AB'nin geciken uyanma süreci

Göç sorunun yanı sıra, ABD ile ittifak yapmak artık AB için hiç kolay görünmüyor. Bir taraftan İngiltere AB ile ortak hareket edecek gibi durmuyorken, öte taraftan da AB Putin ile çalışamıyor -birlik içerisinde Putin etkisinde olan ülkeler de var. Zaten Türkiye ile uzun zamandır ortak çalışmak çok zor.

Abone ol

KÖLN - 3 Şubat cuma günü Malta'nın başkenti Valetta'da AB zirve toplantısı yapıldı. Toplantı gündemi Avrupa Birliği'nin geleceği ile ilgili konulardı. AB'ye üye (ayrılma kararı alan İngiltere hariç) 27 ülke ve bu ülke hükümetlerinin farklı hedefleri var. Mesela muhafazakâr Polonya hükümeti, AB'nin ortak savunmaya daha çok odaklanmasını istiyor. Almanya, Belçika, Fransa ve Lüksemburg ekonomi ve maliye politikalarında ortak para birimi kullanan ülkeler arasında, daha kalıcı ve derin bir uyum olmasını istiyor.

Almanya şansölyesi Angela Merkel, "AB nasıl daha geliştirilebilir?

Bu, önümüzdeki on yılın sorusu olacaktır" dedi. Merkel ayrıca, uzun zamandır Almanya'da AB'nin dünyada üstlenmesi gereken sorumluluklarla ilgili eleştirileri bu sefer görmezden gelmedi, bunları soru halinde AB'ye taşıdı: "Biz de dünyada kendimizi hangi rol içinde görmek istiyoruz, bunu tasarlamalıyız. Avrupa küreselleşme içinde hangi görevleri üstlenmek, hangi ittifaklara dahil olmak istiyor, ne tür çok taraflı işbirliği amaçlayacak?" diyerek iletmiş oldu. Bu noktada Merkel, Avrupa'nın kaderinin kendi ellerinde olduğunu ifade etti.

TRUMP’IN İZLEDİĞİ TEHLİKELİ POLİTİKALAR…

Zirvenin bir başka dikkat çeken tarafı, Donald Trump ve Wladimir Putin'in sözlerinin ve düşüncelerin de orada yer alması oldu. Çünkü zirveden birgün önce Putin, Macaristan başbakanı Viktor Orbán ile Budabeşte'de görüştü. ABD'nin yeni başkanı Trump'tan övgüyle bahseden az sayıda Avrupa liderinden biri olan Macaristan başbakanı Orbán, AB'nin Rusya'ya karşı uygulanan yaptırımlarının devam ettirilmesine karşı.

Öte yandan Avusturya başbakanı Christian Kern, bugün yaşanılan göçmen dramında Barack Obama'nın izlediği politikaların da payı olduğunu hatırlattı. Kern "İran, Irak gibi ülkeleri düşman olarak görmemeli, onlarla müttefik olmalıyız. Trump'ın izlediği tehlikeli politikaları görmezden gelemeyiz. Washington sorumluluğundan kaçmamalı! Biz bunu Amerikalı dostlarımıza tüm açıklığıyla ifade etmeliyiz" dedi. Kern ayrıca Trump'ın görevinin daha başında attığı adımların, AB için bir "uyanma çağrısı" olduğunu vurguladı.

AVRUPA’DAKİ GÖÇMEN KRİZİ

Zirve'nin en önemli gündem maddesi, Avrupa'nın içinde bulunduğu göçmen kriziydi: Bu nedenle zirve öncesi Merkel Ankara'ya gelmiş, Recep Tayyip Erdoğan'la ve hükümetle görüşmüştü. Zirve öncesi, Ankara ile yapılan anlaşma, ilişkiler ne zaman gerilse baskı konusu olduğundan, bu konuyu bir kere daha görüşmesi gerekliydi. Ayrıca Almanya içinde artan eleştiriler, hem birlik içerisinde kimi ülkelerin, hem de AB partner ülkelerinin gittikçe popülist sağ siyasete kayıyor olması Merkel'i endişelendiriyor olmalı ki, bu sefer Ankara'da CHP ve HDP ile de görüştü.

Uzun bir aradan sonra insan hakları, basın özgürlüğü, düşünce özgürlüğü ve muhalefetin rahat siyaset yapmasının gerekliliği gibi konulara vurgu yaptı. Avrupa'ya hem (büyük oranda durudurulmuş olsa da) Türkiye ve Balkanlar rotasından göç edilmektedir, hem hala problem görülen Akdeniz üzerinden. Kuzey Afrika'nın yanı sıra, Afrika'nın geri kalanından gelen göçmen sorununa karşı bir çözüm üretilmeye çalışılıyor: Buradan gelen göçmenler Libya üzerinden Akdeniz'e çıkıyor; bu nedenle AB, Libya ile (tıpkı Ankara ile yapılan bir anlaşma gibi) bir anlaşma yapmak istiyor. Ancak Libya politik olarak stabil değil. Ekonomik ve politik nedenlerle göç edenler, Sahra çölünün güneyinden korumasız Libya sınırını geçebiliyorlar. Orada bulunan mülteci kampları, insani standartlardan oldukça uzak. Bu sorunları azaltıp, Libya ile bir anlaşma yapabilmek için öncelikle, ülkenin birçok açıdan yeniden yapılandırılması, deniz ve kara sınırlarının korunması için devlet idaresini güçlendirmek gerekiyor. Bunun için bu zirvede daha çok yardım palanlandı.

Bir başka gündem maddesi de, daha çok göçmenin geldikleri ülkeye gönüllü olarak geri dönmelerini sağlamak: Bunun için Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNCHR) ve Uluslararası Göç Örgütü (IOM) Avrupa'nın göç krizinde anahtar rol oynayacaklar.

ROMA ANTLAŞMALARININ 60. YILI

25 martta Roma'da, AB'nin kuruluş antlaşması olan Roma Antlaşmaları'nın 60. yılı kutlama planı da yapıldı. Hem bu kutlama planı, hem de ortak güvenlik, savunma, ortak iltica kuralları, genişleme konuları birlikten ayrılma kararı alan İngiltere Başbakanı Theresa May gittikten sonra konuşulan konular oldu. Bu konuların May olmadan konuşulmasında herhalde May'in Beyaz Saray'da Trump'la görüşen ilk avrupalı hükümet başkanı olmasının ve Trump'ın ilk ticari ortaklık yapacağını açıkladığı ülkenin İngiltere olmasının da etkisi vardı.

Zirvenin genel amacı mülteci dramını sonlandırmak oldu. AB, göçü sonlandırmayı sadece getirdiği ekonomik yükten dolayı istemiyor; bu göçleri avrupa toplumlarının radikaleşmesine sebep olduğu için de durdurmak istiyor. Göç sorunun yanı sıra, ABD ile ittifak yapmak artık AB için hiç kolay görünmüyor. Bir taraftan İngiltere AB ile ortak hareket edecek gibi durmuyorken, öte taraftan da AB Putin ile çalışamıyor -birlik içerisinde Putin etkisinde olan ülkeler de var. Zaten Türkiye ile uzun zamandır ortak çalışmak çok zor.

LE PEN, NATO’DAN AYRILMAYI GÜNDEME ALDI

Tüm bunlara bir de sağ popülist liderlerin yakında Avrupa'da yapılacak seçimlerinde başarılı olmaları eklenirse (ki bu çok da küçük bir ihtimal değil), AB önümüzdeki zamanlarda ciddi zorlanacak. Örneğin gün geçmiyor ki, Fransa sağ popülist aday Marine Le Pen'den AB karşıtı bir haber gelmesin. Seçilmesi halinde birlik üyeliğini referanduma götüreceğini söyleyen Le Pen, şimdi tıpkı Trump gibi NATO'dan ayrılmayı seçim gündemine aldı.

Tüm bu sorunlara karşı Almanya, Avusturya, Lüksemburg gibi ülkeler ve şu anki Fransa hükümeti, bu tehlikeli gidişatı geç de olsa daha çok gündemlerine aldılar. Bu konuda Merkel, bu zirvede birliktelik ruhunu fevkalade bir biçimde gösterdiklerini özellikle vurguladı.

Önümüzdeki aylar dünya için de, Avrupa için de daha çok demokrasinin sorgulandığı ve karşıt fikirlerin daha çok çatıştığı bir süreç olacak gibi görünüyor.