Rusya 2014’ten bu yana Ukrayna Krizi’ndeki payı, Kırım’ı ilhakı ve Doğu Ukrayna’daki ayrılıkçı grupları desteklediği için AB ile ABD’nin ekonomik yaptırımlarına maruz kalıyor. Bu yaptırımların Rusya ekonomisine bedeli yaklaşık yıllık 100 milyar dolar.
ABD, 2016 başkanlık seçimlerine müdahale ettiği ve Ukrayna konusunda yapıcı bir adım atmadığı için Rusya'ya yeni yaptırımlar uygulama yoluna girdi. Dahası öncekinden farklı olarak bu defa Suriye’deki tavrı, insan hakları ihlalleri ve basın özgürlüğü de yaptırım gerekçeleri içinde.
Rusya yaptırımları açısından 2017’yi 2014’ten ayıran şey Rusya’dan önce AB ile ABD'nin karşı karşıya gelmesi. Özellikle AB Komisyonu, ABD’ye “istenmeyen sonuçlara neden olabilir, iyi düşünün” dedi. Benzer bir tepki ABD’li şirketlerden de geldi. Rusya zaten bunun çözüm olmadığını söylemişti. Yani geniş bir grup Rusya’ya yönelik yaptırımlar konusunda rahatsız.
ABD’nin yeni yaptırım sepetinde neler var? Almanya ve Avusturya başta olmak üzere, özellikle AB Komisyonu neden itidal çağrısı yapıyor? Amerikan sermaye gruplarını bu derece rahatsız eden şey ne? Bu yaptırımların enerji piyasası ve kapitalizmin ara rejimiyle ilişkisi nedir? Ukrayna ve Suriye’deki sürece yeni yaptırımların etkisi ne olacak? Bu hafta iki yazıyla bu sorulara yanıt arayacağız. Bugün meselenin Avrupa’ya etkilerine bakacak, Cuma günüyse daha toplu bir değerlendirmeyle söz konusu soruların muhtemel yanıtları üstünde duracağız.
YENİ YAPTIRIM SEPETİNDE YOK YOK
Rusya yaptırımları 2017, Kongre tarafından hazırlandı ve kanun niteliğinde. Yani “Şartlar değişti, haydi kaldıralım” denmesi çok kolay değil.
Rusya bankalarının ABD’li banka ve kuruluşlardan kredi alması, enerji şirketlerine teknoloji aktarımının yasaklı statüsü devam edecek Dahası özellikle Arktik Bölgesi’nde Rus şirketlerle işbirliği yasaklanmış durumda. Bu tasarıyla ABD, Rusya’nın açık denizde horizontal yöntemle arama ve çıkarma çalışması yapmasının önüne geçmek istiyor. Böylece ABD’li kayaç gazı ve petrolü (shale oil/gas) şirketlerinin rekabet gücü artırılabilecek.
Ancak Avrupa ile ABD’yi karşı karşıya getiren unsur, tasarının sadece Rus şirketleri değil, Rus şirketleriyle ortak projeler yapan firmaları da hedef alması. Rus menşeli bir şirketin yüzde 33’ten fazla hissesinin olduğu projelerdeki ortaklar da yaptırıma uğrayabilir. Buysa akıllara 2019’da tamamlanması beklenen ve yüzde 50’den fazlası Gazprom’a ait olan Kuzey Akım II ve Türk Akımı projelerini getiriyor.
Rusya’ya 10 milyon dolardan fazla yatırım yapan yabancı yatırımcılar, Putin’in yönetimini zenginleştirdiği için yaptırımlardan nasibini alacak. Burada ilginç olan özelleştirme yanlısı politikaların neferliğini yapan ABD’nin Rusya’da devletin veya devlet kontrolünde olan şirketlerin özelleştirilmesinde yabancı yatırımlara sınır koyması. Rusya’da millileştirme süreci daha önce neoliberalizmden dönüş olarak ele alınıyorken, halihazırda “her derde deva özelleştirme” diyen ABD’nin bu sefer buna karşı çıkması, çelişkili.
Yaptırımlar ayrıca Putin ile yakın ilişkisi olan yönetici elit sınıfın listesini istiyor ve bunlarla ticari ortaklığı engelleme amacı taşıyor. Yani iktidarla yakın bağları olan sermaye grupları, normal şartlar altında tercih sebebiyken bu defa cezalandırılıyor. ABD’li yatırımcıların kapitalist mantıkla ele aldığı ve yürüttüğü yatırım politikası burada ciddi biçimde hasar alacağa benziyor.
Yaptırımları ihlal edenlere karşı da Kongre elini korkak alıştırmadı. Böyle bir suça karışanlara yıllık 100 bin ile bir milyar dolar arası ceza kesilecek. Şayet ceza yetersiz bulunursa bu daha da artırılacak.
AVRUPA’DAN VERYANSIN
Rusya yaptırımları 2014’te uygulamaya sokulduktan sonra Gazprom, Avrupa ve şirketleriyle ilişkilerini geliştirmek için yeni projelerle çalışmalar yürüttü. Rus devin projelerini hayata geçirirken ortaklık kurduğu, yakın ilişkide olduğu bazı ülkeler var: Almanya ve Avusturya. Gazprom’un Avrupa’daki en büyük iki proje ortağı, Almanya’nın Wintershall gaz şirketi ve AB elektrik piyasasının en büyük yatırımcılarından 40 yıllık ticari ortağı Ruhrgas’ın sahibi E.ON.
2000’den bu yana E.ON aynı zamanda Alman pazarında Gazprom’un ana ortağı haline geldi. E.ON, Rusya’nın Yuzhno-Russkoye gaz alanında yüzde 25 hisseyle gaz üretimine katılıyor.
Gazprom’un diğer önemli Alman ortağı, Alman kimya devi BASF’nin alt şirketi Wintershall. E.ON’dan farklı olarak Gazprom ve Wintershall hisse değişimi yoluyla WINGAS, WIEH, WIEE ve Kuzey Denizi’nde hidrokarbon araması yapan WINZ ile ortaklığa sahip. Hisse değişimiyle Wintershall, Rusya otonom bölgesi Achimov’daki Urengoyskoye alanındaki Blok 4A ve 5A kaynak geliştirmesinde yüzde 25 hisseye sahip. Dahası Wintershall da Kuzey Akım II Projesi'nde yüzde 10 hisseye sahip.
Almanya’dan sonra Gazprom ile yakın ilişkilere sahip ülke Avusturya. Haziran ayında, iki şirket, Rusya’nın Karadeniz kıyılarında doğal gaz araması için anlaştı. Aralık 2016’da da hisse değişimi yoluyla OMV, Batı Sibirya’daki Urengoyskoye gaz projesinde yüzde 25 hisse elde etmiş. Karşılığında Gazprom da Norveç’teki OMV Upstream Projesi'nde yüzde 39 pay almıştı. Tıpkı Almanya gibi Avusturya’nın da Rusya’yla olan enerji ilişkileri, özellikle OMV’nin ilişkisi yarım asırlık bir geçmişe dayanıyor.
Boru hattı inşası da petrol ve gaz alanlarını geliştirme çalışmalarının yanında Rusya ile Avrupalı şirketler arasındaki işbirliği alanlarının başında geliyor. Burada da Alman şirketleri ön planda. Kuzey Akım I Projesi’nin inşasında Gazprom yüzde 51 hisseye, E.ON yüzde 15.5, diğer Alman firması Wintershall yüzde 15.5, Hollandalı N.V. Nederlandse Gasunie ve Fransız ENGIE yüzde 9’luk paya sahipti. Benzer bir tablo Kuzey Akım II için de geçerli. Gazprom’un yanında Kuzey Akım II’de Wintershall, UniPer, Shell, ENGIE ve OMV yer alıyor.
Yeni yaptırımlar listesinde Almanya ve Avusturya başta olmak üzere, genel olarak AB’yi kızdıran, Rusya Federasyonu sınırları dahilinde enerji kaynaklarına erişilmesi, çıkarılması ve üretilmesini temel alan projelerde yer alan şirketlerin de bundan etkilenecek olması.
AB Komisyonu kendi piyasasının dinamiklerini dikkate alarak Gazprom’la ilişki kuruyor. OPAL’de şirketin kullanım hakkının artması, ve Kuzey Akım II’ye yönelik olumlu tavır bunun net örnekleri. Aslında tartışmanın bir ayağı da zaten Kuzey Akım II. Bu projeye Polonya ve Ukrayna karşı, ancak Almanya, Fransa, Avusturya destekler pozisyonda ki zaten bu ülkelerin enerji şirketleri projenin önemli paydaşları. İşte bu noktada Almanya ve Avusturya, ABD’yi kendi gazına alan açmak için Avrupa’yı cezalandırmakla suçluyor ve şu uyarıda bulunuyor “kendi enerji güvenliğimizi ve Rusya ile diyaloğumuzu çıkarlarımızı dikkate alarak yapmak istiyoruz”. Söz konusu iki ülke Haziran 2017’de yayınlandıkları ortak deklarasyonda da ABD’yi siyasi sorunları kendi ticari çıkarları için kullanmakla suçlamıştı.
Sonuç olarak Almanya ve Avusturya başta olmak üzere AB, ABD’nin bu son adımından rahatsız görünüyor. Onlara göre bu adımla ABD yalnızca Rusya’yı değil, AB’yi de cezalandırıyor ve enerji güvenliğini tehlikeye atıyor. Bu durum Almanya başta olmak üzere, ABD ile AB’nin halihazırda çok da yolunda gitmeyen ilişkilerinde çatlağın derinleşmesine neden olabilir. Ayrıca enerji güvenliği ve Rusya ile ilişkiler konusunda, Polonya’nın başını çektiği Baltık ülkelerinin de yer aldığı blokla Almanya, Avusturya, yani Rusya’yla iş hacmi yüksek olan ülkeler arasındaki ayrışma da berraklaşacak. Yani AB’nin zaten sorunlu olan bütünlüklü yapısı ciddi biçimde yara alabilir.
Tasarıya tepki sadece Avrupa’yla sınırlı değil. ABD'deki sermaye grupları, yatırımcılar ve Trump yönetiminden bile tasarıya yönelik sert eleştirilerin olduğu biliniyor. Cuma günü ABD cephesini ve tasarının olası etkilerini inceleyeceğiz.