Tam 17 yıl önce bu ülkede olmayan bir şey oldu ve dünya tarihini değiştirdi. ABD’nin Türkiye topraklarından Irak’a girmesini ve Türkiye’nin de bu savaşa eşlik etmesini sağlayan iki maddelik savaş tezkeresi TBMM’den geçemedi.
O kadar kesin gözü ile bakılıyordu ki, ABD öncesinde arazi bile satın almaya başlamış, lojistik planlarını tamamlamıştı. Ama olmadı.
15 Şubat günü bütün dünyada savaş karşıtı eylemler düzenlenmişti. Dünyanın barış için bir araya gelmesi ile Türkiye’de heyecan daha da artmıştı. Büyük bir şans eseri, tezkere oylaması ile barış mitingi aynı güne denk gelmişti.
Bir önceki akşam insanlar otobüslere doluşmuş, hatta bir kısmı erkenden Ankara’ya gelip vekillerini sıkıştırmaya başlamıştı. 1 Mart günü Ankara’da Sıhhiye Meydanı'nda bir araya gelen yüz binden fazla insan barış çağrılarını yenilemişti.
O dönemde iktidarda olan AK Parti’nin 361 vekili vardı. Meclisteki tek muhalefet partisi olan CHP’nin ise 178 vekili vardı. O dönemde üç önemli şey oldu. 1 Mart günü vekiller “Zaten çoğunluk AK Parti’de” diyerek oylamaya katılmamazlık etmediler. İkinci olarak muhalefet lideri Baykal "Tezkereye karşıyım ama evet oyu vereceğim" demedi. Çok iyi politika yaptı. Ama asıl önemlisi, hem vekiller hem de halk, iktidar vekilleri ile tartıştı, diyalog kurdu. Yani politika yaptı.
O gün sonuç açıklandığında herkeste bir hayal kırıklığı vardı. 250 ret oyuna karşılık 268 evet oyu çıkmıştı. Ama bilmediğimiz bir şey vardı. Salt çoğunluk yerine nitelikli çoğunluk gerekiyordu. Üçte iki çoğunluk sağlanamadığı için tezkere geçememişti.
İşte bunun fark edildiği an bu ülkenin en güzel anı idi. İmkansız başarılmış, dünyada bütün gözler Türkiye’ye çevrilmişti. Kolay değildi. Komşusunun acı çekmesine neden olmak ve buna karşı bir şey yapamamış olmak çok ağır bir vicdan azabı olacaktı. Ama şimdi herkes çok mutlu idi. Bir anda dünyanın tek gündemi olmuş, dünyada “en fiyakalı ülke” haline gelmiştik. Dile kolay, ABD gibi emperyalist bir ülkeyi tökezletmek kolay bir şey değildi.
O zaman tezkere geçseydi bugün yaşadıklarımızı çok daha önce, 15 yıl önce yaşayacaktık. Geçtiğimiz perşembe akşamından bu yana yaşananlar, hele siyasetin “birkaç şehit” demesi, “şehitler tepesi hiçbir zaman boş kalmayacak” sözleri o kadar can sıkıcı ki...
ENERJİ, SİLAH VE BETON
Rusya için Ortadoğu ve Türkiye çok değerli. Türkiye petrolünün çeyreğini, kömürünün üçte birini, gazın yarısını Rusya’dan alıyor. Akkuyu nükleer santralini de Rusya’ya yaptırıyor ve yüksek irtifa hava savunma sistemini Rusya’dan aldı. Şu an Türkiye’nin elinde paketi açılmamış S-400'ler var. Dolayısıyla Türkiye’nin savaşa girmesinden Rusya’nın çıkarı var.
ABD ise Ortadoğu’da enerji denkleminde baskın, rolü belli. Elinde İsrail gibi uçak gemisi kıvamında bir müttefik var. Nitekim geçen hafta İsrail de Suriye’yi bombaladı. Ayrıca ABD sattığı silahın yarısını Ortadoğu’ya satıyor. Silah, enerji ve İsrail’e dayalı politikada şimdi İdlip üstünden Türkiye’yi yanına almak ABD’nin çıkarına çok uygun.
Burada Türkiye’nin çıkarı ne? Erdoğan’ın çıkarı belli. O, bölgede bu kadar enerji ve silah savaşı varken inşaat sektörüne oynamak istiyor. Yani her şey beton için aslında. Bunu herkes biliyor. Kendisi de bunu son BM zirvesinde açıkça söyledi.
Peki bizim çıkarımız ne? Bu ülkede herkes orada savaşan cihatçılardan nefret ediyor. Bu ülkede herkes “rejim” denilen şeyin Suriye devleti olduğunu biliyor. Bu ülkede herkes kendi halkına huzur getirmeyenlerin başkalarına hiçbir iyilik getirmeyeceğini de bilir. Hatta bu ülkede kimse komşusu açken kendisinin tok olmasını doğru bulmaz. Tabii ki böyle olduğumuzu iktidar da biliyor. Yoksa İdlip ile ilgili açıklamayı koca Cumhurbaşkanı, Savunma Bakanı ve hatta İçişleri Bakanı dururken Hatay Valisi’ne mi yaptırırlar?
Dahası bu ülkede deprem paraları diye yola çıkan iktidarın duble yollara para yatırdığını herkes daha yeni yaşadı. O yüzden pek çok kimse iktidara güvenmez. Bu yüzden de iktidar interneti yavaşlattı.
1 Mart 2003 günü olmayacak bir şey oldu ve bu halk ABD ve Türkiye’nin beraber savaşa girmesini sağlayacak tezkereyi engelledi. O gün herkes savaş gerçeğini konuştu. O gün kimse barış için “politika yapmaktan” çekinmedi. Kimse bahane üretmeyince ve herkes politika yapınca 80’e yakın iktidar vekili de “savaşa hayır” oyu verdi.
1 Mart bir barış bayramıdır, herkese kutlu olsun. Bugün o günden daha fazla şeyi biliyoruz, bugün o günden daha çok komşumuza ihtiyaç duyuyoruz. Bugün acıları daha iyi biliyoruz. O bayrama bugün daha çok ihtiyacımız var.