2018 gelecek için ipuçları bıraktı!

İnsan sömürülmediği, barışın hakim olduğu, hayvanların rahat bırakıldığı, gezegenimizin kâr hırsından korunduğu bir yıl olması dileğiyle...

Mühdan Sağlam msaglam@gazeteduvar.com.tr

2018 dünyanın genel tarihinde küçük bir damlayken, bizim gibi ölümlü ve yaşam süresi sınırlı olanlar için pek çok açıdan zor bir yıldı. Türkiye’nin iç gündemi bir yana dünyanın gündeminde de zor süreçlerin kapıda olduğuna dönük ipuçları bırakan bir 365 gün yaşandı.

Bu yazıda ardımızda bırakmamıza iki gün kalan 2018’de öne çıkan bazı başlıkları ve konuları ele alacağız.

SEÇİMLERİN RÜZGARLARI

Moskova’dan Rio De Janeiro’ya bu yıl seçim rüzgarlarıyla halklar bazen sürprizler hazırladı bazen olana devam dedi. Rusya halkları soğuk bir mart gününde kafalarında soru işaretleri, var olan başkanın kazanacağına dönük emin halde sandık başına koştu. Koşmayanları da devlete ait otobüsler, araçlar almaya geldi. Yöresel kıyafetler içerisindeki görevlilerce yaşlıların elleri öpüldü, herkes sandığa buyur edildi. En gencinden en yaşlısına Rusya halkları sandığa gitmeliydi. Önemli olan kimin kazanacağı değildi, o zaten belliydi, önemli olan kaç kişinin sandığa gideceğiydi. Hem koca Putin dünyaya rezil mi olacaktı, sırf iki neşesiz sandığa gitmemeyi siyasi bir tavır olarak görüyor diye? Demokraside seçim olmazsa olmazdır ve Rusya koşullarında devlet istiyorsa o sandığa gidilecektir. 'Rusya’ya yeter demokrasi'nin 2018’i böyleydi.

Türkiye beklenmeyen erken seçim kararıyla hem milletvekili hem cumhurbaşkanlığı seçimini haziran ayında gerçekleştirdi. Pastasıyla kekikle, Tosun Paşa'sıyla giden süreç 24 Haziran'daki seçimle son buldu ve Erdoğan yeniden cumhurbaşkanlığına seçildi. Muhalefet de yeniden muhalefete... Türkiye bir yandan yeni sistemini test ederken diğer yandan da ekonomik krizin sert darbeleriyle yönünü bulmaya çalışıyor. Şimdi 2019’daki seçim için “dünyadaki en iyi demokrasi” koşullarında yoluna devam ediyor.

Türkiye ve Rusya’da iktidar açısından bir yenilik ve değişimin olmadığı sandıklı günler, Latin Amerika ile birlikte dünyanın genelinin yakından izlediği bir seçime tanıklık etti. Latin Amerika’nın amiral ülkesi Brezilya’da halk Başkanlık seçimi için sandık başına gitti. Aklı başında, vicdanlı, kucaklayıcı bir Brezilya ve kıtadan yana olanlara göre, sadece ülke için değil, dünya için de zor günlere giden yola yeni bir taş daha eklendi. Nefret söylemleri, kabalığı, kadın düşmanlığı, azınlıklara dönük “buranın sahibi biziz defolun diyen” tavırlarıyla Donald Trump’a taş çıkaran Jair Bolsonaro Brezilya’da seçimi kazandı.

Her üç seçim de dünya genelinde yükselen aşırı sağ popülist liderlerin zaferiyle noktalanırken, 2019’dan beklentilerin sıfırın altına çekilmesine neden oldu. Kapitalizmin bir krizden geçtiği dünyada insani değerler, haklar, adalet, vicdan, öteki kavramı ve demokrasi 2019’da yanımızda olmayabilir mi sorusu akıllara ve yüreklere oturdu.

SİNGAPUR'DAKİ NÜKLEERİN KAYNAĞI KORE OLMAYACAK ZİRVESİ 

Japonya’nın sürekli teyakkuzda olduğu, Güney Kore’nin “yine mi ya” dediği Kuzey Kore’nin füze denemeleri 2018’de başka bir noktaya evrildi. İlk olarak Kuzey ve Güney Kore’nin Kış Olimpiyatları'na beraber katılmasına şahitlik edenler “Tabii ya siz aynı halksınız bu neyin kavgası” diyerek sevincini gösterdi. Derken Kuzey ve Güney Kore liderleri el ele iki ülkenin sınırında buluştu. Halk da, liderler de mutluydu.

Hakkında dayısını öldürüp içine saman doldurduğuna kadar rivayetler dönen Kim Jong-un’un bir dudağı yerde bir dudağı gökte, saçları süpürge telinden, dişleri nükleer düğmeden ibaret olmadığı görüldü. “Bildiğimiz insan yahu bu” diyenlerin şaşkınlığı 1492’de Amerika kıtasına işgalin kapısını aralayacak olan ilk işgal kuvvetlerinin yerli halkı gördüğündeki tepkisine benziyordu. Yanı başında her gün gördüğü insandan bozma canavarlara alışkın olanlar, nedense en az onlar kadar canavar ve insan olan Kim’i tüm kötülüklerin kaynağı olarak görmek istiyordu, ama olmadı.

Kuzey Kore’nin Güney ile sıcak teması, 12 Haziran’da ABD ile masaya oturmasıyla şaşkınlığa neden oldu. Neyse ki toplantı önceden duyurulmuştu da şaşkınlıklar ve önyargıların bir kısmı evde bırakılabildi. Masadaki yapma çiçek kadar az konuşuldu iki liderin görüşmesinde barış. Varsa yoksa çıkarlar, nükleer silahlar, askeri üsler, rekabetler, uzmanların ve liderlerin de stratejik menüsünün ana yemeği oldu. Görüşmeler hâlâ sürüyor.

Umutlanmamıza neden olan ABD ve diğerlerinin ne dediğinden bağımsız, Kore Savaşı’yla ayrılan iki halkın birleşmek, yan yana gelmek için umudu yeniden hatırlaması ve bize hatırlatması. 2019’da Kore halkı için barış ve bir arada olmayı dileyelim.

SÖMÜRÜ DE, İSYAN DA DEVAM ETTİ

Mülkiyet kavramı, zenginlik ve bunun üstüne temellenen sistemin en önemli özelliği, sömürüde sınır tanımaması. Bu yıl da kapitalist çarklarda adı anılmayan bazen hava limanları inşaatlarında bazen Fransa kırsalında başlayan isimsiz kurbanların sesleri kulaklarımıza çalındı. Tahtakurusu olmayan yataklarda uyumak istediğini söyleyen kazancı emeğinin fersah fersah gerisinde kalanlar, niye bu zamların, bu ekonominin yükünü biz çekiyoruz, sarı yeleğimizden başka neyimiz var diyenler, IMF baskısı altında gün yüzü görmekten uzak G 20 zirvelerine ev sahipliği yapan hükümete sokaklarda isyanla karşılık verenler, 2018 bitse de sömürümüze devam etsek denen gelişmeleri oldu.

Ülkemiz dahil işçilerin ölümü, hayatta kalma umuduyla çok uzak diyarlara doğru yola çıkanların kayan hayatları haberlerde değilse de vicdanlarda yara açtı, yer aldı. 2018’de insan cephesinde kendinden olmayana nefret hiç olmadığı kadar revaçtaydı.

Latin Amerika halklarını dışkıya benzeten Beyaz Saray’ın sahibi, sınırı kapatmak için kolları sıvarken görüldü. Ülkesinde siyahlar yine kıyıma uğrarken, o yoksulluk ve ölümden kurtulmak için yola revan olanlara tıpkı 1492’de kıtanın yerli halkına yapıldığı gibi zor kuvveti ve aşağılamayı layık gördü. Sınıra duvar örme bu liderin hâlâ da gündeminde.

DÜNYA’NIN PARÇASI MI SAHİBİ MİYİZ?

İnsan cephesinde bunlar yaşanırken, türler arası eşitsizliğin zalimliğe döndüğü kareler de yok değildi. Bir dağda yavrusuyla beraber yürümekten başka bir şey yapmayan anne ayı ve yavrusunun dron korkusu, medyada yavru ayının azmi olarak görüldü. Dron gerçeği ve annenin çaresizliği, korkusu sonra anlaşılsa da “ne var canım bilimsel buluş da yapılmasın mı” diyenlerin itirazına takıldı. “Hiç yani, anne ayı da ne var sanki, dron gelmişse hem bize ne dronu bilmiyorsan senin tek görevin bize konu nesnesi olmak” diyenler, bunu dediğinin farkında olmayanlar, “hadi bakıyım, hamamda teyzeler nasıl bayılır göster bize” ayı oynatıcısının algısı ve değerleriyle yakın bir noktada duruyor.

İnsanın ayıyla kurduğu ilişkinin görünümüne ülkemizden de katkı geldi. Doğu Anadolu bölgesinde çekildiği rivayet edilen bir başka videoda yine bir anne ayı ve üç yavrusu, yoldan geçmek üzereyken kendilerine doğru gelen araçtan korktu. Yaklaşık iki dakika boyunca hayli hızlı olan araçla ayıları takip eden doğa avcıları, korkan ve bir ayağı sakat olan anneyi ve yavrularını o canlılar için hayli uzun sayılacak bir mesafede kovaladı. Yetmedi bu marifet, şu güzelliklere bakın diye sosyal medyaya verildi. Halbuki onlar sadece yoldan geçen ayı ve yavrulardı.

Dronlarla, arabalarla hayvanlar rahatsız edilirken, onların yaşam alanı dünyadaki buzullar erimeye devam etti. İklim değişikliği kaygısı bu yıl Kaliforniya’da kontrol altına alınması aylar alan yangınla yeniden duymak isteyene çok şey anlattı.

İnsanın sömürülmediği, barışın hakim olduğu, hayvanların rahat bırakıldığı, gezegenimizin kâr hırsından korunduğu bir yıl olması dileğiyle...

Tüm yazılarını göster