90 kuşağı artık 40 yaşında...!
90'larda binlerce insan öldürülürken, batıda bir kuşak televizyonun karşısında büyüdüğü ve o günün televizyonlarında 90'larda Van, Batman, Amed, Şırnak, Hakkari'de neler olduğu gerçeğiyle yayınlanmadığı için haliyle, batı toplumu faili meçhullerden, işkencelerden, köylerin boşaltıldığından bihaberdi. Burada yaşananlara ilişkin televizyonlardan en çok duydukları, "Güvenlik güçlerinin teslim ol çağrısına ateşle karşılık veren bir grup terörist ölü olarak ele geçirildi" şeklindeki kaynağı TSK olan haberlerdi.
Oktay Candemir
Geçenlerde bir televizyon programında izledim. Batı illerinde sokakta yürüyen orta yaş insanlara "90'lar denildiğinde aklınıza ne geliyor?" diye soruldu.
"Maraba Televole", "Medyum Memiş", "Oynama şıkıdım", "Reha Muhtar" ve "Saklambaç programı", "Susam Sokağı" diyenler çoğunluktaydı. Bunların çok ötesine giden bir yurttaş "Uğur Mumcu"' dedi.
Batı illerinde yapılan bu röportajların çıkardığı sonuç, Batı toplumunun televizyon kuşağı olduğunu gösteriyordu. Politik düzeyleri Uğur Mumcu'nun suikastını hatırlayacak kadardı.
Oysa aynı soruyu gelip Şırnak'ta, Amed'de, Van'da, Batman'da, Digor'da, Dersim'de sorsalar alacakları cevapların listesi bayağı uzun olurdu:
'Faili meçhuller', 'Köy boşaltmalar','JİTEM', 'Özel Harekat', 'Duvarlara yazılan yazılar, kapılara konan çarpılar', 'Beyaz Toroslar', 'İşkenceler', 'Digor'da öldürülen köylüler', 'Yeşil', 'General Zinnar', 'Tansu Çiller', 'Mehmet Ağar', 'Susurluk', 'Hizbullah' ya da 'Apê Musa', 'Vedat Aydın' gibi öldürülen onlarca gazeteci...
Bu yüzden devlet zihniyetinin hiçbir zaman bu kuşağa '90'lar size neyi hatırlatıyor? diye soracağını sanmıyorum.
90'larda binlerce insan öldürülürken, batıda bir kuşak televizyonun karşısında büyüdüğü ve o günün televizyonlarında 90'larda Van, Batman, Amed, Şırnak, Hakkari'de neler olduğu gerçeğiyle yayınlanmadığı için haliyle, batı toplumu faili meçhullerden, işkencelerden, köylerin boşaltıldığından bihaberdi. Burada yaşananlara ilişkin televizyonlardan en çok duydukları, "Güvenlik güçlerinin teslim ol çağrısına ateşle karşılık veren bir grup terörist ölü olarak ele geçirildi" şeklindeki kaynağı TSK olan haberlerdi.
Batı illerinde çocuklar böyle büyürken, Kürt 90 kuşağı gizli gizli 'Dörtlerin Gecesi' romanını okuyor, bayiden Özgür Gündem gazetesi alabilmek için plan yapıyordu. Radikal İKİ okunuyor, entelektüel tartışmalarla Kürt sorununa barışçıl-demokratik çözümler aranıyordu.
Kahvede, "Arkadaşlar, emniyette polêsler bana 'Sen iyisin, senin çevren kötüdür' dediler. Kusura bakmayın artık sizinle ilişkimi kesiyorum" şeklinde espriler yapılıyordu.
Gözaltından yara bere içinden çıkanlar övünçle yaralarını gösteriyorlardı.
Üniversite kampüslerinde Kürt öğrenciler okulu bırakmış, oturma eylemi yapıyordu.
İlk Kürtçe televizyonu da 90 kuşağı gördü.
Bu fırtınalı ortamda erken büyüdü Kürt 90 kuşağı. Newroz ateşinin kitlesel olarak yandığı o ilk kutlamalarla sokağa çıktılar. En fırtınalı zamanları yaşadılar, en yakın arkadaşlarını, aile bireylerini yitirdiler. Vedat Aydın'ın cenazesinde Surlardan halkın üzerine ateş edenleri gördüler, Digor'da güpegündüz cadde ortasında katledilen insanları...
Tüm bunlara tanıklık ederken, henüz 14-15 yaşlarında çocuktu 90 kuşağı.
90'lar devletinin kolay kolay değişmeyeceğini, her şartta neler yapabileceğini 2010'lu yılların ortasından itibaren bir kez daha yaşadılar.
İşte bu yüzden Kürt 90 kuşağı, gelinen aşamada yaşananların arşividir, hafızasıdır.
Bugün neler olduğunu öğrenmek isteyenler 90 kuşağına dönüp "O gün neler oldu?" diye soruyor.
Yeni kuşak ile 90 kuşağı arasında bugünlerde "Devlet bugün mü çok fazla şiddet uyguluyor, yoksa 90'larda mı?" tartışması yaşanıyor. 2015 yılından itibaren başlayan şiddet dalgası ile 1992 ile 1999 arası yaşanan devlet şiddeti mukayese ediliyor.
Bu tartışmalardan henüz hangi dönem daha fazla şiddet uygulandığına dair somut bir karar çıkmadı. Bütün bu tartışmaların ortaya çıkardığı sonuç ise ne yazık ki, iki dönem arasında hiçbir farkın olmadığı yönünde.
Belki de yarısı 90'ların ortamında yaşamını yitirdi, diğer yarısı tesadüfen hayatta kalmış olanlarının en genci bile artık 40 yaşında.
Cumhuriyet tarihinin en önemli zamanlarını yaşamalarına rağmen hâlâ bir dernek sahibi bile değiller.
İçinden geçtiğimiz zor zamanlarda 90 kuşağının birikimine, deneyimine çok ihtiyaç var.
Günü geldiğinde bir dönem aydınlatılacak ise eğer, bu 90 kuşağının tanıklığında olacak.
90 kuşağı nostalji kuşağı değildir, gereken tepkileri koyabilecek bir kuşak olduğunu bugün de ispatlamaya devam ediyor.