Diyanet Din İşleri Yüksek Kurulu, biliyorsunuz, “asgari fitre” miktarını 40 TL belirledi.
Önce peşinen söyleyeyim:
Fitre ve zekât, yardımseverlik, hayırseverlik vb. bu kültürün değerli hasletlerinden.
Fakat genellikle orada öylece kalıyor!
Çünkü “piyasa ekonomisi”nin böyle sosyal ihtiyaç, dayanışma ve hasletleri ezip geçmesi bir yana, “otoriter, menfaatçi, kayırmacı, ayırmacı, adaletsiz, dünyalık yapma, rüşvet vb” ekonomisi ile bunu yöneten, yönlendiren “adaletsiz, hakkaniyetsiz, hukuksuz, insafsız, izansız, merhametsiz” siyaset ve devlet, hatta bir tür inanç kültürü, bu “iyilik” ruhu üzerine “tuz ruhu” döküveriyor.
Hem de ne iştahla, nasıl bir arsızlıkla!
Bunu size “İslam Hukuku" yla da anlatmaya, aktarmaya çalışacağım.
Ama önce 40 TL.
Mesela Meral Akşener de hesaplamış:
Dört kişilik bir ailenin “tercihan bayram namazından önce” bir yoksula veya aileye vermesi gereken asgari fitre toplamı 4800 TL ediyor.
40 TL’lik asgari fitreyi Din İşleri Yüksek Kurulu, “Bir kişinin günlük asgari gıda-yemek ihtiyacının bedeli” olarak hesaplayıp çizgiyi oraya çekmiş.
“Çizgi” bize şunu diyor:
Mercedessever Diyanet’e göre, bir kişi günde asgari 40 TL’lik gıda almalı! Sizden ricam bunu kendiniz tayin edin. 10 simit ya da açma mı olur, bir kilo patlıcan filan mı, değişir.
Dört kişilik yoksul aileniz varsa, yani veren değil alansanız da fitreyi, 4800 TL yapıyor ya; bu sizin asgari gıda ihtiyacınız. Dini nasıl idrak ve icra edeceğinizi yöneten “laik devlet” kurumu öyle hesaplıyor.
İsterseniz şöyle de okuyalım:
Dört kişilik yoksul, dar gelirli bir ailenin aylık ve asgari temel gıda-beslenme-yiyecek-yemek ihtiyacı 4800 TL’dir! Asgari, tamam mı?
Şimdi o aile, hadi bir kere fitre de almış olsun; geriye kalan 11 ayda sadece gıda için 4800 TL’ye sahip olmak zorunda.
Çiğ yemeyeceğine göre tüp, gaz; karanlığa karşı iktidarınki gibi en azından bir ampul, yaz bitince, bir sonraki fitreye kadar odun, kömür, doğal gaz; çocuklara defter, kalem, giysi; otobüse, metroya, sokakta dolaşmaya bütçe…
Saymayayım artık.
“Dinen” asgari gıda miktarı olan 4800 TL; “hükmen” asgari ücreti geçiyor. Gerisini Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Sayın Prof. Abdurrahman Haçkalı’ya sorup formül rica edebilirsiniz.
Ne de olsa kendisi profesörlüğünü Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nde almış ve halen orada ders veriyor.
Derslerinden biri de “İslam Hukukunda Gaye Problemi.”
Bu dört kelimeyi de biliyorsunuz ama yan yana gelince taşıdıkları manayı bilmiyor olabilirsiniz.
Ama şunu unutmayın, içinde “Gaye” var ve “Problem” var.
Sayın Başkan’ı “rahatsız etmemek” için bunu bir başka İlahiyat Öğretim Üyesinin, Ali Pekcan’ın “İslam Hukukunda Gaye Problemi (Zaruriyyat-Haciyyat-Tahsiniyyat)” kitabının bir başka ilahiyat hocası tarafından yapılmış sunuşundan aynen aktarıyorum.
Siz de içinizde yaşadığınız asgari fitre, asgari ücret, asgari hukuk, asgari hak, asgari özgürlük, asgari hakkaniyet, asgari umut ülkesiyle karşılaştırabilirsiniz:
“1.Toplumsal düzenin sağlanması:
Toplumsal bir ortamda ortaya çıkan ve toplum tarafından ihtiyaçların karşılanması için sürekli geliştirilen hukuk kuralları, insanların birbirleriyle, toplumla ve devlet ile çatışmadan aralarındaki ilişkileri düzenler.
Çıkar çatışmalarının önüne geçmek ve daha iyi şart ve imkânlarda hayat sürmelerini sağlamak hukuk kurallarının varlığıyla mümkün olur.
Bireylerin çıkar ve güçlerinin öne çıktığı ve kendi kurallarını koyduğu toplumların varlığı uzun olmayacaktır.
Hukuk, özgürlüğün var olabilmesinin de ön şartıdır.
Özgürlük ancak, hukuk temeli üzerinde ve hukukun çerçevesi içerisinde varlık olanağına sahiptir.
2. Adaletin gerçekleştirilmesi:
Toplumsal düzeni gerçekleştirme amacını taşıyan hukuk, bunu bazı ilkelerin varlığıyla sağlar.
Bu ilkelerin en önemlileri arasında adalet yer alır.
Adaletin gereği olarak, toplumda hukuk kurallarının düzenli bir biçimde uygulanması ve minimum etkinliğe sahip olması, benzer durumların benzer muameleye tabi olması ve böylece hukukun uygulanmasında kararlılığın ve birliğin sağlanması, adam öldürme, hırsızlık yapma, şiddet kullanılması gibi fiillerin hukuk düzenince reddedilmesi gibi ilkelerin kabul edilmesi gerekir.
3. Toplumsal ihtiyaçların karşılanması:
Hukuk, toplumda bir takım sosyal fonksiyonları yerine getirdiği gibi aynı toplumun değişik ihtiyaçlarını da karşılar. Hukukla toplum arasında uyumun sağlanması, toplumun birtakım isteklerini de yerine getirmesini beraberinde getirir.
Böyle işte!
Şimdi kimileri kimilerini “inançsızlık”la suçluyor ve her kötülüğü buna bağlıyor, başkalarının hayatına, fikriyatına, sevdasına, hayallerine, işine gücüne cinsiyetine dair fetvalar veriyor ya…
“Gaye Problemi”ne bile baksalar; toplum, hukuk, adalet, ihtiyaç, özgürlük nedir diye, bir fikir, biraz akıl ve vicdan verir.
“Asgari Hayat”, milyonlarca insan o 40 TL’lik gıdayı temin için kahrolurken; üzülür, utanır, sıkılırken, aşağılanır, horlanır, evlatları için endişe ederken, esasen “Gaye”sini yitirmiş haksız, hukuksuz, özgürlüksüz, adaletsiz bir azapsa…
“Asgari utanma problemi” diye bir şey de vardır Hocam!