73 katliam, 6 kapı: Ezidiler dile gelirse...

Namık Kemal Dinç'in kaleme aldığı Kanatların Gölgesinde adlı kitabı Zan Yayınları tarafından yayımlandı. Dinç, kitapta Şengal’in siyasal ve kültürel coğrafyasını tanıtıyor. Dinç, ayrıca altı tanık hikâyesi ile 73. fermanla karşı karşıya kalan Ezidileri ve inançlarını da görünür kılmaya çalışıyor.

Abone ol

DUVAR - Ezidilerin tarih boyunca 73 kez katliama uğradığı ve bu katliamlara ferman denildiğini dile getiriyor kaynaklar. Son ferman ise 2014 yılının Ağustos ayında IŞİD tarafından gerçekleşti. Ezidilerin yaşadığı Şengal’e saldıran IŞİD, binlerce insanı öldürdü, insanları yurdundan sürgün etti, kadınları esir alıp köle pazarlarında sattı. IŞİD’in saldırılarından kurtulanlar Şengal Dağı’na sığındı, oradan YPG’nin denetimindeki Rojava’ya ve daha sonra önemli bir kısmı Türkiye’ye göç etti. 2015’te Türkiye’nin Kürt sorunu bir kez daha kendini silahla ifade etmeye başlayıp kırsalda ve şehirlerde çatışmalar yoğunlaşınca, Türkiye’deki kamplarda kalan Ezidiler, Avrupa’ya göç etmenin arayışına girdiler. Binlerce Ezidinin kaçak ve tehlikeli yollarla Avrupa’ya iltica ettiği biliniyor.

Namık Kemal Dinç

Can havliyle Şengal’den başlayan göçü gösteren fotoğraflar ve videolar hafızalardır hâlâ. Aradan geçen zamana, IŞİD’in Suriye ve Irak’ta uğradığı toprak kaybına rağmen, özellikle birçok Ezidi kadının akıbeti belirsizliğini koruyor. Fermanın üzerinden geçen yıllara rağmen, Ezidilerin yaşadıkları trajedi zaman zaman gündeme geliyor.

Namık Kemal Dinç’in, “Şengal Dile Gelirse” alt başlığını taşıyan “Kanatların Gölgesinde” (Zan Yayınları) adlı kitabı da 73. fermanın izini sürüyor. Katliamı, göçü, acıyı, korkuyu bir kez daha görünür kılarak, tarihe not düşüyor.

Kitabın kapağında Namık Kemal Dinç’in adı var ancak “Teşekkür” yazısında kitaba katkı sunan isimlere yer veriliyor. Berivan Alagöz, İrfan Çelik ve Serdar Öztürk, kitapta yer alan kişilerle görüşmüş. Kitaptaki fotoğraflar Fatma Çelik’e ait, Şengal coğrafyasını haritalandıran ise Agit Özdemir.

HER KAPIDA AYNI ACI

Namık Kemal Dinç, “Kanatların Gölgesinde” 6 kapıyı aralayarak yakın zamanda yaşananların ayrıntılarını tanıklıklar aracılığıyla çıkarıyor okurun karşısına. Dinç, araladığı her kapıda, önce Ezidilerle ilgili bilgiler paylaşıyor. Ezidiler kimdir, nerede yaşar, inançları, yaşadıkları, yaşama biçimleri nasıldır? Dinç, kısa ama doyurucu bilgilerle bu soruların cevaplarını veriyor. Ardından, Şengal’de yaşanan mezalime tanıklık etmiş Ezidilere bırakıyor sözü.

Kitapta konuşan altı Ezidi, Şengal’deki hayatlarını, Müslüman Kürtlerle ve Araplarla ilişkilerini anlatıyorlar. Barbar IŞİD’in saldırı ihtimali belirginleştiğinde savaşa hazırlandıklarını, Peşmergeye güvendiklerini, komşularından kendilerine zarar gelmeyeceğine inandıklarını ifade ediyorlar. IŞİD saldırmaya başladıktan sonra özellikle Arap komşularının ihanetini ve Peşmerge’nin kendilerini yalnız bırakmasını unutamadıklarını dile getiriyorlar.

Şengal dağına sığınmalarını, ardından göç yolunda yaşadıklarını da anlatıyorlar elbette. Gerillanın ve YPG’nin desteği ile Rojava’da kurulan Newroz kampından Kandil’e, oradan Uludere’nin Roboski köyüne geçişleri sırasında yaşadıkları korkuyu, umutsuzluğu, yalnızlık duygusunu olduğu gibi hikâye ediyorlar. Yukarıda sözünü ettiğim göç fotoğrafları ve videolar, bu hikâyelerle bir sese kavuşmuş oluyorlar. Kitaptaki 6 hikâye, 73. fermanın özeti oluveriyor.

FERMANLA GÖRÜNÜR OLMAK

73. fermandan önce çok az kişi Ezidiler ve inançları hakkında bilgiye sahipti. Ezidilerle ilgili bilinenler daha çok kulaktan duyma ve yanlış bilgilerdi. Ezidiler ve inançları, ne yazık ki bir fermanla hem bölgenin hem de dünyanın gündemine geldi. Binlerce kişinin katledilmesi, 10 binlerce kişinin yerinden yurdundan edilmesi gerekti Ezidileri önyargısız tanımak için.

Fermandan sonra Ezidiler ve inançları hakkında çok sayıda inceleme yayınlandı. Gazete ve dergilerde dosya konusu oldular, televizyonlar onlarla ilgili programlar hazırladı, haklarında kitaplar yazıldı. Kısacası bir felaket sayesinde görünür oldular. Ancak bu görünür olma hali, doğdukları topraklarda yaşamaya cesaret edebilmeleri için yeterli olmadı ne yazık ki. Çünkü 73 fermanla gerçekleşen katliam ve göç, toplumsal belleklerinde canlı duruyor. Ayrıca IŞİD belası bir şekilde defedilmiş gibi görünse de varlığını değişik biçimlerde sürdürüyor ve yaşadıkları topraklar hâlâ ihtilaf konusu.

Kanatların Gölgesinde, Namık Kemal Dinç, 210 syf., Zan Yayınları, 2017.

ÖZERK BÖLGE MÜMKÜN MÜ?

Şengal bölgesinin geleceği üzerine birçok siyasal güç farklı hesaplar içerisinde. IŞİD saldırısı sırasında bölgeyi terk eden Kürdistan Demokrat Partisi (KDP), Ezidilerin yarımına koşan ve Şengal’e yerleşen PKK ve YPG güçlerinin bölgeden ayrılmasını istiyor. PKK ve YPG ise bölgede güvenliğin tam olarak tesis edilmediğinden hareketle bir sürede daha kalmaktan yana tavır koyuyor. Öte yandan bölge, Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile Irak merkezi hükümeti arasında 2003’ten beri bir gerilim unsuru. Türkiye, Şengal’de kendisine yönelik bir tehdit merkezinin oluşumundan kaygı duyuyor ve Bölgesel Yönetim’den PKK ile YPG güçlerine baskı yapmasını talep ediyor. Son olarak IŞİD’le savaşan Şii Haşdi Şabi örgütü, IŞİD’den temizlenen bölgelere yerleşti.

Görüldüğü gibi siyasal ortam karmaşık, dengeler bir türlü Ezidilerin lehine oluşmuyor. Ezidiler ise 73. fermana acısına rağmen ve yine bu fermanın öğrettiklerinden hareketle, uluslararası güvencelerle kendi yönetimlerinde özerk bir bölgenin oluşturulmasını istiyorlar.

Ezidilerin bu talebi kabul görür mü, zaman gösterecek. Ancak Ezidiler, uluslararası bir güvence olmadan, kendi topraklarında yaşamaya istek ve cesaret gösteremezler gibi görünüyor.

İNSANLIĞIN ORTAK UTANCI

Ortadoğu’da her şey hızla değişiyor. Ezidiler yeterince konuşulmadan, yaraları sarılmadan ve statü talepleri tartışılmadan Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin aldığı bağımsızlık referandumu gündeme geldi. Ardından Haşdi Şabi’nin işgal ettiği topraklar, Ezidilerin sorunlarını gölgede bıraktı.

Kitabın son paragrafında şöyle deniyor: Meleke Tavus’un çocukları dünyaya bir ferman hafızasıyla gelir ve bir ferman gerçeğiyle de yaşar. Kendi kutsal mekânlarını terk etmek zorunda kalmak hepsinin yüreğini yangın yerine çevirirken dini liderlerinden uzak yaşamak da sürgünü derin, onulmaz bir yaraya dönüştürür. Travmaları tüm insanlığın utancı iken bununla yaşamayı önlenemez bir yazgı gibi alınlarında taşırlar. Son fermanla bir kez daha açığa çıkan gerçek ise; IŞİD lanetin adı, lanetin kendisi ise siyasallaşmış dinler ile uluslararası siyasetin çapraz ateşi… Çapraz ateşin ortasında kalan ise tüm insanlığın ortak utancı…”

Bize de şu soruyu sormak kalıyor: Dünya bu ortak utançla daha ne kadar dönecek?