2019 yılı Türkiye güncel sanat alanına baktığımızda durgun ve
yeni tartışmalara alan açmayan bir ortamla karşı karşıyayız. Ara
ara hortlayan (bu sene de duvara bantlanmış muz malzemeydi) “çağdaş
sanat neden kötüdür” tartışmaları dışında sanat profesyoneli
çemberinin bir adım dışında güncel sanat halen polemikler üzerinden
tartışılıyor.
Bu sene en çok merak ettiğim konu ikinci müze dalgasının nasıl
bir etki yaratacağıydı. 2004 ve 2005 yıllarında İstanbul Modern ve
Pera Müzesi’nin açılmasının yarattığı etkiyi görebilecek miydik?
Müze ismi taşımada da müze işlevi gören Arter’in Dolapdere’de
açılması ve Eskişehir’de Odunpazarı Modern Müze’nin açılmasıyla
ikinci müze dalgası yaşandı. Tabii ki bu müzeler ziyaretçi çekiyor,
özellikle OMM’un Eskişehir’in dinamizmini artırdığı görülüyor.
Ancak ne var ki, geniş bir açıdan baktığımızda bu dalga ilk dönemki
gibi kültür dünyasının tamamında aynı heyecanı yaşatmadı.
İstanbul Bienali vesilesiyle Resim Heykel Müzesi kapılarını uzun
süre sonra ziyaretçilere tekrar açtı. Vasıf Kortun’un müzede ilk
başta danışman, sonrasında da direktör olarak çalışması heyecan
yarattı. Ancak yılın başında Kortun’un istifa haberinin gelmesiyle
müzenin geleceğini yeniden düşünür olduk.
Not edilmesi gereken önemli bir dinamik aslında İstanbul
dışından, özellikle İzmir’den ve Diyarbakır’dan geldi. "Kültür için
Alan" fonunun bunda etkisinin büyük olduğunu not etmeliyiz.
Özellikle atölyeler, araştırmalar ve küçük çaplı etkinliklerle
off-İstanbul potansiyelini ortaya koymak için önemli adımlar
attı.
Bütün sorunlara rağmen kıymetli sergiler gördük tabii ki. Yıl
değerlendirmesi yazıları güzel işleri yeniden hatırlamak ve not
etmek için bir vesile. Her liste gibi eksik ve kişisel olduğunu
belirterek 2019’da ilgimi çeken sergilerini bir araya getirdim.
MUTLULUK RESİMLERİMİZ, NUR KOÇAK, SALT
Mutluluk Resimlerimiz
Kuşağından birçok sanatçı için retrospektif sergiler açılmasına
rağmen Nur Koçak için henüz büyük çaplı bir sergi açılmamıştı. SALT
Beyoğlu ve Galata’da yer alan "Mutluluk Resimlerimiz" sergisiyle bu
önemli açık kapanmış oldu. Türkiye’de fotogerçekçilik akımın ilk
temsilcilerinden Koçak’ın bu geniş kapsamlı sergisi sanatçının 60
yıllık veriminin köşe taşlarını ortaya koydu. Ancak tabi ki Koçak
için yapılacak kapsamlı bir kitabı halen bekliyoruz.
PARAJANOV, SARKIS İLE; SERGEY PARAJANOV VE SARKIS, PERA
MÜZESİ
Daha çok filmleriyle tanıdığımız Sergey Parajanov’un
retrospektif nitelikli sergisi sanatçıyı bizi çok yönlü
üretimleriyle tanıştırdı. Her türlü zorluğa rağmen üretmekten
vazgeçmeyen, bir alanda baskı ve sansür gördükçe başka alanlarda
yaratıcılığını sergileyen Parajanov’un sergisi dirimsel enerjisi
sonsuz bir sanatçının bütün hayatını önümüze serdi. Sergideki
“Sarkis ile” dokunuşu da Parajanov’un olanaklarına kapı
araladı.
SEN SÖYLE, CANAN TOLON, İSTANBUL MODERN
"Sen Söyle" sergisi, Tolon’un kırk yıla varan sanat serüveninden
kronolojik bir seçkiyi karşımıza getirdi. Sergide özellikle
sanatçının 1995-1997 yılları arasında mylar üzerine yaptığı ve
mimari ve matematik üzerine düşüncelerini görebileceğimiz pek
bilinmeyen küçük boyutlu işlerini görmek benim için önemliydi.
Bunun yanında sanatçının bu sergi için yeniden üretilen
enstalasyonlarını da gördük.
'ETTEN KEMİKTEN', AMERİKAN HASTANESİ OPERATION ROOM
SANAT GALERİSİ
Kevser Güler’in küratörlüğünü yaptığı grup sergisi “etten,
kemikten” bir süredir sanatın, siyasetin ve felsefenin gündeminde
yer alan beden politikaları hakkında yeni perspektifler ortaya
koydu. Amerikan Hastanesi Operation Room Sanat Galerisi’nde yer
alan sergi bedeni neoliberalizm, biyopolitika ve güncel çevre
hareketleri üzerinden ele aldı. Serginin geniş kamu programı da
birçok büyük kuruma taş çıkartacak cinsteydi.
"etten, kemikten"
ŞİMDİ TARİH OLDUĞUNDA, DEPO
Sanatta arşivin kullanımı uzun süredir gündemimizde. Ancak arşiv
meselesinin sanatta nasıl ele alınacağı halen kafa karışıklığı
yaratıyor. Daphne Vitali’nin küratörlüğünü yaptığı, DEPO’da
gerçekleşen "Şimdi Tarih Olduğunda" sergisi bu açıdan önemli bir
sergi olarak kayıtlara düşüldü. Tarihsel anlatıları, arşivleri
yeniden şekillendirerek karşımıza getiren sanatçılar statik tarih
ve arşiv anlayışının dışına çıktılar.
ANI(T)SAL TAHRİBAT, HASAN PEHLEVAN, PG ART
GALLERY
Hasan Pehlevan’ın PG Art Gallery’de açtığı "Anı(t)sal Tahribat"
sergisi insanlığın kültürel mirasını bir kazı alanı olarak ortaya
koydu. Göbeklitepe, Sur, Hasankeyf gibi birçok mekan üzerine
çalışan sanatçı David Harvey’in siyaset ve mekan ilişkisi üzerine
söylediklerini temel aldı. Galeri alanını kamunun ziyaretine
açılmış bir kazı alanı olarak kurgulayan Pehlevan’ın oluşturduğu
formlar, renkler ve çizgiler de kültürel mirasın bir uzantısına
dönüştü.
Kuşağının en üretken sanatçılarından İhsan Oturmak bu sene Öktem
& Aykut Galeri’de yer alan "Açık Stratejiler Dizisi" sergisiyle
karşımızdaydı. Sanatçının cezaevinde resim öğretmeni olarak
çalıştığı dönemden yola çıkan sergi izleme ve gözetleme
pratiklerinin günümüzdeki politik anlamlarını karşımıza
getirdi.
MÜHRÜ KIRMAK: 1996'DAN 2019'A BİR SEÇKİ, NERİMAN POLAT,
DEPO
"Mührü Kırmak" sergisi Neriman Polat’ın 20 yılı aşkın
üretiminden bir seçkiyi karşımıza getirdi. Toplumsal cinsiyet,
günlük hayat, şiddet ve kentsel dönüşüm gibi temalar etrafında
örülen sergi sanatçının fotoğraf, video, tekstil ve enstalasyon
gibi alanlardaki üretim çeşitliliğini ortaya koydu. Sergi
sanatçının 90’lar ve 2000’ler güncel sanat alanında yarattığı
kendine özgü dil ve imge dünyasını genç bir kitleye hatırlattı.
SON NOTLAR
Bunların dışındaki sergileri de son olarak eklemekde fayda var.
Arter koleksiyonunda yer alan eserlerden oluşan, Selen Ansen
küratörlüğündeki "Kelimeler Pek Gereksiz" sergisi 'kavramsal sanat
nesnesi nedir?' sorusunu ortaya koydu. Yine Arter’deki Altan Gürman
sergisi de bir o kadar önemliydi. Ancak, açılış hengamesinde yeteri
kadar ilgiyi çekemedi.
Taner Ceylan’ın başlattığı Olimpos Sergileri dizisi "Portre"
isimli ilk sergiyle açıldı. Genç sanatçılarla çalışmayı sevdiğini
bildiğimiz Ceylan’ın böyle bir işe girişmesi kıymetliydi. Devamının
da aynı heyecanı yaratacağını umuyorum.
Altan Gürman gibi işlerini görme ve sanatını pek tanıma
fırsatını bulamadığımız Kadri Özayten’in Milli Reasürans Sanat
Galerisi’ndeki "Kelebek Etkisi" sergisi ve Sadık Arı’nın Martch Art
Project’teki "Dalga Boyunca" sergisi bizzat göremediğim için
eksikliğini duyduğum sergiler oldu.