29'uncu yılında İkram Mihyaz cinayeti: 'Dosya yeniden açılsın'

KESK’e bağlı Tüm Bel-Sen’in kurucusu olan İkram Mihyaz'ın İzmir'de kaçırılarak öldürülmesinin üzerinden 29 yıl geçti. Dosyası zaman aşımına uğrayan Mihyaz'ın ailesi ise adalet arayışını sürdürüyor.

Abone ol

İZMİR - İşkence ve gözaltında kaybetme uygulamaları nedeniyle Türkiye tarihinin karanlık yılları olarak anılan 1990'lı yıllarda insan hakları örgütlerinin yaptıkları çalışmalara göre 17 binden fazla faili meçhul cinayet yaşandı. Yalnızca Kürt illerinde değil, Türkiye'nin birçok kentinde gündeme gelen bu siyasi cinayetlerden biri de 29 yıl önce İzmir'de İkram Mihyaz öldürülmesi oldu.

KESK’e bağlı Tüm Bel-Sen’in kurucusu olan İkram Mihyaz, çevresi tarafından sayılan ve sendikal mücadelede ön saflarda olan bir sendikacıydı. Kürt sendikacı Mihyaz, 5 Temmuz 1994 günü Balçova Belediyesi'ndeki işine gitmek üzere sabah saat 06.50 sularında evinden çıktı. Yolda beyaz Tempra marka bir araçla kaçırılan Mihyaz'dan bir süre haber alınamadı.

CESEDİ YAKA KÖYÜ YAKINLARINDA BULUNDU

Aynı gün saat 10.00 civarında ise Bornova İlçe Jandarma Komutanlığı'na Yaka köyü sınırlarında bulunan bir arsa içinde erkek cesedi bulunduğuna dair ihbar geldi. İhbarın akabinde olay yerine giden jandarma personeli yaptığı incelemede ağaçların arasında göğsünün sağ ve sol kısmı ile çene ve kafasından olmak üzere dört kurşunla vurulmuş bir erkek cesedi buldu. Cesedin Mihyaz'a ait olduğu anlaşıldı.

BİRÇOK FAİLİ MEÇHULDE OLDUĞU GİBİ 'BİTİŞİK ATIŞ'

Olay yerinde yapılan ilk incelemelerde Mihyaz'ın sağ göz kapağında darbeye bağlı ekimozlar bulunması dikkat çekti. 9 mm çapında bir tabanca ile dört kurşunla öldürüldüğü tespit edilen Mihyaz'ın, sol çene altına bir, göğsüne iki, sırtına da bir kurşun isabet ettiği belirtildi. Cinayet diğer birçok faili meçhul olayında olduğu gibi “bitişik atış” ile işlenmişti. Adli Tıp Kurumu (ATK) İzmir Grup Başkanlığı tarafından 6 Temmuz 1994 tarihinde yapılan otopsi sonucu hazırlanan raporda, “Başına ve vücuduna isabet eden dört adet mermi çekirdeğinin neden olduğu beyin, beyincik ile her iki akciğer ve aort harabiyeti ve buna bağlı kanamalar neticesinde şahsın vefat ettiği, üç mermi çekirdeği izinin bitişik atışa işaret ettiği...” denildi. Diğer yandan olay yerinde yalnızca üç kovan bulunabildi. Silahın balistik incelemesinde ise herhangi bir arşiv kaydı bulunamadı.

YOLDA BAŞKA BİR ARACA AKTARILDI

Jandarmaya ihbarda bulunan ve aynı zamanda olayın tanığı olan H.B., eşiyle birlikte ekin toplarken saat 09.00 sıralarında plakasını görmedikleri mavi renkteki Tempra marka bir aracın ormana giden yoldan içeri girdiğini, araçta şoförün yanındaki koltukta da bir kişinin oturduğunu ve 5-10 dakika sonra silah sesi duyduklarını anlattı. Aracın hızla uzaklaşmasının ardından olay yerine doğru gittiğinde ise kanlar içinde yatan Mihyaz'ı gördüğünü anlatan H.B., olayın faillerinin yüzlerini ise göremediğini dile getirdi. Görgü tanığının anlatımlarının ardından ise beyaz renkteki araçla kaçırılan Mihyaz'ın yolda mavi renkteki başka bir araca aktarıldığı anlaşıldı.

POLİS 'ONU CEHENNEME DAHİ GİTSE BULACAĞIZ' DEDİ

Jandarmada 12 Temmuz 1994 günü ifadesi alınan İkram Mihyaz'ın eşi Azize Mihyaz önceki gece eşiyle birlikte annesinin evinde kaldıklarını, eşinin sabah işe gitmek üzere evden çıktığını, sonrasında da ölü bulunduğunu söyledi. Azize Mihyaz eşinin hiçbir düşmanı olmadığını da belirtti. Soruşturma kapsamında ifadesi alınan kayınbiraderi S.D. ise farklı bir duruma işaret etti. 5 Temmuz günü akşam saat 23.30 sıralarında eve sivil polislerin geldiğini, akabinde gece saat 02.00 civarlarında ise bir başka polis ekibinin eve gelerek Mihyaz'ı sorduklarını anlatan S.D., polislerin “Onu cehenneme gitse dahi bulacağız” dediklerini belirtti.

ADLİ EMANETTEKİ 'KANLI GÖMLEĞİ' AİLEYE VERİLMEDİ

Yıllarca süren araştırma ve soruşturmanın ardından Mihyaz'ın failleri bulunamadı. “Kasten insan öldürme” suçundan açılan soruşturma dosyası da 20 yıllık zaman aşımı süresini doldurduğu gerekçesiyle 2015 yılında kapatıldı. Adli emanetteki bir adet deforme mermi çekirdeği, 9 mm çapında boş kovan, Mihyaz’ın üzerinden çıkan kanlı gömleği ve diğer giysileri de “ekonomik değere sahip olmadığı” gerekçesiyle imha edileceği belirtilerek aileye verilmedi. Ailenin avukatları aracılığı ile Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı başvuru da reddedildi.

'DOSYANIN YENİDEN AÇILMASINI İSTİYORUZ'

Cinayetin 29'uncu yılında da her yıl olduğu gibi İkram Mihyaz arkadaşları ve sevenleri tarafından anıldı. İkram Mihyaz'ın eşi Azize Mihyaz, 29 yıldır adalet arayışını sürdürdüklerini vurguladı. Mihyaz, “Yıllar ağır geçiyor. Bir sonuç alamadık. 29 yıl oldu faili bulunmadı. Detaylı bir soruşturma yapıldığını düşünmüyoruz. Yeterince araştırılsaydı belki bulunurdu. Failler, katiller belli. İkram'ın düşmanı yok. Çok sevilen bir insandı, sendikacıydı. Neyin ne olduğunu herkes biliyor..” dedi.

Faillerin bulunmasını istediklerini dile getiren Azize Mihyaz, “5 Temmuz 1994 gününden beri acılıyız. Üzüntümüz sürüyor. Öldürüldüğünde çok gençti. Henüz 30 yaşındaydı. Karıncayı bile incitmeyen bir insandan bahsediyoruz. Dürüst sevilen bir insan. O dönem iki yaşında olan oğlum şu an 32 yaşında. Bunu tek başımıza yaşadık ve çok ağırdı. Faillerin bulunmasını ve yargılanmasını istiyoruz. Dosya zamanaşımına uğradı. Katledildiğinde üzerinde olan gömleği bile bize vermediler Dosyanın yeniden açılmasını ve katillerin araştırılmasını istiyoruz” diye konuştu.