8 Mart’a katılmaya heveslenen erkeklere açık mektup

Eşcinsel, biseksüel ve heteroseksüel erkekler 8 Mart'ta faydalı bir iş yapmak istiyorlarsa, benim her sene yaptığım gibi sosyal medyada bol bol feminizm övgüsü ve 8 Mart paylaşımları yapabilirler.

Abone ol

Tunca Özlen

Her 8 Mart arifesinde, bir önceki yılın 8 Mart eylemlerini takiben küllenen tartışmalar yeniden alevlenir. Bu tartışmalar arasında iki başlık her zaman öne çıkar: Kadınlar günü mü emekçi kadınlar günü mü? 8 Mart’a erkekler katılmalı mı katılmamalı mı?

8 Mart’ın sınıfsal karakterine dair tartışmalarda safımı belli etmiştim; 8 Mart’ta en kızıl renk mordur.

Erkeklerin katılmasına meselesine dönersek, bir cisgender gey olarak bu konudaki kafa karışıklığının LGBT toplumunun tamamına yayıldığını söyleyebilirim. Gey ve biseksüel erkekler kendilerini 8 Mart’ın doğal parçası olarak görüyor, katılımlarını sınırlandıracak kararları homofobi olarak yaftalamaya çalışıyorlar. 8 Mart yürüyüşlerine alınmayan erkeklerin feministleri “erkek düşmanı” olarak karalaması artık heteroseksüel erkeklere özgü bir çiğlik değil.

KADIN GÖRÜNÜRLÜĞÜ: 8 MART’TA DEĞİLSE NE ZAMAN?

Her şeyden önce, 8 Mart’a erkeklerin katılımını görünürlük meselesini merkeze alarak sağlıklı bir bağlama yerleştirmek zorundayız. 8 Mart’la diğer özel günleri mukayese etmeyi deneyelim.

Bir Newroz kutlamasını gözünüzün önünde canlandırın. Kimlerin Kürt, kimlerin diğer uluslardan olduğunu bilemezsiniz ancak alandan çıkan politik mesaj Kürt hareketinin hanesine yazılır. Ertesi gün haberlerde “Kürtler alanları doldurdu, barış istedi” denir, bu vurgu Kürt olmayan insanların ağırına gitmez.

Bir Alevi mitingini gözünüzün önüne getirin. Alanda kim Alevi, kim Müslüman, kim inançsız net değildir, yine de alandan çıkan politik mesaj Alevi hareketinin hanesine yazılır. Ertesi gün televizyonda “Aleviler eşitlik istedi” denilir, kimse bir daha Alevi mitingine gitmeye tövbe etmez.

Bir Onur Yürüyüşü’nden kareler hayal edin. Kortejde kim lezbiyen, kim gey, kim biseksüel, kim heteroseksüel emin olamazsınız (trans görünürlüğü müstesna) ancak yürüyüşten çıkan politik mesaj LGBT hareketinin hanesine yazılır. Ertesi gün gazeteler “LGBT’ler yürüdü” yazar, heteroseksüeller de bundan (genelde) gocunmaz.

Görünürlük meselesini bir de 8 Mart açısından ele alalım. Bir 8 Mart yürüyüşünde katılımcılardan hangileri kadın, hangileri erkek büyük ölçüde görünürdür. Zira kadın veya erkek gibi görünmek, yani topluma egemen olan cinsiyet tahayyülüyle uyumlu bir görüntüye sahip olmak, çoğumuz için özel bir çaba sarf etmeden ortaya çıkan bir durum. İdeal olandan değil mevcut durumdan söz ediyorum.

Cinsiyet normlarının tamamen ortadan kaldırıldığı, bu anlamda “cinsiyetsiz” bir topluma ulaşana kadar bu bir veri. Dolayısıyla, kadın dayanışmasının ve görünürlüğünün gölgelenmemesi için, cinsel yönelimi ne olursa olsun cisgender erkeklerin 8 Mart eylemlerinin dışında tutulması doğru bir karar. Erkeklere düşen öznesi olmadıkları bir meselede alınan kararları sorgulamak değil uygulamaktır.

Kendisini ikili cinsiyet rejiminin dışında konumlandıran non-binary kişilerin varlığı ise, cisgender (doğumunda atanan cinsiyet kimliğini benimsemiş) erkeklerin 8 Mart’a “sızmasının” gerekçesi olamaz. Trans şemsiyesi altında yer alan non-binary kimlikler uzun süredir 8 Mart eylemlerinin bir parçası; hatta Pride’lara kıyasla 8 Mart’ta daha görünür oldukları bile söylenebilir.

'8 MART BU ONUR YÜRÜYÜŞÜ DEĞİL'

8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü isimli hesabın Twitter paylaşımı önceki yıllarda yapılan paylaşımlardan pek de farklı değildi. Paylaşıma yönelik tepkiler değişenin feminist hareket değil transfobinin kendisini dışa vurma biçimleri olduğunu gösterdi.

Feminist Gece Yürüyüşü çağrı metinini hedef alan pek çok kişinin şu argümanda ortaklaştığı göze çarpıyor: 8 Mart bu Onur Yürüyüşü değil.

Bu vurgunun, eşcinsel ve biseksüel erkeklerin 8 Mart’a katılmalarının önünü kesmek için değil, trans kadınları 8 Mart alanlarından dışlamak için yapıldığı sır değil. Çünkü Feminist Gece Yürüyüşü cinsel yönelimi ne olursa olsun cisgender erkeklere yıllardır kapalı!

Son yıllarda feminizm kisvesine bürünen transfobikler “8 Mart elden gidiyor” yaygarası kopartarak trans kadınları, non-binary kişileri, kendisini ikili cinsiyet sisteminin dışında tutan herkesi dışlamaya çalışıyor, sadece natrans heteroseksüel kadınların katılabildiği bir 8 Mart’ın özlemini çekiyorlar. Onlara kötü bir haberimiz var, tarihte böyle bir 8 Mart hiç var olmadı çünkü trans kadınlar hep vardı.

Çağrı metnini hedef alan kişilerin bir diğer argümanı da afişte gökkuşağının yer alması. 2. dalga kesişimsel olmayan feminizme saplanıp kalmış natrans / hetero merkezci bu yaklaşımın yükselen 3. dalga kesişimsel feminizm karşısında hiç şansı yok. Patriyarkaya karşı verilen mücadele ile heteroseksizme karşı verilen mücadeleyi birbirinden ayırmaya çalışmak, patriyarkaya karşı verilen mücadeleyi de zayıflatıyor.

Pekâlâ 8 Mart ile Pride arasında hiç mi fark yok?

8 Mart ile Pride'ın farkını gökkuşağı ve trans bayraklarının taşınıp taşınmaması değil, o bayrakları kimlerin taşıdığı belirliyor. 8 Mart'ta gökkuşağı ve trans bayraklarını dalgalandıracak olanlar yine kadınlardır. Yürüyüşleri düzenleyen komitelerin erkeksiz 8 Mart kararını hiçe saymak kimsenin haddine değil. (Bu kararı hiçe sayan eşcinsel ve biseksüel erkekleri alandan dışarı çıkarmak da homofobi ve bifobi değil.)

Feminist mücadele ile kuir hareketi arasındaki mücadele ortaklığı, bu iki dinamiğin birbirini ikame edebileceği anlamına gelmiyor. Ne 8 Mart’ta dalgalanan gökkuşağı bayrakları ülkemizde yıllardır Pride’ın yasaklı olduğunu unutturabilir, ne de kesişimsellik adına kadınların bağımsız siyaset yapma hakkı ihlal edilebilir.

Son söz yerine… Eşcinsel, biseksüel ve heteroseksüel erkekler 8 Mart'ta faydalı bir iş yapmak istiyorlarsa, benim her sene yaptığım gibi sosyal medyada bol bol feminizm övgüsü ve 8 Mart paylaşımları yapabilirler. Kadınların erkeklere kapattığı güvenli alanlara kadınların iradesini çiğneyerek girmeye çalışmak mı? Aklınızdan bile geçirmeyin.