400 aile 20 yıldır ot çadırlarda yaşıyor

90'lı yılların başlarında köylerini terk etmek zorunda kalan 400 aile Adana'nın Karataş ilçesindeki derme çatma kulübelerde yaşam mücadelesi veriyor. 20 yılı aşkın süredir tarlalarda çalışarak ekmek paralarını kazanmaya çalışan bu insanlar, şimdi sığındıkları ottan samandan çadırları kaybetmekten korkuyor.

Abone ol

ADANA/KARATAŞ - 1990'lı yıllarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki yüzlerce köy boşaltıldı. Kimin nereye gittiğine ya da gitmek zorunda kaldığına ilişkin resmi bir veri yok. Göç etmek zorunda kalanların önemli bir bölümü Çukurova Bölgesi'ne yerleşti. Kendi ülkesinde mülteci durumuna düşen bu insanlar 20 yılı aşkın süredir bu bölgede evsiz-barksız yaşam mücadelesi veriyor.

Adana'nın Karataş ilçesindeki Karagöçer köyü de evlerini terk etmek zorunda kalanlara ev sahipliği yapan yerlerden biri.

Kampta yaşayan çocuklar taşımalı sistemle okula gidebiliyor.

Akdeniz'e Göç Edenler Bilim Kültür Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (Akdeniz Göç Der) Başkanı Reşat Aşan, köye 20 yıl önce yerleşenlerden yaklaşık 400 ailenin buranın 'sürekli misafiri' haline geldiğini belirtiyor.

'KOBANİ'DEN GELDİK'

Karagöçer'de sadece 20 yıl önce köylerini boşaltmak zorunda kalanlar yok. Suriye'deki iç savaşı nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalan mülteciler de bölgeye gelmiş durumda.

Ottan, sazdan samandan yapılmış derme çatma kulübelerin arasında dolaşma başladığımızda yaşları 10 ila 12 arasında olan Ahmet, Mahmut ve Sultan'ın meraklı bakışlarıyla karşılaşıyoruz. Elimizdeki fotoğraf makinasını görünce yanımıza geliyorlar.

Bu köye nereden geldiklerini sorduğumuzda "Kobane'den" diyorlar. İki senedir buradaki çadırlarda yaşadıklarını söylüyorlar.

Derme çatma bir barakadan kafasını uzatan yaşlı bir kadın bizi çay içmeye davet ediyor. Yanında oğlunun eşi ve kucağında da küçük bir bebek var.

Güçlükle konuşmaya ikna ediyoruz. Adının Gül Gündüz ve 70 yaşında olduğunu söylüyor.

Gül Gündüz, Şırnak'taki köyü yakıldıktan sonra göç etmek zorunda kalmış.

'BENİ KÖYÜME GÖMSÜNLER'

Şırnak'ın Kumçatı köyünde doğup büyümüş. 1995 yılında evleri ateşe verilerek köylerinin boşaltıldığını anlatıyor:

"Köyde arsalarımız, tarlalarımız, evlerimiz vardı. Bir gün askerler geldi evlerimizi zorla boşalttılar. 500'e yakın koyunumuz vardı. Koyunlarımın yarısı köyde öldü. Gidecek yerimiz yoktu. 4 çocuğumu alıp köyü terk edenlerle birlikte yola çıktım. Kaç gün yürüdüğümüzü hatırlamıyorum. Akrabalarımız Adana'ya gelmişti. Ben de onların yanına geldim. 21 senedir Adana'nın Karagöçer köyünde yaşamaya çalışıyoruz. Burada her akşam uyuduğumda rüyalarımda Şırnak'taki köyümde olduğumu görüyorum. Çocuklarıma, öldüğüm zaman köyüme gömmelerini söyledim."

GÜNDE 25 LİRAYA

43 yaşındaki Hatice Gündüz ise dört çocuk annesi. Çocuklarının tümünü de burada dünyaya getirmiş. Hatice Gündüz, içinde kaldıkları barakaların kış aylarında yağmur yağınca yerle bir olduğunu anlatıyor.

Kampta güç koşullar altında yaşayan kadınlar "Her şeye yeter ki çocuklarımız okuyabilsin diye katlanıyoruz" diyor.

Bulundukları yerin yakınında ne hastane ne de sağlık ocağı olduğunu da belirten Gündüz, çocuklarını, aşı yaptırmak için Adana'ya götürmek zorunda kaldıklarını anlatıyor.

Çocukların okula gidip gitmediğini sorduğumuzda taşımalı sistemle okula gittiklerini belirtirken "Her şey onlar için, yeter ki onlar okusun diye günde 25 TL'ye çalışıyoruz" diyor.

15 KİŞİ TEK ÇADIRDA YAŞIYOR

Kampın yakınında ne bir sağlık ocağı ne de hastane var.

1992' de Şırnak'ın Gürmeç köyünden ailesiyle birlikte göç etmek zorunda kalan 60 yaşındaki Mehmet Işık 11 çocuk babası. 24 yıldır tarlalarda çalıştığını söyleyen Işık, şunları anlatıyor: "Şırnak'taki topraklarımızı terk ettikten sonra Adana'ya geldik. 30 kişilik bir ailem var. Torunlarımla birlikte 15 kişi tek çadırda yaşıyoruz. Geriye kalan 15 kişilik ailem ise başka çadırda kalıyor. Yaklaşık 10 sene elektriğimiz yoktu. Tarlalarında çalıştığımız toprak ağaları köye elektrik trafosu kurdu. Tarlada çalışarak toprak ağalarından elektrik satın alıyoruz. Buradaki içme suları temiz değil. Bir tanker suyu 10 TL'ye satın alıyorum. Tarlalarda çalışarak elektrik ve su parasını zor karşılıyoruz."

'BİZİ BURADAN DA KOVABİLİRLER'

Işık, Şırnak' tan göç ettiğinde 6 çocuğu olduğunu, buraya yerleştikten sonra 5 çocuğunun daha dünyaya geldiğini belirtiyor. Ancak bir de endişesi var. "Kendi imkanlarımızla kurdukları çadırların ve üzerinde yaşadığımız toprağın ne bir kaydı ne de tapusu var. Bizi her an buradan da kovabilirler diye endişeliyiz" diyor.

Kampta kalanların elektrik parasını bölgedeki toprak sahipleri ödüyor.

BİRDEN FAZLA AİLE AYNI ÇADIRDA

Akdeniz Göç Der' in bölgedeki durumla ilgili hazırladığı 'Çadırda Yaşama Tutunmak' raporda şu gözlem ve tespitler yer alıyor:

-Türkiye' de çatışmaların yoğunlaştığı 1985 ve 1990' lı yıllarda Çukurova Bölgesi'ne en fazla göç veren il yüzde 69,7' lik oranla Şırnak oldu. Onu Siirt, Mardin ve Van takip ediyor.

-Çukurova Bölgesi'ne gelenler tarım ve hayvancılıkla geçimlerini sağlamaya çalışıyor.

-Görüşülen 66 ailenin 64'ü birden fazla aile ile birlikte yaşıyor.

-Çocukların önemli bir bölümü okula gidemiyor. Görüşülen kişilerin çocuklarını okula gönderememe nedenleri şöyle sıralanıyor: Okulun olmaması, çocuğun çalışmak zorunda olması ve ailelerin eğitimden beklentilerin olmaması.