4 bin yıllık Sümerce bira şarkısı: Bira içerken [...] kalbim neşeli [...]
Sümerce yazılmış şiirsel bir metin bize günümüzden yaklaşık 4 bin yıl önce bira yapım aşamalarını, sunumunu, biranın verdiği keyfi ve bu içeceğin İnanna-Dumuzi mitosu ile ilişkisini anlatıyor.
Güney Mezopotamya’da yani günümüzde Fırat ve Dicle nehirleri arasında kalan Irak’ın güneyindeki verimli topraklarda MÖ 4 binli yıllarda Sümer kentleri sıralanıyordu. Bu güçlü kültür daha sonra Yakın Doğu’da kurulan Akad, Babil, Elam, Asur, Hitit gibi birçok medeniyete siyasi, yerleşim, ekonomi ve din başta olmak üzere birçok konudaki form ve yenilikleri ile öncülük etti. Sümerlerin en önemli keşfi kuşkusuz çivi yazısı sistemi ve bu yazı ile günümüze ulaşan binlerce belgedir. Bu yazılı belgeler bize dönemine göre oldukça ileride bir toplum olan Sümerlerde içkinin, özellikle biranın çok önemli bir yer tuttuğunu anlatır. Sümerleri takiben gelen Eski Mezopotamya kültürleri içinde vazgeçilmez bir besin olan bira, bu coğrafyada yaygın bir alanda yetiştirilen arpadan üretiliyordu. Mezopotamyalılar arpayı fermantasyon neticesinde oluşan köpüğü ve hafif ekşi tadı sayesinde ferahlatıcı, sağlıklı ve besleyici bir içeceğe dönüştürdüler. Suyun aksine asidik özelliklere sahip olan bira, antibakteriyel olmakla beraber Mezopotamyalıların günlük tükettikleri favori içeceklerden biriydi (Sallaberger 2012). Bu içecek aynı zamanda kutlamalarda tanrılara da sunuluyordu.
Birçok çivi yazılı tablet bira yapımı, içimi ve sunumuyla alakalı. Bu yazıtlardan biranın Sümercesinin kaš (kaş diye okunur) olduğunu öğreniyoruz. İşaretin tabletlerdeki ilk şekillerine dikkatlice baktığımızda aslında amforayı anımsatan bir küp veya kap şekli olduğunu fark ediyoruz. Bu işaret, yaklaşık 3 bin yıllık Mezopotamya yazı geleneği boyunca resim yazısından daha basit çivi yazısı bir işarete evrilmiştir.
BİRA İÇMEK 'MEDENİ' OLMA GÖSTERGESİYDİ
Mezopotamyalılarda bira içilmesi ‘medeni’ veya ‘yerleşik’ olma göstergesiydi. Meşhur Mezopotamya destanı Gılgamış anlatısına göre Aşk Tanrıçası İnanna ve diğer tanrıların isteği üzerine Uruk kentinin kralı Gılgamış’ın karşısına çıkarmak için yaratılan yabani Enkidu önce ‘uygar bir insan olmayı’ öğrenmek zorundaydı. İşte tam bu aşamada Mezopotamya bakış açısına göre Enkidu, her medeni insan gibi ekmek yemeyi ve bira içmeyi öğrenmek zorundaydı. Enkidu’nun yabanilikten medeniyete geçişini simgeleyen bira içme alışkanlığı, medeni hayata erişmesinde önemli bir etap olarak yorumlanmalıdır. Biranın sözünü ettiğimiz özelliklerinin yanı sıra Sümer dini ve mitoslarında yer alan önemli bir içecek olduğunu da yazıtlar ve tasvirli eserler üzerindeki sahnelerden biliyoruz.
Bu noktada Sümerce yazılmış şiirsel bir metin bize günümüzden yaklaşık 4 bin yıl önce bira yapım aşamalarını, sunumunu, biranın verdiği keyfi ve bu içeceğin İnanna-Dumuzi mitosu ile ilişkisini anlatıyor. Buluntu yeri tam olarak bilinmeyen Mezopotamya kökenli bu tablet günümüzde Paris’te Louvre Müzesi’nde muhafaza ediliyor. Tablet metni ‘eme-sal’ diye adlandırılan Sümerce bir lehçede yazılmıştır. Birebir tercümesi eme ‘dil’ ve sal ‘kadın’ anlamlarına gelip ‘kadın-dili’ şeklinde tercüme edilebilir. Sümerologlar ‘kadın-dili’ yerine daha çok ‘narin dil’ olarak adlandırırlar. Bu lehçe genellikle Sümerce şarkılarda, ilahi veya dualarda tercih edilmekteydi. Eme-sal, standart Sümerceden sözcük dağarcığı, telaffuz ve gramer bakımından farklılık gösterir. Bu tür metinlerde tanrıların doğrudan söyledikleri eme-sal lehçesinde yazılmıştır. Tablet dilinin bu ilginç özelliklerinden sonra bira metninin içeriğine geçebiliriz.
ŞİİRSEL BİRA YAPIMI
Tablet, ön ve arka yüzünü kaplayan toplam 90 satırdan oluşur. Metin, Sümerlerin bira tanrıçası Ninkasi’ye övgü ile başlar. Bira yapımının her aşaması şiirsel kalıplarla verilir. Tanrıça Ninkasi bira yapımından sorumluydu. Mezopotamyalılar Ninkasi’nin özellikle fermentasyon aşamasında bira kazanlarının başında durup prosedürü gerçekleştirdiğine inanıyorlardı. Tabletin bu kısmı bira şarkısına giriş olarak yorumlanır. Ardından 30 satırlık bira şarkısı başlar. Bira şarkısı, bira yapımında gerekli olan 8 farklı kazan ve kaseden bahsettikten sonra tanrının bira yapımından çok hoşlanacağını anlatıyor. Burada bira yapımında kullanılan kase ve kap isimleri tek tek sayılıyor. Bu noktada henüz hangi tanrıdan söz edildiğini bilmiyoruz. Bira tanrıçası Ninkasi’nin diğer tanrıya şu şekilde hizmette bulunması bekleniyor:
‘Ninkasi orada seninle birlikte yaşasın, sana her daim bira ve şarap getirsin.’
Bu kısımdan sonra bira içmenin verdiği keyiften bahsediliyor. Aynı zamanda biranın hangi tanrı için hazırlandığını bu bölümde öğreniyoruz:
‘Bira içerken, sevindikten sonra,
Kalbim neşeli, içim iyi olduktan sonra,
Kalbimin kalbi neşesiyle,
İçimdeki hoşnutluğu bir kılığa büründürdükten sonra,
İnanna’nın kalbi onarılmış olacak!’
İnanna, Mezopotamya’nın aşk ve savaş tanrıçasıdır. Eşi çoban tanrısı Dumuzi, senenin yarısını yeraltında geçirmeye mahkumdur. İnanna’nın bu ayrılığa feryadı Mezopotamya’da birçok besteye konu olur. Tabletin son kısmında asıl konunun İnanna’nın kalbini ona bira sunarak hoş tutmak olduğunu görüyoruz. Metnin son bölümünde şarkıya devam ediliyor. Zira bu son kısım yukarıda değindiğimiz gibi İnanna’nın Dumuzi’ye olan aşkından ötürü bestelenen şarkı dizeleridir. İnanna, kendi ağzından söylüyor gibi bestelenmiş olması dikkat çekiyor. Dumuzi’den üçüncü şahıs olarak bahsediyor ve onu ‘eli ayağı bal’ diye tarif ediyor. Aynı zamanda aşığını ‘iyi sulanmış bir marul’ ile karşılaştırıyor.
TANRISAL BİR İÇECEK
Bira şarkısı tableti kaleme alındığı dönemde Sümerce yerine Akad dili konuşuluyordu. Yani Sümerce MÖ 2’nci bin yılın başlarında ölü bir dil olmasına rağmen Mezopotamya halkları Sümerce metinler yazmaya devam ettiler. Çünkü Sümerce prestijli bir dil olarak görülüyordu. Bu geç dönemde Sümerce yazılan metinlerin önemli bir kısmı okul diye adlandırdığımız e2- dub-ba-a’da (edubba) eğitim amaçlı yazılmıştır. Tabii burada söz konusu tabletin nerede ve ne amaçla yazıldığını net olarak bilmiyoruz. Dönemi ve yazılış amacı bir yana tablet metni bize eski Mezopotamya uygarlıklarının temelini oluşturan Sümerlerde biranın keyif veren bir içecek olmasının yanı sıra sosyolojik ve dini açıdan nasıl önemli bir rol oynadığını gösteriyor. Sümer dini mitosları Akad ve akabinde gelen birçok eski Yakın Doğu kültürü tarafından devam ettirildi. Böylece biranın tüm özellikleri yanında tanrısal bir içecek olduğu inancı çağlar boyunca güncelliğini korudu.
TABLETTEKİ TARİFLERDEN YAPILAN BİRADA NİNKASİ'Yİ UNUTTULAR!
Tablet metninin ana temasını her ne kadar İnanna ve Dumuzi mitosu oluştursa da biranın etkisine ve bira tanrıçası Ninkasi’nin eşliğinde bira üretim safhaları ile gereçlerine özellikle vurgu yapılmakta. Tabletin verdiği bira üretimi ile ilgili detaylı bilgilerden etkilenen bazı araştırmacılarda günümüzde aynı usullerle bira üretileceği fikri gelişti. Hatta bu gibi bilgiler içeren tabletlerden yola çıkarak Alman Assirolog Salleberger ve diğerleri tarafından 2009 yılında düzenlenen bir seminerde eski Mezopotamyalılar gibi bira hazırlamaya çalışıldı. Fakat tablete göre düzenlenen deneyler olumlu sonuçlanmadı.
Belki de unutulan şey Sümer birasının mayalanması için Ninkasi’nın olmasıydı. Belki de bu metni ve şarkıyı Sümer edebiyatının takdire şayan eserlerinden biri olarak görmekle yetinmeliyiz...
*Ruprecht-Karls-Universität Heidelberg, Almanya, Assirolog.