AB Erdoğan'a ne kadar hazır?

Erdoğan tekrar seçilirse, her şeyin üstündeki devlet başkanı olacak. Geniş yetkilerle donanmış bir devlet başkanı olarak Erdoğan'ın, Avrupa ile Türkiye arasında yapılmış olan Mülteci Anlaşması'nı yeniden müzakere etmek isteyeceği spekülasyonları dolaşıyor Berlin'de. Türkiye'nin şu anda anlaşmayı sona erdirmeyi düşünüp düşünmediği Almanya ve AB açısından hâlâ soru işareti taşıyor.

Abone ol

DUVAR - Başta Almanya olmak üzere, Avrupa'da seçimler, bir önceki seçimlere göre nispeten sakin geçti. Nisan 2017'de "Anayasa Referandumu"ndan farklı olarak, cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve bakanları bu seçimde Almanya'yı “Nazi yöntemleri” suçlamalarına ve buna karşı yürütülecek karşı kampanyalara ihtiyaç duymadılar. Aynı şekilde Erdoğan, Hollanda ve Avusturya hükümetleriyle de kavgaya tutuşmadı. Almanya'nın milli futbol takım oyuncuları İlkay Gündoğan ve Mesut Özil'in Erdoğan'la fotoğraf çektirmemiş olsalardı, Almanya basınında seçimler neredeyse hiç Almanya üzerinden dile getirilmeyecekti bile. Ankara'daki yöneticilerin, Almanya ile ilişkilerini daha da kötüleştirmek istemedikleri açık. Almanya'da oldukça temkinli davrandı. En ufak bir seçim yorumundan kaçındılar. AB'den de çok sert açıklamalar yapılmadı. Tüm taraflar ihtiyatlı davrandılar. Ama ilişkiler bu şekilde kalacak mı? Seçimin Türkiye’de ne gibi sonuçları olacak, örneğin AB’nin mülteci anlaşması için ve dolayısıyla Almanya’ya ve gücü yara almış olan mülteci anlaşmasının mimarı Almanya başbakanı Merkel'e karşı ne gibi sonuçlar doğurur?

Görünen o ki, herhangi önemli bir sonucu olmayacak. Erdoğan tekrar seçilirse, her şeyin üstündeki devlet başkanı olacak. Geniş yetkilerle donanmış bir devlet başkanı olarak Erdoğan'ın, Avrupa ile Türkiye arasında yapılmış olan Mülteci Anlaşması'nı yeniden müzakere etmek isteyeceği spekülasyonları dolaşıyor Berlin'de. Türkiye'nin şu anda anlaşmayı sona erdirmeyi düşünüp düşünmediği Almanya ve AB açısından hâlâ soru işareti taşıyor. AB ile Türkiye arasındaki yapılmış olan mülteci anlaşması kapsamında Ankara, 20 Mart 2016'da, Türkiye'den Yunan adalarına giden göçmenleri geri almayı kabul etmiş oldu. Bu anlaşmanın merkezindeki politik karşılık olarak, Türkiye tüm teknik şartları yerine getirmesiyle AB, en kısa sürede Türkiye vatandaşlarına yönelik vize şartını kaldırmayı taahhüt etti. Plana göre, vize şartının "Haziran 2016'nın sonundan geç olmamak üzere" kaldırılmasıydı. Bu, bugüne kadar yerine getirilmedi ama Türkiye, AB ile olan anlaşmayı sona erdirmek için hiçbir girişimde de bulunmadı.

Gerçi ara sıra Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Almanya basınına verdiği röportajlarda "Hiçbir vize serbestliği olamaması halinde, geri kabul anlaşmasından çekilmek zorunda bırakılmış olacağız" demiş ve Almanya'da büyük bir heyecana neden olmuştu. 2017'nin Kasım ayında Çavuşoğlu, "Sabrımız sona eriyor. Bugünlerde bir cevap bekliyoruz. Bu gelmezse, sözleşmeyi feshedeceğiz" dese de, vize şartını kaldırmada başarısız oldu. Geçen yıl AB bakanı Ömer Çelik de Türkiye'nin anlaşmayla üzerine düşeni yerine getirdiğini, ama Avrupa Birliği'nin bu sorumluluğu yerine getirmediğini ifade ederek "Anlaşma üzerinde yeniden düşünmenin zamanı geldi" demişti. Çelik "AB'nin Türkiye vatandaşlarına vize serbestliğinde adil bir şekilde davranmadı. Bu yüzden anlaşmaya sadık kalmak için bir sebep kalmadığı giderek daha açık hale gelmiştir" demişti.

Ama sonra bu tehditlere rağmen Ankara anlaşmayı devam ettirdi. Çünkü her yıl Türkiye, kendisinden koruma talep eden üç milyondan fazla Suriyeli mülteci için AB'den yüksek miktarda para alıyor. Bu parayla, okullar ve konutlar inşa edilecekti; ama bu şekilde kullanıldı mı, henüz belli değil.

Suriyeli mülteci çocukların hâlâ neredeyse yüzde 40'ı okula gidemiyor. Para önemli bir konu, ancak Türkiye, mülteci ve göçmenler için bir geçiş ülkesi olmak da istemiyor. Bunun için Erdoğan hükümetinin Suriye sınırında inşa ettiği devasa duvara bakmak yeterli. Bir taraftan da AB'yle yapılmış bu anlaşma Türkiye'yi göç konusunda daha az çekici kılıyor.

Türkiye'de üç milyon civarında olduğu varsayılan Suriyeliler için Erdoğan umut olarak görülüyor. Şu ana kadar resmi rakamlara göre 30 bin Suriyeli, Türk vatandaşlığı aldı. İstanbul'da 560.000'den fazla Suriyeli yaşıyor. Bu sayı, Türkiye'de resmi olarak kayıtlı mültecilerin yaklaşık yüzde 20'sine tekabül ediyor. Urfa'da 475.000 kayıtlı mülteci var, Hatay'da 445.000. Önceden 130.000 nüfusa sahip olan Kilis'teyse şu anda Suriyeli mülteci sayısı, Kilis'in yerli nüfusundan fazla.

Erdoğan, yaşanılan toplumsal gerginlikler karşısında mültecilerin Suriye'ye erken dönüşü hakkında defalarca konuştu. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, TSK'nın Suriye'nin kuzeyine girmiş olması nedeniyle ülkenin daha güvenli olduğunu düşünen, “Suriyeli konuklar”ın artık kendilerinin geri gitmek istediklerini söyleyerek, “Türkiye'ye teşekkür ediyor ve kendi ülkelerine dönmek istiyorlar” dedi. Fakat AB ile yapılan mülteci anlaşmasının feshinden söz etmedi. Ancak sınırsız yetkilerle donanmış Erdoğan'ın tekrar seçilmesi AB'yle şimdilik ertelenmiş olan tartışma yeniden alevlenecek. Suriyeliler konusu da kuzey Suriye'de bulunan TSK askerleri nedeniyle bambaşka bir boyutta gündem oluşturacak yeni dönemde.