Abdullah Cömert davası avukatı: Cezasızlık politikası güdülüyor

Gezi eylemlerinde polisin attığı gaz fişeği ile yaşamını yitiren Abdullah Cömert davasında AYM, hak ihlali görmedi. Dava avukatı Hatice Can, gelinen noktanın cezasızlık politikası olduğunu söyledi.

Abone ol

Burcu Özkaya Günaydın

HATAY - Anayasa Mahkemesi (AYM), Hatay'daki Gezi Parkı eylemlerinde, polisin attığı gaz fişeğinin başına isabet etmesi sonucu ölen Abdullah Cömert'in ailesinin, yaşam hakkının ihlal edildiğine dair başvurusunu ‘kabul edilemez’ görerek reddetti.

Karar; 24 Ağustos’ta Resmi Gazete’de yayınlandı. Dava avukatı Hatice Can AYM’nin kararının hukuki açıdan kabul edilemez olduğunu söyledi. Can, “Anayasa Mahkemesi’nin ihlal olmadığı iddiası kabul edilmez. Barışçıl, hiç şiddet olmayan bir olayda en temel insan hakkı olan yaşam hakkı ihlal edildi. Hukuk devletiysek tüm yargılama makamları Anayasa’ya uygun davranmak zorunda. Kararı kabul etmiyoruz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuru yapacağız” dedi.

Hatice Can

‘CÖMERT’İ VURAN POLİS HİÇ AÇIĞA ALINMADI’

3 Haziran 2013 günü polis A.K.’nin attığı gaz fişeği ile vurulan Cömert’in davası, 2013 yılının eylül ayında başladı. Polis A.K.’nin farklı bir şehre tayini yapılmasına rağmen dava güvenlik nedeniyle Balıkesir 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. 14 Mart 2016'da Balıkesir 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada sanık A.K.’nin 13 yıl 4 ay hapisle cezalandırılmasına hükmedildi ancak mahkeme tutuklanmasına yer olmadığına hükmetti. Karar, Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından bozulunca, polis A.K., ‘bilinçli taksirle öldürme’ gerekçesiyle 6 yıl 10 ay ceza aldı.

Davada; birden fazla hak ihlali olduğuna dikkat çeken Can, “Antakya’da olan bir olayın atmosferini, bölgeyi, Balıkesir’de mahkemeye anlatmaya çalıştık. Dava polisin ‘güvenliği’ diye Balıkesir’e gönderildi. Sanık polis hiçbir zaman duruşmaya gelmedi, SEGBİS’le katıldı. Ceza yargılamasının önemli unsuru olan doğrudan doğruyalık ihlal edildi. İşkence, yargısız infaz, toplumsal olaylarda orantısız güç kullanımı, kasten güç kullanma gibi kamu görevlilerinin yargılandığı davalarda cezasızlık politikası uygulanıyor. Davalar ‘cezasızlıkla’ mücadeleye dönüşüyor. Abdullah Cömert olayı da bu tür davalardan” şeklinde konuştu.

Abdullah Cömert'in ailesi oğullarının mezarı başında.

Can “Cömert’in öldüğü gün, o bölgede görev yapan üç akrep aracı vardı. Akrepleri süren üç görevlinin de ifadesinde ‘verilen emirler üzerine gaz atışına başladık’ demesi üzerine; hangi amirlerin emir verdiğine dair savcılığa dilekçe verdik. Savcı, dilekçeye takipsizlik verdi. Bu dava da AİHM’e taşındı” diye konuştu.

‘CÖMERT EVİNE GİDERKEN VURULDU’

Dosyada, bir başka önemli noktanın atış derecesi olduğunu belirten Can, şöyle devam etti: “Fizik Mühendisleri Odası görüntülere, atışlara baktı. Aracın penceresinden nasıl bir açıyla atıldığı tespit edildi. Kanuna, yönetmeliğe göre 45 derece açıyla atabilir. Bu da hedef kitleyi güvenli şekilde dağıtmak için. Abdullah Cömert’in vurulduğu gün, barışçıl bir gösteri vardı. Cömert’in vurulduğu yer, ana cadde değil. Evinin olduğu ara sokağa dönmüştü, yani eve gidiyordu. Arkası dönük ensesinden vuruldu. Gaz fişeği 10 derece açıyla atılmış. O dönem ses kayıtları mahkeme tutanaklarında da yer aldı. Sanık polis, fişeği atarken küfür ediyor yani düşmanca bir tavır var. Ayrıca bu gaz fişeğini kullanmak için bir eğitim alıyorsunuz, bunun bir hukuku var. Sen kendi hukukuna bile uymuyorsun. Yaşam hakkı ihlali olduğu çok açık. Tüm bu delillere bakınca adil yargılanma hiç olmadı.”

‘YARGITAY SUÇUN NİTELİĞİNİ DEĞİŞTİRDİ’

Can, polis A.K. hakkında 21-26 yıl cezası olan olası kasttan öldürme suçundan yargılama istediklerini, mahkemenin ‘kasıt var ama öldürme değil yaralamadan’ yargılamasıyla 13 yıl ceza aldığını vurguladı. İtiraz ettiklerini ve kararın Yargıtay’a gittiğini kaydeden Can “Yargıtay suçun niteliğini değiştirdi, ‘bilinçli taksirden’ ceza kurulmalı dedi. Taksir işin içine girince ceza 6 yıla düştü. Yasaya göre bir olayda taksir varsa, işine devam edebilir. Polis A.K., bu yargılamayla mesleğe de devam etti. Ne cezaevine girdi ne de açığa alındı” diye konuştu.

‘Emri veren amirler’ davası şu an AİHM’de, AYM’nin verdiği ‘yaşam hakkı ihlali yoktur’ kararı da AİHM’e götürülecek.