İttifak ismi Millet olarak kalacak mı değişecek mi henüz netleşmiş değil ancak uzlaşılan metnin kamuoyuna ilanıyla birlikte açığa çıkabilir. Altı partinin ortaklaştığı güçlendirilmiş parlamenter sistem için hazırlanan metni daha sonra diğer muhalefet partileri içinden destekleyenler de çıkabilir, bu da ihtimallerden birisi. Kısmen destekleyenler de olacaktır, uzak duranlar da. Parti liderlerinin, aylar süren ortak çalışmayla belirlenmiş ilkeler birliği metnini onayladıkları, kısa metinle duyurulmuştu Ahlatlıbel’den. Şimdi tam metnin sunumu ve imza töreni için 28 Şubat beklenirken altı partinin yönetim kademelerinden, teşkilatından, tabanından yükselen sesler de elbette önemli. Altı partinin her biri için yönetimi ile teşkilatı, teşkilat ile seçmen kitlesi arasındaki uyum merak konusu elbette. Sadece gazeteciler ve toplum değil herkesten çok iktidar merak ediyor ve galiba salt merak ederek beklemekle de yetinmiyor.
Uzlaşan partiler arasında ve her partinin kendi içinde çatlaklar oluşması, mümkünse bu çatlakların yarıklara dönüştürülmesi iktidarın, bir seçim daha kazanabilmek için öncelikle önem verdiği konu. Erdoğan tarafından 2019’da bir yurtdışı seyahati vesilesiyle uçak röportajında ilan edilmişti, ‘muhalefeti parçalama’ gereği. Cumhur ittifakının kaderi, ‘muhalefeti parçalama’ stratejine bağlı. Nasıl işler, hangi taktikler kullanılır gibi soruların cevaplarını siyaset gündeminin son yıllarında gözledik. Ve altı partinin uzlaşması iktidar taktiklerinin başarıya ulaşmadığını gösteriyor. Ancak iktidarın hemen ilk kısa açıklamayla pes etmeyeceğini biliriz. İster iktidar kanalından gelen dış tahriklerle isterse daha doğal sayılabilecek şekilde partilerin iç işleyişinden kaynaklansın, çeşitli farklı görüşler ve karşı çıkışlar olacağı tahmin edilir elbette. Parti içi demokrasi ve partililerin ifade özgürlüğü çerçevesinde ele alınabilir düzeyde de kalabilir bunlar. Muhalefet ittifakını zorlayacak seviyelere de çıkabilir. Bekleyip göreceğiz.
Şimdilik iktidarın, Erdoğan’ın bel bağladığı, kesin bilmek henüz mümkün değil ama belki de ilmek ilmek ördüğü o çatlakların ilki Saadet Partisinde belirdi. Eski İstanbul İl Başkanı ve Genel İdare Kurulu üyesi Abdullah Sevim, sosyal medyada paylaştığı bir video yayınıyla ittifaka ve uzlaşmaya itirazını seslendirdi. Tabanın CHP ve HDP ile birlikte anılmaktan rahatsız olacağı, Saadet Partisine üçüncü, dördüncü ittifak liderliğinin yakışacağı yönündeki görüşleri ve parti yönetimine eleştirisi hayli önemli ve düşündürücü. Saadet Partisi, kadın erkek eşitliğine dair ikircikli tutumu ile mimlenmiş ve İstanbul Sözleşmesi karşıtı kesin politikası ile kadın örgütlerini hayli rahatsız etmişti zaten. Ve üstelik Sözleşme karşıtı söylemi en yüksek sesle dile getirenlerden birisi de Abdullah Sevim idi. Şimdi bu çıkışı, bu çatlağı önemsiz görmek pek mümkün değil.
Diğer yandan Genel Başkan Yardımcısı Birol Aydın ile yaptığım kısa telefon görüşmesinden anladığım kadarıyla ‘tabanda rahatsızlık’ iddiasına katılmıyor. Ayrıca parti yönetim kurullarında istişare edilmeden karar alındığı yönündeki ifadeyi de kesin bir dille reddediyor. Genel Başkan’ın, muhalefet partileri arasında mutabakat arayışlarının başlamasından önce, yönetim organlarından görüş alındığını, istişare edildiğini belirtti Birol Aydın. Sosyal medya hesabından ise söz konusu paylaşım üzerine yaptığı açıklama ile dikkat çeken Birol Aydın, Abdullah Sevim tarafından duyurulan kişisel görüşlerin Saadet Partisi yönetim ve teşkilatında, tabanda çatlak izlenimi yaratmasından rahatsız. Belki de bir çatlak oluşmasını önlemek istiyor denilebilir.
Aydın’ın sosyal medya paylaşımları, Saadet Partisi teşkilatı kadar, aralarında uzlaşmış olan altı partinin teşkilatlarını ve kamuoyunu da endişeden kurtarma çabası olarak da yorumlanabilecek önemli mesajlar içeriyor. “Saadet Partimizin istişare ve karar mekanizmalarının nasıl işlediği açık ve nettir; tabii ki sosyal medyada yazıp çizmek bunlara dahil değildir! Saadet Partisi’nin durduğu yeri ise hem teşkilat mensuplarımız hem de toplumumuz bilmekte, takdir etmekte ve çok iyi anlamaktadır.”
Diğer yandan partiler arasındaki uzlaşmanın, her parti için fedakarlık gerektiren boyutuna dikkat çekerken, aynı zamanda söz konusu karşı çıkışı, şahsi ihtiras ve hevesle tanımlaması, dikkat çekiyor. “Dürüst, sözünün eri ve diğerkâm olabilenleri ise en iyi anlayabilecek olanlar, elbette yine bu ahlaki karaktere sahip olanlardır. Şahsi ihtiras ve hevesleri uğruna hiç kimsenin fedakâr teşkilat mensuplarımızın emeklerini zayi etme hakkı yoktur ve buna asla izin vermeyeceğiz!”
Gül benzetmesiyle teşkilatın ve tabanın durması gereken yer işaret edilirken “üç-beş kendini bilmez” ifadesi, itirazların tek kişiyle sınırlı kalmadığını düşündürüyor kaçınılmaz olarak. “Sözün özü; mihnet ile yetirdiğimiz gülleri üç beş kendi bilmeze yoldurmayacağız! Allah’ın izniyle, milletimizin gönül bahçesinde bu güller tomurcuklanmaya ve açmaya devam edecektir…”
Tabanda ve teşkilatlarda yer alan partililerle yaptığım görüşmeler ise “üçüncü, dördüncü ittifak söylemlerinin ancak iktidarı sürdürülebilir kılmak anlamına geleceği” kanaatinin yaygın olduğunu gösteriyor. “Saadet Partisi siyasi ittifakları partilerin ideolojisine ve kimliğine göre değil zulme karşı duruş saikiyle gerçekleştirir. İktidarın çürümüşlüğü, yolsuzluk ve yoksulluk, ayrımcılık ve hak ihlalleriyle anılan icraatlar ortadayken Saadet Partisi tabanı, adalet çizgisini çekeceği yeri Erbakan Hoca’dan miras almıştır. Özal’ın seçim yasası oyununa karşı 90’larda sol, merkez sol partilerle yaptığı görüşme ve Anayasa önerilerini kavramış olanlar, bugün Saadet Partisinin CHP ve HDP ile birlikte anılmasını taban kabul etmez sözünün afaki olduğunu bilir.” Partililerden naklettiğim bu cümleler, parti yönetimine ve yönetimin Milli Görüş çizgisine olan bağlılığı, tabanda hala ihtiyaç duyduğu güveni koruduğunu gösteriyor.
Abdullah Sevim’in çıkışı, özellikle HDP ile CHP’yi yan yana zikretmesi nedeniyle iktidar tarafından yönlendirildiği izlenimi veriyor. Bu çıkışta muhtemelen asıl hedef kitle Saadet tabanı değil İYİ Parti tabanı. Bir Saadet’li tarafından dile getirilmiş olmasına rağmen asıl rahatsızlık İYİ Partide yaşanabilir. İYİ Partililerin “gizli ortak HDP” propagandasından ne denli tedirgin olduğu bilinir. Dolayısıyla bir taşla iki kuş vurmak gibi görünse de hedef bu paylaşımla Meral Akşener olabilir. Abdullah Sevim’in attığı taş hedefine ulaşırsa çatlak İYİ Parti teşkilatında baş gösterebilir. İktidar, muhalefeti parçalamak için ısrarla HDP üzerine “terör” yaftası yapıştırıyor ve tüm muhalefet partileri arasında bu tuzağa en çok İYİ Parti düşüyor. İYİ Parti yönetimi, teşkilatı ve tabanıyla bu tuzaktan çıkabildiği takdirde iktidarın muhalefeti parçalama taktiği işlevsiz kalır. Ancak şimdiye kadar bu yönde hiç bir değişim işareti vermedi İYİ Parti.