10 Ekim'de kızını ve kardeşini kaybeden Çevik: Hepimiz kendi yokumuzu yaşıyoruz

10 Ekim Katliamı'nın üçüncü yıldönümünde, katliamda hayatını kaybedenlerin yakınları, yaralılar, avukatlar ve kitle örgütü temsilcileri bir araya geldi. Katliamda kızı Başak Sidar Çevik ve kardeşi Nilgün Çevik'i kaybeden İzzettin Çevik, " Hepimiz kendi yokumuzu yaşıyoruz. Babamız yok, annemiz yok, çocuğumuz yok, bacımız yok. O mahkeme salonlarına biz gitmesek bu mücadele de yok" diye konuştu.

Abone ol

ANKARA - IŞİD'in düzenlediği 10 Ekim Ankara Gar Katliamı'nın üçüncü yılında hayatını kaybedenlerin yakınları, yaralılar ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri, dün akşam "10 Ekim Katliamının 3'üncü Yıl Dönümünde Buluşuyoruz" panelinde bir araya geldiler.

TÜM BEL-SEN Konferans salonunda gerçekleşen panelde, 10 Avukat Komisyon Üyesi Nuray Özdoğan, 10 Ekim'de kızı Başak Sidar Çevik ve kız kardeşi Nilgün Çevik'i kaybeden İzzettin Çevik, kapatılan 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği Başkanı Mehtap Sakinci Coşgun ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Genel Sekreteri Ramazan Gürbüz konuştular.

'EMEK, BARIŞ VE DEMOKRASİ TALEP EDEN KURULUŞLARI OLARAK BU KATLİAMI UNUTTURMAYACAĞIZ'

Panelin moderatörlüğünü yapan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Başkanı Emin Koramaz, "Kanlı katliamın üzerinden 3 yıl geçti ama 3 yıldır yüreğimizdeki öfke, bilincimizdeki acı ve sevdiklerimizin hasreti yüreklerimizi dağlamaya devam ediyor" dedi. Mitingi düzenleyen KESK, Türk Tabipleri Birliği , Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu  ve  TMMOB adına konuşan KESK Genel Sekreteri Ramazan Gürbüz katliamın gerçekleştiği dönemki siyasi atmosferi özetledi. Gürbüz, "Arkadaşlarımızın elinde şiddet unsuru içerecek hiçbir aygıt yoktu, pankartlarıyla gelmişlerdi. 100 binin üzerinde arkadaşımızın geldiğini otobüsleri sayarak tespit ettik. Gar önünde geçmiş döneme oranla bizim dikkatimizi çeken arkadaşımızın yaptığı her mitingde GBT sorgulamaları yapılırdı. Bu defa böyle bir şeyle karşılaşmadık. Enterasandır. Biz bu ülkenin emek, barış ve demokrasi talep eden kuruluşları olarak bu katliamı unutturmayacağız. Sonuna kadar da takipçisi olacağız" diye konuştu.

'BİZİ KATLEDİLDİK VE BİZİ KATLEDENLER ALANDAYDI'

Katliam davasının yargılama sürecine dair konuşan avukat Nuray Özdoğan 10 Ekim günü alanda olduklarını ifade ederek, "Avukat komisyonumuz 10 ekim alanında oluştu, orada ortaya çıkan bir komisyondu. Biz hayatta kalanlar olarak savcının yakasına yapıştık . İlk gördüğümüz tablo neydiyse dava sonunda biz aynı tabloyla karşılaştık. 10 Ekim gecesi başımıza gelen neydi diye rapor hazırladık. Savcının orada yapmadığı keşfi, sorumlu olan ve delillerin üzerinde gezen polislerin ne yaptığını oturup avukat arkadaşlarla yazdık. Tüm dünyaya duyurmaya çalıştık, 'Biz katledildik ve bizi katledenler alandaydı' dedik" diye konuştu.

Dava sürecinde bir takım delilleri görünür kıldıklarını ifade eden Özdoğan şöyle devam etti: Türkiye gibi bir ülkede yaşıyorsak ispat yükü fiilen bizde. Deliller bizi katledenlerin elinde ama biz onlardan delilleri elde etmeye çalışıyoruz. Meslektaşlarımız her gün her an bir iş yaparak bu işi yürüttüler. Ama mahkemenin direnci bizi en sonunda sadece kişilerin anayasal ihlalden ceza aldığı bir süreç oldu. Biz burada çok şey başaramadık. Ama bu sanıkların birçoğunun katliamla ilgili bağı kuruldu. Bu sanıkların devletin çeşitli kademelerindeki ilişkilerinin görünür olduğu deliller ortaya çıktı. Bunların hiçbiri mahkemenin ve iktidarın hoşuna gitmedi. Bize ilk defa katliam davasında bu kadar yüksek ceza verdik ne istiyorsunuz, neye itiraz ediyorsunuz dediler. Tabii ki biz bununla yetinmeyeceğiz.

'HEPİMİZ KENDİ YOKUMUZU YAŞIYORUZ'

10 Ekim Katliamı'nda kızı Başak Sidar Çevik ve kız kardeşi Nilgün Çevik'i kaybeden İzzettin Çevik, katliamın yaralıları ve yakınlarını kaybeden aileler adına konuştu. "KESK ve bileşenleri nefes almamızı sağlıyor ama aması var" diyen Çevik sözlerini şöyle sürdürdü," Hepimiz o günden beri kendi köşemize çekildik. Hepimiz kendi acımızla baş başa kaldık. Hepimiz kendi yokumuzu yaşıyoruz. Babamız yok, annemiz yok, çocuğumuz yok, bacımız yok. O mahkeme salonlarına biz gitmesek bu mücadele de yok. Müştekiler bu duruşmaları takip etmese biraz olsun adaletin sonuca ulaşma şansı da yok. Dün Urfa'da çocuklarımızın anması vardı, mezarlığa gittik. Benim eşim nasıl ağlıyorsa diğer anneler de öyle ağlıyordu. Benim çocuklarımın mezarı köyümdeydi ama amca oğullarım dahi o mezarın başında yoktu."

'BEN ÇOCUKLARIMI KORUYAMADIM, SİZ DE BENİ KORUYAMADINIZ'

"Ben kızımın ve kız kardeşimin yanındayken onları koruyamadım" diyen Çevik eleştirilerini de şu sözlerle ifade etti, "Nasıl ben kendimi suçlu hissetmeyeceğim? Nasıl KESK kendini suçlu hissetmeyecek? Elin oğlu elini kolunu sallayarak geldi ciğerimizi söktü. Bu memlekette kamu görevlilerinin yüzde yüzü canavar mı? Biz dev gibi bir örgütsek, bize dikkatli olun diyecek hiç mi yok? Ben çocuklarımı koruyamadım siz de beni koruyamadınız. Biz birbirimizi koruyamadık. Türk sosyalist hareketi, Türk devrimci hareketi, Türkiye'deki Kürtler sınıfta kalmıştır. Bizim hayatımız bitti. İşin sonunda bizim bizden başka kimsemiz yok. Ama canavar tek başına suçlu değil arkadaşlar. Ben kendi çocuklarımı koruyamadım. "

'HEK SAVUNUCUSU NEFERLERE DÖNÜŞTÜK'

Kapatılan 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği Başkanı Mehtap Sakinci Coşgun ise şunları kaydetti: Gelinen noktada hepimizin parçası olduğu bir zincirin halkaları gibi yürüttüğü bir süreçteyiz. Bu ülkede herhangi bir mücadelenin hiç de kolay olmadığını biliyoruz. İnsanların ekmeğine kadar göz koyan KHK'larla süreçlerin evrildiği bu dönemde biz kayıpları olan insanlar olmaktan çok hak savunucusu neferlere dönüştük. Her ay aynı şeyleri söylemekten yorulmuyoruz. Burada bir inat var. Biz sıkılmadan, yorulmadan bildiğimiz şeyi söylemeye devam ediyoruz. Sorun şu, bir süreç var ve bir kitle var. Bu kitlenin gerçekten gözünün görmediği, kulağının duymadığı vicdanına işleyemediğimiz sıkıntımız var. Üçüncü yılımızda bununla yüzleşelim diyorum. (DUVAR)