ABD’nin Huawei ürünlerini yasaklamaya yönelik hamlesi, Çin’in
nadir toprak elementleri (NTE) tehdidi ile bir süreliğine boşa
çıktı. Bazı yorumculara göre bu Çin’in elindeki en önemli koz ve
eğer Çin NTE üretimini ya da ihracatını durdurursa sadece ABD’de
değil tüm dünyada ileri teknolojilerin üretimine dair ciddi bir
sorun baş gösterebilir. Bazı yorumcularsa bunun boş bir hamle
olduğu görüşünde. Kimin haklı çıkacağı şimdilik bir yana, bu
tartışmalar NTE’leri küresel politika alanına ister istemez
taşıdı.
NADİR TOPRAK ELEMENTLERİ
Periyodik tabloda 21 ile 71 numaralı elementler arasında yer
alan 17 elemente nadir toprak elementleri (NTE) ismi veriliyor. Her
ne kadar adları nadir toprak elementleri olsa da, yer kabuğu
üzerindeki hemen hemen tüm kaya oluşumlarında bulunabiliyorlar.
Ancak herhangi bir kaya oluşumunu oluşturan tüm elementler içinde
milyonda on ile yüz birim civarında olduklarından, ekonomik olarak
elde edilip işlenebilecekleri bir yerde bulmak asıl zorluğu
oluşturuyor. Çünkü NTE'nin elde edilmesi, örneğin altın ya da kömür
madenciliğinden çok daha karmaşık bir süreci gerektiriyor. Bu
nedenle de maliyeti daha yüksek.
Üretim sürecini kısaca özetlemek, hem zorluğunu hem de emek ve
diğer maliyetlerini görebilmek açısından önemli. Önce NTE içeren
minerallerin normal madencilik prosedürleri izlenerek zeminden
çıkartılması, sonra bunların çakıl boyutunda ezilmesi, ardından bir
öğütme işlemine tabi tutularak kum haline getirilmesi ve eritilerek
farklı mineral taneciklerinin ayrılması sağlanıyor. Ardından elde
edilen karışım yüzdürme denilen işlemden geçiriliyor. Bu aşamada
ayrıştırılan ve NTE’leri içeren madde daha sonra kimyasal
işlemlerden geçirilerek elementler rafine ediliyor. Toplamda tüm bu
işlemler cevher içeren minerallerin zeminden çıkartıldığı andan
başlayarak, oksit formunda elementlerin üretildiği ana kadar
ortalama 10 gün sürüyor.
KİRLİ İŞ
Bu üretim aşamalarından ilkinde, yani madencilik aşamasında ağır
metaller ve radyoaktif malzemelerle yüklü çok miktarda toz açığa
çıkıyor. Bu toz hem maden işçilerinin sağlığını tehdit ediyor, hem
de madencilik ve nakliye aşamalarında ciddi çevresel tehlikeleri
beraberinde getiriyor. Madencilik neredeyse 19'uncu yüzyıl
sonlarından bu yana üretim aşamasına dair pek az teknolojinin
üretildiği bir alan olarak, emek yoğun bir alan. Ayrıca son derece
tehlikeli bir alan ve bu tehlike NTE söz konusu olduğunda ağır
metaller ve radyoaktif madde taşıyan toksik tozla birlikte
katlanarak artıyor. Yüzdürme diye isimlendirilen ayrıştırma
işleminin yan ürünleri ise, genellikle atık havuzlarında depolanan
tehlikeli gazlar ve radyoaktif içeren atık sular oluyor. NT'lerin
kimyasal işlemlerle rafine edilmesi süreci ise çok miktarda
sülfirik ve hidroklorik asidin kullanılmasını gerektiriyor. Yani
NTE madenciliği ve üretimi için kullanılan ana yöntemler, hem
çalışanlar için hem de bu işletmelerin yakınlarında yaşayanlar için
akciğer, pankreas kanseri ve diğer kanser riskleri taşıyor; asit ve
radyoaktif içerikli atıklar da çevresel hasara neden oluyor.
Yani bir ülkede NTE üretimi yapılması, o ülkenin emekçileri ve
halkı için bir çeşit ölüm cezasına mahkum olmak gibi. Zararlarını
hafifletmek ise, alınan iş ve çevre güveliği önlemleri nedeniyle
olağanüstü maliyetli olabiliyor. Nitekim şirketler bu olağanüstü
maliyetleri karşılamak yerine üretimlerini iş ve çevre güvenliği
standartlarının daha gevşek olduğu coğrafyalara kaydırmayı tercih
ediyorlar. İşte bu noktada NTE üretiminin 1980’lerin başından
itibaren Çin’e kayması ve Çin’in dünya NTE üretiminin yüzde 92’sini
yapıyor olması anlam kazanıyor.
Neredeyse konuyla ilgili bütün analizler, Çin’in NTE
piyasasındaki hakimiyetini “ucuz emek ve gevşek çevre
düzenlemeleri” ile açıklıyorlar. Bu ilk bakışta masum görünen
terim, Çin’de 1980’den beri NTE üretimi yapılan bölgelerde üç
katına çıkan kanser oranı, ülke normalinin üstünde sakat bebek
doğumu, zehirlenmeler, bebek ölümleri ve maden kazalarından ölümler
anlamına geliyor. Ayrıca yeraltı sularının ve Sarı Nehir'in
zehirlenmesi, hayvan ölümleri, tarım arazilerinin kullanılamaz hale
gelmesi, atık göletleri, uydu görüntülerinde bile görünen, devasa
bir krater biçimindeki maden alanları, hava kirliliği demek.
İŞÇİNİN ÖLÜMÜ
Çin ve ABD arasındaki Huawei üzerinden süren ticari savaşının
açıkça ortaya koyduğu bu durum, Michael Glawogger’ın “Workingman’s
Death - İşçinin Ölümü” isimli 2005 yapımı filmini aklıma getiriyor.
2006 yılında Uluslararası İşçi Filmleri Festivali’nin ilkinde
gösterilen film, altı bölümden oluşuyordu: ilk bölüm,
Heroes-Kahramanlar, Ukrayna’da kapatılmış madenlerde illegal
olarak, kazmaları dışında hiçbir iş aletleri ve herhangi bir
güvenlik önlemi olmadan, günde birkaç çuval kömür çıkarmak için
çalışan işçileri anlatıyordu. Ghost-Hayaletler, ikinci bölümde hâlâ
aktif olan bir volkanın tepesine kadar çıkıp, oradan topladıkları
kükürtü sırtlarında aşağı indiren işçilere Glawogger’ın verdiği
isimdi. Lions-Aslanlar ise Nijerya’da açık bir mezbahanın işçileri
üzerineydi. Brothers-Kardeşler, Pakistan’da çürümeye terk edilmiş
devasa petrol taşıma gemilerinden demir söken işçilerdi.
Future-Gelecek, Çin’de elleriyle daha iyi bir geleceği inşa
ettiklerini düşünen çelik işçileri üzerineydi. İsim verilmemiş son
bölüm, ise Almanya’da bir eğlence parkına dönüştürülmüş olan eski
bir döküm fabrikasında, doyasıya eğlenen gençleri perdeye
taşıyordu.
Bu altı bölüm arasında nedensel bir ilişkiyi kurulmuyor olsa da,
derslerde öğrencilerimle birlikte defalarca izlediğim bu filmin
sonunda, gelişmiş Batı ülkelerini temsil eden Almanya’da
kapatılarak büyük ve ışıltılı eğlence parkına dönüştürülen
fabrikanın maliyetinin dünyanın farklı yerlerinde son derece zor
koşullar altında çalışan bu işçilere yüklenmiş olduğu sonucuna
varmamak mümkün değildi. Üstelik yönetmenin tam tersi bir dertle
filmi gerçekleştirmiş olmasına, bir röportajda söylediği gibi
Almanya’daki eğlence parkına bakıp, fiziksel emeğin icra edildiği
devasa tesislerin zaman içinde yok olacağını, hatta bir dereceye
kadar yok olduğunu iddia ediyor olmasına rağmen bu sonuca
ulaşılıyordu..
SANAYİ SONRASI TOPLUM MU?
Aslında Glawogger’ın iddiası, 1970’lerden beri farklı isimlerle
önümüze sürülen bir takım tezlerin ortak noktasını oluşturuyor.
“Sanayi sonrası toplum” ile başlayan daha “enformasyon toplumu”,
“ağ toplumu” gibi isimler alan bu tezler genel olarak sanayi
toplumunun mal üretimine dayandığı gibi, sanayi sonrası toplumun da
enformasyon üretimine dayanacağını iddia ettiler. Onlara göre
sonsuz kereler yenilenebilir, kullanılarak tüketilemeyen,
kullanıldıkça değeri artan, büyük çaplı hammadde ve enerji
girdileri gerektirmeyen, kirliliğe ve çevre tahribatına neden
olmayan, bir kaynak olarak sanayileşmenin yarattığı tüm toplumsal
sorunlara çözüm olacak enformasyon sayesinde, herkesin hizmet
sektöründe görece “temiz” işlerde çalıştığı, yeni bir toplum
yaratılacaktı.
Yirminci yüzyılın son on yılında bilgisayar ve iletişim
teknolojileri alanında yaşanan yeni gelişmeler ve ortaya çıkan
internet, sayısal televizyon, cep telefonları gibi yeni iletişim
teknolojileri uygulamaları bu tezlerin somutlaşması olarak ele
alındı ve pek çoklarına göre özellikle gelişmiş Batı ülkelerinde
toplumun, ekonominin, kültürün ve politikanın “yeni” biçimi ortaya
çıktı. Ancak bu “yeni” olan, bir aşırılık haline gelmiş olan
teknolojik gelişme, emek ve çevre standartları nedeniyle gelişmiş
Batı ülkelerinde gerçekleştirilmesi maliyetli endüstrilerin başka
ülkelere kaydırılması ile birleşince, “yeni” tür bir sömürgeciliği
ve “yeni” tür bir çevresel yıkımı da beraberinde getirdi. Çin’in
NTE üretim ve tedariğinde küresel bir tekel haline gelmiş olması,
bu “yeni” olanların tamamının şimdilik görünür bir yan etkisi
olarak değerlendirilmeli. Ama bu yan etki, “İşçinin Ölümü” filmine
tekrar dönersek, gelişmiş Batı toplumlarının bir “sanayi sonrası
toplumu” haline gelmiş olmasının, azgelişmiş ülkelerin işçileri
tarafından yüklenilen maliyetinin karşılığı değil, işçiler
açısından bir rövanş hiç değil. Çin’in bu alanda oluşturduğu tekel
ve bu tekel konumunu ticari bir savaşta kullanabilir hale gelmesi,
olsa olsa neo-liberal kapitalizmin bir iç çelişkisi olarak
değerlendirilebilir.
Bugün, finans uzmanları, strateji uzmanları, askeri uzmanlar
tarafından ticaret savaşında bir misilleme, küresel teknoloji
üretimi açısından bir tehdit, uluslararası ilişkilerde bir silah
olarak ya da ulusal güvenlik açısından değerlendirilen NTE’ler,
küresel politikanın gündemine girecekse, teknolojik gelişmenin
sadece Çin halkı açısından değil, insanlık açısından çok yüksek
olan maliyeti ile girmeliymiş gibi görünüyor.