33 ülkede araştırma: Depresyon varsa sindirim sistemine dikkat

33 ülkede gerçekleştirilen bir araştırmanın sonuçları; anksiyete ve depresyon gibi psikolojik etkenlerin sindirim sistemi üzerinde etkili olduğunu ortaya koydu.

Abone ol

DUVAR - Türkiye'nin de aralarında yer aldığı 33 ülkede yapılan bilimsel çalışma, anksiyete ve depresyonun mide-bağırsak sistemini bozduğunu ortaya çıkardı.

Yurt dışında Roma Vakfı tarafından yapılan, bağırsak ve sindirim sistemi hastalıklarının dünyada görülme sıklığının psikolojik sonuçlarının ele alındığı "Roma IV" isimli çalışma, endişe, stres, mutluluk, huzursuzluk gibi belirtilerle kendini gösteren anksiyete, depresyon gibi duygu durum bozukluklarının, sindirim sistemi üzerinde etkili olduğunu gösterdi.

33 ülkede yapılan çalışmanın Türkiye yürütücüsü olan Türk Gastroenteroloji Derneği üyesi Prof. Dr. Serhat Bor, AA muhabirine konuştu. Bor, fonksiyonel gastrointestinal diye isimlendirilen hastalıkların, sindirim sistemi işlev bozukluklarını ifade eden bir grup sağlık problemlerini kapsadığını söyledi.

'GENELLİKLE KADINLARDA DAHA SIK GÖRÜLÜR'

Bu hastalıklar arasında irritabl bağırsak sendromu (IBS), fonksiyonel dispepsi, irritabl bağırsak hastalığı (İBH) ve reflü hastalığının yer aldığına ifade eden Bor, "Fonksiyonel sindirim sistemi hastalıkları, kişinin yaşam kalitesini düşürüp, iş gücü kaybına, gereksiz tetkiklere ve ilaç tüketimine neden olduğundan toplumlara maliyeti yüksektir. Genelde kadınlarda daha sık görülür ve yaş ilerledikçe sıklıkları azalır" dedi.

'SİNDİRİM SİSTEMİ HASTALIKLARI İLE ANKSİYETE ARASINDA ETKİLEŞİM VAR'

Fonksiyonel sindirim sistemi hastalıklarıyla anksiyete arasında sık sık bir etkileşim olduğunun gözlemlendiğini ifade eden Bor, "Bu tür hastalıkların belirtileri, stres, kaygı ve duygusal durumlarla ilişkilenebilir. Özellikle irritabl bağırsak sendromu, fonksiyonel hazımsızlık (dispepsi), gastroözofageal reflü hastalığı gibi bağırsak ve sindirim sistemi (GIS) hastalıkları, anksiyete düzeylerini artırabilir ve aynı şekilde anksiyete, GIS belirtilerini şiddetlendirebilir" diye konuştu. 

Oluşan hastalıkların tedavisinde hem belirtilerle başa çıkmanın hem de anksiyeteyi yönetmenin önemini vurgulayan Bor, "İlaçlar, psikoterapi, stres yönetimi teknikleri, düzenli egzersiz ve diyet değişiklikleri gibi çeşitli yaklaşımlar kullanılabilir. Ayrıca multidisipliner bir ekip yaklaşımı, hastalara hem fiziksel hem de duygusal açıdan destek sağlamada etkili olabilir. Hastalar, bu konuda uzman bir doktorla veya sağlık profesyoneliyle görüşmeli ve bireysel bir tedavi planı oluşturmalıdır" ifadelerini kullandı. 

'TÜRKİYE EN ÇOK ANKSİYETE VE DEPRESYON GÖRÜLEN İKİNCİ ÜLKE'

6 kıtaya yayılan 33 ülkede 73 bin 76 erişkinin katıldığı araştırmanın sonuçlarını değerlendiren Bor, şöyle konuştu:

"Bu alana ilişkin yeni bir bilimsel araştırmanın sonuçlarının açıklandığını aktaran Bor, "Roma Vakfı tarafından yapılan Roma IV isimli çalışmayla çarpıcı sonuçlar elde edildi. Çalışmanın Türkiye araştırmacılığını ben yürüttüm. Türkiye yüzde 54 oranıyla Mısır'dan sonra en çok anksiyete, depresyon ve somatizasyon görülen ülkeler içinde dünya sıralamasında ikinci olarak yer aldı. Bu oran Mısır'da yüzde 60 ile en yüksek, Hollanda'da ise yüzde 27 ile en düşük seviyede. Türkiye, tek başına somatizasyon ile dünyada ilk sırada yer aldı." 

'DOĞU KÜLTÜRÜ EMPATİ YAPMAYA ÇOK AÇIK'

Araştırmanın psikolojik sonuçlarına değinen Bor, Mısır ve Türkiye'de psikolojik sorunların fazla görülmüş olmasına ilişkin, "Doğu toplumlarında kültürel kodlar empati yapmaya çok açık. Öyle ki ülkemizin de içinde bulunduğu coğrafyada yaşanan olumsuzluklar duygusal olarak çok etkiliyor. Bunlar da depresyon, anksiyete gibi duygu durumlarına bağlı bağırsak ve sindirim sistemi sorunlarının görülmesinde etkili oluyor. Türk insanı duygusaldır, empatiye açıktır. Bu durumun Türkiye'de sık görülmesinde önemli bir etken" diyerek sözlerini noktaladı.  (HABER MERKEZİ)