68 kuşağının ‘motosikletli devrimci’si Tayfur Cinemre
Tayfun Cinemre’nin 'Anılar Belleğimizin Bekçileridir' adlı otobiyografik çalışması Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlandı. 'Anılar Belleğimizin Bekçileridir', Cinemre’nin yaşamının merkezinde bulunan 68 kuşağının çevresinde gelişen olayları, dönemin devrimci mücadele anlayışını ve örgütsel ilişkileri yanında, yazarın yaşamının merkezinin altında ve üstünde olan kısımlarına da odaklanıyor.
“Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi Başkanı Tuğgeneral sordu:
‘O dört kişiden tek sağ kalan sensin. Bu sanığı tanıyor musun?’
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı darağacına gönderen 12 Mart 1971 Cuntasının Faşist Generali Ali Elverdi, 1973 yılında başka bir davada yargılanan Üsteğmen Alpaslan Batu’yu soruyor bana. Kastettiği dört kişi ise Deniz, Yusuf, Sinan ve benim.”
Yukarıdaki anekdotla başlıyor Tayfun Cinemre’nin 'Anılar Belleğimizin Bekçileridir' isimli kitabı. 1949 yılında Trabzon’da doğduktan sonra ailesiyle birlikte Ankara’ya yerleşen Cinemre, Ankara Fen Lisesi’ni bitirir ve ardından ODTÜ Makine Mühendisliği Bölümü’ne başlar. Yıl 1968’dir. Ateşin ilk kıvılcımı alev almış, büyüyüp serpilmek üzeredir.
Elimizdeki otobiyografik çalışma, Cinemre’nin yaşamının merkezinde bulunan 68 kuşağının çevresinde gelişen olayları, dönemin devrimci mücadele anlayışını ve örgütsel ilişkileri yanında, yazarın yaşamının merkezinin altında ve üstünde olan kısımlarına da odaklanıyor. Cinemre’nin henüz ergenlik çağında yaptığı Avrupa seyahatini ve cezaevine girip çıktıktan sonra zilli kurda dönüşme meselesine de değinen kitap, Türkiye’nin yakın tarihini anlatıyor aynı zamanda.
Henüz lise yıllarında biçimlenen motosiklet tutkusunun, dönemin devrimcileri tarafından Cinemre’yle kurumsallaşan ulaşım imgesine dönüşmesi, yazarın anılarının temelini oluşturuyor. Hüseyin İnan’la, henüz 1969 yılında Toroslar’a yaptığı yolculuk, Cinemre’nin köylü kitlelerle yakından tanışmasına da vesile oluyor. Çok defalar Anadolu’nun çeşitli yerlerine yapılan yolculuklarda Cinemre’nin Beyaz Jawa motosikleti kullanılıyor. Dönemin devrimci mücadelesinin bir sacayağını oluşturan köylülerle temas, örgütsel ilişkilerde yahut faşizme karşı direnişte kullanılan araçlar çoğu zaman bu vasıta ve direksiyondaki Cinemre sayesinde sağlanıyor.
Öyle ki girişte bahsedilen ve dönemle yakından ilgilenenlerin de bildiği üzere, Nurhaklara uzanan yolda Sinan Cemgil, Tayfun Cinemre’nin direksiyonda olduğu Beyaz Jawa’ya biniyor. Belirli bir yere kadar Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan’la birlikte (onlar ayrı bir motosiklettedir) yapılan yolculuk sonunda, Gezmişler’in aracı bozulunca, Cinemre’nin meşhur motosikletiyle yola devam etme kararı alıyorlar. Gezmiş ve Aslan yakalandığında ise altlarında bu motosiklet var. O ana kadar deşifre olmayan Cinemre, artık “arananlar listesi”nde baş sıralara yerleşiyor, zira motor onun adına kayıtlı.
İlerleyen süreçte bir şekilde Sinan Cemgil’le Nurhaklara ulaşan Cinemre, ardından sahte bir kimlik ile İstanbul’a dönüyor ve Cihan Alptekin ile temasa geçiyor. Hedef, onu da Nurhaklara ulaştırmak… Fakat Tekirdağ civarında yakalanıyorlar ve bugün artık çoğumuzun bildiği linç edilmiş fotoğrafları basına ve kamuoyuna servis ediliyor.
THKO’nun lider kadrosunun hemen hepsiyle ilişkide olan Cinemre, Maltepe Askeri Cezaevi’nden Cihan Alptekin, Ömer Ayna, Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı ve Ziya Yılmaz’ın firar ettiği meşhur kaçışın da merkezinde yer alıyor. Tünelin kazılma sürecini tüm boyutlarıyla kitapta dile getiren Cinemre, firar edilecek kişilerin belirlenmesine ve sonraki süreçte askerlerin cezaevindeki tavrına kadar yaşananları bir bir anlatıyor.
Kızıldere Katliamı’na uzanan süreçte, dayanışma kültürünün önemini, devrimci mücadelenin dönem koşulları altında aldığı biçimi dile getiren Cinemre, Taylan Özgür’den başlayarak önce birer, sonra üçer, en sonra da onar onar katledilen yoldaşlarının ölümleri sonrası da duygularını anlatıyor.
Yılmaz Güney, Yaşar Kemal, Uğur Mumcu ve Dündar Kılıç gibi isimlerin de dâhil olduğu kitap, yazarın ölümünden kısa süre önce yaptığı toplu bir konuşmadaki son sözleriyle bitiyor: Bazı idealler o kadar değerlidir ki, o yolda mağlup olman bile zafer sayılır.