2016 yılı dünyada ölçülmüş en sıcak yıl olarak kayıtlara
geçmişti. Türkiye’de ise 1971-2000 yılı ortalamasına göre
1,5 °C daha sıcak bir yıl oldu. Türkiye’de yaşanan 656 aşırı
meteorolojik olay ile 2015’ten sonra en “felaket” yıl idi.
O zaman “2016 en sıcak yıl oldu, 2017'nin
telafisi yok” demiştik.
2017 yılı dünyada en sıcak üçüncü yıl olarak yerini aldı. O yıl
Türkiye “az sıcak bir yıl” geçirdi. 1971-2000 yılı ortalamasına
göre sadece bir derece sıcak bir yıl yaşandı. 598 aşırı
meteorolojik olay ile 2016 ve 2017’den daha az “felaket” bir yıl
geçirdik.
O zaman “2017 sıcak bir yıl oldu, 2018’in
telafisi yok!” demiştik.
2018 yılı dünyada ölçülmüş en sıcak dördüncü yıl olarak
kayıtlara geçti. Türkiye içinse üç şey kayıtlara geçmişti.
Birincisi, 2010’dan sonra en sıcak ikinci yıl oldu. İkincisi, en
fazla aşırı iklim olayının yaşandığı yıl oldu. Üçüncüsü ise 2018
yılında krize rağmen en fazla fosil yakıt ithal ettiğimiz altıncı
yıl olarak kayıtlara geçti.
2018 yılı için yazdığımız “İklimin beka sorunu” başlıklı
yazımızda “Veriler Türkiye’nin seçimden sonra da fosil yakıt ithal
edeceğini gösteriyor. Çünkü seçim maliyelerini karşılamak için bu
ithalata ihtiyaçları var ki halktan vergi alabilsinler. Sorun şu
ki, "bu durumda iklim değişikliğini mi finanse edeceğiz yoksa iklim
değişikliğini yavaşlatmak için mi adım atacağız?” demiştik. O gün
ortaya attığımız iddianın cevabını bugün zam olarak ödüyoruz.
2019 yılı dünyada en sıcak ikinci yıl, Türkiye’de ise dördüncü
sıcak yıl olarak ölçüldü. Eskiden dokuz yılda yaşanan iklim
felaketini Türkiye 2019’da bir yıla sığdırdı. Buna rağmen 40 milyon
tona yakın asfalt serildi, 64,5 milyon ton çimento döküldü. Fosil
yakıt ithalatına 41 milyar dolar para gitti.
Bu veriler 2019’un telafisinin olmadığını gösteriyordu. O zaman
yine “2019 çok sıcak bir yıl oldu,
2020’nin telafisi yok!” dedik.
2019’da belediyeler el değiştirdi, 2020’de politikalar el
değiştirmedi.
2020 yılı dünyada en sıcak ikinci yıl, Türkiye’de ise en sıcak
üçüncü yıl oldu. Türkiye’de yaşanan 984 aşırı meteorolojik olay ile
bir rekor kırdık. O zaman “2010 yılının aşırı iklim olayları
rekorunu önce 731 olayla 2015, sonra 841 olayla 2018, 935 olayla da
2019 kırdı” demiştik. Felaketlerde rekor egale ediyorduk yani.
Şu basit özet bile bir sorumsuzluğun, umursamazlığın özeti
gibi.
2020 yılı iklim rekorlarımızı
açıkladığımızda bu olaylar ve sonuçların 10-15 yıl öncesine
kadar yaktığımız yakıtların, son 15 yılda kestiğimiz ağacın, birkaç
yıl öncesine kadar döktüğümüz asfalt ve betonun sonucu olduğunu
tekrar hatırlattık.
Her yıl bir önceki yıldan neredeyse daha sıcak, daha çok ekstrem
olaylar yaşayarak 2021 yılını bitirdik.
2021 NASIL GEÇTİ?
Herhalde 2021 yılı deyince orman yangınları, Bozkurt ve Ayancık
tomruk baskınları aklımıza gelecektir. Bu yaşananları, o bir ayı
hafızalarımızdan silmek istemeyeceğiz. Belki de silmek daha kolay
gelecek.
Dünya Meteoroloji Örgütü’ne göre 2021 yılı 1850-1900
ortalamasına göre 1.11 (± 0.13) °C daha sıcak geçerek en sıcak yedi
yıldan biri oldu. Diğer 6 yıl ise son 7 yıl olduğunu ekleyelim.
Türkiye’de ise durum daha fena. Birincisi, 2021 yılı en sıcak
dördüncü yıl oldu. 14,9 °C sıcaklık ortalaması ile 1971-2000 yılı
ortalamasına göre 1,7 °C daha sıcak geçti. Yani dünya 2021 yılını
1850-1900 ortalamasına göre 1,11 °C sıcak geçirirken Türkiye
1971-2000 ortalamasına göre 1,7 °C daha sıcak bir yıl geçirdi.
Ama daha kötüsüne gelmedik. 2021 yılı aşırı meteorolojik
olaylarda rekor kırdı. Bu yıl 1024, yazı ile bin yirmi
dört ekstrem meteorolojik olay yaşandı. Bu 1970’lerde
yaşananların toplamından fazlasını bir yılda yaşadığımız anlamına
geliyor. 1990’larda yaşananların da toplamının bir buçuk katı
olduğu anlamına geliyor!
2021 FELAKET BİR YIL OLDU, PEKİ 2022?
Tabii ki 2022’nin telafisi var mı sorusunu burada da
soracağız.
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli 6. Değerlendirme
Raporu’nun ilk kısmı ağustosta, ikinci kısmı ise geçtiğimiz
günlerde yayımlandı. Birinci çalışma grubunun raporu sonrası
IPCC’nin bu rapor ile bize anlatmak
istediğini, bu rapor üstünden de siyasetin iklim popülizmini o
günlerde buram buram yaşıyorduk.
Son yazımızda “Ortada bir iklim krizi yok” diyerek abartmış,
sadece iklim krizi olsaydı daha azının yaşanacağını söylemiştik.
Çünkü aslında “Ortada siyasi bir kriz var. İklimle ilgili olan şey
ise sadece popülizm, o kadar…” diyerek daha büyü bir tehlikeye atıf
yapmak zorundaydık.
Şu an yaşadıklarımız ve 2022’de yaşayacaklarımız 15-20 yıl önce
yaktığımız fosil yakıtın, kestiğimiz ağacın sonucu. Yani geçen
yılki ekolojik yıkımın faturası daha gelmedi. Bu yıl yaşayacağımız
felaketler 4-5 yıl önce alınan imar kararlarının, son yıllara kadar
dökülen asfalt ve betonun sonucu olacak. Sadece 2019’da 41,7 milyon
ton asfalt serdiniz, 45,4 milyon ton çimento döktünüz, 42,8 milyon
ton petrol, 45 milyar m³ gaz, 125,9 milyon ton kömür yaktınız.
Yetmedi, o yık-yap şehirciliği için doğadan 422,8 milyon ton inşaat
malzemesi çaldınız. Bunun sonucunda halktan 41,2 milyar dolar para
alıp küresel yakıt lordlarının cebine koydunuz. Yetmedi atmosfere
de 400 milyon tona yakın karbondioksiti saldınız.
Bu veriler ile iklim değişmese bile siz ülkenin iklimini
değiştiriyorsunuz. Bu sayılar ile Anadolu’nun canına
okuyorsunuz.
2022 yılı kömür santrallerinin kapatıldığı, binalarda ve
ulaşımda enerji verimliliğinin uygulamasına başlandığı ve hatta
bitirildiği yıl olmak zorunda. Yani 100 yılda yapamadığımızı bu yıl
yapıp 2023’e öyle girmek zorundayız.
Arası kurtarmıyor, arası bile iklim popülizmi olarak
kalıyor.
Son bir uyarı, sokakta gördüğünüz beton mikseri ile iklimin
bağlantısını kuramıyor, elektrik faturasındaki zam ile bunun iklim
politiğini göremiyorsanız asla iklim krizi demeyin. Çünkü o sizin
kriziniz.