’38 Dersim Harekâtı Planı

Kararnamede TC vatandaşı Dersimlinin hedeflendiği bu kadar net yazılmıştı: Dersim yasak bölgesi Dersimliden temizlenecekti, binlerce Dersimli sürülecek ve 1500’ü de işgücü olarak dağıtılacaktı.

Nevzat Onaran nevzatonaran@gmail.com

Aynı günlerde iki vilayet iki icraat. Dersim’de Munzur festivali yasaklandı. Trabzon’da devlet erkanı huzurunda kitlesel gösteriyle Arsin’de ve Of’ta hafızlık icazet töreni yapıldı. İkisi de valilik kararıydı. İkisi de Sünni İslamlaştırmanın ve Türkleştirmenin bugünkü resmiydi, kuşkusuz dünü de vardı! 1938, 9 Haziran’da legal iki kararnameyle Dersim Harbi kararlaştırıldı. Bir aydan fazla sürecek harekât, sefer mahiyetinde olacağı ve “harp etmeyi ve çarpışmayı” gerektireceği için “kara, hava ve jandarma” birliklerine kuvvetli tayin verilecekti. Sırada harekâtın planlaması vardı. Plan Genelkurmay Başkanlığı, Başbakanlık ve ilgili bakanlıklar arasındaki yazışmayla belirlendi. 6 Ağustos 1938 tarihli kararnameyle sekiz maddede planlanan harekâtın, dört gün sonra da başlaması kararlaştırıldı. Kararnameye göre şu-bu değil TC vatandaşı Dersimli hedefti. 10 Ağustos’ta harekât için 3. Ordu’nun 7’nci, 8’inci ve 9’uncu kolorduları ve ilgili birlikleri seferber edildi.

6 Ağustos 1938 tarihli kararname

Hükümetin harekât kararnamesi illegaldi, gizliydi. İlgili kararname, Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi’ndeki Başbakanlık Kararnameler Kataloğu’nda kayıtlı değildi. Bundan hükümetin amaçladığı neydi? Anayasa ve kanun meşruiyetiyle var olan hükümet, “Dersim’de TC vatandaşı Dersimliye ne yapacağı kararını” neden gizlemişti? Elbette hukuki tartışması yapılmalıdır. Maddelerin analizinden anlaşılıyor ki, kırım kararnamesiydi. Harekâtla Dersim’de taş taş üstünde bırakılmayacaktı, öyle de yapıldı. ‘38’de harekâtla 13.160 Dersimli ile 122 asker-milisin ölmesi (İçişleri Bakanlığı), onlarca köyün haritadan silinmesi ve binlerce Dersimli ailenin parçalanarak 4’er kişi sürülmesi, “harekâtın niteliğini” anlaşılır kılmaktaydı. 1953’te Genelkurmay Başkanı Orgeneral Nuri Yamut da yazdı ki, Dersim’deki harekâtta “harp hükümleri cari”ydi.[1] Bu, iki cephenin çarpışması olmayıp, devletin belirlediği planın “harp koşullarında uygulanmasıydı.”

Resmî dilin şifresini çözmek gerekiyor. Yazışmalarda geçen “dağı-taşı taramak”, Genelkurmay Başkanı’nın yazdığı gibi “harp”di ve “haydut” veya “isyancı”ysa, köyü yasak bölge kapsamında olan “toprağını terk etmeyen” ve can derdindeki Dersimliydi. Çünkü yasak bölge halkının toprağını ekip, biçmesi, bağının bahçesinin meyvesini toplaması ve evinde nefes alması yasaktı. Yasağa uymayan Dersimli “isyancı”ydı.

“Yasak bölge”nin kanuni dayanağı, amacı “dilde, kanda [ve] kültürde birlik” olan 14 Haziran 1934 gün ve 2510 sayılı İskân Kanunu’nun 2’nci maddesiydi.[2] Maddeyle Türkiye’nin demografik yapısı üçe bölündü; Türk kültürlü nüfusunun yoğunlaştırılacağı 1 numaralı, Türk kültürüne asimile edilecek nüfusun nakil ve iskân edileceği 2 numaralı ile yer, sıhhat, iktisat, kültür, siyaset, askerlik ve inzibat sebepleriyle boşaltılması istenilen iskân ve ikamete yasak edilen 3 numaralı mıntıkalardı. Dersim’de bu maddenin gereği hedef belirlenen köyler ve kazalar, yasak bölge ilan edildi. Dersim’de 1 no’lu, 2 no’lu ve 3 no’lu olmak üzere üç yasak bölge vardı. Böylesi koşullarda keyfi yönetimin boyutunu tahmin etmek hiç de zor değildir.

İskân Kanunu özünde ırkçıydı, bunu her maddesinde görmek mümkündür. “Türk ırkı”na göre tanımlamayı esas alan analizle hazırlanmıştı. Kanunda Türk ırkından (madde 7, 12 ve 13), Türk kültüründen [Sünni İslâm] (madde 10, 11), anadili Türkçe (madde 11) ve soyca Türk (madde 12) olan olmayan ayrımıyla Türkiye’de “herkesin milleten Türk, dinen Sünni İslam olmadığı” resmen ilan ediliyordu. Vatandaşın aslı, Türk ve Sünni İslam olandı ve olmayan da “öteki”ydi. Dersim tümden “öteki”ydi; Zaten “Dersim’i ıslahat” gerekçesiyle hazırlanan Osmanlı’da 18 ve Cumhuriyet’te 15 raporda yazılmıştır ki, asıl sorun Dersimlinin dili ve diniydi.

Fotoğraf arkası notu: 16 Ağustos 938, Dersim, Büyük Harekâtta Munzur kenarından Kızıl Dağ’a çıkış (Foto: Hasan Saltık Arşivi).

ÜÇLÜ KISKAÇ

Kanununun 2’nci maddesiyle Türkiye üçe bölündü ve Dersim de bu kapsamda üçlü kıskaçtaydı. Türk kültürlü nüfusun yoğunlaştırılması amacıyla Dersim’de 1 numaralı bölgelere Balkan muhacirinin iskân edilmesi, Dersimlinin garpta asimile edileceği 2 numaralı yerlere sürülmesi ve “kültürel, askeri, iktisadi” sebeplerle Dersimlinin nefes almasının yasaklandığı 3 numaralı bölgelerin temizlenmesi hedeflendi. ’38 harekât planının böylesine üçlü amacı vardı. Buna göre planlanan harekâtın detayları 6 Ağustos 1938 tarih ve 2/9409 no’lu kararnamede maddeleştirildi. “Gizliliği Kaldırıldı” kaşesiyle okuma imkânı bulduğumuz kararnamenin hükümleri şunlardı:

1- Tunçeli’de sükûn ve asayişin temini için 3. Ordu’nun yapacağı tarama harekâtı münasebetiyle isimleri Karacakale’den Munzur Suyu’na ve saire tek tek sıralanan mıntıka, 2848 sayılı kanunun 2’nci maddesine göre [varolan 1 ve 2 no’lu bölgeye ilaveten] 3 no’lu yasak bölge olarak kabul edildi.

2- Tunçeli’den garba sürgün edilecek [hükümetin 4.5.1937 tarihli kararı gereği] 2 bin kişiye ilaveden bu seferki tarama hareketinden 3-5 bin kişi daha tespit edilecek ve listeye göre Trakya, Çanakkale, Bilecik, Bursa, Balıkesir, Kütahya, Eskişehir, Denizli, Aydın, Isparta, Burdur ve Muğla vilayetlerine iskân edilecektir.

3- Yasak bölge dışında oturanlardan 4. Umumi Müfettişlik’in tespit edeceği listeye göre aşiret reisleri ile [Alevi-Kızılbaş dini/ocak önderi] seyidler ve aile yakınları sürülecektir.

4- Sürgünü kararlaştırılan 1500 kişiden 300’ünün Zonguldak’a, geri kalanın İzmit, Keçiburlu, Karabük, Fethiye ve Divriki maden ve endüstri merkezlerine yerleştirilmesinin muvafık görülmesi takdirde gerekli tetkike göre ilgili bakanlıkların kararıyla dağıtılacaktır.

5- Taramada elde edileceklerden isyana iştirak edenler mahkemeye sevk edilecektir.

6- Askerliğini yapmamışlar olanlar askerliğini yaptıktan sonra belirlenmiş iskân mıntıkalarına gönderilecektir.

7- Silah toplamak sürdürülecektir.

8- Yasak mıntıkaların muhafazası için gerekli kuvvet bulundurulacaktır.[3]

Gizli kararnamede TC vatandaşı Dersimlinin hedeflendiği bu kadar net yazılmıştı: Dersim’de 1 no’lu, 2 no’lu ve 3 no’lu yasak bölgesi Dersimliden temizlenecekti, hazırlanan listelerle binlerce Dersimli sürülecek ve 1500’ü belli endüstri merkezlerine işgücü olarak dağıtılacaktı.

Hükümler, yasak bölge ahalisiyle ilgiliydi, ama yasak bölge kapsamında olmayan Dersimli de hedef değildi diyemeyiz. Üç yasak bölge dışındakilerden tespit edilecek listeye göre aşiret reisleri ve Alevi-Kızılbaş dini/ocak önderi seyidler yakınlarıyla birlikte belirlenen yerlere yerleştirilecekti (madde 3). Maddede hedef olarak ifade edilenler arasında, “Alevi-Kızılbaş dini/ocak önderi seyidler”in olması, harekâtın niteliğini ortaya koyan karinelerden biriydi.

Fotoğraf arkası notu: 937 Pokir, Vank’ta Kürt ve Ermeniler (Foto: Hasan Saltık Arşivi).

ÜÇ KOLORDU SEFERBER

Sıradaki madde harekâtın hangi kuvvetle ve planla nasıl uygulanacağıydı. Genelkurmay Başkanlığı’nın emri üzerine 3. Ordu Müfettişi Orgeneral Kâzım Orbay, sahayla ilgili çalışmaya başladı ve harekâtla ilgili dokuz maddelik plan hazırladı.[4] Amacı 2’nci maddenin birinci paragrafında yazılıydı: “Ordu; Tunçeli’ni tarama ve tedip etmek hususunda almış olduğu görevi kısa zamanda ve kesin bir şekilde yapmak, Tunçeli’de girilmemiş hiçbir yer bırakmamak, haydutların herhangi bir yere saklanmasına veya tarama sırasında bölge haricine çıkmasına meydan vermemek için muhitten dahile doğru kuşatıcı bir şekilde tarama bölgesinin her tarafından birden işe başlamayı uygun bulmuştur.”

Taranacak sahanın parçalama yöntemi de belirlendi: Tarama bölgesi, [istihbarata göre] üç genel bölgeye ve bu bölgeler de aşiretlerin özelliklerine göre 7 iç bölgeye ve her bir iç bölge de aşiretlerin ikametine göre 3-5 küçük bölgeye ayrılacaktır (madde 2/2’nci paragraf). Askeri ve milis güçler dâhil bütün kuvvetler tarama ve tedip harekâtına iştirak edecektir (madde 3). Tarama bölgesinde emir ve komutayı 7. Kolordu, 8. Kolordu ve 9. Kolordu komutanları yerine getirecektir (madde 5). Tarama ve tedip edilecek zamanın hesabında, arazinin sarp olması nedeniyle bir tabur günde tahminen 20 kilometrekarelik bir bölgeyi tarayabilecektir (madde 7).

Harekata katılan askerler, 10.08.'938 (Foto: Hasan Saltık Arşivi)

Kararname gereği belirlenen 3. Ordu’nun saha planı 1938’in Ağustos-Eylül aylarında uygulandı. Harekâtın sahadaki bir komutanı da 4. Umumi Müfettişi ve Tunçeli [Dersim] Vali-Komutanı Korgeneral Abdullah Alpdoğan’dı. Alpdoğan, 1921’de Yarbay rütbesiyle Koçgiri ve Pontos harekâtında da Merkez Ordusu Kurmay Başkanıydı.

Hasan Saltık Arşivi’ndeki belgeye göre 2/9409 sayılı kararnameyle hemen sürülen 413 kişiydi. “Tunçeli isyanında silahlı elebaşılar olup hüküm giyenler” denilen 37 kişi “isyan elebaşısı” ve “Tarama sırasında 3. Ordu emriyle Erzincan bölgesinden Nakiller”le 341 kişi “aşiret reisi veya ileri gelenleri” gerekçesiyle garp vilayetlerine sürüldü. TBMM’nin 1920-1923 dönemi Erzincan Mebusu Hüseyin Aksu da “mütegallibe” olduğu gerekçesiyle Kayseri’ye sürüldü.[5] Hüseyin Aksu, Kayseri’den 1945 ve 1946 yıllarında Tunçeli Mebusu Necmeddin Sahir Sılan’a gönderdiği 11 mektupta, Erzincan’a dönmek istediğini ve malının bedelinin tam ödenmediğini yazdı. Hüseyin Aksu, bazı mektuplarda adını ‘Eski Erzincan Milletvekili’ diye kaleme aldı.[6] Beklediği cevabı alamayan Hüseyin Aksu, sürgünle canını kurtarmıştı, ama canını kurtaramayan mebuslar da vardı. Aynı dönem Dersim Mebusu Hasan Hayri 23 Kasım 1925’te ve Bitlis Mebusu Yusuf Ziya Eylül 1924’te idam edildi.

Harekâtın ne denli kanlı olduğu Başbakan’a gönderilen telgraflara yazıldı. 3. Ordu Müfettişi Orgeneral Kâzım Orbay, harekât boyunca sabah ve akşam Başbakan Celâl Bayar’ı bilgilendirdi. Müfettiş Orbay’ın Başbakan’a gönderdiği 18.8.1938 tarihli iki sayfalık telgraf, 16-18 Ağustos günlerinde neler yapıldığının raporuydu.[7] Buna göre, 16 Ağustos’ta 342 ve 17 Ağustos’ta 391 “haydut imha edildi” ve köyler yakıldı ve 150’si çocuk olmak üzere 281 kişi sürgün için Elazığ’a gönderildi. İki sayfalık telgrafta 733 kişinin imha edildiği ve köylerin yakıldığı bildirildi ve asker-milis kaybındansa hiç bahsedilmedi. Telgrafta vurgulandığı gibi yasak bölge sadece insanlardan değil, yakılarak haritadan silinen köylerden de temizlendi. Harekâtta köylerin yakıldığını, Başbakanlık’ın 4 Ocak 1950 ve Millî Savunma Bakanlığı’nın 21 Aralık 1949 tarihli Dersim’le ilgili raporlarında da okuyoruz.[8] Orbay’ın sonraki görevi Genelkurmay’ın önce II. Başkanlığı ve sonra Başkanlığı (12 Ocak 1944-30 Temmuz 1946) olacaktır.

İhsan Sabri Çağlayangil Dersim’i hem yazdı hem de anlattı. 1930’ların ikinci yarısında Malatya’da Emniyet Müdürü ve Emniyet Genel Müdür Yardımcısı, 1940’larda pek çok vilayetin valisi ve 1960’larda Süleyman Demirel’in Adalet Partisi hükümetinin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil anılarında, 4. Umumi Müfettişi Alpdoğan’ı ziyaretini, Elazığ’da Seyid Rıza’nın göstermelik yargılanmasının detaylarını ve idamını yazdı.[9] Anılarında değinmediği bazı konuları da Kemal Kılıçdaroğlu’na anlatan Çağlayangil, harekâtın kanlı olduğunu ve zehirli gaz kullanıldığını söyledi.[10]

Kullanılan sadece gaz bombası değildi. 4. Umumi Müfettiş Alpdoğan, Başbakan’a “Tayyare Alay Kumandanından yangın ve Millî Müdafaa’dan yakıcı ve boğucu gaz bombaları istedim” (madde 2) diye yazdı.[11] Demek ki harekâtta yangın bombası da kullanılmıştı.

Harekâtla can ve mal güvenliği berhava edilen on binlerce Dersimli öldürüldü ve sürüldü!

NOTLAR

[1] BCA-F: 030.10/K: 112, D: 755, S: 18, s. 3-5.

[2] 14.6.1934 tarih ve 2510 sayılı İskân Kanunu, Resmî Gazete, 21.6.1934, sayı: 2733, s. 4003-4009; TBMM ZC, devre: 4, cilt: 23, s. 67-77, zaptın sonundaki 189 no’lu rapor s. 11.

[3] 6 Ağustos 1938 tarih ve 2/9409 no’lu kararname, BCA-F: 030.18.01.02/K: 84, D: 73, S: 8. Kararnamenin katalog kaydı yoktur, Bakanlar Kurulu Kararları Kataloğu (Kronolojik), 1937-1938, cilt: 8, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Ankara-1995, s. 325-326.

[4] Reşat Hallı, Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar (1924-1938), Genelkurmay Basımevi, Ankara-1972, s. 443-446.

[5] Hasan Saltık Arşivi, Liste 2: Emniyet 6. Şubeden İç İllere Kaldırılan Kimseler; Hüseyin Aksu, Erzincan mebusu, Türk Parlamento Tarihi, devre: 1, cilt: 3, Ankara-1995, s. 378.

[6] Tarih Vakfı-Necmeddin Sahir Sılan Arşivi-6, Dersimlilerden Mektuplar (1941-1953), derleyen: Tuba Akekmekçi, Muazzez Pervan, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul-2012, s. 26-39.

[7] BCA-F: 030.10/K: 111, D: 750, S: 4.

[8] BCA-F: 030.10/K: 112, D: 755, S: 18, s. 13-18.

[9] İhsan Sabri Çağlayangil, Anılarım, Hazırlayan: Tanju Cılızoğlu, 2. baskı, Yılmaz Yayınları, İstanbul-1990.

[10] Yalçın Doğan, Savrulanlar, Dersim, 1937-1938 Hatta 1939, Kırmızı Kedi Yayınevi, İstanbul-2012, s. 202-207.

[11] BCA-F: 030.10/K: 111, D: 745, S: 19, s. 16-17.

Tüm yazılarını göster