6 insan hakları savunucusu tutuklandı
İstanbul Büyükada'da gözaltına alınan 10 insan hakları savunucusundan 6'sı tutuklandı. Gerekçe, 'silahlı terör örgütüne yardım etmek' suçlaması. Tutuklananlar arasında Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü İdil Eser de var. Kararda, 'dosyada bulunan gizli tanık ifadeleri, HTS kayıtları ve yazışma içerikleri'nin dikkate alındığı belirtildi.
DUVAR - İstanbul Büyükada’da ‘Dijital güvenlik ve bilgi yönetimi eğitimi’ kapsamında bir toplantı yaparken gözaltına alınan ve iktidara yakın gazetelerin manşetleriyle suçlanan insan hakları savunucuları gözaltılarının 13. gününde savcılığa çıkarıldılar. İnsan hakları savunucularından 4'ü adli kontrol uygulamasıyla serbest bırakılırken 6''sı tutuklandı.
İstanbul 10'uncu Sulh Ceza Hakimliği, savcılık tarafından tutuklanmaları talep edilen 10 kişiden; İdil Eser, Veli Acu, Günal Kurşun, Özlem Dalkıran ve İsveç vatandaşı Ali Ghravi ile Alman vatandaşı olan Peter Steudtner'in, 'silahlı terör örgütüne yardım etmek' suçlamasıyla tutuklanmalarına karar verdi.
İdil Eser ile Özlem Dalkıran sabah saatlerinde Bakırköy Kadın Cezaevi'ne götürüldü.
HANGİ ÖRGÜT?
Ancak ne soruşturma savcısı Can Tuncay ne de Sulh Ceza Yargıcı Kudret Köse'nin bu örgütün hangisi olduğunu belirtmemesi dikkat çekti.
Ne soruşturma savcısı Can Tuncay, ne de tutuklayan Sulh Ceza Yargıcı Kudret Köse bu örgütün hangisi olduğunu belirtmedi.
YURTDIŞINA ÇIKIŞ YASAĞI
Hakimlik, tutuklanması istenen Mehmet Şehmus Özbekli, Nalan Erkem, Nejat Taştan ve İlknur Üstün'ün ise dosyadaki mevcut delil durumunu dikkate alarak serbest bırakılmalarına karar verdi.
Serbest bırakılanlar hakkında yurtdışına çıkış yasağıyla birlikte haftada 3 gün karakola imza verme şartı getirildi.
GEZİ SORULMADI
İktidara yakın gazetelerde, gözaltındaki insan hakları savunucularının suçlandığı manşetlerde yer alan ‘yeni bir Gezi hazırlığı’ ve 'iktidara komplo kurmak' gibi iddialar, savcılık sorgularında hiçbir şekilde yer almadı.
İstanbul Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu savcılarından Can Tuncay'ın yürüttüğü soruşturma kapsamında tutuklamaya sevk edilen Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Direktörü İdil Eser, savcılıktaki sorgusunda suçlama konusu yapılan Büyükada'daki toplantının nisan ayında Antalya'da gerçekleştirilen İnsan Hakları Ortak Platformu'nun toplantıda kararlaştırıldığını söyledi. Eser, toplantının önce haziran ayında bir güne belirlendiğini, bu günün de bayrama denk geldiği için temmuz ayında yapılmasına karar verildiğini ifade etti. Eser, toplantının gizli bir şekilde yapıldığına ilişkin suçlamaya “Toplantı dar kapsamlı, çalışma atölyesi tabir edilen şekilde gerçekleştiği için mensup olduğumuz kuruluşlar vasıtasıyla herhangi bir çağrı yapma gereği duymadım” diye yanıt verdi.
25 BİN KİŞİNİN İMZALADIĞI KAMPANYA
Eser'e savcılıkta Uluslararası Af Örgütü'nün ölüm orucundaki Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için düzenlenen ve 25 bin kişinin imzaladığı “Nuriye Gülmen ve Semih Özakça serbest bırakılsın” acil eylemi de suçlama konusu yapıldı. Eser'e suçlama ile ilgili el konulan telefonundaki 23 Mayıs 2017 tarihli “Yarın acil eylem çıkacak Nuriye ve Semih için” mesajı gösterildi. Eser de, “Acil eylem ibaresi Uluslararası Af Örgütü'nün imza kampanyası yürütme şeklinden biridir. Söz konusu mesaj da bu amaçla atılmıştır. Kendilerinin kamuoyunca takip edilen durumlarıyla alakalı kampanya başlatılması için yaptığımız çalışmalarla ilgilidir” dedi.
GİZLİ TANIĞIN SUÇLAMALARI
Dosyada çevirmen olduğu belirtilen gizli tanık ifadesinde yer verilen “verilerin polisten gizlenmesi” iddiasına ilişkin soruya ise Eser şöyle yanıt verdi:
“Toplantı sırasında dijital verilerin polisin eline geçmesi halinde nasıl gizli tutulabileceği veya şifrelenebileceği konularında herhangi bir konuşma gerçekleşmedi. Bu konuyu tanıklık yapan tercümanların yanlış anladığını düşünüyorum. Toplantıda konuşulan konu dijital verilerin nasıl korunacağı, uzaktan dijital veri yüklenmesinin nasıl önüne geçileceği şeklinde konulardır. Toplantı sırasında benim de dahil olduğum katılımcıların, sivil toplum örgütü çalışanları, bilişim uzmanı olan yabancı uyruklu şahıslara mensup oldukları kuruşların dijital verilerin güvenliğinin ne şekilde sağlanabileceği, bu verileri kötü niyetli üçüncü şahısların eline geçmesinin nasıl engellenebileceği konularında sorular sorduk. Hazırladığımız raporların açıklanmadan önce birilerinin eline geçmesi halince sıkıntı yaşayabileceğimizi düşündüğümüzden, ayrıca mağdurların verilerinin korunmasına önem atfettiğimizden bu şekilde sorular yönelttik. Ancak cevap alamadan polisler baskın gerçekleştirdi.”
PROVOKASYON AMAÇLI TWEET
Eser'e Uluslararası Af Örgütü'nün sosyal medya hesabına Murat Dicle kullanıcı adıyla atılan bir mesajla ilgili de soru yöneltildi. Eser de soruya “Kendisini gerilla doktoru olarak tanıtıp savaş cerrahisi müdahale tedaviyle ilgilendiği mümkünse kuruluşumuza üye olmak istediği şeklinde mesajın provokasyon amacıyla atıldığını değerlendiriyorum. Kendisine herhangi bir cevap verilmedi. Muhatap alınmadı” diye yanıt verdi.
Eser'e Uluslararası Af Örgütü'nün 10 Haziran'da ByLock kullanıcısı olduğu iddiasıyla tutuklanan yöneticisi Taner Kılıç'la telefon iletişiminin olması da soru olarak yöneltildi. Eser bu soruya, “Taner Kılıç'ın avukatlarından öğrendiğim kadarıyla kendisi de Bylock programını kullandığını kabul etmemektedir” diye yanıt verdi.
DİJİTAL CİHAZLAR AÇIKTI
Tutuklamaya sevk edilenlerden Yurttaşlık Derneği üyelerinden Özlem Dalkıran'a ise savcılık sorgusunda, katılımcılardan Ali Garawi'nin toplantının diğer katılımcılarına yolladığı “Lütfen toplantı yolculuğunuz sırasında telefonlarınızı, bilgisayarlarınızı, her türlü dijital cihazınızı kapatın sadece vapur yolculuğunun tadını çıkarın” mesajı anımsatılarak, “Neden bütün dijital cihazları kapattırdınız” diye soruldu. Oysa gözaltı sırasında bilgisayarlar ve telefonların açık olduğu polisin tuttuğu tutanakta da belirtilmişti.
HAYIR MECLİSLERİ SORULDU
Dalkıran'a emniyet sorgusu sırasında, Türkiye gazetesinin “24 Temmuz planı çöktü” manşetiyle hedef gösterdiği Cumhuriyet gazetesi tutukluları ile dayanışma amacıyla “Dışarıdaki Gazeteciler” oluşumunun kurduğu Whatsapp grubu ile İstanbul Hayır Meclisleri ve Hayır Bloku Koordinasyonu isimli Whatsapp grupları da soru olarak yöneltildi. Türkiye gazetesinin hedef gösterdiği Cumhuriyet tutukluları ile ilgili Whatsapp grubu savcılıkta soru olarak yöneltilmezken, Dalkıran'ın avukatı Meriç Eyüboğlu, “Özlem'in telefonu, bilgisayarı ve ev araması sırasında el konulan başkaca belgeler ellerinde olduğu halde belli ki suç unsuru hiçbir şey tespit edilmediğinden sadece Hayır Meclisleri ve Hayır Bloku grupları soru olarak yöneltildi” dedi.
ASYA HARİTASI, GÜNEYDOĞU SANILDI
Savcılık ayrıca, toplantının moderatörlüğünü yapan Ali Ghravi'nin oteldeki eşyalarının aranması sırasında “Asya kıtasına ait olan, detaylı bakıldığında Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında yer alan Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgesinin etimolojik olarak ve ayrıca ayrı bir devlete ait topraklarmış gibi gösterilen haritanın” bulunduğunu öne sürdü. Bu iddia gözaltının ilk günlerinde Akşam gazetesi tarafından Türkiye haritası olarak nitelenmişti. Savcı Tuncay'ın ise 'etimolojik' olarak belirttiği haritanın arama motorunda yapılan kısa bir araştırmada, bir kelimenin bölgelere göre nasıl değiştiğini gösteren bir harita olduğunu gösteriyor.
(DHA/EVRENSEL/CUMHURİYET)