1968: Dünyanın en uzun yılı

Ömer Turan'ın derlediği 1968 İsyan, Devrim, Özgürlük kitabı Tarih Vakfı Yurt Yayınları tarafından yayımlandı. İki bölümden oluşan kitap, 68 hareketini siyaset bilimi literatüründe yer alan farklı toplumsal hareket teorileri ışığında hareketin kendisine, dünyaya nasıl yayıldığını, diğer ülkeler de nasıl etkiler yaptığı gibi meselelerine ağırlık veriyor.

Abone ol

Can Öktemer

Dünya tarihinde, farklı coğrafyalarda ve farklı gruplar arasında birçok toplumsal hareketler meydana gelmiştir. Bu toplumsal hareketlerin çıkış noktalarının her biri kendi içlerinde ayrı bir dinamiğe ve nedene bağlıdır hiç kuşkusuz. Toplumsal hareketler tarihi içerisinde, etkisi günümüze kadar sürmüş olan ise 1968 öğrenci hareketidir. Fransa'da, o dönemki üniversite koşullarını değiştirmek için başlayan, öğrenci ya da daha doğru bir tarifle gençlik hareketleri, kısa sürede ülke sınırlarını aşıp, tüm dünyaya yayılmıştı. 68 hareketi, öğrencilerin eğitim talepleri olarak başlayıp daha sonra içerisine Amerikan emperyalizmi, cinsiyet eşitliği, kimlik talepleri, cinsel özgürlük de dahil edilerek küresel bir isyana dönüşecekti. Bu isyan dalgasından aynı zamanda, gençlerin taleplerini karşılamaktan uzak sol partiler de nasibini alacaktı. Kendilerine sunulan dünyanın dar gelmesiyle dönemin gençliği, kendi dünyalarını yarabilmek için küresel bir isyan ve hak arama mücadelesine girişmişti. 68'li gençler özetle kendi değer yargılarını ve zamanlarını yaratmak için sokağa çıkmışlar, kitaplar yazmışlar, müzikler bestelemişler, filmler çekmişlerdir. Dolayısıyla burada oluşan bir kültür sadece bir kuşağı değil, kendilerinden sonraki gelen kuşaklara da ilham olmuş ve etkilemiştir. Yerleşik düzenin daha önce hiç olmadığı kadar sarsıldığı gençlik hareketine, siyasetçiler de hazırlıksız yakalanmıştır. Liderler, gençlere ve onların taleplerine nasıl tepki vereceklerine dair ikileme düşmüşlerdir. Hobsbawn, 68 hareketinin sadece hükümetin değil, muhalefetin, sol enteljiansiyanın için bile beklenmedik bir gelişme olduğunu vurgular. De Gaulle gibi siyasetçiler ise gençleri küçümsemişlerdi. Onlar için öğrenciler, rejimi tehlikeye sokmayan, bir avuç ne istediğini tam olarak bilmeyen bir gruptu. İşler giderek büyümeye başlayınca da, kolluk kuvvetleri devreye sokularak hareketin önü kesilmeye çalışılmıştır. Lakin, gençler kolaylıkla pes edecek gibi durmuyorlardı. "Gerçekçi ol, imkansızı iste" sloganıyla ortaya çıkan gençlik hareketi, oldukça kısa süre sonra tüm dünyayı sarsacak, isyan, devrim, özgürlük talebi haline gelecekti.

Bugün 50. yılını dolduran 1968 öğrenci hareketi, hiç şüphe yok ki, dünya tarihinde en çok iz bırakan ve etkileri günümüze kadar sürebilmiş nadir toplumsal hareketler içerisinde yer alıyor. Bu bağlamda, hareketin çıkış noktası, öğrencilerin örgütlenme biçimleri, sloganlar ve neden tam olarak 'başarı' sağlanamadığına yönelik farklı akademik okumalar halen yapılmakta. Bununla beraber 68 hareketi her ne kadar tam bir başarıya ulaşamasa da, o dönemde yüksek sesle dil getirilen itirazların, bir kısmının siyaseten kazanımları da olmuştur. Başta kadın hareketi, etnik ayrımcılık ve cinsel özgürlük gibi konularda elde edilen özgürlüklerde ve hak taleplerinde 68'in etkisi yadsınamaz. Michel Foucault'un Duccio Trombadori'yle verdiği mülakatta 68'e dair söyledikleri bu durumu özetlemektedir bir anlamda: "Mayıs 68 tartışmasız çok önemli bir deneyimdi. Biraz evvel benim hareketin zayıflama döneminde Fransa'da geçirdiğim deneyime dayalı olarak konuşuyordum. Şu bir gerçek ki, Mayıs 1968 olmasaydı bugün yaptıklarım mümkün olmazdı; hapishane, cinsellik vb. üzerine yaptığım araştırmaların sözü bile edilemezdi. Bu yönden 1968'in ortamı benim üzerimde çok etkili oldu."

1968 öğrenci hareketlerine dair aradan geçen 50 yıldan sonra, farklı disiplinler projeksiyonuyla ve teorik yaklaşımlarla, 68'e dair yeni okumalar yapmak mümkün. Özellikle, 68'den sonra, dünyanın çeşitli yerlerinde patlak veren, yeni toplumsal hareketlerin ana çıkış momentlerini, protesto ve örgütlenme biçimlerini daha iyi analiz edebilmek için sıklıkla 68 analojisine başvurulur. Bu karşılaştırmalı okuma bile, harekete dair yeni yorumlar yapma imkanı sağlıyor.

Geçtiğimiz haftalarda Tarih Vakfı tarafından okuyucuyla buluşan ve Ömer Turan'ın derlediği 1968 İsyan, Devrim, Özgürlük kitabı, 68'i tarihsel, siyasal ve kültürel perspektifleriyle ele alan bir yapıt. 1968 İsyan, Devrim, Özgürlük kitabı, Toplumsal Tarih'in Mayıs 2018'de yayımlanan "İsyan, Devrim, Özgürlük: 50 yıl sonra 1968" isimli özel sayısının, genişletilmiş halinden oluşmakta. Bununla beraber, özel sayıya girmeyen 6 makale de, ilk kez okuyucuyla buluşmuş. İsyan, Devrim, Özgürlük, 68'e dair genişçe bir tarihsel arka planı sunmuyor. İsyan, Devrim, Özgürlük kitabı 68 hareketini siyaset bilimi literatüründe yer alan farklı toplumsal hareket teorileri ışığında hareketin kendisine, dünyaya nasıl yayıldığını, diğer ülkeler de nasıl etkiler yaptığı gibi meselelerine ağırlık veriyor. Bununla beraber, feminist hareketler, ekolojist hareketler gibi 68'in önemli siyasal dinamikleri arasında yer alan başlıklar da kitapta karşımıza çıkan diğer makaleler arasında yer alıyor. Kadınlar, ekoloji ve yeşiller gibi önemli öznelerin 68'in büyük anlatısı içerisinde biraz kenarda kaldığı bilenen bir gerçek. Dolayısıyla kitapta bu konuları ele alan makaleler, önemli bir tarihsel boşluğu dolduruyor. 68'in bir başka kıymetli kazanımı hiç kuşku yok ki, hareketin sanatsal ve kültürel etkileriydi. Özellikle müzik, sinema ve edebiyat alanında dönemin bütün yerleşik kurallarına başkaldırı meydana gelmiş; ezber bozan, yenilikçi hatta devrimci sanatsal eğilimler bu dönemde ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla 68'in devrimci sanat anlayışının o dönem nasıl tezahür ettiği sorusu kitabın bir diğer önemli husus oluyor. Bülent Somay kitapta 'Burada Bir Şeyler Dönüyor': Devrim Olarak Müzik ve Esin Paça Cengiz "1968 ve Radikal Sinema: Avrupa merkezci Bir Bakışın Ötesine Geçmek" makalelerinde, 68 ve kültürel devrim meselesine değiniyorlar.

1968, İsyan, Devrim, iki bölümden oluşuyor. Kitabın ilk bölümünde, dünyada farkı ülkelerdeki 68 hareketinin nasıl yaşandığı, hangi tarihi olayların cereyan ettiği, Rudi Dutschke gibi önemli figürlerin hayatı ve harekete etkileri üzerine çalışmalarla karşılaşıyoruz. İkinci bölümde ise kitap 68'in Türkiye deneyimi üzerine odaklanıyor.

DÜNYADA 68

İsyan, Devrim, Özgürlük kitabının ilk bölümünde 68'in hem farklı ülkelerdeki deneyimlerine hem de toplumsal hareketler literatüründe ki karşılığını ele alınıyor. Örneğin, hareketin farklı ülkelerdeki benzerliklerine, farklılıklarına, etkilerine ve nasıl karşılık bulduğu sorusu kitabın önemli bir ağırlık merkezi. Bu noktada, Ömer Turan kitabın giriş makalesinde, bu hususa değiniyor. Turan, toplumsal hareketlerin farklılıkları ve benzerlikleri meselesini literatürde önemli gündemi oluşturduğunu belirtiyor. Bununla beraber, Turan buradaki uzlaşmazlığın nedeninin farklı ülkelerdeki toplumsal hareketler deneyiminin nasıl yorumlanacağı olduğunu ifade ediyor. Turan, bu noktada Wallerstein'in dünya sistemleri teorisini hatırlatıyor. Wallerstein'ın 68'i tek bir devrim olarak tarif ettiğini ve dünyadaki diğer hareketlere bakınca Vietnam Savaşı'na itiraz, ABD hegemonyasına itiraz ve antikapitalist talepler doğrultusunda bir ortaklık olduğunu belirtmektedir. Wallerstein'ın tezine karşılık ise, "çekişmeci siyaset" kanadı vardır. Bu teoriyi benimseyen, Doug McAdam, Siddney Tarrow, Charles Tilly gibi düşünürler, hareketler arasında bir etkileşimin olduğunu lakin bunun tam bir bütünlük teşkil etmediğini belirtirler. Dolayısıyla benzerlikler olduğu kadar farklılıklar da vardır. Bu farklılıkları oluşturanlar da hiç kuşku yok ki, ülkelerin kendine has dinamikleridir. Kitapta Ayşen Uysal'ın 'Mayıs 68 ve Toplumsal Hareketlerin Uluslararası Dolaşımı' makalesi, bu sorunun peşine düşen bir çalışma. Uysal, makalesinde Alain Touraine'in Yeni Toplumsal Hareketler Yaklaşımı teorisinden hareketle 68'in tek bir toplumsal hareketi mi simgelediği sorusunun peşine düşüyor. Uysal, çalışmasında özet olarak 68'i bir sürekliliği olduğu kadar, süreksizliği de imlediğini belirtiyor. Öğrencilerin eylem repertuarlarının bazı yerlerde benzerlikler taşıdığını bazı yerlerde ise farklılaştığını aktarıyor. Özet olarak, Ayşe Uysal, 68'in dönemin gençliğinde isyan, devrim ve özgürlük talebi konusunda bir tür ruh kardeşliği yarattığını ama her ülkenin kendine has dinamikleri, tarihsel süreçleri yüzünden hareketin kendi içinde farklılaştığını söylüyor.

Kitabın ilk bölümünde öne çıkan diğer konuların başında ise, kadın hareketinin 68'e olan etkileri. Fethiye Beşer Kadın Kurtuluş Hareketi'nin 68'i makalesinde ilk olarak 60'larda önem kazanmaya başlayan kadın hareketinin, 68'de sesinin daha kararlı ve gür çıktığını belirtiyor. Fethiye Beşer aynı zamanda, 68'li birlikte farklı sınıfsal ve kültürden kadınının ilk defa bu dönemde ortak bir hak ve eşitlik arayışına girdiklerini söylüyor. Kitapta öne çıkan bir diğer nokta ise, ekoloji meselesi oluyor. Ekolojinin kıymeti ve öneminin Türkiye'deki sol partilerde yeni yeni tartışmaya başlandığı düşünülürse, 68'in bu noktada ki kıymeti daha anlaşılır. Alper Akyüz, 1968'in Ürünü Olarak Çevreci, Ekolojist ve Yeşil Hareketler makalesi, Almanya'daki Yeşiller Partisi deneyimi üzerinden sol ve çevreci politikaları ele alıyor.

TÜRKİYE'NİN 68'İ

68'liler kuşağı tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de idealize ve romantize edilen bir kuşak. 68 kuşağının o dönem Türkiye'de vermiş olduğu mücadeleler ve hak talepleri Türkiye sol tarihi içerisinde büyük kırılmalara ve tartışmalara neden olmuştu. Fikir ayrılıkları, kazanımlar, trajediler, yarım kalan ütopyalar bu hikayenin önemli bir parçasıdır. İsyan, Devrim, Özgürlük kitabının ikinci kısmı Türkiye'nin 68 hikayesini merkezine alıyor. Demet Lüküslü, 'Gençlik Mitinin Lütuf ve Lanetinin Gölgesinde Türkiye'nin 68 Kuşağı' makalesinde; bu kuşağın bir taraftan idealize edildiğini diğer yandan da ağır eleştirilere maruz kaldığını belirtiyor. O dönemki okumuş, üniversiteye gitmiş gençliğin bir taraftan toplum içerisinde büyük imtiyazlara sahip olduğunu ve büyük saygı gördüğünü aktarıyor. Demet Lüküslü, 68 kuşağının ne büyük kahramanlık hikayeleriyle ne de ağır eleştirilerle sırtlarına yüklenen tarihsel yüklerle anlaşılabileceğini belirtiyor. Bu kuşağı zıt iki bakış açısıyla değil, daha sakin bir yorumla anlamaya çalışmamız gerektiğini söylüyor. Lüküslü, bu anlamda makalesinde Karl Mannheim'ın kuşak analizi kavramıyla hareket ederek, 68 gençliğini anlamaya ve yorumlamaya çalışmış.

Kerem Ünüvar, 'FKF'den Dev-Genç'e: Türkiye'de 1968 Öğrenci Hareketleri ve Sol' makalesinde, o dönemki üniversitedeki örgütlü gençlik hareketlerinin tarihsel arka planına odaklanıyor, Fikir Kulüpleri'nin siyasal evrimine ve bir önceki kuşaktan kopuşunun panoramasını çiziyor. Emre Can Dağlıoğlu ise, 'Türkiye 68'inin Best Sellerı: Türkiye'nin Düzeni' makalesinde, yine dönemin kült isimlerinden Doğan Avcıoğlu ve çok satan yapıtı Türkiye'nin Düzeni kitabını merkeze alıyor. Avcıoğlu ve kitabı üzerinden Türkiye sol hareketinin ideolojik haritalamasını ve tarihe bakışını sorguluyor. Deniz Cenk Demir, '68 Rüzgarında Türkiyeli Kürtler' isimli çalışmasında, 68'in tarihsel akışında Kürt hareketini inceliyor. Türkiye 68'in hikayesine bugünden bakarken, Türkiyeli Kürtler bu hareketin içerisinde nerede durdukları sorusunun peşine düşüyor.

1968 İsyan, Devrim, Özgürlük, Derleyici: Ömer Turan, 584 syf., Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2019.

Tüm dünyada bir hareketlilik yaratan, gençliği sokağa çıkaran bir hareket olan 68'in basındaki karşılığı önemli bir soru olsa gerek. Özgür Ulus Mutlu, 'Hippiler, Delikanlılar, Devrimciler: Türkiye Basınında 68' makalesinde, Milliyet ve Cumhuriyet gazetelerinde bu meselenin nasıl ele alındığını inceliyor. Ayşe Köse Badur ise 'Türkiye 68'inde Kadınlar' isimli çalışmasında, kadın hareketinin o dönemki karşılığını sorguluyor. Ayşe Köse Badur ve Deniz Cenk Demir'in makaleleri de, Türkiye'nin büyük 68 anlatısı içerisinde kendisine yer bulamayan Kürt ve kadın hareketinin, hareketin içerisinde nereye konumlandıklarını anlatmaları bakımından, önemli bir tarihsel boşluğu kapatıyor. Ömer Turan ve Doğan Gürpınar moderatörlüğünde toplanan yuvarlak masada bir araya gelen 68liler kuşağından Nadire Mater, Fatmagül Berktay, Masis Kürkçügil, o dönem yaşadıklarını ve deneyimlediklerini aktarıyor. 68 hareketinin eksiklerini, kazanımlarını masaya yatırıyorlar.

BUGÜN 68

68 öğrenci hareketleri, gençlik dinamizmi, yenilikçi ve devrim tavrı belki dünyayı değiştiremedi ama dünya da onları değiştiremedi. (Elbette arada değişenler, dümeni başka yere kıranlar oldu) Bildikleri ve arzu ettikleri dünya tahayyülüne ulaşmak için bir mücadele içerisine girdiler. Çoğu zaman karşılarında sert otoriter devlet güçlerini buldular, çoğu zaman da bir önceki kuşağın hoşgörüsüzlüğüyle karşı karşıya kaldılar. Sonuç olarak, istenilen ütopik dünyaya ulaşılamadı belki ama başta kadın hareketi, farklı kimliklerin toplumdaki hak mücadelesi, cinsel özgürlük ve çevre gibi konularda büyük kazanımlar elde edildi. Sanat alanında bile yenilikçi ve devrimci bir eğilim öne çıktı. Sinemanın, müziğin toplumları nasıl dönüştürebileceği konusunda büyük inanç tazelendi. Bugün 50. yılını kutlayan Woodstock konserlerinin fotoğraflarındaki heyecana ya da dönemin önemli ismi Godard'ın filmlerine bakmak, 68'ün kültürel etkilerini görmek için yeterli.

68 gençlik hareketi, mizahı söylemi, örgütlenme ve protesto biçimleri bakımından yenilikçiydi. Bir tür karnalevesk bir ortam hakimdi o dönem. Lakin, elbette kendilerinden önceki kuşakların açtığı alanlardan yollarına devam ettiklerini söylemek de mümkün. Tıpkı ilerlemek ve ufku görebilmek için devlerin sırtına çıkan cüceler gibi, onlar da bir önceki kuşağın omuzlarında ufku aramışlardır. Hiç şüphesiz onları kıyasıya eleştirdiler, demode buldular ama onlar olmadan da bu kadar yol alınamazdı belki de. Sovyetler'in, Prag baharında, Çekoslovakya'yı işgal etmesi, genç sol kuşak tarafından büyük hoşnutsuzlukla karşılandığını hatırlatalım. En basitinden protesto biçimlerine mizah ve ironi yerleştirilmesi önemli bir kırılmaydı. Bürokratikleşmiş ve asık suratlı bir siyasal akıma dönüşmüş sosyalizmi, güler yüzlü bir hale getirmeye çalışmışlardı. Kundera'nın ilk romanı Şaka'da basit hatta kötü bir şakanın bile dönemin komünist rejimle yönetilen Çekoslovakya'sında insanın hayatını nasıl kararttığına şahit olmuştuk. 68 işte, biraz da bunu kırdı. "Gülmek devrimci bir eylemdir".

68 hareketinin üzerinden tam 50 yıl geçti. Bu kadar uzun bir süre, hiç şüphesiz tarihsel bir vakayı, nostalji batağına sürükleyebilir. 68'liler kuşağı veya 68 hareketi nostaljiyle de anılan, bir dönem. Üstelik, 90 sonrası tek kutuplu dünyada, sol, sosyalizmin bittiği, öldüğü ve karşılığının hiç olmadığına inanıldığı bir zaman diliminde, 68 de bir nostalji ve hoş hatıralar hikayesine dönüşmüş durumda. Bu durum da, solun siyaseten bir alternatif olmaktan çıkıp "siz kazandınız ama biz haklıydık" tavrına dönüşmesine neden oluyor. Lakin, 2000'lerde neo-liberal ekonominin iflası, dünyayı saran finans krizi ve sınıfın geri dönüşü farklı bir dönemi aralamış görülüyor. Üstelik, yine son yıllarda dünyanın çeşitli yerlerinde, zaferler ilan eden sağ popülist liderler dünyayı her anlamda tehlikeli bir yere sürüklüyorlar. 68'in ütopik bakışına ve değiştirici gücüne hiç olmadığımız kadar ihtiyacımız var. Bunun arayışları da Bernie Sanders, Jeremy Corbyn gibi liderlerin etrafına toplanan gençlere bakmak yeterli. Wallerstein, emekli olmadan önce yazdığı son yazıda geleceğin hiç olmadığı kadar belirsiz hale geldiğini, modern devletlerin yaşadığı yapısal krizin uzun vadede devam edeceğini görüşünde. Wallerstein, önümüzdeki yolun çok uzun olduğunu, 68'de olduğu gibi günümüzde bir hareketin ortaya çıkabileceğini bu krizi başka bir şekle dönüştürebileceği inancında. Lakin, her ihtimalde de yolun oldukça uzun olduğunu söylüyor.

Dünya siyasetinin içerisine girmiş olduğu kriz ve geleceğin belirsizliği, şimdinin karmaşası ve kayıp ütopya bizi endişeli gözlerle olayları izlememize neden oluyor. Lakin 68 hareketi, dünya tarihinde önemli bir kırılmaya neden olmuştu. Hareketin açtığı yolun henüz kapanmamış bir parantez olduğunu vurgulayalım ve Althusser'in kitabından ilhamla "gelecek uzun sürer" demeyi de ihmal etmeyelim. Yaşadığımız, dönem her ne kadar karamsar ve belirsiz de olsa, geçmiş ilham alınacak bir dolu öyküyle dolu. 68 de bunlardan biri. Ertuğrul Kürkçü, şu değerlendirmesi anlamlı olabilir bu anlamda: "Hiçbir devrim de, akılla ve duygularla gerçekleştirilen bir toplumsal eylem olarak, kendinden önceki deneyimi eleştirip tartmadan, ayıklamadan, sindirmeden harekete geçemez. O yüzden 1968'in mirası yarına taşınacaksa, bunu elbette bir devrime her şeyden çok ihtiyacı olanlar, kapitalizmle ve otoriter devletle iç içe yaşayamayacak olanlar, onların tarihçileri ve düşünürleri yapacak."

Ömer Turan'ın derlediği İsyan, Devrim, Özgürlük, nostalji ve romantizm perspektifinden uzak, tarihçi ve sosyal bilimler alanında farklı uzman kişilerin yorumuyla, döneme soğukkanlı ve gerçekçi bir bakış atıyor. Bugünden 50 yıl öncesine dair ilginç ve doyurucu okumalar yapıyor. Özetle, İsyan, Devrim, Özgürlük, bir dönemin hissiyatını, eylem biçimlerini ve itirazlarını anlamaya çalışan bir eser olmuş. Bu konuyla hem akademik hem de dışarıdan bir gözle bakmak isteyenler için kıymetli ve doyurucu bir çalışma.

Kaynaklar:

Cogito Mayıs '68, Bahar Sayı: 14, Bahar: 1998

Erıc Hobsbawm: Sıradışı İnsan Direniş, İsyan ve Caz

This is the end; this is the beginning