AB Türkiye'nin istikrarının korunmasından yana hareket edecek
Avrupa Parlamentosu seçimleri, Türkiye ve Ortadoğu ülkelerini de ilgilendiriyor. Heinrich- Böll-Vakfı'ndan Kristian Brakel, "Brüksel, hem Türkiye'nin zor ekonomik koşullarından dolayı hem de var olan birçok dış politika sorunu nedeniyle Türkiye’yi daha da istikrarsızlaştıracak bir şey yapmak istemiyor" diyor.
KÖLN - Geçtiğimiz mayıs ayı sonunda Avrupa Parlamentosu seçimleri yapıldı. Seçimlerden sonra ortaya çıkan tablo hem Avrupa kıtasının genelini hem AB ülkelerini hem de Türkiye ve Ortadoğu ülkelerini ilgilendiriyor. Suriye'de hâlâ savaş tam bir çözüme bağlanmadan ABD ve İran arasında çıkan kriz aylardır dünyanın gündeminde. Bir taraftan Türkiye ile Rusya arasındaki yakınlaşma; Türkiye'nin Rusya'dan satın aldığı S-400 hava savunma sisteminin ABD ve Türkiye arasında çıkardığı kriz, NATO üyesi bir ülkenin içinde bulunduğu ittifaka aykırı bir karar vermiş olması gibi meseleler AB'ni ve Avrupa kıtasını ilgilendiren en önemli gelişmeler. AB'nin bir de kendi içinde yükselen sağcılık, çevre ve iklim tartışmaları, sosyal refah politikalarında, vergilendirmede yaşanan adaletsizlikler gibi ayrıca sorunları mevcut.
AB'nin yoluna nasıl devam edeceği, birliğin motor gücü olan Almanya'nın Türkiye ile ittifakı, Türkiye'nin AB ile ilişkileri, AB ve Almanya'nın Ortadoğu'da izlediği ve ilerde izleyeceği politikanın nasıl olabileceği gibi temel sorular da ortada duruyor. Tüm bu konuları çeşitli sivil toplum kuruluşları, Birleşmiş Milletler, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da AB için siyasi analist olarak çalışmış olan, AB Ortadoğu Özel Temsilciliği'nde danışman olarak çalıştıktan sonra şimdi Heinrich- Böll-Vakfı İstanbul şubesi şefi olan Kristian Brakel ile konuştuk.
Avrupa Parlamentosu seçimleri sonrasında ortaya çıkan parlamento tablosunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Seçmenin verdiği mesaj sizce nedir?
Bu tablodan iki önemli eğilim saptanabilir: Bir yandan, sağcı milliyetçi blok önemli ölçüde arttı. Bu partiler çok parçalı olsa da, ortak bir grup oluşturmasalar da, Avrupa'nın ortak geleceği söz konusu olduğunda bu eğilim endişe verici. Öte yandan, Almanya'nın büyük köklü partileri (SPD/CDU) güç kaybediyor. Ancak buna karşın Hollanda gibi diğer Avrupa ülkelerinde, Yeşiller kitlesel oy artışı kaydediyorlar.
AP seçimleri Yunanistan'da erken seçime gidilmesine neden oldu. Almanya'da SPD'nin başkanı Nahles istifa etti, erken seçim konuşuluyor. Sizin de belirttiğiniz gibi CDU'nun oyları düşmeye devam ediyor. Sizce Almanya siyaseti önümüzdeki süreçte nasıl bir şekil alır?
Yeşiller yapılan anketlerde ortaya çıkan bu çok iyi sonuçları koruyamayacak olsalar dahi Yeşillerin bir sonraki federal hükümette belirleyici bir rolü olacağı açıktır. Diğer taraflar için iki seçenek var: Ya iklim değişikliğine karşı mücadele gibi Yeşiller'in konularını gündemlerine alırlar ya da kendi sınırlarını radikal bir şekilde Yeşiller'den olabildiğince ayırırlar. CDU’nun da oy kaybediyor olduğu gerçeği üçlü bir koalisyonun geleceğini daha da olası kılıyor.
Sizce Yeşiller'in yakaladığı başarının sebepleri neler? Başarıları kalıcı olabilir mi?
Yeşiller, son seçimlerde dağılan koalisyon müzakerelerinin ardından kendilerini yeniden konumlandırmayı başardılar. SPD'nin aksine, sadece kendileriyle ilgilenen bir parti olarak algılanmıyorlar. Açıkçası, uyguladıkları eş başkanlık yöntemi de iyi karşılandı ve elbette bir numaralı sıcak konu, iklim değişikliği ile ilgili en büyük yeterliliğe Yeşiller sahipti. Yeşillerin şu anda anketlerde ortaya çıkan yükselişleri tekrar düşebilir fakat Yeşiller'in SPD'nin yerine geçme olasılığı kalıcı ve yüksek bir ihtimal.
Aşırı sağ veya sağ popülizm Almanya'da da Avrupa Birliği içerisinde de güçleniyor. Sizce bu geçici bir eğilim mi yoksa daha da güçlenirler mi? AB'nin varlığı için sağ popülistler ne kadar tehlikeli?
Avrupa seçimlerinden sonra sağcıların oylarını yükseltmiş olmalarına rağmen, bu saptamayı yapmak henüz doğru değil. Ancak, bazılarının öngördüğü gibi de bir çığ gibi büyümediler. Sağcıların gerçekten ellerinde sadece tek konuları var o da - göç politikası – gerçi aciliyeti hâlâ devam ediyor, ancak 2015 yılına kıyasla önemli ölçüde azaldı.
Avrupa Birliği ve Türkiye arasında ilişkiler neredeyse donmuş durumda. Bu durum yeni seçimlerden sonra değişir mi? Sizce Türkiye ile ilişkiler daha iyi mi olur veya daha da zorlaşır mı?
Bu saptamanın doğru olduğunu sanmıyorum. AB-Türkiye ilişkilerinin hâlâ çok sorunlu olduğu doğrudur. Katılım süreci - ne AB ne de Türkiye tarafından ciddi bir şekilde sürdürülmeyecek. Fakat özellikle ekonomik alandaki ilişkiler hâlâ çok sıkı ve her iki taraf da bu durumun böyle kalması için bu alanı günlük politikadan uzak tutmaya çalışıyor. Brüksel, hem Türkiye'nin zor ekonomik koşullarından dolayı hem de var olan birçok dış politika sorunu nedeniyle Türkiye’yi daha da istikrarsızlaştıracak bir şey yapmak istemiyor. Bu da, daha önce olduğu gibi devam edeceği anlamına gelir. Şu anda iç politikada işe yarar görünen kavgacı ve yaygaracı tutumdan uzak sakin ve sessiz bir diplomasi için uğraş veriliyor.
Erdoğan Rusya'dan aldığı S-400 hava savunma sistemini kesinlikle iptal etmeyeceğini açıkladı. Sizce bu konu Avrupa Türkiye ilişkisini nasıl etkileyecek? Türkiye NATO dışında kalır mı?
Türkiye NATO’da kalacak, ancak bir yandan NATO Trump'ın gözünde önemini kaybetmeye devam edecek. Ayrıca Trump yönetimindeki ABD'nin de diğerlerinin açısından da Türkiye'nin ittifak kurma gücü zarar görecek. Bu konu, Avrupalılar için öncelikle ABD ile Türkiye arasında ama bu da önemsiz değil, ancak kimse Avrupa'nın Ankara'dan kopmasını beklememeli.
Rusya ve Türkiye arasındaki bu yakın ilişki AB açısından nasıl sonuçlar doğurur? Bu yakınlaşma Avrupa'da psikolojik veya askeri bir korku yaratır mı?
Rusya'nın NATO'da yaratmaya çalıştığı kutuplaştırmaya dair kesinlikle endişeler var. Ancak Rus-Türk ittifakının çok az ortaklıkla anlık pozisyonlarla sınırlandırılmış bir ittifak olduğunu görebilirsiniz. Her şeyden önce Suriye konusu birlikte çalışma zorunluluğu doğuruyor. Sonuçta, Rusya Türkiye için tek yönlü bir askeri yol. Örneğin, NATO’nun aksine, Başkan Putin'le oturulan masada siz Rusya için sadece küçük bir partnersinizdir. Ayrıca Ruslar, Türkiye sınırlarının üç tarafına da asker yerleştirmiş bir durumdalar.
Avrupa Birliği'nin reel bir Ortadoğu politikası var mı? İran ve ABD krizi arasında AB olumlu bir rol oynayacak güçte mi?
Hayır, Avrupa politikası, özellikle Ortadoğu konusunda çok farklı görüşlere sahiptir. AB, politik ve ekonomik birikimini dış politikada etkili hale dönüştürmediğini anlamıyor. ABD’nin bankacılık sektöründeki üstünlüğü nedeniyle, AB’nin İran için alternatifler üretip sunması zor.
Almanya'nın Ortadoğu politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Almanya'nın Ortadoğu politikası, uzun yıllar boyunca sadece iki şeyle ilgilendi: Ortadoğu barış süreci ve Körfez ülkeleri ile ekonomik işbirliği. Bunun dışında risk almadan ABD’nin Ortadoğu'da ne yaptığına baktı. Bu kavram açıkçası artık çalışmıyor fakat buna karşın bir alternatif şu anda yalnızca kısmen görülebiliyor. Şu anki İsrail politikasına gelince, Almanlar için İsrail'in barışçıl bir çözümün uluslararası kabul görmüş parametrelerinden daha da uzaklaştığının işaretlerini anlaması çok zor. Diğer birçok ülke Alman dış politikasında içerik olarak yönetiminin statükosuyla mesela göçü korumasında olduğu gibi yetiniyor. Ama bu uzun vadede çok az!
Geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakanı Heiko Maas Irak ve İran temaslarında bulundu. Sizce Maas'ın ziyareti olumlu bir etki yarattı mı?
Ziyaret anlamlı gelse de, Almanya ve Avrupalılar İran'ın istediğini yerine getiremiyor. Amerikan yaptırımlarını Avrupalılar durduramaz, ancak İranlılar için çok az olsa da bu yaptırımların sonuçlarını hafifletebilirler. Ve elbette, İran’ın bölgedeki diğer politikalarını değiştirmek için de kayda değer bir isteği yok.
Almanya S-400 alımından sonra Ortadoğu'da hâlâ Türkiye'yi bir partner olarak görmeye devam eder mi?
Alman-Türk ilişkileri o kadar derin ki, taraflardan hiçbiri bu ilişkileri kolayca yok edemez. Almanya iki ülkenin sorunsuz olduğu zamana geri dönmek gerçekten isterdi, ancak ikili işbirliğini sürdürmek için denemeye devam edecek. Krizleri deneyimlemeye devam edeceğiz. Elbette S-400 anlaşması ilişkilere olumlu bir katkı sağlamayacak. Türkiye'nin Ortadoğu politikasına duyulan güvensizlik hâlâ büyük, ancak sırf İran ve Suudi Arabistan gibi diğer bölgesel güçlerle çalışmak daha da zor olduğu için bile ortaklık sürdürülecek.
Almanya ilerde Ortadoğu'da daha etkin bir politika yürütebilir mi? Suriye'deki rolü sizce nasıl devam eder?
Evet, ancak yalnızca Fransız ve İngilizlerle birlikte ve kendi belirlediği çıkarları çerçevesinde. Suriye için tren büyük ölçüde kaçtı, şimdi Almanya'nın Cezayir, Sudan ve Yemen gibi geleneksel olarak rol alabileceği daha ilgi çekici yerler var. Ancak genel olarak, Almanya dış politikasını daha stratejik bir şekilde şekillendirirse, dış politikada kullanacağı araçlarını, dışişlerine bağlı kurumlarını genişletirse işe yarayabilir. Bir de kurala dayalı diplomasinin daha az çalıştığı bir ortamda dış politikanın nasıl kurulacağını iyi düşünüp bunu ona uygun biçimlendirirse.