2024 Yerel Seçimleri'ne giderken
Üçüncü yol stratejisi, ‘Ne ordayız ne burada’ diye ifade edilemez. Üçüncü yol faşizmin kurumsallaşmasına engel olarak, halkların ve emekçilerin kazanımlarını arttırarak kurulur.
Ahmet Saymadi*
2024 yılının mart ayında yapılacak olan yerel yönetim seçimlerine sadece birkaç ay kaldı. Cumhur İttifakı’nın seçim taktiği belli. İYİ Parti seçim taktiğini açıkladı. CHP kimi adaylarını açıklasa da seçimlere dair iş birliği veya ittifak planını tam olarak açıklamış değil. DEM Parti ve TİP de seçim taktiğini henüz açıklamadı. Zaman daralıyor, bu seçimleri ve olası etkilerini planlamak için muhalefetin en fazla 45 günü var.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) seçimlere ilk kez katıldığı 3 Kasım 2002 seçimlerinden, 7 Haziran 2015 seçimlerine kadar girdiği her seçimi önde bitirdi. AKP 7 Haziran 2015 seçimlerinde yenildi. Ancak bu yenilgisini ‘Çözüm Sürecini’ bitirerek ve MHP’yle ittifak kurarak 1 Kasım 2015’te galibiyete dönüştürdü.
AKP-MHP ittifakı 20 Temmuz 2015’teki Suruç katliamıyla başlayan ve 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimiyle devam eden süreçte, toplumsal muhalefetin tüm kazanımlarını ortadan kaldırdı, hukuku işlemez hale getirdi, faşizmi her geçen gün daha da kurumsallaştırdı. 2018 seçimleri ise Erdoğan’ın yüzde 53’lük galibiyetiyle sonuçlandı.
Ancak 2018 genel seçimlerini Erdoğan alsa da seçimler, başka bir sonucu daha ortaya çıkardı. Türkiye nüfusunun yoğunluklu yaşadığı ve ekonominin taşıyıcısı büyükşehirlerde, Erdoğan, taşra illerinde olduğu gibi seçimi önde bitiremedi. Erdoğan yerel yönetimlerin AKP’de olduğu İstanbul’da yüzde 50, Ankara’da yüzde 51, Antalya’da yüzde 42, Hatay’da yüzde 48, Adana’da yüzde 44 oy aldı.
İzmir, Eskişehir, Aydın, Mersin ve Muğla zaten CHP’deydi. Diyarbakır, Van ve Mardin de HDP’deydi. Doğru bir ittifak modelinin kurulması halinde 2019 yerel seçimlerinde AKP’deki bu önemli büyükşehirler, bazı iller ve ilçeler AKP’den alınabilirdi.
2019 yerel seçimlerinde CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi ‘Millet İttifakı’ olarak tek bir çatı altında, iş birliği içerisinde seçime girdi. HDP ise seçim taktiğini, ‘Kürdistan’da kazanmak, batıda kaybettirmek’ olarak belirledi. Bu taktikle birlikte HDP kayyumlarla elinden alınan yerellerde yeniden belediyeleri kazandı.
Batıda ise AKP’ye kaybettirirken muhalefete kazandırdı. Burada HDP’nin batıdaki taktiği, ‘AKP’ye kaybettirmek’ gibi ifade edildiğinde; HDP’nin bir kazanımının olmadığı gibi bir çıkarım yapılabilir ama bu hatalı bir çıkarım olur. HDP batıda hem Cumhur İttifakını geriletmiş hem de toplumsal muhalefetin büyümesi için alan açmıştır. Dolayısıyla HDP’nin taktiği hem Kürdistan’da hem de batıda kazanmıştır. Bu taktiğin adı kazan kaybettir değildir, kazan kazandır.
2019 yerel seçimlerinde ortaya çıkan bu tablo, toplumsal muhalefeti umutlandırdı, bir değişim heyecanı yarattı. Aynı zamanda 2023 genel seçimlerine giderken toplumsal muhalefetin tek bir çatı altında, tek bir cumhurbaşkanı adayıyla seçime gidebilmesinin de önünü açtı.
Ancak ne yazık ki 2023 seçimlerini muhalefet, Meral Akşener’in ittifak masasından kalkıp yeniden oturmuş olması sebebiyle kaybetti. Muhtemelen 2018 seçimlerinde Abdullah Gül’ün evinin bahçesine inen helikopter, bu seçimde de Meral Akşener’in evinin bahçesine indi.
HDP ise aday çıkarmayarak toplumsal muhalefet cephesinde önemli bir görev üstlenmiş, seçimlerin ikinci tura kalmasını sağlamıştır. Diğer taraftan büyükşehirlerde Erdoğan’ın geride olduğu durum değişmemiştir. Cumhur İttifakı’nın Türkiye’ye biçtiği sosyo-politik kimlik, nüfusun ve ekonominin merkezi olan büyükşehirlerde karşılık bulmamıştır.
2024 Yerel Seçimleri'ne giderken Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı açısından en önemli husus İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyelerindeki sonuçtur. Erdoğan ne pahasına olursa olsun bu iki şehri almak istemektedir. CHP’de ise kısa zaman önce gerçekleşen kurultayda genel başkan ve parti yönetimi değişmiştir. Yeni Genel Başkan Özgür Özel açısından, partinin oy oranını aşağı düşürmemek ve iki önemli şehri kazanmak bir güven oyu meselesidir.
Ayrıca özel olarak, Ekrem İmamoğlu’nun önce CHP Genel Başkanı ardından cumhurbaşkanı adayı olmak istediği açıktır. Bu plan çerçevesinde İmamoğlu için İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığını kazanmak hayati öneme sahiptir. İmamoğlu’na sadece belediye başkanlığını kazanmak da yetmemektedir. İmamoğlu CHP Genel Başkanlığına geçebilmek için belediye meclisinde çoğunluğu alarak, belediyeyi güvendiği birisine bırakmak zorundadır. Dolayısıyla İmamoğlu’na sadece belediye başkanlığı seçimi için bir ittifak yetmemekte, belediye meclisi için de ittifak gerekmektedir. Bu ittifak zorunluluğunu İstanbul’un tüm ilçelerine teşmil edebiliriz.
Cumhur İttifakı açısından ise Erdoğan, anayasa değişikliği tartışmaları sırasında, ‘Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 50 zorunluluğunu kaldırmalıyız’ demiş, bu çıkışı Devlet Bahçeli tarafından, ‘Anayasa değişikliği için bize muhtaçsınız’ cümlesiyle karşılanmıştır. Erdoğan ise Devlet Bahçeli’nin çıkışının ardından ‘yüzde 50’ meselesini kapatmıştır. Dolayısıyla Cumhur İttifakı’nda yerel seçimlere ilişkin bir çatlak bulunmamaktadır. İttifak tek parçadır.
İYİ Parti ise genel seçimlerde merkez sağ parti olma iddiasını kaybetmiş, MHP’nin yerine oynama iddiasını öne çıkararak daha da milliyetçi bir zemine kaymıştır. Bu zemin kayması kentli seküler milliyetçi kesimi partiden uzaklaştıracak, İYİ Parti’yi yerel seçimlerde yüzde 5’in altına çekecektir. Nihayetinde İYİ Parti’nin 6 ay önce cumhurbaşkanı adayı olarak önerdiği Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nu belediye başkanlığı için desteklememesi büyük bir tutarsızlıktır. Saadet Partisi, Deva Partisi ve Gelecek Partisi’nin ise yerel seçimleri etkileyecek bir gücü bulunmamaktadır.
Genel tabloya böyle bakıldığında HDP, yeni adıyla DEM Parti, yerel seçimlerde belirleyici bir role sahiptir. DEM Parti’nin seçim kararı 16 Aralık tarihinde yapılacak olan Parti Meclisi’nde karara bağlanacaktır.
Bununla birlikte Eş Genel Başkan Tuncer Bakırhan yerel yönetimler konferansında, ‘‘Batıda ise huzurlarınızda kamuoyuyla paylaşmak istiyorum: İttifaklara açık olduğumuzu burada belirtmek istiyorum. İttifak yapacağımız güçlerle yapmış olduğumuz hiçbir konuşma, çalışma, aldığımız bir karar kesinlikle sizden habersiz olmayacaktır’’ demiştir. Yerel Yönetimlerden Sorumlu MYK Üyesi Mehmet Rüştü Tiryaki ise ‘‘Kent Uzlaşısı taktiği çerçevesinde, batı'da diğer partilerle iş birlikleri söz konusu olabilir.’’ demiştir. DEM Parti’nin Kürdistan’daki taktiği çok kez dile getirilmiştir ve bellidir: Kendi adaylarıyla girecektir. Ancak batı illerindeki taktiği: açık ittifak olmalıdır.
Yerel seçimlere giderken, DEM Parti’ye, ‘'Batıdaki her yerde kendi adaylarımızla seçime girmeliyiz’ önermesi 2019 yerel seçimlerindeki ve 2023 seçimlerindeki seçim stratejisiyle uyumlu değildir. Böylesi bir taktik, toplumsal muhalefete kazandırmaz. Toplumsal muhalefetin 2019’daki ve 2023’teki gibi kazanması, farklı kentlerde farklı taktikler geliştirmekten geçer. Seçim taktiği önceki seçimlerden çıkarılan derslerle güncellenmelidir ve partinin kazanımlarını arttıracak bir yönde olmalıdır.
2024 yerel seçimlerine giderken batıdaki iller, basit bir mantıkla kategorik olarak üç ayrı biçimde sınıflandırılmalıdır. Birinci kategoride hangi ittifak kurulursa kurulsun AKP’nin kesin kazanacağı ve yüzde 60’ın üzerinde oy aldığı iller yer almaktadır. İkinci kategoride CHP’nin hangi ittifak kurulursa kurulsun kesin kazanacağı ve yüzde 60’ın üzerinde oy aldığı iller yer almaktadır. Bu iki kategoride yer alan her yerde DEM Parti kendi adaylarıyla seçimlere girebilir, parti politikalarını ve programını anlatabilir, örgütsel ve siyasal faaliyetini yürütebilir.
Üçüncü kategoride ise Cumhur İttifakı’yla CHP arasında yer değiştirme ihtimali olan büyükşehirler, iller ve ilçeler yer almaktadır. Bu kategorideki yerler incelikle değerlendirilmeli, bu yerlerin adaylarının niteliğine göre karar verilmelidir. Örneğin Bolu’da CHP’li başkan adayından ötürü, seçimi hangi ittifakın kazanacağının bir önemi yoktur… Bu kategorideki yerellerde, DEM Parti’nin desteklemesinde sakınca olmayan adaylar desteklenmelidir.
Üçüncü yol stratejisi, ‘Ne ordayız ne burada’ diye ifade edilemez, Üçüncü yol ‘düzen içi her iki bloka da eşit mesafedeyiz’ diye de ifade edilemez. Üçüncü yol faşizmin kurumsallaşmasına engel olarak, halkların ve emekçilerin kazanımlarını arttırarak kurulur. Bu açıdan belediyelerimize kayyum atayan, mesnetsiz davalarla arkadaşlarımızı tutuklayan AKP ve MHP’yle mesafemiz; muhalefet partilerine olan mesafemizle aynı olamaz. Her halükârda Cumhur İttifakı'nı geriletmeli, DEM Parti tabanının taleplerini karşılayacak ve partinin çıkarlarını koruyacak bir stratejiyi hâkim kılmalıyız. Bunun yolu muhalefet cephesinde doğru iş birliklerini kurmaktan geçer.
Ancak DEM Parti’den destek isteyenler, DEM Parti’ye çekingence ile gelmemelidir. DEM Parti’nin açık görüşme çağrısı doğru değerlendirmelidir. DEM Parti’nin rüştünü ispatlama zorunluluğu yoktur çünkü bunu iki seçim üst üste göstermiştir.
*DEM Parti PM Üyesi