde yeni bir gösteri dalgası ihtimaline karşı iktidar yaygın bir gözaltı kampanyası yürüttü. Alınanlar arasında kadın hakları eylemcileri, gazeteciler, müzisyen ve şarkıcılar ve gösterilerde öldürülenlerin yakınları var. Rejime destek vermediği düşünülen akademisyenler de işlerinden atıldı. Fakat ülkedeki sessiz direniş devam ediyor.

‘YÖNETİMİN İLAN PANOLARINA “KADIN, YAŞAM, ÖZGÜRLÜK” YAZILIYOR’

Donya, başkent Tahran'da yönetimin ilan panolarına, metro duvarlarına hâlâ sürekli geçen yılki isyanların simgesi haline gelen #Mahsa, "Kadın Yaşam, Özgürlük" gibi sloganların yazıldığını anlattı. Donya ve BBC’nin görüştüğü diğer kadınlar eylemlerini destekleyen birçok erkek de olduğunu söyledi. Donya, "Bazıları sokağa çıkarken kolsuz giysiler ya da şort giyiyor, makyaj yapıyor çünkü bunlar erkeklere yasaklanan şeyler. Bazı erkekler ne kadar tuhaf olduğunu sergilemek için hicab giyiniyor" diye konuştu.

‘AHLAK POLİSİ’ YENİDEN SOKAKLARDA

Ahlak polisi devriyeleri Mahsa Emini gösterileri sırasında bir süre kaldırılmıştı ama son haftalarda yine sokaklardalar. Yine de Donya, devriyelerin yeni gösterileri kışkırtabileceği korkusuyla, doğrudan müdahaleden kaçınıyor göründüklerini söyledi. 

Fakat yetkililer geçen yıl içerisinde toplum üzerindeki denetimlerini başka biçimlerde kurmaya çalıştı. Başını örtmeyen kadınlara mal veya hizmet sunan yüzlerce işyeri kapatıldı, başını örtmeyen kadınların kullandığı araçlara el kondu ya da ceza kesildi. Şu anda başını örtmeyen kadınlar, 5 bin ile 500 bin riyal arası yani 12 cent ile 11,83 dolar arası para cezası ile 10 gün ile iki ay arası hapis cezasına çarptırılabiliyor. 

‘BİR DAHA YAKALANIRSAM ARABAMA EL KONULACAKMIŞ’

32 yaşındaki Bahare'nin telefonuna, Tahran'da başı açık gezdiği kameralara yakalandıktan sonra, yetkili makamlardan üç yazılı mesaj gelmiş. Bahare bir daha ‘yakalanırsa’ arabasına el konulacağını aktardı. Bahare'nin metroya ve alışveriş merkezlerine girişi de saçı açık olduğu için engellenmiş. En zorlayıcı olan ise öğretim yılı sonunda oğlunun okulunda yapılan törene katılmasına izin verilmemesi olmuş. Bahare, "Kalbim küt küt atıyordu. Çok heyecanlıydım. Büyük bir tabuyu kırmış gibi hissettim" diye konuştu.

Bahare, "Başımı örtmemek sivil itaatsizliğimi göstermenin tek yolu” diyerek şunları anlattı: “Sadece hicab kullanmakla ilgili değil ama aynı zamanda diktatörlüğün bütün yasalarına karşı. İranlıların son 43 yıldır çektiği bütün çilelere karşı. Karalar giyerek çocukları için yas tutan bütün anneler ve babalar için sürdüreceğim eylemimi.”

‘KONU SADECE BAŞÖRTÜSÜ DEĞİL, KADINLAR EŞİT HAKLAR TALEP EDİYOR’

Başını açarak ülke yönetimini eleştiren ve bu sebeple 4 ay tutuklu kalan film yapımcısı Müjgan Ilanlou'ya göre rejime yönelik çok yaygın bir öfke olduğu kesin. Ilanlou, ağustos ayında, korkutmak için yeniden gözaltına alındığını anlattı.

"İran'ın kadınları korku duvarını aştı" diyen yapımcı, bir yandan da son baskıların çok ağırlaşması nedeniyle geçen ay 10 gün boyunca, düzenli olarak kamusal alanda başörtüsüz fotoğraflarını paylaştığı Instagram hesabını kapattığını söyledi.

"Bu bir kısa mesafe koşusu değil, bir maraton" ifadelerini kullanan Ilanlou, bunu ABD'de haklar ve özgürlükler hareketinin fitilini ateşleyen, Rosa Park'ın bir otobüste yerini beyaz bir adama vermeyi reddettiği o ünlü direnişe benzetti: "Rosa'nın yerini beyaz adama vermeyi reddetmesi, bir insanın otobüste oturup oturmamasıyla ilgili değildi. Bu, diğerlerine verilen bir 'Ben sizden korkmuyorum. Bakın, ne kadar güçlüyüm' mesajıydı.”

Bu yöntemin İran'da da başarılı olduğunu söyleyen Ilanlou’ya göre, erkeklerin kadınlara yönelik tutumu, ülkenin en muhafazakar bölgelerinde bile değişmiş. İranlı yapımcı, bir sosyal devrimin yaşanmakta olduğunu görüşünde: "Toplum, Mahsa öncesi döneme dönmeyecek. Sokaklarda, metroda, çarşılarda erkekler artık kadınlara hayranlıkla bakıyor ve cesaretlerini alkışlıyor. Çok ilginçtir, Kum, Meşher ve İsfahan gibi çok dindar kentlerde bile artık kadınlar başlarını örtmüyor." Ilanlou, bu başkaldırının toplumsal sınıfları da enine kestiği görüşünde.

Yapımcı, sokak satıcılarının metroda başlarını açtığını, geçen yıl tutulduğu Karçak Cezaevi'nin bitli koğuşunda, 11 yaşında çocuk sahibi olmuş yoksul bir genç kadının başını örtmeyi reddettiğini aktardı. Konu sadece hicab da değil. Ilanlou kadınların artık evlilikte eşit haklar gibi taleplerle de geldiklerini söyledi. 

‘İRAN HER AN PATLAMAYA HAZIR BİR BARUT FIÇISI GİBİ’

Eski bir fabrika müdürü olan Elahi Tavokolyan da şu anda İtalya'nın Milano kentinin varoşlarından birinde 10 yaşına gelen ikiz çocuklarından uzakta yaşıyor. Geçen yıl eylül ayından önce hayatında hiçbir gösteriye katılmamış olan Tavokolyan, ülkenin kuzeyinde İsfarayen'de yapılan bir gösteriye polisin açtığı ateş ile yaralanmış.

"Çocuklarla beraberdim ve okulları için gereken şeyleri alıyorduk" diyen Tavokolyan, önce Türkiye'ye kaçtığını, buradan İtalya'ya tıbbi gerekçe ile bir vize almayı başardığını ve doktorların burada polisin açtığı ateşte kaybettiği sağ gözünü alıp yerine bir cam göz yerleştirdiğini anlattı. Şimdi gözünü kapatabilmesi için bir ameliyat daha olması gerekiyor. Esfarayen'e dönüp çocuklarını yeniden görmenin güvenli olup olmadığını bilmiyor. 

İnsan hakları grupları Mahsa Jîna Emini'nin gözaltında ölümü ve onu izleyen bastırma harekatı ile ilgili olarak hiçbir İranlı yetkilinin yargılanmadığını hatırlatıyor. Üstelik rejim geri adım da atmıyor. Tam tersine, parlamentoya şu sıralarda sunulmuş yeni Hicab ve İffet Yasası ile, başını örtmeyen ‘ve başkalarını da örgütlü olarak buna teşvik eden’ kadınlara kesilecek para cezaları 23 bin dolara, hapis cezaları 10 yıla kadar yükseltiliyor.

Bu, Birleşmiş Milletler (BM) insan hakları uzmanları tarafından "Toplumsal cinsiyet apartheid'ı" olarak niteleniyor. Kadınlar ise direnişini sürdürüyor. New York merkezli İran İnsan Hakları Merkezi'nden Jasmin Ramsey'ye göre, "İran bir barut fıçısı gibi ve bir kıvılcımla her an patlamaya hazır." (BBC Türkçe)