Yıl 2001’di. Herhalde yaz aylarıydı. Futbol yine gözde. Ama
basketbol da gündemden uzak değil. Spor sayfaları şimdi gördüğümüz
gibi adetten diye konmuyor gazetelere. Spor sayfaların hatırları,
bir kahve kadar olmasa da yine de var. Hafızam bana oyun
oynamıyorsa ana akım televizyon kanallarını, ana haber bültenleri
sonrasında ülkede spor da var dercesine spor bültenlerini
yayınlamaya devam ediyordu.
Ve bir anda gündeme bir bomba düştü. Sokakta, televizyona,
radyoda, her yerde bir anda aynı şarkı çalmaya başladı: “Uh ah Dev
Adam, 12 Dev Adam”. İster istemez ağzımıza pelesenk oldu. Neredeyse
kafanızı nereye çevirseniz her dudaktan bu şarkının mırıltıları
dökülüyordu. İyiden iyiye anladık ki Basketbol Milli Takımımız için
Avrupa Şampiyonası vakti gelmişti. Zaten kadro olsun hazırlık
süreçleri olsun herkesin hafızasına kazınmıştı. O kadar ki ben bir
izci olarak Antalya’da kamptaydım. Normal şartlarda teknolojik
hayatla ilişkimiz kesilirdi. Yani televizyonla aramıza kara kedi
girerdi kamplarda. Şimdiki gibi cep telefonu da yaygın olmadığı
için teknolojiden uzak kalmak kolay oluyordu o dönemlerde. Ama
Avrupa Basketbol Şampiyonası’na kayıtsız kalamadık. Koca bir kamp,
neredeyse her maçta tüplü televizyonun etrafına toplanıyorduk.
Almanya maçı da şampiyonluğun kaçtığı Yugoslavya maçı da
aklımda.
O günden bugüne yaklaşık 18 yıl geçti. Ne spor bültenleri kaldı
kanalların ne de spor sayfalarının spor bereketi. Erkek egemen
toplumun, futbol egemen spor dünyası, hacmini genişletti, semirdi
ve başka spora yer bırakmadı medyamızda. Ne Kadınlar Voleybol
Şampiyonası’nda rahat rahat yoluna devam eden Kadın Milli
Takımımızın adı var, ne de Dünya Şampiyonası’ndaki şampiyonluk,
Çin’de de olsa alıp gelmesini beklediğimiz Erkek Basketbol Milli
Takımımızın.
2001’in 12 Dev Adamı’nın gölgesi ulaştı bugünlere. Ne Athena’nın
şarkısının yarattığı birliktelik var artık, ne oyuncuların hepsini
tanıyan toplum. 18 yıldır ekmeğini yiyoruz şarkının. Bir türlü
üstüne koyamadık. Ne üstüne koyması, şanından da tırtıklaya
tırtıklaya geriye bir şey bırakmadık.
Evet, hepimizin bilemediği gibi Erkek Basketbol Takımımızın
Dünya Kupası heyecanı dün başladı. Sonu ne olur bilinmez ama başı
pek şaşaalı olmadı. Sessizce gittiler. Dönüşleri muhteşem olur
umarız. Birkaç sponsorun sorgusuz desteği ve reklamlarla ayakta
tutmaya çalıştıkları bir ilgi vardı Erkek Basketbol Milli
Takımımıza.
Bir kez daha görebiliyoruz ki bir spor sevmiyoruz. Aslında
futbolu da sevmiyoruz. Biz sadece karşıdakinden nefret etme üstüne
kuruyoruz tüm spor ilgimizi. O sebeple de futbol tam istediğimizi
veriyor. Bu yüzden boşluk kalmıyor voleybola. Ergin Ataman’ın
çıkışları dışında basketbol bile zorlanıyor bu düzende kafasını
içeri sokmaya.
Bu yüzden kadın voleybolcularımız, Türkiye’nin ev sahipliğindeki
Avrupa Şampiyonası’nda hangi dereceyi bulursa bulsun, başarılılar.
Kaldı ki ilk 3 için hayli büyük bir şansları olduğu da gerçek.
Basketbolcularımız Çin’den hangi derece ile gelirse, kimse onları
suçlayamaz. Kabulümüzdür. Sonuçta ne kadar ilgi ve destek o kadar
başarı değil mi?