Erdoğan’ın artık ezberlediğimiz huyu; bu ülkede etkin olan,
ülkeye yön veren ve kendi hedefleriyle bağdaşmayan her kesimi teker
teker itibarsızlaştırmak, hedef göstermek. Erdoğan bu kez 8 Mart’ta
yürüyüş yapan on binlerce kadını hedef gösterdi. Adana’da yaptığı
konuşmada;
"Bu bayrağa, ezana tahammülü olmayanlara karşı bir ittifakla
seçime giriyoruz. Güya kadınlar günü için bir araya gelen bir grup
Ezan-ı Muhammediye’ye terbiyesizlik ettiler. Biz gönüller kazanmak
için çalıştığımızı söylüyoruz. Onlar ise bayrağımıza ve ezanımıza
saygısızlık yaparak istiklalimize istikbalimize saldırıyor.
Bunların tek ittifakı ezan bayrak düşmanlığıdır. Bunlar hiç
İstiklal Marşı'mızı okumamışlar. Bu ülkede vatan, millet, bayrak,
ezan düşmanı kim varsa hepsinin karşısında olmak bizim boynumuzun
borcudur. 3-5 oy için onlara göz yumarsak ecdadımızın da
çocuklarımızın da yüzüne bakamayız. 31 Mart'ta milletimiz bunlara
hak ettiği dersi verecektir". diyerek on binlerce kadını 3-5 oy
olarak nitelendirdi. Koca Gezi Parkı’na da 3-5 ağaç demişti zaten.
Keşke 3-5 oydan ibaret olsak, üstüne bir de vatan, millet, bayrak,
ezan düşmanı olduk. On binlerce kadın…
8 Mart Gece Yürüyüşü’nü sosyal medyada anlık paylaşanlardan
biriydim. Altına yazılan yorumlar (kadın aleyhine olanlar) mide
bulandırıcı derecede alçakçaydı. Üzerine bir de ezanı protesto
ettiğimiz yalanı geldi. Hoş, bu yerlerde sürünen pespayelikteki
trol mesajlarını hiçbirimiz ciddiye almadık. Fakat ülkenin
Cumhurbaşkanı çıkıp bize vatan, millet, ezan düşmanı deyince iş
biraz değişiyor. Çünkü canımız tehlikeye giriyor. Nitekim 3-5 yobaz
hemen akabinde Taksim’i bastı tekbirle.
Cumhurbaşkanının söylemi düpedüz Türk Ceza Kanunu’nun 216/2.
maddesinde geçen halkı kin ve nefrete tahrik suçunu oluşturuyor.
Ama tabii kendisi dokunulmaz, hepimiz dokunulabiliriz,
öldürülebiliriz de sorun değil. Sayın Cumhurbaşkanımız çok
yaşa!
Bu yazıyı yazmak bana çok zor geliyor. Feminist Gece
Yürüyüşü'nün dünyada bir gelenek olduğunu, o günün toplumda ikincil
olan ve doğal olarak haklarını arayan kadınların günü olduğunu, o
alanda yalnızca feministler değil kadınların ezilmesine ses çıkarak
erkekler ve Erdoğan’ın partisine de oy veren her kesimden insanlar
olduğunu, ezanla dinle hiçbir zaman sorunumuz olmadığını, yürüyüşün
başladığı andan itibaren yine yürüyüşün doğası gereği zaten
ıslıklar, düdükler, tefler çalındığını, şarkılar söylendiğini,
sloganlar atıldığını, tüm bunların yürüyüş boyunca zaten
yapıldığını, ezan okunduğu anda da devam ettiğini, zaten yürüyüşte
bulunan kimsenin o sesler esnasında ezanı duyamayacağını ve dikkat
edemeyeceğini yazmak inanın bana çok zor ve çok utanç verici
geliyor!
Feminizm ve kadın mücadelesi tarihinin Erdoğan’ın bu ülkenin
başında olduğu “3-5 yıldan” çok daha eski olduğunu ve hatta
feminizmin siyasetler üstü bir ideoloji olduğunu, eğer kadınların
insan hakkı mücadelesi Erdoğan’ın birtakım hedefleriyle ters
düşüyorsa bunun kadınların sorunu olmadığını, kadınların terörist
de olmadığını, bu hareketin 3-5 hedef göstermeyle ve 3-5 trol
mesajıyla yıkılamaz olduğunu açıklamak inanın aşırı zor
geliyor!
Kadınların bu ülkenin de dünyanın da yarısı olduğunu, hedef
göster göster bitmeyeceklerini, haklarını arama konusunda cesaret
bakımından çok daha gözü kara olduklarını, zaten yüzyıllardır bu
ataerkil yapıda her şeyi, ölümü bile göze alarak kararlarını
uyguladıklarını, yıllardır da artarak ölmeye devam ettiklerini, bu
3-5 hedef göstermenin ve hakaretin kadınlar için vız gelip tırıs
gittiğini anlatmak çok ama çok zor geliyor!
Erdoğan’a 3-5 sözüm var:
O alanda bu ülkenin pırıl pırıl kadınları, gençleri, çocukları
var. Hepsi cesur, hepsi eğitimli, hepsi ileride bu ülkeye yön
verecek kadınlar! Hepsi ülkesini en az sizin kadar seviyor, hatta
belki daha çok seviyor; çünkü biliyorlar ki; bir ülkede kadın
haklarıyla sapasağlam var olmazsa o ülkede demokrasi olmaz, o ülke
ileriye gidemez! Çünkü biliyorlar ki; kadın kendi hakkına sahip
çıkmazsa ülkesine de sahip çıkamaz! Çünkü biliyorlar ki kadın da
erkek de 100 metreyi aynı şekilde koşabilir ve bu ülkeyi omuzları
üzerinde, birlikte, çok daha hızlı yükseltirler!
Ben bir feministim. Kadın-erkek eşitliğini savunuyorum. O gün, o
alanda yanımdaki bir arkadaşım türbanlıydı ve o da kendini feminist
olarak tanımlıyordu; çünkü kadın-erkek eşitliğini savunuyordu.
Diğer arkadaşım kendini feminist olarak tanımlamıyordu ama o da
kadın-erkek eşitliğini savunuyordu. O alandaki herkes birbirinden
farklıydı ama kadın-erkek eşitliğini savunuyordu. Kadınların
haklarına sahip çıkmak için oradaydılar. Yüzyıllardır olduğu gibi!
Hiçbirinin amacı vatana, millete, bayrağa, ezana hakaret
değildi.
Ve sizler! “Kadını eşine saygılı bir birey olarak yetiştirmek”
gibi rezil bir hükmün yer aldığı tüzüğü Meclis’ten geçirmeye
çalışanlar, evet, kadınlardan korkuyorsunuz! Çünkü kadınların
sayısı sizinkinden az değil, kadınlar çoklar ve bunu duymaktan hiç
hoşlanmasanız da, kadınlar haklılar!
Peki Erdoğan suç teşkil eden şekilde halkı kadınlara karşı
galeyana getirerek ve iftira niteliğinde sözler sarf ederek ne
yapmaya çalışıyor? Elbette, Türkiye’de son yıllarda belki de en
etkin olan ve yükselen kadın hareketini pasifize etmeye çalışıyor.
Bunu zaten epeydir çok çeşitli şekillerde yapmaya çalışıyor. Sadece
bu kez biraz bariz bir şekilde, gözümüze soka soka yaptı. Galiba,
yerel seçim öncesi yerlerde sürünen ekonomik büyüme oranı yeni
açıklanmışken ve günbegün başarısızlığı ortaya çıkıyorken biraz
gergindi.
Sanırım söylememize gerek dahi yok; elbette buna izin
vermeyeceğiz. Bu dünyadan kimler geldi kimler geçti, kadın
mücadelesi asla sönümlenmedi…
Ve galiba unutuldu; bu ülke Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde
kurulmuş, laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devletidir.
Kadın-erkek eşitliği Anayasamızın sıraladığı temel hükümlerdendir.
Yani Anayasamız, o gün o alandaki kadınları korumaktadır. İktidar
yasalara uymuyor, insan hakkı mücadelesi veren ve yasaları savunan
hemen herkes tehdit altında olabilir. Sorun değil. Başa gelen
çekilir. Zaten mücadele böyle bir şeydir. Bu ülke bizim
omuzlarımızda yükselecektir. 3-5 yobazın değil.
Mustafa Kemal Atatürk kadınları her daim yüceltti. Açıp bir
okumanızı tavsiye ederim kadınlar hakkında neler söylemiş, “Sen
yerlerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın”
demiş mesela. “Dünyada her şey kadının eseridir” demiş. “Bir
toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini
elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur.
Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza
karşı ihmal ve kusurdur” demiş. Ve ne demiş biliyor musunuz: “Bizim
dinimiz hiçbir vakit kadınların erkeklerden geri kalmasını talep
etmemiştir” demiş!
Mustafa Kemal Atatürk’ün üzerine söyleyecek başka bir sözümüz
yok. Fakat Sayın Erdoğan’a bir tavsiyemiz var; “gerçekten” iktidar
olmak istiyorsa, açsın biraz Mustafa Kemal Atatürk okusun.