10 Ekim Ankara katliamı unutulmamalıdır!
Barışa, demokrasiye ve laikliğe inananların insan yaşamı ve onuru için verdikleri mücadele hep var olacaktır. Kamuoyunun suçluların cezalandırılmasına yönelik beklentilerine cevap verilmelidir.
Türkiye'deki en acımasız ve vahşi katliamlardan birisi olan Ankara katliamının üzerinden tam 9 yıl geçti. Güvenlik güçlerinin gözü önünde, ülkenin başkentinde patlatılan bombalarla birçok insan oğlunu, kızını, eşini, kardeşini, anne babasını ve can yoldaşlarını kaybetti.
7 Haziran 2015 Genel Seçimleri'nde 258 milletvekili çıkarmasına rağmen AKP, meclis çoğunluğunu kaybetti. Bu tarihten sonra parlamentodaki aritmetik sonuçlar koalisyon hükümetlerini işaret etmesine rağmen bunlardan bilinçli olarak sonuç alınmadı. Hızla gelişen kaos döneminin devamında, 20 Temmuz 'da, Suruç katliamının gerçekleşmesi ile çözüm süreci fiilen bitirildi. 24 Ağustos 2015' te Anayasa gereği seçimin yenilenmesi için karar alındı. Ertesi gün, YSK seçim tarihini 1 Kasım 2015 olarak açıkladı. 25 Ağustos da AK Parti Genel Başkanı ve mevcut Başbakan Ahmet Davutoğlu, Anayasa'da belirtildiği üzere geçici bakanlar kurulu niteliğinde bir seçim hükümeti kurmakla görevlendirildi, ardından da bu seçim hükümetini kurdu.
Bu dönemde IŞİD adlı radikal cihatçı örgüt, özellikle Suriye'de güçlenip kontrol ettiği alanlarla Türkiye ile komşu olmuştu. Dönemin Başbakanı Davutoğlu tarafından "öfkeli çocuklar" olarak tanımlanan bu eli kanlı örgütün özellikle Adıyaman ve Gaziantep'te göz yumulan bir örgütlenme içinde olduğu ve bu örgütün, özellikle Türkiye'deki muhalif kesime karşı bombalı saldırılar gerçekleştirdiği bilinmekteydi. Tüm bu gelişmelerin yaşandığı bu noktada, KESK, DİSK, TMMOB ve TTB gibi sendikalar ve kitle örgütlerinin çağrısıyla, on binlerce emekçi, genç, yaşlı, barış özlemlerini haykırmak ve bu yöndeki umutlarını büyütmek için Türkiye’nin dört bir yanından yola çıkarak, 10 Ekim 2015 günü Ankara Garı önünde buluştu.
"Savaşa inat, Barış hemen şimdi" şiarıyla Emek, Demokrasi ve Barış mitingine katılanlar, henüz mitingin başlangıcında barış türküleriyle halaya durduklarında, IŞİD' in katil iki intihar bombacısı tarafından patlatılan bombaların hedefi oldular. İlki 10:04'te, ikincisi de bir kaç saniye sonra patlatılan bombaların etkisiyle gerçekleştirilen katliam ve sonrasında 103 insanımız yaşamını yitirirken, çoğunluğu ağır olmak üzere 500'den fazla kişi de yaralandı.
Bombaların patlatılmasının ardından yaşanan can pazarında ve kargaşada, yerde hayatını kaybedenler ve kan kaybeden yaralılar varken, emniyet güçlerinin gaz bombalı müdahalesi, trafik polisi araçlarının alana giriş noktalarını tıkayacak şekilde park edilmesi, az sayıda olan ambulansların alana geç ve engellenerek ulaşması ve yaralanmayıp henüz ayakta olan göstericiler için "süpürülme" emri verilmesi de mitinge katılanlara karşı yöneticilerde oluşmuş olan bir ön yargının dışa vurulmasıydı. Hâlbuki yasalar gereği kamu yetkililerinin, asayiş görevlilerinin mitinge katılanları koruma zorunluluğu vardı. Ama buna uyulmadı.
Suruç katliamının devamı olan Ankara katliamının gerçekleşmesinde güvenlik önlemlerinin yetersizliği ve ihmalleri, yıllardır süren davalarda yakınlarını kaybeden avukatların, mahkemelere sunduğu belgelerle ispatlandı. Her miting öncesi şehir dışından gelen araçların aranması, yolcu taşıma ruhsatlarının kontrolü, kamera çekimleri ve GBT kontrollerinin nedenle yapılmadığı soruları hep yanıtsız kaldı.
Diyarbakır ve Suruç patlamaları sonrasında, IŞİD tarafından kalabalık bir toplantı ve/veya mitinge yönelik ses getirecek birden çok canlı bomba eylemi yapılacağına dair açık istihbarat varken, bu bilginin gizlenmiş olması ve en önemlisi bu bilginin miting tertip komitesi ile paylaşılmaması çok vahimdir. Eğer bu bilgi tertip komitesine iletilmiş olsaydı, miting için iptal kararı verebilirlerdi. Bu yanlış tutumun geçerli bir izahının olmadığı da dava avukatlarınca yıllar boyunca ifade edilmiştir.
Katliam sonrası hastanelere taşınan cenazeler ve yaralılar için sendika, siyasi parti ve meslek örgütleri hızlı bir şekilde Numune Hastanesi merkezli, kriz masaları oluşturdular. İhtiyaçlar, planlı bir koordinasyonla sağlandı. Avukatların bir kısmı ailelere sağlıklı bilgi ulaştırmaya çalışırken, bir kısmı da, ölenlerin teşhis ve otopsi işlemleri için Adli Tıp Kurumu'na gitti. Bu arada Barış Mitingi Koordinasyon Komitesi’nin hem katliamı lanetlemek, hem de hayatını kaybedenleri uğurlamak için yapmış olduğu Sıhhiye’de toplanma çağrısı kamuoyunca olumlu karşılandı. Ertesi gün binlerce kişi, Sıhhiye'de bu katliamı protesto etti. Emniyet güçleri cenazelerin törende yer almasını engellerken, farklı şehirlerdeki defin işlemlerine de müdahale etti. Bazı illerde cenazeye katılanlar için soruşturmalar açılırken, bazı illerde de ise yaşamını yitirenlerin anısına saygı göstermeyenlerde oldu.
Saldırının üçüncü günü Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, bu katliam dosyasının erişimine "kısıtlılık" ve yayın yasağı talep etti. Savcılık sekiz ay boyunca bu gizlilik kararını devam ettirdi. Böylece bu dosyasının avukatlardan gizlenmesi ve davanın gerçek anlamda sürdürülmesinin önü kesilmiş oldu.
Bu katliamı planlayan, lojistik destek sağlayan ve direkt yardım eden IŞİD'lilerin bir kısmı kısa bir süre sonra çok sayıda otomatik silah ve patlayıcı ile birlikte Gaziantep’te yakalandı. IŞİD'in Türkiye örgütlenmelerini aydınlatabilecek iki elebaşı olan Yunus Durmaz ve Halil İbrahim Durgun'un ise yakalanmamak için kendilerini patlatarak öldüğü yetkililerce açıklandı. Savcılık, 28 Ekim tarihli açıklamasında soruşturmaya ilişkin olarak "Diyarbakır(5 Haziran2015),Suruç((20 Temmuz 2015) ve Ankara katliamlarının failinin Gaziantep merkezli bir örgüt olduğunu ve bu örgütün Suriye'den talimat aldığını" açıkladı.
Ankara Gar katliamına ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianame, 13 Temmuz 2016'da Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Dava avukatlarınca, Yunus Durmaz adlı katliam planlayıcısının evinde ele geçirilen dijital materyallere dayandırılarak hazırlandığı ifade edilen bu iddianamenin yetersiz olduğu ve birçok soruya cevap veremediğinin de altı çizildi.
Yargılama, 7 Kasım 2016'da başladı 3 Ağustos 2018'de tutuklu 9 sanığa "anayasal düzeni ihlal" ve kasten öldürme suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Davanın firari sanıkları yönünden dava hala devam ediyor. 872 sayfalık bir metinden ibaret olan 10 Ekim Ankara katliamı gerekçeli kararında, katliamdaki sorumluluklara ve toplanan delillere hiç değinilmedi. Göstere göstere gelen bu katliamda, görev ihmali olan kamu görevlilerine ilişkin bir işlem de yapılmadı. Bu davanın insanlığa karşı suç kapsamında değerlendirilmesi gerekirdi. Bu talebin reddedilmesi ile zaman aşımı işletildi. Firarilerin davası sürerken Ankara Adliyesi'nde asıl dosyaya ait 9 klasörün dört yıl sonra açığa çıkması da çok ilginç bir gelişme. Bu dosyalardaki bilgiler yeni soruların sorulmasına yol açtı.
Bu katliama ilişkin davalarda ailelerin ve avukatlarının ısrarcı mücadeleleri, yaşanılanları kamuoyunun gündeminde tutma çabaları çok önemlidir. Katliamın ardından kısa bir süre sonra Ankara katliamında yaşamlarını yitirenleri unutmamak, hak arayışı mücadelesini büyütmek ve faillerden hesap sormak amacıyla 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği (10 Ekim -Der) kuruldu. 10 Ekim bileşenleri adına basın açıklamasını katliamda yaşamını yitiren avukat Uygar Coşkun'un eşi 10 Ekim-Der Geçici Yönetim Kurulu üyesi Mehtap Sakinci Coşkun okumuştu. Coşkun, katliamın üzerinden 145 gün geçtiğini anımsatarak, "Adalet arayışımızın doğal bir sonucu olarak birlik ve beraberliğin gücünü ortaya koymak, dayanışmamızı resmi bir zemine oturtmak adına dernek kurmak gerekliliğinde birleştik. Bizler Sivas, Soma, Reyhanlı, Diyarbakır, Suruç dosyalarından biliyoruz ki 'adalet' diye haykırmadıkça hiç bir sonuç alamayacağız. Geride kalanlara sonsuz bir acı bırakarak, canımızdan can kopartan bu vahşetin hesabının sorulması için daha güçlü olacağız" diye konuşmuştu.
Bu davanın kararlı takipçisi olan 1O Ekim Barış ve Dayanışma Derneği, yıllarca katliamın yapıldığı meydana bir anıt yapılmasını talep etti. Ancak bu talep yetkililerce yıllarca çeşitli gerekçelerle kabul edilmedi.
Dokuzuncu yıl anma programında yani bu yıl, simgesel anıtın açılması talebi yine öne çıktı. Heykeltıraş Metin Yurdanul'un hazırladığı anıt, Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne iletildi. Bu arada Ankara Mülkiyeliler Derneği'nde 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği bir basın toplantısı düzenledi. 20 günlük anma programı duyuruldu. Anma programı hakkında konuşan 10 Ekim Barış Derneği Eş sözcüsü İshak Kocabıyık, "Aylarca, yıllarca katliamın yapıldığı meydana bir anıt yapılmasını talep ettik. Merkezi yönetim bu taleplerimizi yok saydı. Bu yöndeki girişimlerimiz engellendi. Yerel yönetim ise mevzuat açısından uygun olmasına rağmen sekiz yıldır hiç adım atmadı. Yaklaşık bir sene önce bu yönde başlayan adımlar ise bürokrasinin çarkları arasında, merkezi idarenin zorluklarıyla boğuşuyor. Bizi adaletsizlikle, haksızlıkla, zulümle, eziyetle terbiye etmek isteyenler, şimdide hafızasızlıkla terbiye etmek istiyorlar. Bu konuda asla geri adım atmayacağız.. Anıt talebimizden vazgeçmeyeceğiz" dedi.
Ailelerin ve derneklerinin ısrarla talep ettikleri anıt, 9 Eylül'de tartışmalı bir şekilde açıldı. Açılışa, 10 Ekim Barış Derneği, CHP ve Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne tepki göstererek katılmazken, CHP lideri Özgür Özel ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş katıldı. Barış Derneği'nden yapılan açıklamada "10 Ekim Ankara Katliam Anıtı'nın açılışına ailelerimiz, derneğimiz ve duyarlı kamuoyu ile beraber 9 Ekim 2024 saat 10: 04'te yapacağımızın çağrısını yapmıştık. Gelinen aşamada ABB ve CHP Ankara İl Örgütü'nün açılışa saatler kala derneğimizi, 10 Ekim ailemizi ve bizimle birlikte dokuz yıldır mücadele eden emek ve demokrasi güçlerini yok sayarak günlerdir emek vererek hazırladığımız programımızı iptal ettiğini ve kendi programının uygulanarak bizi misafir olarak açılışa davet ettiklerini öğrenmiş bulunmaktayız" denildi. Devamında "Yapılan bu dayatmayı kabul etmiyoruz ve 9 Ekim'de gerçekleşecek açılışa katılmayacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz. 10 Ekim'in hafızasını, öznelerini yok sayan hiç bir etkinlik bizi temsil etmemektedir. 10 Ekim ailesi olarak 10 Ekim günü saat 10:04'de 9. yıl anmasında Ankara Garı önünde anmamızı gerçekleştireceğiz. Bütün emek ve demokrasi güçlerini anmamıza çağırıyoruz" ifadelerine yer verildi. Bu arada anıtın heykeltıraşı Metin Yurdanur ve DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan da programını iptal ederek açılışta yer almadı.
Değerli gazeteci - şair ve fotoğraf sanatçısı Mehmet Özer'in 1 Ekim 2024'te "Hatırladığın kadar güçlü, unuttuğun kadar suçlusun. Unutma" adlı fotoğraf sergisi ile verdiği mesaj önemli ve değerlidir. Barışa, demokrasiye ve laikliğe inananların insan yaşamı ve onuru için verdikleri mücadele hep var olacaktır. Kamuoyunun suçluların cezalandırılmasına yönelik beklentilerine cevap verilmelidir. Ayrıca 10 Ekim'in kamuoyunun gündeminde tartışılmasında önemli rol oynayan dayanışma ruhu asla terk edilmemelidir.
*Eğitimci - Yazar