6-7 Eylül’ün faili Başbakan Menderes: Komünistler yaptı
İstanbul, milleten Türk ve dinen Sünni İslam olmayanların son sığınaydı. Artık sıra İstanbul’a gelmişti. 6-7 Eylül pogromuyla Demokrat Parti (DP) hükümeti, CHP’nin önerdiğini yaptı, bahanesi Kıbrıs müzakeresiydi.
1955’te Başbakan Adnan Menderes, 6-7 Eylül imhasından, yağmasından ve katliamından birinci derece sorumludur, Cumhurbaşkanı Celâl Bayar da… Yassıada yargılamalarında tutanağa geçen anlatımlar, o günün atmosferinde söylenmiştir, “Menderes ve Bayar suçlanmıştır” denip geçilebilir. Aslında, Yassıada’da da 6-7 Eylül’ün ‘ne tür faaliyet’ olduğunu bilerek ona göre yargılama yapıldı. Aksini düşünmek saflıktır.
1955’te soruşturma raporlarına yazılanlar çok önemlidir; 6-7 Eylül kontr-planı sorumlusu hükümettir yani Menderes’tir ve üstündeki de Bayar’dır. Kontr-plan hedefi, İstanbul’un Türkleştirilmesiydi. Bugün görüyoruz ki, o amaca ulaşılmış ve İstanbul temizlenmiştir. 2020’lerde İstanbul nüfusunda (tahminen) binde 3-4’lerde olan Hıristiyan ve Yahudiler'in payı, 1955’te(1) yüzde 12’ydi.
Devletin gizlisi-açığı tartışmasını yok saymadan, bazen çelişkiler dışarıya yansıyabilir. Raporlara yazılan da budur.
Suçüstü yakalanan Menderes ve Bayar, 6 Eylül akşamından itibaren komünistleri suçladı. Polis, arşivdeki sicil kaydına göre komünist avına çıktı. Sonuç mu? Tutuklanan komünistler beraat etti. Ayrıca Kıbrıs Türktür Cemiyeti (KTC) yöneticileri ve diğer yargılananlar da beraat ettiler.
Bu halde, 6-7 Eylül saldırısı ve vurgununu organize eden kim ve kimlerdi?
6-7 Eylül’ü es geçen Menderes ve Bayar kişiliği veya dönem analizi, aslında zulme, imhaya güzellemedir; maalesef yapılan da farklı değildir.
Menderes’in sorumluluğu meselesi, bizzat tespit edilmiş ve yazılmıştır. Devletin şeffaf olmamasına rağmen gizliliği kaldırılan evraklardan Başmüfettiş Cemal Sancak’ın 7 Eylül 1955 tarihli dört maddelik raporu,(2) Dahiliye Nazırı Talât’ın 24 Nisan 1915’teki talimatını hatırlattı. İkisinin de işlevi birdi. Talât’ın talimatıyla Anadolu’nun ve Menderes’in planıyla da İstanbul’un Hıristiyanlardan temizlenmesine başlandı. Yahudiler de İstanbul’da hedeftir.
İstanbul, milleten Türk ve dinen Sünni İslam olmayanların son sığınağıydı. 1923 itibariyle Anadolu’nun İslamlaştırılması/Türkleştirilmesi sonrasında zaman zaman İstanbul’un konumu gündeme getirilmişti. 1930’ların ilk yarısında yazıldığı anlaşılan CHP raporunda, “İstanbul’da mübadele harici kalan Rumlarla diğer unsurlara ait bir akalliyet meselesi mevcut”(3) olduğu belirtilmişti. 1944’te de CHP Umumi İdare Heyeti Azası Kars Mebusu Cevat Dursunoğlu, İstanbul’un fethinin 500’üncü yılında, yani 1953’te Rum ve Hıristiyan kalmaması için gereğinin yapılmasını önermişti.(4)
Trakya da unutulmamıştı. Rumlardan ve Ermenilerden temizlenen Trakya’da 1934’teki hedef Yahudilerdi. Artık sıra İstanbul’a gelmişti. 6-7 Eylül pogromuyla Demokrat Parti (DP) hükümeti, CHP’nin önerdiğini yaptı, bahanesi Kıbrıs müzakeresiydi.
DP ve CHP farkı üzerine kelam edilse de aslında yok birbirinden farkı. Şaşırmayalım; çünkü DP, CHP’den doğdu. DP lideri Celâl Bayar, ’38 Dersim soykırımını icra eden Cumhurreisi Atatürk’ün Başbakanı’ydı. İki parti için de Türk ve Sünni İslam’dan gayrısı, ötekiydi. 6-7 Eylül böylesi zihniyetin pratiğidir. CHP, İstanbul’un ırki temizliğini gündeme getirdi ve DP, 6-7 Eylül pogromuyla icrasına başladı.
FİNANSMAN BAŞVEKÂLETTEN, 235 BİN LİRA
6 Eylül öncesinde kontr-plan dâhilinde neler yapıldı? Menderes’in bahsettiği, İstanbul’u kuşatan “hazırlanmış ruhlar”(5) söylendiği gibi birden ortaya çıkmamıştı.
TBMM’de 13 Ocak 1956’daki müzakerede parti grubu adına konuşan CHP Malatya Mebusu Nüvit Yetkin’den öğreniyoruz ki öncesinde, “Hedef vatandaşın evi ve işyeri” tespit edilmiş, buna göre görevlendirme ve İstanbul’un dört bir yanında yakmayı, yıkmayı yapacak ekibin hazırlığı yapılmıştır. Hatta 6 Eylül’de Büyükada’da bir otel müdürü kaymakamı arayıp, yardım istediği zaman, aldığı cevap, “Nasıl olur, senin otelin listeye dâhil değildi, ben şimdi önlerim” olmuştur.
Cevaben Başbakan Menderes’in uzun konuşmasında kısaca söylediği şuydu: “Bunların içinde hâdise ile alâkalı olduğumuzu tebeyyün ettirecek, bizi uzak, yakın suçlayacak hiçbir cihetin mevcut olmadığı meydandadır.”(6) Menderes, hedef ev ve işyeriyle ilgili iddiaları görmezden gelmiş ve “Muhtarlar, bekçiler ve saire kişiler görevlendirilmedi” dememiştir.
16 Ağustos’tan 6 Eylül’e neler oldu?
16 Ağustos’ta KTC Başkanı Hikmet Bil, tüm teşkilata gönderdiği ‘gizli’ yazıda, harekete geçmeye çağırdı ve Kıbrıs Türktür Partisi Başkanı Dr. Fazıl Küçük’ten aldığı 13 Ağustos tarihli mektuptaki pasajı paylaştı:
“Sizden ricam, en erken bir zamanda vaziyetten bütün şubeleri haberdar ederek harekete geçmelerini temin etmenizdir. Bana öyle geliyor ki anavatandaki mitinglerin büyük faidesi olacaktır. Çünkü, Rumlar 28 Ağustos’ta umumi bir toplantı yapacaklar, ya o gün veya [Londra’daki] üçler toplantısı bittikten sonra bize saldırmak isteyeceklerdir. Malum, onlar silahlı, bizde ise hiçbir şey yok.”
KTC yazısıyla ilgili Emniyet fezlekesinde yapılan değerlendirme şudur: “Bu tamimle, Kıbrıs Türktür Cemiyeti şubelerine ve mensuplarına miting direktifi vermiş bulunmaktadır. Bu direktif, içten içe cemiyet mensuplarını ve efkârı umumiyeyi ateşlemiş ve 6 Eylül gününde parlamasına sebep olmuştur.”(8)
23 Ağustos’ta Başvekâlet’ten KTC hesabına 5000 lira gönderildi.(9) Bu kadar mı? Makbuzu olan bu. Oysa kurulalı bir yıl olan KTC’ye öncesinde aktarılan 230 bin liraydı.(10) 235 bin lirayla KTC’nin finansörü, Başbakanlıktır.
24 Ağustos’ta Liman Lokantası’nda Başbakan Menderes konuştu: “Türkiye’nin Kıbrıs statükosunda memleket aleyhine bir değişikliğe kat’iyen tahammülü yoktur, Kıbrıs Anadolu’nun devamıdır. Yunanistan’da akıl ve izanın yakın zamanda hâkim olmasını bekliyoruz. Irkdaşlarımız biran için müdafaasız bırakılmayacaktır.”(11)
26 Ağustos’ta İstanbul Valisi F. Kerim Gökay, 27 Ağustos’tan itibaren büyük kitle hareketi konusunda sivil ve askeri makamları uyardı, izinlerin kaldırıldığını bildirdi ve hazır kuvvet bulundurulmasını istedi.(12)
28 Ağustos’ta Londra’da Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun başbakana gönderdiği şifreli telgrafın son cümlesi şuydu: “Tarafı devletlerinden bu husustaki ilgilere verilecek emirlerin pek faideli olacağını saygılarımla arzederiz.”(13) Bu cümle, kitleyi harekete geçirmenin şifresi olarak değerlendirilmiştir.
28 Ağustos’ta Kıbrıs Türktür Partisi Başkanı Dr. Fazıl Küçük’ün, “28 Ağustos’ta Kıbrıs’ta Rumlar saldıracak” duyumu asılsız çıkmış, ama hareketlenmenin vesilesi olmuştur.
29 Ağustos’ta Kıbrıs’la ilgili İngiltere, Yunanistan ve Türkiye arasında Londra Konferansı başladı.
4 Eylül’de Türkler, Londra’da miting yaptı.
- İstanbul-Taksim’de Yunanistan’da yayımlanan ve Makarios resimleri bulunan gazetelerin yakılması planlandı, ama zabıtanın müdahalesiyle yakılamadı.(14)
4-5 Eylül’de KTC’nin nümayiş için bastırdığı 22 bin pankart teslim alındı. 1500 tanesi Şişli’de dağıtıldı. Pankart denilse de fezlekeden (s. 13) anlaşılan, afiştir.(15)
5 Eylül’de 3-5 bin Türk’ün katıldığı belirtilen [4 Eylül’deki] Londra mitingi gazete manşetlerinde. Hürriyet’te spot: “Nümayişçiler Kıbrıs uğurunda kanlarını dökmeye andiçtiler.”(16)
- Sultanahmet’te İstanbul Adalet Sarayı açılışını yapan Başbakan Menderes, KTC Başkanı Hikmet Bil’i yanına çağırdı ve birlikte Florya’ya gittiler. Başbakanla görüşmesini 1976’da basılan Kıbrıs Olayı ve İçyüzü kitabında detaylı yazan Hikmet Bil, yol boyu konuştuklarını aktardı. “Atina’yı güç durumda bırakmak amacıyla Selanik’teki bomba patlatıldı” diye yazan Hikmet Bil, Yassıada’da tanık olarak dinlendi ve “Ne var ki, tertiplerini kontrol edemediler” dedi.(17)
- Saat 06’da Yunanistan radyoları bomba haberini verdi.(20)
- Saat 13’te bomba Türkiye radyolarında haberdi.(21)
- İngiltere’nin Kıbrıs’ın kendisini yönetmesi teklifini, Türkiye reddetti ve Yunanistan yeterli bulmadı. 29 Ağustos’ta başlayan konferans çıkmaza girdi.(22)
- Saat 16.30 civarı, İstanbul Ekspres’in ikinci baskısının manşeti: “Atamızın Evi Bomba ile Hasara Uğradı.” 150 bin veya 290 bin basıldı ve dağıtıldı, diğer günlerde tirajı 20 bindi. 17.30 civarında yürüyüş ve üç, dört saat sonra da yakıp, yıkma başladı.(23)
İstanbul Ekspres Yazıişleri Müdürü Gökşin Sipahioğlu, 6-7 Eylül 1955’te İstanbul Valisi F. Kerim Gökay’la yıllar sonra görüştüğünü ve 6-7 Eylül’ün nasıl devlet tarafından bazı odaklarca örgütlendiğini anlattığını söyledi. Gazetenin sahibi Mithat Perin’in istihbaratçı kimliği(24) de bomba fiili hakkında bilgilendirici bir unsurdur.
İstanbul Ekspres, 6 Eylül’de üç baskı yaptı. 1’inci sayfanın, ikinci baskıda sadece manşeti ve üçüncü baskıda(25) (gazetede İkinci Baskı notu var) tamamı değiştirilmiştir. İstanbul Beyazıt Kütüphanesi’nde, bir ve ikinci baskı vardı, üçüncü baskı yoktu. Taksim Atatürk Kitaplığı’nda sadece birinci baskı vardı.
- KTC Genel Başkanlığı'nın yayımladığı bildiride, bombanın, 9 Eylül’de yapılacak “Yunanlılara Milli İhtar” mitingi öncesinde patlatıldığı belirtildi ve “bomba hadisesi, bardağı taşıran son damladır, sabrımız kalmadı” denildi.(26)
- Saat 16.00 civarında Menderes valilikten arandı ve patlatılan bombadan haberdar oldu.(27)
- KTC mitingini yaptı ve arkası geldi. Mitingle dört saat boyunca İstanbul’da “bütün idare ve otorite muattal bir vaziyette” kalmıştır.(28) Göstericilerin elinde “Kıbrıs Tüktür” pankartları [afişler] ve İstanbul Ekspres gazetesi vardır.(29)
7-8 Eylül’de İstanbul’daki yağma ve talan gazete manşetlerindedir.
CANA VE MALA KASTIN BİLANÇOSU
6-7 Eylül’de Rumlara, Ermenilere ve Musevilere sadece İstanbul’da saldırılmadı. İzmir ve Ankara’da da İstanbul kadar olmasa saldırı organize edildi. İstanbul’da saldırı ve yağma özelinde mala ve cana kastın bilançosu:
1- Türk basınına göre 11 kişi ve Helsinki Watch’e göre 15 kişi öldürülmüştür.
5- Almanya Dışişleri Bakanlığı Arşivi’ne göre, tahrip edilen işyerlerinin dağılımı: 2200’ü Rumların, 900’ü Ermenilerin, 400’ü Musevilerin ve 400’ü İslamlarındır.
6- Amerikan Dışişleri Arşivi’ne göre, tahrip edilen 4400 işyerinin yüzde 59’u (2500’ü) Rumların, yüzde 17’si Ermenilerin, yüzde 12’si Musevilerin ve yüzde 10’u İslamlarındır.
Saldırılan 885 evin yüzde 80’i Rumlara, yüzde 9’u Ermenilere, yüzde 3’ü Musevilere ve yüzde 5’i İslamlara aittir.
7- İstanbul’da 5104 kişi tutuklandı; önemli bir kısmı sendikalı işçidir.
8- Almanya Başkonsolosluğu’na göre, bildirilen hasar 150 milyon lira olup, bunun 28 milyonu Yunanistan vatandaşı Rumlara, 68 milyonu Türkiye vatandaşı Rumlara aittir. Bildirilmeyenler dâhil hasar toplamı 1 milyar liradır.
9- Komiteye 4433 kişinin bildirdiği hasar toplamı 79,5 milyon liradır. 1957 sonuna kadar3247 gerçek ve tüzel kişiye yapılan ödeme toplamı 6,5 milyon liradır. Yassıada kararında belirtilen zarar toplamı 35 milyon liradır.
10- 6-7 Eylül’de can ve mal güvenliğinin imhasıyla, Rumların, Ermenilerin, Yahudilerin ve diğer Türk-Sünni İslam olmayanların Türkiye’den kaçışı hızlandı.(30)
FAHRİ ÇOKER: FEZLEKE DOSYADAN ALINDI
Beyoğlu Bölge Sıkıyönetim Mahkemesi Adli Müşaviri Fahri Çoker’in arşivinden öğreniyoruz ki, 1955’te dava dosyasına konmayan fezleke vardır. Bu, adli yargılama yapılmadığının kibarca kaydıdır. Fahri Çoker, Ocak 1956 tarihli ve 41 sayfalık ‘Emniyet Ş. 1. Müdürlüğünce Hazırlanan Fezleke’ hakkında şu notu yazdı: “[…] bu fezleke resmen mahkemeye intikal etmemiştir. Bundan sonra Emniyet Md. H. Nakipoğlu, Komiser Mv. Muzaffer Us ile birlikte şahsen dosyaya girmiş olan fezlekeyi hazırlamıştır.”(31)
Dosyaya konmayan fezlekenin girişinde ‘tertipti’ tespiti yapıldı (aynen): “6 Eylül hadisesinin vukunu müteakip sureti cereyan gözönünde bulundurulmak suretiyle alınan haberlerle hadisenin neticelerinden istidlâlen bunun [çıkarılan sonucun] âlelade basit bir nümayişin tezahürü olmaktan ziyade tertipli olarak bir veya birkaç teşekkülün iştirakiyle vukua geldiği fikri kuvvet bulduğundan […]”
Fezleke okunamıyor, ama Dilek Güven’in aktardığı cümle, girişteki hükmün net tekrarıdır: “Hükümetin Yunanistan’a baskı yapmak amacıyla dün [6 Eylül] Beyoğlu’nda küçük saldırılar planladığı, çok gizli şekilde öğrenilmiştir; saldırılar öngörülenin dışında bir boyut kazanınca, şiddet eylemlerinin komünistlerin işi olarak gösterilmesine karar verilmiştir.”(32)
Silahlı bürokrasinin Emniyet kanadı 6-7 Eylül’de hükümetin parmak izini yazmakla kalmış, dosyasına bile sahip çıkamamış, fezleke yeniden kaleme alınmıştır. Askeri savcılık da dosyanın uygun hale getirilmesini kabul etmiştir. Ortada emre göre evrak hazırlığı vardır. Böylesi dosyayla mı, adalet sağlanacak?
Fezlekede aktarıldığına göre hükümet planında iki madde vardır: 1- Saldırı planlı yapılacaktır (ve yapılmıştır). 2- Bunun sorumlusu komünistler gösterilecektir (ve gösterilmiştir). 6 Eylül gecesinden itibaren komünistler hedeftedir.
EMNİYET BAŞMÜFETTİŞİ: HÜKÜMET PLANI
BCA’da İstanbul Emniyet Başmüfettişi Cemal Sancak’a ait üç evrak vardır. Üçünün içeriği de birbiriyle uyumludur.
Birinci evrak, 7 Eylül 1955 tarihli ‘Ankara Emniyet Başmüfettişliğine’ hitaben kaleme alınmış ve dört maddelik şifredir.
Fahri Çoker’in dikkat çektiği Emniyet Fezlekesi’ndeki hüküm, şifrenin 3’üncü maddesidir: “Çok gizli olarak öğrendiğime göre, Yunanlılara [Rumlara] gözdağı verilmek üzere Beyoğlu’nda ufak bir nümayişin icrası dün akşam [6 Eylül] hükümetçe tasvip edilmiş idi. Fakat hadise genişleyince bunu komünist tahrikine atfetmek uygun görülmüştür.” Maddede anlaşılmaz bir durum yoktur.
1’inci madde [6 Eylül] çağrıldığı vilayet binasındaki görüşmesi hakkındadır: Reisicumhur, başvekil ve [Devlet Bakanı ve Başvekil Yardımcısı] Fuat Köprülü, “komünist tahriki var mı?” diye sormuş. “Olmadığını” söylediği halde, verilen emir “komünist elebaşlarının” yakalanmasıdır.
2’nci maddede, Emniyet Müdürlüğü’nün 400 [8 Eylül’de 40] kişilik [komünist] listesine ilaveten hazırlığın sürdüğü ve emre göre tutuklanacakları belirtildi.
Cemal Sancak’ın 7 Eylül’de yazdığı, dosyaya konulmayan fezlekede yazılanla uyumludur.
8 Eylül’deki raporlar, bir gün önceki raporu doğrular içeriktedir.
‘Gizliliği kaldırılan’ rapor, “M. Em. Hz. Rs.” hitaben yazılan, 8 Eylül tarihli ve “İ. M. Şf. CS” imzalıdır. CS, Cemal Sancak’ın kısaltması olmalı. Rapor, 7 Eylül’deki şifreyle uyumludur. Toplam 6 maddedir. 2’nci madde 8 Eylül’de yapılan çalışma hakkındadır. Özetle aktarıyorum:
KTC, Rum evlerini ve işyerlerini tespit etti. 29 [28] Ağustos’ta [iddia edilen Türklere saldırı olmayınca] Kıbrıs sakin geçince, 9 Eylül’de “Yunanlılara [Rumlara] İhtar” mitingi kararı alındı. 6 Eylül’de Selanik’te bomba patladı ve miting, o gün yapıldı. Muhtelif yerlerde Rum ev ve işyerlerini gösterenlerin liderliğinde saldırılması, tertipli olduğunun delilidir. (Madde 2/a).
Emniyet Müdürlüğü 1. Şubede “yakında vahim hadiseler olabileceği” hakkında iki rapor dikkate alınmamıştır (madde 2/b).
6 Eylül’de KTC’deki toplantıda gösteri kararı alınmıştır (madde 2/c).
Böyle bir hadisenin haberi önceden öğrenilemedi (madde 3).
40 kişilik komünist listesine göre tutuklamaya başlanmıştır ve nümayiş, komünist tahrikiyle yapılmamıştır (madde 4).
Kemal Tahir de 40 kişilik listededir, dün tutuklandı (madde 5).
6’ncı madde nettir: “Halk arasında vali ve Emniyet Müdürü’nün değişeceği rivayetleri dolaşmakta, Başvekilin müsaade ettiği gözdağı mahiyetinde küçük bir nümayişi idare edememelerinden dolayı ağır hitaba maruz kaldıkları söylenmektedir.”(33)
İkinci kez, “M. Em. Hz. Rs.” hitaben yazılan, ‘gizliliği kaldırılan’ 8 Eylül tarihli ve “İ. M. Şf. CS” imzalı yazı(34) da bakan Fuat Köprülü’nün emri ve İstanbul’da komünistlerle ilgili yapılan çalışmalar hakkındadır. Bir sayfalık evrakın yan tarafında “Eki: 6” yazdığına göre gizliliği korunan beş evrakın daha olduğunu düşünebiliriz.
İstanbul Emniyet Başmüfettişi Cemal Sancak’a ait üç evraktan 8 Eylül tarihli olanlar gizlidir; dosyaya konmamış olabilir. 7 Eylül tarihli evrakta ‘gizlidir’ kararı bulunmadığı için dosyaya konmuş olmalıdır. Fahri Çoker’in arşivindeki dosyaya konmayan fezlekenin “Beyoğlu’nda hükümetin saldırılar planladığı” tespiti, Cemal Sancak şifresinde, “Beyoğlu’nda hükümetin Rumlara gözdağı vermek için nümayişi tasvip ettiği” şeklinde yer almıştır. Demek ki dosya evrakı Cemal Sancak şifresi, 1955’teki yargılamalarda dikkate alınmamıştır.
Cemal Sancak, Yassıada’da da şahitlik yaptı ve raporuna yazdığını, anlattı: “Şube müdürleri ile olaydan sonra bir toplantı yaptık. Şu neticeyi aldık: ‘Olay bir tertiptir.’ […]” Komünistlerin rolü olmadığını bildiklerini belirten Cemal Sancak, Köprülü’nün, Bayar ve Menderes’in olayın komünistlerin tertibi olduğunu söylediğini de aktardı.(35)
1955’te yazılan Yassıada’da tekrar edildi, ama mahkeme heyeti dikkate almadı.
POLİS, KOMÜNİST AVINA ÇIKTI
1- Birçok anlatım ve temasla birlikte 6-7 Eylül imhası, yağması ve katliamı, Emniyet fezlekesi ve raporlarıyla da sabittir ki, hükümet tertibidir. Menderes ve Bayar, tertibin onaylayanıdır, failidir.
2- 16 Ağustos’tan 6 Eylül’e günlük gelişmeleri özetledim. KTC için fezlekede yazan şudur: “Tahkikattan anlaşılacağı üzere Kıbrıs Türktür Cemiyeti, 6 Eylül hadiselerinin meydana gelişinde safha safha faaliyette bulunmuştur.”(36) KTC’nin Genel Sekreteri Kâmil Önal Milli Emniyet Hizmeti [MAH] elemanıdır; KTC’den kuruş almadan çalışmıştır.(37)
3- Finansör Başbakanlık’tır; KTC’ye en sonu 5 bin lira olmak üzere 235 bin lira aktarıldı. 22 bin afiş bastırıldı ve 9 Eylül’de miting için çalışmalara başlandı. Londra’daki müzakerenin 6 Eylül’de sonuçsuz kalacağı anlaşılınca, önceden belirlenmiş Selanik’te bomba patlatma planı devreye sokuldu. Sonrası geldi. Başbakan Menderes’in 00.07’de patlatılan bombayı 16 saat sonra öğrenmesi, plansız olabilir mi?
4- 6 Eylül’den sonra kapatılan KTC yöneticileri ve birçok kişi tutuklandı (beş ay yattılar), yargılandı ve beraat ettiler. KTC Başkanı Hikmet Bil, Başbakan Menderes imzasıyla Basın Ateşesi olarak Beyrut’a atandı.(38) Unutulmadı, ödüllendirildi.
5- Komünistler de beraat etti. 7 Eylül’de hükümet tebliğinde, “vatandaşlarımızın maruz kaldıkları zararlar süratle telafi ve tazmin” edilecek denirken, yapılanlar “komünist tertibi” olarak değerlendirildi.(39) Komünistler yakıp yıkmış, ama devlet tazmin edecekmiş, ne yaman çelişki. Burayla yetinmeyen Menderes, Selanik’te bomba atanların da Yunan komünistleri olabileceğini söyledi.(40)
Bayar, Menderes ve Köprülü emri yok sayılmadı, liste hazırlandı. Polis, eldeki kayda göre komünist avına çıktı. Aziz Nesin, Kemal Tahir, Hasan İzzettin Dinamo, Dr. Nihat Sargın, Asım Bezirci, Aslan Kaynardağ, Dr. M. Hulûsi Dosdoğru, Dr. Can Boratav ve İlhan Berktay dâhil 45 kişi tutuklandı.(41) Sonunda 24 Mayıs 1956’daki karar, beraattır.
6- Beş yıl sonra Yassıada’da Bayar, Menderes ve diğerleri sanıktır, gösteriyle ihlalden ceza verilir. Gerekçede, Menderes’in savunma tahlilinde yazan şudur: “Hadiselerde tertip olduğunda bütün şahitler ittifak etmekte ve mevcut deliller bunu göstermektedir. […] Binaenaleyh tertip var mı, yok mu noktası üzerinde durmaya mahal yoktur.”(42) Mahkeme, hükümetin tertibini önemsememekle, niyetini beyan etmiştir, gerisi teferruattır.
7- MAH Reisi Korgeneral Behçet Türkmen’in raporunda, iki teşkilattan bahsedildi; bunlar KTC ve “diğer bir teşekkül” idi.(43) İsmi bilinen teşkilatlarsa, KTC, Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı, Tekstil Örme Sanayi Sendikası, Türkiye Milli Talebe Federasyonu’ydu.(44)
8- İsmi yazılmayıp, ima edilen ve Behçet Türkmen’in “diğer teşekkül” dediği, örgütün adını yıllar sonra Özel Harpçi Sabri Yirmibeşoğlu açıkladı: “6-7 Eylül de bir Özel Harp işiydi. Ve muhteşem bir örgütlenmeydi.”(45) Sonradan yarım ağızla reddederse de Yirmibeşoğlu, anılarında yazdı: “Hükümetin bilgisi dahilinde başlatılan gösteri...”(46)
2010’da Sabri Yirmibeşoğlu, iş prensibini anlatırken, “Özel Harp’te bir kural vardır; halkın mukavemetini artırmak için düşman yapmış gibi bazı değerlere sabotaj yapılır. Bir cami yakılır. Kıbrıs’ta cami yaktık biz” demiş ve tekraren sorulması üzerine de “mesela” diyerek toparlamaya çalışmıştır.
9- 6-7 Eylül pogromuyla anlaşılmıştır ki, İttihat ve Terakki, Hürriyet ve İtilaf temelli ikili analizde CHP ve DP’yi karşı karşıya koymak yanıltıcıdır. İkisinin zihniyetinde ve pratiğinde bir kısım vatandaş düşmandır. Bu görülemediği için yakın dönemdeki vesayet analizi ve mücadelesinde demokrasi derinleştirilemedi.
***
Kitapları için Nesim Ovadya İzrail’e (Mardiros Mınakyan, Kor Kitap, İstanbul-2023) ve Faik Bulut’a (Şah İsmail’in Serencamı, Kor Kitap, İstanbul-2023) teşekkür ederim.
NOTLAR:
(1) DİE, Gene Nüfus Sayımı 1955, Yayın No: 399, s. 108, 117, 119.
(30) Dilek Güven, 6-7 Eylül Olayları, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul-2005, s. 34-37, 39-40, 44; 6-7 Eylül Olayları, Fahri Çoker Arşivi, s. 260; Yüksek Adalet Divanı Kararları-Yassıada, 1960-1961, II Bölüm’de 6-7 Eylül Olayları Davası, s. 9.
(31)6-7 Eylül Olayları, Fahri Çoker Arşivi, s. 339-381, not s. 381’de.
(32) Dilek Güven, age, s. 74.
(33) BCA-F: 10.9/K: 108, D: 335, S: 1, s. 5-6.
(34) BCA-F: 10.9/K: 108, D: 337, S: 1, s. 34.
(35) M. Hulûsi Dosdoğru, 6/7 Eylül Olayları, Bağlam Yayıncılık, İstanbul-1993, s. 179.
(42)Yüksek Adalet Divanı Kararları-Yassıada, 1960-1961, II Bölüm, (Esas No: 960/3 dosya, Karar Gerekçesi’nde s. 35 ve Sonuç ve Uygulama’da s. 1-3, 47, 53).
(43) BCA-F: 10.9/K: 108, D: 335, S: 1, s. 2-4.
(44) BCA-F: 10.9/K: 107, D: 333, S: 2, s. 5, 10
(45) Fatih Güllapoğlu, Tanksız Topsuz Harekat, Tekin Yayınevi, İstanbul-1991, s. 102-105.
(46) Mehmet Arif Demirer, age, s. 377; Sabri Yirmibeşoğlu, Askeri ve Siyasi Anılarım, cilt: 1, Kastaş Yayınevi, İstanbul-1999, s. 153-154.