Şam kırsalının da yönetime karşı savaşan örgütlerden tamamen temizlenmesi Suriye’de bir süredir başlamış bulunan “normalleşmenin” hızlanmasını sağlayacak. Yaşanması olası gelişmelere daha önceki yazımızda değinmeye çalışmıştık.
Sürecin askeri ayağının da Şam’daki rahatlama ile birlikte kolaylaşacağı tahmin ediliyordu. Ancak ABD’nin açıklaması Suriye’nin önündeki sürecin sanıldığı kadar kolay olmayacağını gösteriyor.
Şam sonrası Suriye ordusunun önünde öncelikli olarak iki ana hedef bulunuyordu:
Dera: 2011’de olayların başladığı ve Şam ve kırsalının temizlenmesi ile ülkenin güneyinde silahlı grupların hakimiyeti altında kalan tek bölge. Şehir merkezinin yarısı Suriye ordusunun diğer yarısı ise silahlı grupların elinde bulunuyor.
Suriye ordusu geçtiğimiz günlerde havadan Dera halkına yönelik “militanları aralarında barındırmama” çağrısı yapılan bildiriler atmıştı. Bu da Şam sonrası ilk hedefin Dera olduğunu kesinleştirmişti.
İdlib: Zaten uzun zamandır gündemdeydi. Rusya – Türkiye arasında yapılan ateşkes anlaşması çerçevesinde Türkiye İdlib il sınırlarına 12 askeri gözlem noktası yerleştirdi.
Dera –diğer bölgelerde kazanılan başarılar sonrası- Suriye ordusunun “Kaplan birlikleri” için zor bir hedef değildi artık, ancak ABD açıklaması her şeyi altüst etmekle kalmadı “bu da nereden çıktı?” sorusu ile birlikte yeni olasılıkları gündeme getirdi.
Suriye ordusunun bundan sonraki hedefinin İdlib mi Dera mı olacağı tartışılırken Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu olası İdlib operasyonu konusunda Suriye yönetimini uyardı ve “İdlib’e saldırı olursa felaket olur” dedi.
ABD’nin niyeti Suriye yönetimine karşı savaşan ve Şam ve kırsalı bölgesinde ağır yenilgi alan örgütlerin en azından Dera tarafında tutunabilmelerini sağlamak.
Türkiye ise İdlib bölgesinde doğrudan ya da “gerektiği şekil ve zamanda kullanabileceği” örgütleri desteklemeyi sürdürüyor.
Her iki açıklamaya konu bölgeler ateşkes bölgeleri. Rusya daha önce ABD, Ürdün ve Türkiye ile yaptığı ateşkes anlaşmalarının yol açacağı bu gibi sonuçları hesaplamış mıydı bilinmez ama şimdi bir hayli sorunla uğraşacak gibi görünüyor.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ABD’nin Dera açıklaması üzerine ABD’ye Suriye’nin güneyinden çekilme çağrısı yaptı. Bu ve benzeri çağrıların yeterli olmadığı bugüne kadar görüldü. Nitekim ABD, Suriye yönetimine kendi topraklarında düzenlemeyi düşündüğü bir operasyon için bile uyarıda bulunabiliyor.
Esad – Putin buluşmasından çıkan sonuçlardan biri “yabancı silahlı güçlerin terk etmesi” çağrısı olmuştu.
Bu çağrıda kastedilen yabancı güçlerden ikisinin ABD ve Türkiye olduğu aşikardı. Ancak her iki ülke de “tamam madem sitemiyorsunuz çıkıyoruz” demek yerine tam tersi kendi hakimiyet alanlarına yaklaşılmasına dahi karşı çıkıyor.
ABD Dera’da bulunmuyor elbette. Ancak Dera’daki örgütler Şam ve kırsalındaki örgütler yenilince büyük önem kazandı. Esad’a karşı savaşan devletler şimdi gelinen aşamada ellerinde kalanı muhafaza etmeye çalışıyorlar.
Türkiye ise doğrudan Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatları ile kazandığı hakimiyet bölgesini İdlib’i de katarak genişletme peşinde.
Eğer Suriye ordusu ABD’nin “sert karşılık veririz” tehdidi sonrası Dera’yı “uygun zamana” bırakır ve İdlib’e yönelirse Rusya’nın “Suriye ateşkesi ihlal ediyor” itirazını yükseltecek olan Türkiye karşısındaki tutumu ne olacak?
Kürt bölgesi bütün taraflar için dondurulmuş ve ertelenmiş olarak bir kenarda duruyor. Ancak Dera ve İdlib öyle değil ve Suriye ordusu ile diğer örgütler arasındaki mücadele bu iki merkezde sürecek gibi görünüyor.
Suriye’nin ABD’nin tehditlerine ve Türkiye’nin uyarılarına kulak asmadan bu iki bölgeden birine yönelmesi durumunda ne gibi sonuçların ortaya çıkabileceğini tahmin etmek şimdilik zor.
Ama bir tarafta Şam kırsalı gibi çok önemli bir merkezi tamamen temizleyen ve bunu siyasi süreç ile taçlandırmak isteyen bir yönetim var, diğer tarafta zaten asıl amacı bu yönetimi devirmek olan ABD ve Türkiye var. Bu durum sürecin bundan sonra da kolay olmayacağını ve bu ateşkes bölgeleri üzerinden bir mücadelenin süreceğini gösteriyor.
Suriye için diğer önemli bölge Kürt bölgesi. Ancak bir süredir bütün taraflar bu konuyu konuşmamaya yeminli gibi. Ne Türkiye’den ne Suriye’den ne ABD’den ne de Kürtlerden bir açıklama var.
Dera ve İdlib’in üzerine Kürt bölgesini de eklersek ABD, Suriye, Türkiye üçgeninde durumun daha ilginç bir hal alacağı söylenebilir.
ABD heyetinin ziyareti sonrası Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Menbiç’te ABD ile birlikte hareket edeceklerini söyledi. Ancak hareket ne şekilde olacak ve Türkiye’ye düşen ne bunu kimse bilmiyor.
Suriye Kürt bölgesinde bugün fiili olarak gelinmiş olan noktayı kabullendiği yönünde bir açıklama yapmadı, Türkiye’nin itirazları da bıçak gibi kesildi. Gerçi bugünlerde muhtemelen Kürtler de Türkiye’deki seçimin sonucunu bekliyorlar. Erdoğan ise konuyu seçim meydanlarında yüksek sesle dile getirmiyor.
Suriye sahasındaki soğuma ABD Suriye’de kaldığı sürece her an yerini hareketli günlere bırakabilir. Sadece Suriye açısından değil. Türkiye, İran, Rusya ve Kürtler açısından da böyle.
Tabii seçim sonrasında iktidarını sürdürmesi halinde Erdoğan’ın takınacağı tavır da önemli.