28 Nisan’da işin geleceğine bakmak
Bu 28 Nisan’ı fırsat bilerek işçi sendikalarının başı çektiği ve diğer bileşenlerin de yer aldığı bir yapının, ILO’nun yaptığı bir gibi bir gelecek perspektifi çalışmasına imza atması beklemek ham hayal mi olur?
Serkan Küçük
Uluslararası Çalışma örgütü (ILO) 2003 yılında 28 Nisan’ı, düz bir çeviriyle tanımlarsak, ‘Dünya İşte Sağlık ve Güvenlik Günü’ ( World Day for Safety and Health at Work) olarak tanımladı. O günden bu yana her yıl, belirlediği bir tema çerçevesinde bu güne yönelik çeşitli etkinlikler düzenliyor.
Ülkemizde de son yıllarda bu günde çeşitli etkinlikler düzenleniyor ve konuya ilişkin sorunlara yönelik farkındalık yaratılmaya çalışıyor. 28 Nisan’ı devlet başta olmak üzere geniş bir kesim Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü olarak tanımlarken, bir kesim de 28 Nisan İş Cinayetlerinde Ölenleri Anma Günü olarak kabul edilmesi için uğraş veriyor.
ILO’nun bu sene belirlediği tema ise geleceğe odaklanmak üzerine kurulu. İşin Güvenli ve Sağlıklı Geleceği (A Safe and Healthly Future of Work) sloganıyla afişe çıkardığı bu tema çerçevesinde de önemli bir işe imza attı ILO. Sağlık ve güvenlik alanında sorun alanlarına yönelik tespitleri ve çözüm yollarını işaret eden ‘33 Orijinal ve Özel Düşünme Parçası’ isimli bir projeyi hayata geçirdi. Çoğu konuyla ilgili akademisyenlerden oluşan ve içlerinde sendikacılar, aktivistler, federasyon temsilcilerinin yer aldığı kırka yakın insan, 33 makale ile işçi sağlığı ve iş güvenliği alanının geleceğine odaklanıyor. 33 makalenin içinde, geçtiğimiz yıllar içinde Türkiye’de de seminerler ve söyleşiler veren Annie Thebaud Mony’nin de bir makalesi yer alıyor. Mony yine asbest konusuna eğilerek, asbestin dünya çapında her yıl 255 bin ölüme yol açtığını hatırlatarak, gelecekte de asbest maruziyetine yol açanların cezasız kalıp kalmayacağını sorguluyor.
Bunun dışında ufuk açıcı bazı makale örnekleri de şöyle;
• İşin ve mesleki kanserlerin geleceği. Lin Fritschi, Curtin Universitesi, Avustralya.
• Hastalık ücretleri, tazminatlar ve işin geleceği. Phil James, Middlesex Universitesi, Londra.
• İşyerinde alkol ve uyuşturucular: Güvenlik ve sağlık ile sağlığın teşviki ve geliştirilmesi arasındaki arayüz. Lode Godderis ve Marie-Claire Lambrechts, Leuven Üniversitesi, Belçika.
• İSİG ve işin geleceği hakkında küresel sendika stratejileri; Sendikalar Hayat Kurtarıyor. Madencilik Sektöründe İSİG'e Stratejik Bir Yaklaşım. Glen Mpufane ve Brain Kohler, IndustraiALL Küresel Sendikası
• Kimyasalların yeni ve ortaya çıkan riskleri ve işin geleceği. Nicole Palmen, RIVM Araştırma Merkezi, Hollanda.
• Gelişmekte olan ülkelerde kaza ve hastalıkların kaydedilmesi ve bildirilmesinin zorlukları. Jagdish Patel, Halk Eğitimi ve Araştırma Merkezi, Hindistan.
• Teknolojinin işe ve işgücüne etkisi. Paul Schulte, Nanoteknoloji Merkezi, ABD ve John Howard, Meslek Hastalığı Kontrol ve Önleme Merkezi, ABD.
ILO ayrıca 1919’dan bu yana geçen 100 yılı kapsayan küresel bir rapor yayınladı bu sene. Rapor, ILO’nun 100 yıllık deneyimi ışığında, sağlık ve güvenliğin geleceğini anlamaya ve ışık tutmaya çalışan bir belge olarak önemli bir işleve sahip aslında. Ülkemizde yeterince bilinmemesi, sınırlı bir çevrede ilgi görmesi, raporun ve ILO’nun geleceği anlama, şekillendirme çabalarının yaygınlaştırılmasını daha gerekli kılıyor bir bakıma.
Raporun giriş bölümü, dünya çapında her gün 7 bin 500 insanın işle ilgili güvensiz ve sağlıksız çalışma koşulları yüzünden hayatını kaybettiğini belirtip, sorunun büyüklüğüne ve can yakıcılığına vurgu yapıyor. Birinci bölüm ILO’nun kuruluş tarihi olan 1919’dan bu yana geçen sürede yaşananların kısa bir özetini içeriyor. Asıl önemli olan kısımlar ve ise ikinci ve üçüncü bölümler.
İkinci bölümün başlığı, ‘İşin Güvenli ve Sağlıklı Geleceği: Zorluklar ve Fırsatlar.’ Bu bölümde; Teknoloji alt başlığı altında dijitalizasyon, bilgi teknolojileri, otomasyon ve robotik, nanoteknoloji konuları etraflıca ele alınıyor. Yakın gelecekte zorlukların yaşanacağı bir diğer konu olan demografik değişiklikler de ayrı bir alt başlıkta incelenmiş. Genç işçilerin durumu, yaşlı işçi nüfusu, cinsiyet eşitsizliği ve göçmen işçiler alanında yaşanacak zorluklar ve buna karşılık sürecin fırsatları her bir alt başlıkta ele alınmış. Dikkate değer saptamalar var bu konularda. Çok isabetli bir seçimle, ‘Sürdürülebilir Gelişme ve İşçi Sağlığı İş Güvenliği’ es geçilmemiş ve iklim değişikliği, hava kirliliği, yeşil ekonomi başlıklarıyla kapsam olabildiğince genişletilmiş. Geleceği kavrama çabasında uğranılması gereken duraklardan bir diğerini de ‘Değişen İş Organizasyonu’ konusuna ayırmış ILO. Esnek çalışma, uzaktan çalışma, işçi profilindeki değişimden, çalışma saatlerine kadar, değişen iş organizasyonu ve yapılarının yarattığı yeni risklere işaret etmiş. ILO raporundaki her alt konu başlığında görsel tablo olarak yer alan zorluklar ve risklere bakarak geleceğe hazırlanmak mümkün mü derseniz, elbette tek başına hayır demek lazım. Lakin politika geliştirmek görevi olan yapılar için bir kalkış noktası oluşturacak nüveler içeriyor rapor.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği her ülkenin sorunu, çok kabaca bakıldığında ekonomik refah seviyesi gelişmiş, öyle ya da böyle kendi rönesanslarını gerçekleştirmiş, temel insan haklarının görece gelişmiş olduğu yerlerdeki sorunlar diğer ülkelere kıyasla ürkütücü boyutlarda değil. Ancak zannedilmesin ki güllük gülistanlık bir tablo var ortada. Beyaz yakalıların ergonomik sorunlarından, monoton çalışma, göçmen işçilik, özellikle giderek büyüyen uyuşturucu ve alkol gibi pek çok sorunla karşı karşıya bu ülkeler de. Dolayısıyla aynen iklim değişikliği gibi, hava kirliliği gibi küresel bir sorun işçi sağlığı ve iş güvenliği. Günde ortalama 6 bin 500 kişinin meslek hastalıklarından, bin kişinin de kazalardan dolayı hayatını kaybettiği bir sorunun büyüklüğü konusunda, küresel çapta homojen ve yaygın bir algı oluşmamış olması, bu soruna karşı küresel mücadele dinamiklerinin tetiklenememesi de ayrı bir tartışma alanı. Kapitalizmin doğal kaynakları tüketiyor olması, enerji uğruna iklimi feda etmesi artık okul çocuklarının bile bilince çıkardığı ve harekete geçtikleri bir gerçekse, işçileri hasta etmesi, sakat bırakması ve öldürmesi de başka bir gerçektir.
Bu sorun alanına karşı geliştirilecek politikaların ve çalışmaların başat aktörü kuşkusuz ki işçi sınıfının kendisi olmalıdır. Beyaz yakası, mavi yakası, memuru, geçici işçisi, serbest çalışanı vb. unsurlarıyla bu kitle, iş ve işçinin birlikte örgütlendiği her ortamda sağlık ve güvenlikle ilgili sorunların çözümü için görev almalı, taleplerini yükseltmelidir. Kestirmeden ifade etmem gerekirse, günümüzde işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunu, demokrasi ve insan hakları sorunlarından bağımsız düşünülemez. Bir kültür sorunudur aynı zamanda ve bu tür sorun alanlarının hepsinde olduğu gibi mağdurlarının devinimi olmadan kazanım olması mümkün değildir.
Ülkemizde bu alanda devlet, işveren sendika ve örgütleri, meslek odaları ve diğer meslek kuruluşları ile sivil toplum kuruluşları kendi meşreplerince çalışıyorlar. İşçi sendikalarının da pek çok çalışması mevcut, ancak hem nicelik hem de nitelik açısından olması gerekenin çok altında bir seviyede şimdilik. İşçi sınıfında ise gözle görülür bir farkındalık yaşanıyor aslında.
Acaba bu 28 Nisan’ı fırsat bilerek işçi sendikalarının başı çektiği ve diğer bileşenlerin de yer aldığı bir yapının, ILO’nun yaptığı gibi bir gelecek perspektifi çalışmasına imza atması beklemek ham hayal mi olur?