10 günlük tatil için 11 sakin adres
10 günlük tatili tamamen dinlenerek, sakin bir ortamda mı geçirmek istiyorsunuz? İşte Kurban Bayramı tatilini kalabalıklardan uzak geçirebileceğiniz 11 doğa harikası...
DUVAR - 10 günlük tatili 'eller havaya' modunda değil de, sessiz ve doğayla iç içe geçirmek isteyenler için Türkiye'nin en sakin tatil yerlerinden bazıları:
KADIRGA: AÇIK ARA EN GÜZEL DENİZ
Evet, Assos tarihi limanı ve taş binalarıyla ünlü. Ama özellikle de bayramda ‘klostrofobik’ olma ihtimali epey yüksek. Fakat Çanakkale’de takılmak istiyor ve ‘Son bir denize gireyim’ diyorsanız, o zaman sizi Assos’un yanı başındaki Kadırga Koyu’na alalım. Zira Kadırga Koyu, özellikle de koyun en sonundaki Bronz Motel’in çevresi, Türkiye’nin belki de en güzel (ve kimilerince en soğuk!) denizine sahip. ‘Fazla sakin’ gelirse de, iki kilometre ötedeki Assos’ta, yemek için rezervasyon yaptırmak kaydıyla, ‘kalabalığa karışmak’ her zaman mümkün.
YEŞİLYURT KÖYÜ: OKSİJEN KAFA YAPABİLİR!
Tatilinizi dünyada oksijen oranının en yüksek olduğu köyde, Kibele’nin dağı İda’da geçirmeye ne dersiniz? Evet, Kaz Dağı’nın eteklerindeki meşhur Yeşilyurt Köyü’nden söz ediyoruz. Taş binalardaki pansiyonlardan birinde kalın; Edremit Körfezi’ne yukarıdan bakın, zeytinin ve zeytinyağının en hası eşliğinde gerçek köy peyniri ve ekmeğinin tadına varın. Uzun yürüyüşlere çıkın, yakındaki Adatepe Köyü’ne de uğramadan dönmeyin.
BOZCAADA DEĞİL, GÖKÇEADA
Yılların değişmeyen sorusudur; Bozcaada’ya mı gitmeli, Gökçeada’ya mı? Hayalinizdeki sakin tatil merkezinde trafikten yürünemeyen, plajlarında park yeri ve şezlong bulunamayan, rezervasyonsuz balık yemeye gidilemeyen, kalabalıktan ‘batmak’ üzere olan bir adada geçmiyorsa, Bozcaada’yı bu bayram boşverip Gökçeada’yı tercih edin. Eylül’de rüzgârı, geceleri de şal takıp ceket giymeyi göze alın; bol bol denize girip günbatımı izleyin, adanın kendi şaraplarından için, zeytininden yiyin, dibek kahvesi için. Rumların terk etmesi sonrası bomboş kalan Dereköy’ü gezin.
KALEM ADASI: TÜRKİYE'DEKİ KARAYİPLER
‘Ne de olsa yazın son tatili’ diyerek kesenin ağzını biraz açmaya hazır mısınız? Öyleyse, bu bayramı ‘Türkiye’deki Karayipler’de yani, Kalem Adası’nda ‘butik’ bir konseptte geçirin. Burası, İzmir’in Dikili ilçesindeki Bademli Köyü’ne bağlı bir adacık. Yalnızca bir konaklama tesisi var. Yani erken rezervasyon şart. Bademli’nin yeşil tepelerine bakarak güneşlenin, masmavi denizin tadını çıkarın, mutlaka dalış dersi alın.
SEFERİHİSAR: ADI ÜZERİNDE
Sakin bir tatil demiştik değil mi? O zaman Türkiye’nin ilk Cittaslow yerleşkesini, yani ‘sakin şehrini’ anmadan olmaz. İzmir’in Seferihisar ilçesinde balıkçı köyü Sığacık’ı görün, burada Pazar günleri kurulan organik pazardan eve dönmeden alışveriş yapın, Teos antik kentini gezin, Akkum Plajı’nda yüzün.
MAZI KOYU: BODRUM'DA DA DİNLENMEK MÜMKÜN
Sessizlik ve Bodrum aynı cümlede yer alamaz sanmayın. ‘Büyük şehirden bayram göçü’nün trafiğini atlatabilirseniz, son bir ‘eylül denizi’ için Bodrum’un Mazı koyunu tercih edin. Gece hayatı, lüks veya kalabalıkla işi olmayanların adres bellediği Mazı’nın ‘denizi bir acayip’. Koy, anıt ağaçları ve zeytinlikleriyle yemyeşil. Minik pansiyonlarında kalın, gündüz denizinin, akşam deniz ürünlerinin tadını çıkarın.
KAŞ: HÂLÂ 'TAM' BOZULMAMIŞKEN...
Eski halini bilenler için artık ‘sıradanlaştı’, hatta ‘Bodrumlaştı’. Yine de Dalaman’dan Fethiye’ye gitmeyi, oradan bir vasıta daha değiştirip yaklaşık bir buçuk saatlik minibüs yolculuğunu göze alanlar çok değil. Yani ‘sessiz bir kaçış noktası’ olma özelliğini koruyor. Fakat merkezi yeterince sakin gelmezse, yarımadada, Yunanistan’ın Meis Adası’na bakan balkonlu pansiyonlardan birinde kalmalısınız. Kaş’ın içinde denize daha çok iskelelerden giriliyor; illa ki plaj isterseniz minibüsle Kaputaş Plajı’na gidin. Mutlaka tekne turuna çıkın, ızgara ahtapot yemeden dönmeyin.
KALEKÖY: LİKYA LAHİTLERİNİN ARASINDA YÜZÜN
‘Sakin tatil anlayışımı Kaş kesmedi ama Antalya’da olayım’ diyorsanız, o zaman istikamet Kaleköy. 1. derece SİT alanı olan Kaleköy’e arabayla gidiş yok; bir şekilde Üçağız’a varmalı, oradan kalacağınız pansiyonun yollayacağı tekneyle geçmelisiniz. Ya da Kaş’ta bir gece konaklayıp tekne turuyla da ulaşabilirsiniz. Kaleköy’de ne mi var? Likya lahitlerinin arasında yüzebilir ve kanoya binebilir, akşamüzeri Bizans kalesine çıkıp 360 derecelik Kekova manzarasına inanamayabilir, gece kendinizi teknede gibi hissederek ayışığını izleyebilirsiniz. Kendinizden ve dalgalardan başka kimsenin sesini duymayacaksınız…
KABAK KOYU: HİPPİLERİN VE 'HEP GENÇ KALANLARIN' TERCİHİ
Kurban bayramında bile kırmızı etle ‘işim olmaz’ diyenlerdenseniz, biraz da hippi ruhluysanız Ölüdeniz’in kalabalığına azıcık maruz kalmayı göze alın ve tekneyle Kabak Koyu’na geçin. Tepenin eteklerinde ağaçların arasına saklanmış ağaç evler, Likya Yolu’yla birleşen uzun trekking rotaları, ‘zorunlu yoga ortamı’ ve sahilde sabahlamak... İyice bozulmadan görmek için son zamanlar!
İĞNEADA: YOK BÖYLE DOĞA!
Avrupa'nın en büyük Longoz ormanlarının bulunduğu İğneada, aynı zamanda Türkiye'nin en uzun sahillerinden birine de sahip. İğneada Kırklareli'ne bağlı; İstanbul'a yaklaşık 250 kilometre uzaklıkta. Denizi temiz, ormanı, tam yedi tane gölü ve yabani hayvanlarıyla, doğası muhteşem. Çadır ve pansiyon seçenekleri var. Bayramı burada geçirecekseniz su geçirmez botlarınızı alın; kökleri suda olan ağaçların arasında uzun yürüyüşlere çıkın. Tertemiz havasıyla akciğerlerinizi doldurun; bol bol da balık yiyin.
DOĞU KARADENİZ: TAM MEVSİMİ
‘Yaz bitiyor, kuzeyde ne işimiz var’ demeyin, hep ertelediğiniz o Doğu Karadeniz turunu bu bayram yapın. Çünkü Doğu Karadeniz’in o meşhur doğası ve yaylaları, yaz sonunda deyim yerindeyse ‘birkaç level daha atlıyor’. Ayder, Çamlıhemşin ve Macahel’i görmenin, derin vadiler, anıtsal ağaçlar ve şelaleler arasında yürümenin tam da mevsimi.