14 bin yıl öncesinden kültürel veriler sağlayacak: Ballık Mağarası

İzmir’de keşfedilen mağarada 14 bin yıllık tabakalara rastlandı. Prof. Dr. Harun Taşkıran, tabakalardan alınan kömür, seramik ve kemik örneklerinin yaşlandırma laboratuvarına gönderildiğini belirtti.

Abone ol

İZMİR - İzmir’in Dikili ilçesinde Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün Pergamon kazılarına paralel olarak yürüttüğü yüzey araştırmaları sırasında bir mağarada taş ve kemik aletlere rastlandı. Laboratuvarlarda radyokarbon tarihleme yöntemiyle yapılan incelemeler sonucu taş ve kemik aletlerin günümüzden 14 bin yıl öncesine ait olduğu tespit edildi.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izniyle Bergama Müzesi başkanlığında bölgede yüzey araştırması yapan arkeoloji ekibi, mağaranın milattan önce 6. yüzyıldan Roma dönemine kadar Ana tanrıça Kybele'ye adanmış bir kült merkezi olarak kullanıldığını da ortaya koydu. Mağarada ele geçen en geç buluntular ise Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait.

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Harun Taşkıran, arkeolojik tabakalardan alınan kömür, seramik ve kemik örneklerinin yaşlandırma laboratuvarına gönderildiğini söyledi. İncelemeler tamamlandığında elde edilecek sonuçların gerek bölge gerekse ülke prehistoryasına önemli katkılar sağlayacağını aktaran Taşkıran, “Ege bölgesinde dönemle ilgili yüzey buluntularının karşılaştırma yoluyla belirli zaman aralıklarına yerleştirilmesi mümkün olacak. Ballık Mağarası’nın Ege adalarındaki çağdaş kültürlerle karşılaştırılarak Epi-paleolitik dönemdeki kültürel hareketlilik ve kültürel etkileşimler hakkında veriler sağlayacağı ve Ege Bölgesi’nin Epi-paleolitik dönemi için bir başvuru merkezi olacağı kuşkusuzdur” dedi.

‘EGE BÖLGESİ BİLİNMEYEN BÖLGELERİMİZDEN BİRİYDİ’

Türkiye’nin Yontmataş Çağı kültürleri açısından oldukça zengin bir görünüm sergilediğini söyleyen Taşkıran, Türkiye’nin gerek Afrika dışına göç eden ilk insanların izledikleri doğal yollar üzerinde yer alması gerek Buzul Çağ’ındaki avcı-toplayıcı insan toplulukları için uygun iklim ve çevre koşullarına sahip olmasının bu zenginliği oluşturan en önemli iki faktör olduğunu ifade etti. Bu dönem insanlarının barınması için gerekli olan mağaraların ve aletlerin yapımında kullanılan çakmaktaşı ve obsidyen gibi hammadde kaynaklarının bol olmasının da bu zenginliğe katkı yapan diğer bir faktör olduğunu sözlerine ekleyen Taşkıran, şunları kaydetti:

“Yontma Taş Çağı insanları için böylesine olumlu koşulları sağlayan Türkiye’nin hemen hemen tüm bölgelerinde bu çağa ait buluntu ve buluntu yerleriyle karşılaşıyoruz. Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu, Akdeniz ve İç Anadolu bölgeleri Yontmataş Çağı kültürleri açısından zengin olan bölgelerimizdir. Bunlar içinde Ege Bölgesi son zamanlara kadar Yontma Taş Çağı kültürleri açısından fazla bilinmeyen bölgelerimizden biriydi. Ancak son zamanlarda yapılan yüzey araştırmaları bu bölgemizin de önemli bir Paleolitik potansiyele sahip olduğunu göstermeye başladı. İzmir ve Kütahya çevrelerinde saptanan Paleolitik dönemlere ait ilk izlerden sonra Karaburun, Bozburun, Kütahya Kureyşler baraj gölü alanı, Salihli Bozyer ve Denizli ili ve ilçelerinde yapılan yüzey araştırmaları Paleolitik Çağ’ın çeşitli dönemleri olan Alt, Orta, Üst ve Epi-paleolitik evrelere ait veriler sağladı.”

.

‘ÖNEMLİ BİR YERLEŞİM YERİ OLDUĞUNUN İŞARETLERİNİ VERDİ’

2016 yılında bölgede yapılan önemli Paleolitik keşiflerden birisinin Uşak Banaz Sürmecik’te bulunan Orta Paleolitik açık hava kamp alanı olduğunu ifade eden Taşkıran, bu alanda yapılan araştırma ve kazıların ilk kez Türkiye’de bilinmeyen iki yüzeyli yaprak biçimli uçların varlığını kanıtladığını söyledi. Bu önemli keşiflerin en sonuncusunun ise 2020 yılında saptanan İzmir Dikili Ballık Mağarası olduğunu belirten Taşkıran, çalışma sürecini şöyle anlattı:

“Mağara, Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün Pergamon kazılarına paralel olarak yürüttüğü yüzey araştırmaları sırasında saptandı. Ayrıca kaçak kazılarla oldukça tahrip edilmiş mağarada atık topraklar içinden toplanan klasik, protohistorik ve prehistorik dönemlere ait malzemeler buranın önemli bir yerleşim yeri olabileceğinin işaretlerini verdi. Mağaranın daha sonraki Bizans ve Osmanlı dönemlerinde de insanlar tarafından kullanıldığı tespit edildi. Kaçak kazı çukurlarında yapılan temizlik çalışmalarında yontma taş aletler ve kemikler ele geçti. Bu tabakalardan alınan örneklerin radyokarbon yaşlarının günümüzden yaklaşık 14 bin yıl öncesine ait Epi-paleolitik tabakaların varlığını göstermesi nedeniyle mağaranın daha bilimsel olarak incelenmesi gerekliliği ortaya çıktı. Bu nedenle kaçak kazıların da önüne geçilmesi düşünülerek Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü‘nün izinleriyle Bergama Müzesi başkanlığında 2021 yılı sonbaharında bir kurtarma kazı yapılması kararlaştırıldı. Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün maddi ve Bergama kazısının lojistik desteğiyle yapılan kurtarma kazısına Alman Arkeoloji Enstitüsü ve Ankara Üniversitesi’nden de uzmanlar katıldı.”

‘BÖLGE PREHİSTORYASI AÇISINDAN ÖNEMLİ BİR KEŞİF’

Türk-Alman bilim insanlarından oluşan ekibin mağaranın terasında ve içinde yer alan arkeolojik dolgularda kazı çalışmalarını gerçekleştirdiklerini paylaşan Taşkıran, mağaranın MÖ 6. yüzyıldan Roma dönemine kadar Ana Tanrıça Kybele’ye adanmış bir kült merkezi olarak kullanıldığının ortaya konulduğu bilgisini verdi. Mağarada Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait buluntuların da ele geçtiğine değinen Taşkıran, “Mağaranın en alt seviyelerinde ele geçen yontma taş aletler ve faunal kalıntıların Epi-paleolitik Dönemi temsil etmesi bölge prehistoryası açısından çok önemli bir keşif oldu. Zira bugüne kadar Ege bölgesinde stratigrafi içinde ele geçen Paleolitik buluntular söz konusu değil. Mağaradan bulunan Epi-paleolitik dönem yontma taş endüstri ve faunal kalıntılar üzerinde incelemeler henüz devam ediyor” dedi.

Yeni radyokarbon yaşları elde etmek için arkeolojik tabakalardan alınan kömür, seramik ve kemik örnekleri yaşlandırma laboratuvarına gönderildiği bilgisini paylaşan Taşkıran, son olarak şunları söyledi:

“İncelemeler tamamlandığında elde edilecek sonuçlar gerek bölge gerekse ülke prehistoryasına önemli katkılar sağlayacak. Ege bölgesinde dönemle ilgili yüzey buluntularının karşılaştırma yoluyla belirli zaman aralıklarına yerleştirilmesi mümkün olacaktır. Ballık Mağarası’nın Ege adalarındaki çağdaş kültürlerle karşılaştırılarak Epi-paleolitik dönemdeki kültürel hareketlilik ve kültürel etkileşimler hakkında veriler sağlayacağı ve Ege Bölgesi’nin Epi-paleolitik dönemi için bir başvuru merkezi olacağı kuşkusuzdur.”