Amed Sportif takımının tribünlerinin sesini duymaya gitmiştim 8
Mart 2017'de Köln'de gediklisi olduğum mekan Lotta'ya. O gün o
mekandan çıkarken ise 1. FC Köln tribününlerinin sesini daha da iyi
duyacağımdan hatta sesi olacağımdan habersizdim. Sadece tek bir
soru sormuştu yeni tanıştığım 'Effzeh' taraftarı arkadaşım: "Bir
sonraki maça gelmek ister misin?" "Gitmek isterim" dedim ve
gittim...
TEMELLERİ SAĞLAM ATILDI
1. FC Köln 2013/2014 sezonunda 2. Bundesliga'daydı. Bir yandan
borçlarını toparlamakla uğraşan kulüp, St. Pauli'nin efsane hocası
Holger Stanislawski ile bir önceki sezon üst lige çıkamayınca
Avusturyalı Peter Stöger ile girilmişti sezona. Stöger, Austria
Wien takımını ligin en az gol yiyen takımı yaparak şampiyonluğu
kazandırmış bir hoca olarak gelmişti 1. FC Köln'e. Bir dönem
'Keçilerin' de teknik direktörlüğünü yapmış olan Christoph Daum'un
"Hücum yaparsan maç kazanırsın, savunma yaparsan kupa kazanırsın"
şiarını benimsemişçesine 34 maçta sadece 20 gol yiyerek ligi
zirvede tamamlayarak iki sene sonra takımı yukarı çıkarmayı
başarmıştı.
Timo Horn 20, Jonas Hector 23, Marcel Risse 24, Anthony Ujah 23,
Yannick Gerhardt 19, Kevin Vimmer 21 (kariyerine Tottenham'da devam
ediyor) yaşındaydı. Takımdaki tek 30 yaşındaki oyuncu ise günümüzde
takımın kaptanlığını yapan Matthias Lehmann'dı. 24 yaş ortalamasına
sahip takımı ilk sezonunda ligde tutmayı başardı Stöger. İlk sezon
12'nci, sonraki sezon 9'uncu bitirildi. Benim hikayemin kesiştiği
sezon 2016/2017'da ise bambaşka bir hikaye yazacakmış Stöger...
KEMİK KADRO BOZULMADI
Horn, Hector, Risse, takımın ayrılmaz parçalarıydı. Zoller,
Osako, Olkowski, Modeste, Heintz, Sorensen, Jojic, Bittencourt,
Höger gibi isimleri her sene üçer üçer ekleyerek kadronun son
halini oluşturmuştu Avusturyalı çalıştırıcı 2016/2017 sezonu
öncesi. 10 Aralık 2016'da Dortmund'u ağırladıkları maçta güney
tribününün üst kısmında bir yandan maçı, bir yandan da kalenin
arkasında maçı ayakta izleyenleri takip ediyordum. 18 Mart
2017'deki Hertha Berlin maçında aralarına girdim ve o sezon
beşinciliğine yürüyen 1. FC Köln'ün en tutkulu takipçilerinden biri
haline dönüştüm. Stöger'in 1. Bundesliga'daki ilk iki sezonunda
takım 34 haftayı eksi averajla tamamlamıştı. Ligin beşinci
bitirilip Avrupa Ligi'ne katılmaya hak kazanıldığı sezon ise
sonunda atılan ve yenilen gol sayısı arasındaki fark artıya
dönmüştü.
Hertha Berlin maçında güney tribünü ayakta durulan bölümde, iki
metre ötesinde duran davullardan korunmak için kocaman kulaklıkları
kafalarına geçirmiş ve parmaklıklara tırmanmış 4-7 yaş arasındaki
çocukların arkasındaki yerimi almıştım. 4-2'lik galibiyet bana
müthiş bir keyif tattırdığı kadar, ertesi sezon Avrupa Ligi'ne
gitme umutlarını da arttırıyordu Köln ekibinin, çünkü Berlin
temsilcisi de Avrupa Ligi'ne katılmak için mücadele eden
takımlardan biriydi.
MUCİZE GERÇEKLEŞTİ
Son haftalara girilirken Köln'ün aldığı skorlar iyice
dengesizleşmişti. Bunun nedeni rakiplerinin de küme düşmeme
mücadelesi içinde olup canını dişine takarak mücadelelerini
vermeleriydi. Neyse ki direkt rakipleri olan H. Berlin ve Freiburg
da yeteri kadar dengesiz sonuçlar alarak Köln'ün 25 yıl sonra
gerçekleştireceği Avrupa hayalini diri tutuyordu. Ligin son
haftasında Köln'ün ligi beşinci bitirmesini garantileyecek tek
ihtimal vardı: Berlin ve Freiburg'un mutlaka kaybetmesi
gerekiyordu.. Küme düşmemek için mücadele veren Mainz'ı ağırlayan
Köln'ün ise mutlaka kazanması lazımdı ki ligi beşinci
tamamlayabilsin ve direkt Avrupa kupalarına katılabilsindi. Önce,
takımın 2012'den bu yana bir parçası olan Hector, daha sonra da
Osako attıkları gollerle skoru 2-0'a taşıdı ve bir hayali
gerçekleştirdi. 25 yıl sonra uluslararası bir turnuvada boy
gösterecekti.
KÖTÜ TRANSFER POLİTİKASI
Keçiler'in yaşadığı bu tarihi sezonun ardından ne oldu da bu
sezon küme düşüldü? Bu kadar tek tek her sene üstüne koyarak
kurulan düzen, ne oldu da bir anda dağılıverdi? Kulüp uzun süredir,
borç içindeydi. Gol krallığı yarışını 25 golle üçüncü bitiren
Anthony Modeste'ye Çin'den talip vardı. 35 milyon Euro'ya varan bu
teklifi değerlendirmek istemişti Sportif Direktör Jörg Schmadtke.
Modeste gitme niyetlisi değildi. Stöger çekimser kaldı. Yılan
hikayesine dönen transferin sonunda Modeste gönderildi. 29
yaşındaki bir oyuncuya bir daha böyle bir teklif gelmeyebilirdi.
Ama 1. FC Köln'e Modeste gibi biri gelebilir miydi?
Hem Avrupa Ligi'nde oynayacak hem de Bundesliga'daki yerini
koruyacak bir takım kurulması gerekliydi. Modeste'nin ardından
yerine önceki sezonun küme düşmeme mücadelesi veren Mainz'ın
forveti Jhon Cordoba transfer edildi. Savunmaya ise 19 ve 20
yaşlarında üç oyuncu bulundu: Jorge Mere, Joao Quieros ve Jannes
Horn. Bir de sözüm ona sol bek olan ama enfes bir sol açık olacağı
her halinden belli olan 19'luk Tim Handwerker. Sezonun hemen
öncesinde ise Artjoms Rudnevs eşinin düşük yapması nedeniyle tam
zamanlı olarak vaktini ailesine ayırmak istediği için için
sözleşmesini feshetmişti. Elde hedef forvet olarak iki kişi
kalmıştı. Cordoba ve Guirassy... Zoller ve Osako ise destek forvet
oyuncularıydılar, tam olarak Modeste'nin yerini alamazlardı.
Cordoba yeterli olamıyordu, Modeste'yi mumla arıyordu takım. Gol
sorununu çözmek için o süre zarfında kulüpsüz olan Bundesliga'nın
en yaşlı oyuncusu Perulu Claudio Pizzaro'yu 28 Eylül 2017'de
transfer ettiği gün FC Köln'ün düştüğü gündü aslında. Tam bir
çaresizlik transferiydi. Pizzaro takıma geldiğinde Bundesliga'da
sadece bir gol atabilmişti Köln. Bu transferden birkaç gün sonra
Cordoba 2 Ekim'de sakatlandı, sonra 23 Kasım'da sakatlığı nüksetti
ve ocak ayının sonuna kadar tam randımanlı olarak kadroda yer
alamadı, bu arada sezonu sadece iki golle tamamlayabildi. Takım
sezonun başında, bir önceki sezonun beşinci forvetine, Guirassy'ye
kalmıştı. Zaman zaman fena işler çıkartmıyordu 22 yaşındaki oyuncu
ama atması gerekenleri atamamıştı, atması beklenmeyenleri
atarken...
SKORU KORUYAMAMAK
Modeste'nin transferi bir nevi Köln'ün gol yollarında
lanetlenmesine neden olmuştu. Sezon başında Avrupa Ligi'nde ve
Almanya Kupası'nda da mücadele eden Köln sürekli sakatlar da
veriyordu. Kasım ayında stoperdeki eksiklikleri 2000 doğumlu Yann
Aurel Bisseck ile doldurmaya çalışmıştı takım. Olmadı tabii... Köln
ilk kez bir maçta iki gol attığında sezonun 14'üncü haftasıydı, bir
maçta üç gol atabildiğinde ise sezonun 15'inci haftasıydı. Şehre
yıllar sonra en yoğun biçimde düşen kara rağmen 45 bin 100 kişinin
doldurduğu stadyumda skoru 3-0'a da getirmişti, fakat 90 dakika
sonunda 4-3 mağlup olununca, Stöger ile yollar ayrıldı. Ekim'de de
Schmadtke'ye yol vermişti kulüp. İlk üç puan ise sene bitmeden iç
sahada Wolfsburg'a karşı kazanılmıştı. Sırf beni değil herkesi
umutlandıran sonuçlardı bunlar.
HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ KALMIYOR
Bir ara devre arasında kadroya katılan forvet Simone Terrode,
Modeste sonrası gol atamama lanetini çözer gibi oldu. Köln'ün ezeli
rakibi Borussia Mönchengladbach'a maçın sonundaki uzatma
saniyelerinde attığı gol hâlâ aklımda. O günkü ümitlerim de. Fakat
Ruthenbeck ile ümitlensek de esas sorun öne geçilen maçlarda skoru
koruyamamaktı. Hele ki içerideki Augsburg, Hannover, Stuttgart ve
Mainz mücadeleleri saç baş yoldurdu tüm tribünlere. 32'nci haftada
ise 2. Bundesliga'ya düşmeyi garantiledi 'Keçiler'...
Unutulmayacak kadar güzel geçen 2016/2017 sezonunun ardından
gelen sezonda alt lige düşmek aslında Köln şehrinin sabah soğuk,
öğlen güneşli, akşamüstü yağmurlu havasına da bir hayli uygun.
Güzel günler artık geride kaldı, lakabı 'asansör' olan bir takımın
bu yaşadığı iniş çıkış şaşırtmamalı futbolseverleri. 'Köln
Anayasası'nda da dediği gibi: Et bliev nix wie et wor!*
*Hiçbir şey eskisi gibi kalmaz ( https://www.koelsch-woerterbuch.de/das-koelsche-grundgesetz
)