
Birden işsiz kaldınız ya da her an kalabilirsiniz. Ya son
günlerde olduğu gibi üye olduğunuz sendika nedeniyle gecenin
yarısında altına imza atılan bir KHK listesindesiniz ya da bir
sabah, krizi fırsata çeviren sermayenin sahip olduğu bir yerde, işe
giriş turnikesinden geçerken kartınız çalışmadı ve güvenlikten ‘O
zaman muhasebeye uğrayın’ malum bildirimini aldınız. Hemen
tırnaklarınızın hızla uzadığını, öne düşmüş saç kaküllerinizin
gözünüzün önünü kapladığını, yemeklerin her zamankinden tatsız
olduğunu, çayınızın daha çabuk soğuduğunu göreceksiniz. Bu yüzden
işsizlikle beraber yaşamı sürdürmenin dünyadaki pratik
önlemlerinden 10 yöntemini yazmaya karar verdim. İşte 10 maddede
işsizlikle yaşama sanatı…
1- Öncelikle orta sınıf dünyasının Pollyanna’sı benzeri bir
girişle başlayayım. İşsizlik yaratıcıdır. Birden hesaplayın,
çalıştığınızda elinizde ay sonu ne kadar kalıyor? Genellikle hiç.
Çalışmak için bu şehirde yaşıyor, çalışmak için paranız yettiğince
merkeze ya da işyerine yakın yaşıyor, çalışmak için daha güzel
giyiniyor, iş arkadaşlarınızla birlikte mecburen işyerine yakın bir
yerde hızla ve iyice bir yemek yemeye çalışıyor ve çalışmanın
stresinden kurtulmak için hafta sonu, teneffüse koşarak çıkan ve
sopayla sınıflara döndürülen çocuklar gibi, en son zamana kadar
dışarıda kalmaya çalışıyorsunuz. Yine çalışmak için daha fazla
giysiye, daha fazla çamaşır yıkamaya, belki daha fazla makyaja, en
azından her gün sakal tıraşına, eskimemiş telefon markasına,
mutlaka yol parasına ve belki mecburen yenilenmiş otomobile
ihtiyacınız var. Yani çalışmadığınızda bunların hepsinden kurtulmuş
olacaksınız. İşsizlik sizi masraflarınızın en az yarısından
kurtaracak. Yol parası, çok fazla giysi, makyaj, öğle yemeğini
restoranda yemek vb… Hesaplayın, maaşın en az yarısını harcamaktan
kurtuldunuz!
2- Arjantin’de isyandan çok önce işsizler kooperatifleri
kurulmuştu. Bu çalışmak için merkezi bir yerde ya da işyerine yakın
bir yerde oturmak mecburiyeti, buranın kirasını ödemek için ise bir
işte çalışmak mecburiyeti paradoksundan kurtulmanın bir çaresiydi.
Aynı zamanda bu, iş ararken de merkezi bir yerde kira ödemek
zorunluluğundan da kurtulmak demekti. Her evde kaç çalışan varsa
aynı sayıda işsiz ücretsiz olarak barınır, onlar da evin işini
yapar, bazı yerler de mutfağı kolektif olarak örgütlerlerdi. –Böyle
yazınca havalı oluyor, başka türlü yazarsak, yemek yapıyorlardı
işte.– Bu, çalıştığı için başka hiçbir şey yapmak istemeyenlerin
dışarıda yemek yeme zorunluluğunu ortadan kaldırıyor, hem onların
gelirleriyle diğer işsizler de beslenmesine rağmen dışarıya
verdikleri yemekten daha az ödüyorlardı. –‘İç, iç de gel de evinde
iç’ yöntemi denilebilirdi buna.–

3- ‘Ne zamanki ev işleri parayla yapılır oldu, o zaman
kapitalizm evlerimize kadar girdi.’ diyen Badiou’nun tam olarak
kastettiği noktada, işsizlik ve işsizler kooperatifi ev işlerini,
kendi işlerimizi metalaştırmadan kurtarmaktadır. Evi paylaşan
işsizler, ev temizliğinden beslenmeye kadar her şeyi kolektif
olarak örgütlerken, aynı zamanda işsizler kooperatiflerinde hem
işçilerin hem de yine krizden etkilenen komşuların kolektif
kreşleri, çocuk bakım evleri hayata geçirildi. İşsiz işçilerin kreş
ödemeleri ortadan kalkarken, işsizler kooperatifi üyesi işçilerin
çocukları da, kendi arkadaşlarının denetiminde onların çocuklarıyla
birlikte ‘kreş’de kalmaya başladılar. Uruguay’da ekonomik kriz
yüzünden batan bir tekstil fabrikasını işgal ederek çalıştıran
kadın işçiler, patronun ofisini kreş yapmışlar, kendi çocuklarına
orada bakıyorlardı. Patronun ofisine girdiğimde içerde çocuk
oyuncakları doluydu. ‘Zaten patronu kovmuştuk, ofis de boş
kalmıştı’ diyorlardı.
4- Yeni işsiz kalanların genellikle ilk tavrı ellerinde ne varsa
ya da ne bulabiliyorlarsa, hepsini bir yere yatırarak kendi
işletmesini kurmaktır. Çünkü işsizlik sanıldığı gibi esas olarak
ücret gelirinden yoksun olmak değil, bir statü kaybıdır. Sevgili
işsiz okur! Sizi uyarırız ki kesinlikle böyle bir şey yapmayın.
Yıllardır kurulu düzenlerin battığı bir kriz ortamında, sizin gibi
sermayesi kısıtlı, en azından ‘patron’ olarak işe yabancı bir işsiz
işçinin başarılı olabilmesi ne kadar mümkündür? Kriz olmasa zaten
işsiz kalmazdınız ya da kolayca iş bulabilirdiniz. Ancak beni
dinlemeyenlere önerim, sabit giderlerin yarıya düşürülmesi için
‘çift nitelikli dükkanları’ ilk defa yaşama geçirmektir. Buenos
Aires’te gece gittiğimiz bir barı gündüz bir türlü bulamıyorduk. En
sonunda tespit ettik ki gündüz bir ayakkabıcı dükkanıydı orası.
Böylece kira ikiye bölünmüş oluyor, mekân daha uzun
kullanılabiliyordu. –Birden ‘ya ruhsat?’ diye soracaksınız, o da
çözülebilir kriz ortamında. Belki ayakkabıcı dükkanında içki
satmaya laf söyleyebilirler ama barda gündüz kitap satmaya kimsenin
itirazı olmaz.–
5- Herkesin hayali ‘Emekli olmak, güneye gitmektir.’ İşte tam
sırası. İşsizlik size bu fırsatı veriyor. Bunun için, ailecek bizim
çok uyguladığımız, ‘tersine göç’ yönetimini uygulamanız gerekir.
Kiradan hemen çıkıp, eşin dostun, akrabanın ya da umarım
örgütleyebileceğimiz ‘işsizler kooperatif’indekilerin boş olan
yazlık evlerine gidebilirsiniz. Böylece ‘yazlık evler’ de ilk defa
barınma hakkının işine yarar. Bu göç sizin için, yazlıklar
genellikle daha sıcak yerlerde olduğundan, ısınma masraflarını da
ortadan kaldıracak ya da azaltacaktır. Sebze, meyve ‘yazlıkçı’
mevsimi olmadığından çok ucuz olacaktır ve siz çalışmadığınız için
yani ‘yaşamak için zamanınız’ bol olduğundan, doğrudan köylülerle
temas kurup, gıdayı daha sağlıklı ve daha ucuz alma olanağına sahip
olacaksınız.
6- ‘Benim o kadar bile gelirim yok’ diyorsanız ve özellikle bana
sık sık sorulan, ‘Biz arkadaşlarla bir köyde yaşamak istiyoruz ya
da ‘bir komün kuracağız’ böyle bir yer var mı?’ gibi bir şey
aklınıza geliyorsa, yine tam zamanı. Yine eşinizin, dostunuzun ve
‘işsizler kooperatifi’nin bulabileceği işlenmemiş toprağa
yerleşerek, özlediğiniz kırsal yaşama kavuşabilirsiniz. Her ne
kadar bunu yapabilen sayısı bunu söyleyenin onda biri kadar olsa da
Arjantin’de ekonomik kriz sırasında işlenmemiş toprakları işgal
ederek tarım yapan kentlilerden hâlâ bir kısmı yaklaşık 20 yıldır
kendi ürünlerini kendilerinin yetiştirdiği, hiç aç kalmadıkları,
istedikleri zaman kente giderek ‘işsizler kooperatifi’nde
kaldıkları bir yaşam kurabilmişlerdir. ‘Ben köyde sıkılırım’
diyenlere söyleyebileceğimiz, ‘Aslında kentte bile gerçekte kaç
kişiyle görüşebiliyorsunuz ve yan yana olsanız bile telefonla
mesajlaşmıyor musunuz?’ sorusudur.
Yazı uzadı. Diğer 4 madde ve Troque-takas, kursa gitmemek,
iş başvurusu yapmamak, ‘Güneşli Pazartesi, elektrik ve su çalmak,
yani kullanma hakkı, Marinaleda başkanı, market, düzen karşıtı
olmak, aylaklık ve serserilik arasındaki fark, gelecek yazıda…