ABD çekildi Rusya ve Suudiler kazandı

Petrol piyasası, Trump’ın açıklaması öncesinde muhtemel İran kararına karşı pozisyon almakla meşguldü. Nitekim, Trump’ın çekileceğine dönük sinyalleri alan pek çok yatırımcı, OPEC kesintisini de gözeterek varil fiyatının yukarı doğru ivmeleneceğini düşünerek işlem yapmaya başladı. Bu manzara karşısında günlük üretimi 10 milyon varil bandında olan Rusya ve Suudi Arabistan bu gerilimin kazananları.

Mühdan Sağlam msaglam@gazeteduvar.com.tr

ABD Başkanı Donald Trump salı akşamı İran Nükleer Anlaşması konusundaki kararını duyurdu. Çekilme, “İran’ın bölgesel faaliyetleri ve nükleer faaliyetleri uyarınca anlaşmanın etkisiz, yeni bir kapsayıcı anlaşma yapılması gerekiyor ve bu nedenle anlaşmadan çekiliyoruz” sözleriyle açıklandı. Bununla kalmayan Trump, ölçüsüzlüğüne bir de ekonomik yaptırım ekleyeceğini ifade etti. Ekonomik yaptırımların 90-180 gün içinde uygulanması bekleniyor. Karar sonrası petrol piyasalarından küresel beşli olarak anılan para birimlerinin durumuna, anlaşmanın tarafı diğer ülkelerden petrol ve yatırım piyasasına kadar pek çok kesim etkilendi. ABD’nin anlaşmadan çekilmesine olumsuz tepkinin yoğun olduğunu söylemek gerekiyor. Bu hafta İran nükleer anlaşmasına, Trump yönetiminin çekilmesi sonrasında ABD'de iç kamuoyunun tepkisine, anlaşmanın taraflarının tutumları ve bunun ABD dış politikasındaki anlamı ile petrol piyasalarının reaksiyonu, kaybedenler ve kazananlara mercek tutacağız.

ABD KAMUOYU TRUMP’TAN MI İBARET?

Trump bir yana ABD kamuoyunda tek sesli bir duruşun olmadığını belirtmek gerekiyor. Muhalefette yer alan Demokrat Partili senatörler, genel olarak alınan kararı, tarihi bir hata, ABD’nin yalnızlaştırılması, müttefiklerinden koparılması ve hatta nükleer barış konusunda tutarsızlık ve bunun Kore Barış Süreci'ne olumsuz yansımasına odaklandı. Öte yandan sadece muhalif partiler değil, Trump’ın kendi partisinden de karara dönük itirazların yükseldiğini söylemek gerekiyor. Senato Dışişleri Komitesi Üyesi Bob Menendez, kararın büyük bir hata olduğunun ve ABD ile Avrupalı müttefiklerinin arasının açılacağının, dahası hem ABD ulusal güvenliği hem de ekonomisi için zarar verici bir adım atıldığının altını çizdi. Politika cephesinin yanında New York Times, Foreign Policy gibi gazete ve dergiler hem karar öncesinde hem de sonrasında memnuniyetsiz bir tutum aldı. Karardan bir hafta önce ABD’nin anlaşmadan çekilmesinin sadece Ortadoğu’da değil, küresel politikada ve Asya Pasifik’te ABD’ye güveni zedeleyeceği, ABD'nin kural tanımadığı algısını pekiştireceği ifade edilmişti. New York Times karar sonrası hem ABD’nin Avrupa’yla arasının açılacağına hem de küresel hegemonik mücadelede Çin’e karşı tutarsızlık vaat eden, ne yapacağı öngörülemeyen bir devlet imajı çizileceğine odaklandı.

BUSH’TAN OBAMA’YA ABD DIŞ POLİTİKASI

2000’de iktidara gelen George W. Bush döneminde ABD dış politikasına dair pek çok iddiada bulunulabilir. 11 Eylül Saldırıları sonrası Bush yönetiminin Afganistan'a müdahale ederken Kuzey Kore, İran ve Irak’ı şer ekseni ilan etmesi olacaklara dönük önemli ipuçları sunmuştu. Nitekim ABD’nin 2003’te Irak’taki Saddam rejiminin elinde kimyasal silahlar olduğuna dönük iddiaları yüksek perdeden dile getirmesi ve işgali, BM Güvenlik Konseyi ve müttefiklerine kulakların tıklanması ABD dış politikasında yeni bir dönemin kapısını açtı: Tek taraflılık ve başına buyrukluk.

Obama dönemindeyse Bush’un bıraktığı küresel imaj sarsıntısı müttefiklere zeytin dalı uzatılarak toparlanmaya çalışıldı. 2015’te müzakereleri BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri, AB adına Almanya’nın bir tarafta, İran’ın diğer tarafta yer aldığı çetin müzakereler sonucunda İran Nükleer Anlaşması imzalandı ve 2015 Temmuz'unda Güvenlik Konseyi’nde onaylandı.

Anlaşmanın getirdiği olumlu havanın yanında ABD’nin Güvenlik Konseyi ve müttefikleriyle hareket etmesi açısından çok taraflılık ve birlikte hareket etme pratiği olduğunun altını çizmek gerekiyor. Yani Obama yönetimi bir yanıyla Bush’tan miras kalan tek taraflı ve başına buyruk tavrı bu anlaşmayla telafi etti, en azından anlaşma bunun en görünen örneği oldu.

EYVAH! YİNE Mİ TEK TARAFLILIK?

Trump’ın salı günü çekilme kararını duyurmasının ardından daha önce açıkça tavırlarını ifade eden anlaşmanın tarafları ve Türkiye gibi İran ile enerji ve ekonomik ilişkileri olanlar açıklamalarda bulundu tavırlarını ortaya koydular.

Türkiye adına ilk açıklama Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın’dan geldi. Kalın Twitter hesabından "ABD’nin nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmesi, istikrarsızlığa ve yeni çatışmalara sebep olacak bir karardır.” dedi. Fransa karardan büyük üzüntü duyduklarını ifade etti. Rusya, AB, Fransa, İngiltere, Çin ve Almanya anlaşmaya bağlı olduklarını bildirdi.

Asya Pasifik ülkeleri genel olarak karara sessiz kalsa da ABD’nin bu tutarsızlığı yeninden akıllara Irak'ın işgalini getirdi. Yani Obama döneminde birazcık onarılan küresel imaj, yeniden fabrika ayarlarına döndü ve tek taraflılığa kaydı. Böylesi bir ortamda Kore Barış Süreci'nde ABD’ye güven yara alıyor. Özetle Trump bu adımla hem müttefikleriyle arasını açtı hem de hegemonik mücadelede imajına zarar verdi.

KARARIN VE OLASI YAPTIRIMLARIN EKONOMİ POLİTİĞİ: KAYBEDENLER VE KAZANANLAR

Petrol piyasası, Trump’ın açıklaması öncesinde muhtemel İran kararına karşı pozisyon almakla meşguldü. Nitekim, Trump’ın çekileceğine dönük sinyalleri alan pek çok yatırımcı, OPEC kesintisini de gözeterek varil fiyatının yukarı doğru ivmeleneceğini düşünerek işlem yapmaya başladı. Yaklaşık 10 gün önce 70 doların üzerine çıkan fiyatlar, ABD’nin İran kararı sonrasında Brent için direnç kabul edilen 76.5 seviyesini geçerek 77 dolar bandına yerleşti. Dahası türev piyasalarda gelecek kontratların 80-82,5 dolar bandında satıldığına dönük bilgiler akmaya başladı.

Bu manzara karşısında günlük üretimi 10 milyon varil bandında olan Rusya ve Suudi Arabistan bu gerilimin kazananları. Varil başına bir dolarlık artış neredeyse bu ülkelerin kazalarına 8-10 milyon dolar ekstra günlük akışın girmesi demek. Üreticilerde genel olarak yüzler gülüyor.

'Kaybedenler Kulübü'ne göz atacak olursak tahmin edildiği gibi ithalatçıların bütçesinden petrole giden meblağ artış gösteriyor. Örneğin liranın dolar karşında erimesi de eklendiğinde Türkiye bir önceki aya göre petrolün bir variline 50 TL fazla ödüyor. Şu an bu doğrudan akaryakıt fiyatlarına yansıtılmasa da seçim sonrasında şayet önlem alınmazsa hem cari açık hem de akaryakıt fiyatları açısından zor günlerin kapıda olduğunu söylemek gerekiyor.

Kararın bir diğer kaybedeni İran ekonomisi ve küresel şirketler. Ekonomik yaptırım kararının gündeme gelmesi İran’la yatırım ve ticari anlaşması olan şirketleri zora sokacak. ABD Hazine Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada şirketlerin üç ay içinde anlaşmalardan feragat etmesi salık verildi. Peki bu şirketler kim? Birkaçına bakacak olursak:

İran’ın en dikkat çeken anlaşmalarından birisi havacılık devi Boeing ile 16.6 milyar ve Airbus 20.8 milyar dolar karşılığında 80 uçak alınmasına dayanıyordu. Anlaşma son kırk yılın en büyük havacılık anlaşması olarak gösteriliyordu. Boeign yaptığı açıklamada yaptırım kararı alınırsa buna uyacağını ifade etti. Airbus bir Avrupa firması, ancak pek çok uçak parçası ABD’de üretiliyor, buysa şirketin istemese de anlaşmayı iptal etmesi demek. Ayrıca British Airways ve Alman Lufthansa İran’a başlattıkları doğrudan uçuşları ABD’ye uçabilmek için sonlandıracak.

Enerji sektöründe General Electric İran’da dolaylı olarak finanse ettiği petrol ve doğal gaz aramalarını sonlandıracak. Benzer biçimde Fransız Total’de İran’daki faaliyetlerinin devamının Trump’ın kararına bağlı olduğunu ifade etti. Volkswagen ve Renault 2017’de İran pazarına otomobil satışına başladı. Otomotiv devleri Amerikan veya İran pazarından birisini seçmek sorunda.

Özetle Trump’ın kararı bir yandan ülkesini küresel politikada yalnızlaştırıp müttefikleriyle arasını açtı. Yeniden tek taraflı ABD söylemlerine kapı araladı. İran’ı ekonomik olarak köşeye sıkıştırmayı gözeten adımlar bekleniyor. Şu anda askeri bir savaşın gündemde olmadığını ancak ekonomik savaşın hız kazandığını söylemek lazım. Ancak ABD’li şirketler İran pazarından çekilirken Rus ve Çinli şirketlerin yerlerinde durduklarını ve ellerini hem siyasi hem de politik olarak güçlendirdiklerini söylemek gerekiyor.

Tüm yazılarını göster