Dünya basınında ‘Türkiye-Suriye Depremi’ olarak anılan tarihin
en büyük karasal depremlerinden birinin hiçbir zaman tümüyle
netleşmiş yıkım tablosunu bilemeyeceğiz, tıpkı Marmara Depremi’nde
olduğu gibi... Bu ölü sayısı için de, toplam maddi zarar için de,
sosyal travmaların sonuçları açısından da geçerli. Türkiye
ekonomisini ve siyasetini ne ölçüde değiştireceğini ise zaman
gösterecek, ancak bazı tahminler yapmak mümkün görünüyor.
110.000 KİLOMETREKARE, 13.3 MİLYON İNSAN
Öncelikle, Pazarcık merkezli 7.7M ve Ekinözü merkezli 7.6M
büyüklüğündeki her iki depremin de hâlâ büyüklüğü bile tartışma
konusu, bunu belirtelim. Belki de bir süre sonra Pazarcık için
7.9M’yi telaffuz edecek bilim insanları... Yaklaşık 110.000
kilometrekarelik bir alanı etkileyen, iki ilimizi ise neredeyse
yerle bir eden iki deprem söz konusu olan. Toplam 10 ilden söz
ediyoruz, ancak çok ciddi yıkımın yaşandığı Kahramanmaraş, Hatay,
Adıyaman ile Gaziantep’in belli bir bölümü dışında, yıkımın ‘kısmi’
kaldığını söylemek mümkün.
GERÇEK YIKIMI ÖĞRENMEK ZAMAN ALACAK
Henüz hasar tespit çalışmaları yüzeysel olarak yapılabilmiş
durumda. Gerçek hasar tespit çalışmalarından yaklaşık maddi zararı
tespit etmek mümkün olacak, o da zaman alacak. Görünen o ki, bu
bölgede büyük sanayi tesisleri, organize sanayi bölgeleri ve sanayi
sitelerindeki hasarın düzeyi tam olarak bilinmiyor. Henüz bu
meseleyle ilgilenecek ne lüksümüz var, ne de vaktimiz. Aynı şekilde
işyerleri için de bu durum geçerli. Bunun yanı sıra, enkaz
kaldırıldıktan sonra bir süre depremzedelerin barınma, yeme-içme ve
sağlık sorunlarının giderilmesine yoğunlaşılacak. İşte ondan sonra
nasıl bir ekonomik yıkımla karşı karşıya olduğumuzu
anlayabileceğiz.

Ölü sayısının en az 70 binler civarında olacağı öngörülüyor, ama
bu da afaki bir hesaplama üzerinden… Çok daha fazlası da olabilir
ne yazık ki! Yıkılan bina sayısını biliyoruz, ama ağır ve orta
hasarlı binaların sayısı konusunda net bir bilgi elimizde yok. Bu
bilgiler çerçevesinde yeniden inşanın maliyeti netleşebilir ancak.
Bunun yanı sıra afet bölgesinde sayılmamakla birlikte Elazığ’da
önlem amaçlı olarak bazı binaların yıkımına başlandığını da
hatırlatalım. Altyapının uğradığı zarar, şu anda doğrudan
etkilenilen alanlarda bire bir yaşananlardan anlaşılıyor. GSM
şebekesi, elektrik, su, ulaşım altyapısında ciddi bir yıkım olduğu
ortada... Yapılan açıklamalara göre bölgedeki petrol boru
hatlarında herhangi ciddi bir yıkım söz konusu değil.
AFET BÖLGESİNİN TOPLAM MİLLİ GELİRDEN ALDIĞI PAY YÜZDE
9.3
Tüm bu belirsizliklere karşın, şimdiden bazı öngörüler
yapılıyor. Söz gelimi Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu
(TÜRKONFED), ‘2023 Kahramanmaraş Depremi Ön Değerlendirme Durum
Raporu’nu kamuoyuyla paylaştı. Rapor, afet bölgesi ilan edilen
illerde toplam 13.3 milyon kişinin yaşadığı tespitiyle başlıyor. Bu
rakam, Türkiye nüfusunun yüzde 15.7’sine karşılık geliyor. Deprem
bölgesindeki illerin toplam milli gelirden aldığı pay yüzde 9.3.
Tarım, imalat ve sanayi sektörlerinin payı ise bu oranın üzerinde…
10 ilin tarım sektörünün milli gelirdeki payı yüzde 14.3. Finans ve
sigorta sektöründeki payı ise oldukça düşük, yüzde 4.4. Ancak ülke
çapındaki toplam girişimlerin yüzde 11.7’si bu bölgede. Gelir
vergisi ve kurumlar vergisi faal mükellefelerinin yüzde 15’i bu 10
ilde bulunuyor.
EN FAZLA ETKİLENECEK SEKTÖR TARIM
Bu bölge ülke çapındaki tarımsal üretimin yüzde 20.9’unu
karşılıyor. Tahıllar ve bitkisel üretimin yüzde 12’sini
gerçekleştiriyor. İşlenen tarım alanlarının yüzde 14.5’i, büyükbaş
hayvan varlığının yüzde 12 ve küçükbaş hayvan varlığının yüzde
16.3’üne sahip. Bu rakamlar dikkate alındığında, zaten kurak geçen
bir yılda, ciddi bir sıkıntı yaşanması ve gıda enflasyonu artışına
etkisi olması oldukça muhtemel. Zira insan kaybı ve yaşanan şok
sebebiyle bu yıl üretimin ve hasadın ne ölçüde yapılabileceği
bilinmiyor.
Bankacılık sektörü açısından da ciddi sorunlar söz konusu olacak
gibi… 10 il, toplam kredilerde yüzde 9, mevduatlarda yüzde 5.2 ve
takipteki kredilerde yüzde 16 paya sahip. Bu kredilerin geri
ödemesi ertelenecek, mevduatlar büyük oranda çekilecek ve takipteki
kredilerin de yapılabilmesi neredeyse imkansız gibi…
İHRACAT HACMİ 15 MİLYAR DOLARIN ALTINA GERİLEYEBİLİR
Gelelim bu 10 ilin ihracat potansiyeline... Afet
bölgesinde yer alan iller, toplam ihracatın yüzde 8.7’sini
gerçekleştiriyor. Bu illerin ihracattaki payları büyük farklılık
gösteriyor. Söz gelimi 2022 yılında bölgeden yapılan toplam ihracat
19.76 milyar dolarken, bu ihracat hacminin 10.52 milyar dolarlık
kısmı sadece Gaziantep’ten gerçekleştirildi. Sırasıyla, Hatay 3.56
milyar dolar, Adana 3 milyar dolar ve Kahramanmaraş 1.76 milyar
dolarlık ihracat yaptı. Bu açıdan bakıldığında, Gaziantep’in kısmen
yıkıma uğradığı düşünülerse, bölgedeki ihracatın en çok sekteye
uğrayacağı iller Hatay ve Kahramanmaraş olarak görünüyor. Yine
dikkate alınacak bir başka konu ise ihracat kalemleri ve onların
üretim tesisleri... Bölgeden yapılan ihracatta hububat, bakliyat,
yağlı tohum ve mamulleri, gıda, çelik, tekstil ve hazır giyim
ürünleri ilk sıralarda yer alıyor. Bunun anlamı, sanayi
tesislerinde yıkım olmuş olsa bile, bir otomotiv ya da elektronik
sektöründeki yeniden üretime geçiş için gerekli onarım ve
yenilemeye göre çok daha hızlı toparlanabileceği. Yani üretimdeki
kesinti süresi biraz daha kısa olabilir. Ama başka bir sorun var...
İllerin milli gelire katkılarındaki azalmaya paralel olarak afete
maruz kalan 10 ilin ihracatının, ihracatı göğüsleyen liman
altyapısının bozulmasının da etkisiyle, 15 milyar dolar düzeyinin
altına düşebileceği öngörülebilir.
İYİMSER BİR TAHMİNLE YIKIMIN MALİYETİ 84.06 MİLYAR DOLAR
Bu saydıklarımın hepsi, yıkımdan sonraki ekonomik öngörülere
ilişkin. Şimdi gelelim depremin yıkım faturasına, ki
TÜRKONFED’in bu öngörüsünün biraz iyimser olabileceğinin de altını
çizmeden edemeyeceğim… Umarım bu rakamlarla sınırlı kalır! Tabloda
da göreceğiniz gibi bu tahminler, Marmara Depremi’ndeki yıkımla
kıyaslanarak ve bugünkü cari fiyatlar üzerinden hesaplanmış. 2023
Kahramanmaraş Depremi’nin 70.75 milyar doları konut zararı, 10.4
milyar doları milli gelir kaybı ve 2.91 milyar doları işgünü kaybı
olmak üzere, toplamda 84.06 milyar dolar hasara neden olmasını
bekleniyor, TÜRKONFED’in hazırladığı rapora göre.
İÇ VE DIŞ GÖÇ DALGASI CİDDİ BİR SORUN OLACAK
Tüm bu ekonomik öngörülerde hesaba katılamayan, çünkü tahmin
edilmesi oldukça güç birkaç mesele daha var. Birincisi deprem
sonrasında kısa bir süre içinde başlayacak yurtiçi yoğun göç, bir
diğeri ise depremin ciddi yıkıma sebep olduğu Suriye’nin kuzeyinden
Türkiye’ye gelebilecek göç dalgası… Halep, İdlip, Afrin ve
Lazkiye’den ciddi bir göç dalgasıyla karşı karşıya kalabiliriz.
Deprem sonrası yardım alması dahi uzun süre engellenen Suriye'ye
yönelik Belçika Başbakanı Alexander De Croo’nun aklına ilk
gelen şey, “Bize gelmesinler, Türkiye’ye gitsinler” oldu. Türkiye
ve Suriye’de yaşanan depremin yeni bir mülteci dalgası
yaratmasından endişe ettiğini belirten De Croo, mağdurların
Türkiye’de barındırılması gerektiğini söyleyip, “Aramızda bir
şeylerin kırılmasını önlemek için bu konuda Türkiye ile iyi
anlaşmalar yapmalıyız” dedi bile... Yani Avrupa Birliği bize biraz
nakdi yardım yaparak bu işten sıyrılmak isteyecek, bunu öngörmek
hiç de zor değil işte! Bu göçün yan etkileri, bazı komşu iller ve
büyükşehirlerde kira fiyatlarında astronomik yükselişlere sebep
olacak, hatta bu acılı günlerde bile ev sahipleri fiyatları üçe
katlamaya başlamış. Başta işsizlik olmak üzere çevre kentlere
getireceği sosyal krizler ayrıca konuşulacak.
DIŞ YARDIMLAR NE KADAR ETKİLİ OLUR?
Peki tüm bu olumsuz etkenlerin yanında, deprem sonrasında
ekonominin yeniden toparlanması için karşılıksız dış yardımlar ve
başta Dünya Bankası ve IMF olmak üzere uluslararası kuruluşlardan
uygun faizli destek kredileri gelir mi? Büyük olasılıkla bir ölçüde
gelecek, bunların bir kısmı da karşılıksız yardım olacaktır. Ancak
burada işin içine siyasetin de gireceği kesin. ABD ve AB ile arası
oldukça limoni olan iktidarla Batı blokunun pazarlık yapacağına hiç
şüphe yok. Bunun yanı sıra, yolsuzluk gerekçesiyle yardımların
asgari düzeyde kalması da mümkün. Belki Çin, Rusya, İran, Pakistan,
Hindistan benzeri ülkeler bir ölçüde teknik, lojistik ve finansal
destek sağlayabilir, ama o da bir yere kadar... Bunu pek yakında
göreceğiz. Tabii bu yardımların doğru bir şekilde kullanılıp
kullanılmayacağı meselesi var ki, o da kocaman bir soru
işareti.
EKONOMİK KRİZ DÖNGÜSELLEŞECEK
Bu iki deprem öyle bir dönemde vurdu ki, ekonomik krizin daha da
ciddi bir boyuta geleceği kesin. Nereden baksanız, siyasi tüm
göstergeler, normalleşme sürecinin önünde bir engel. Öncelikle
iktidara olan güven ciddi bir şekilde sarsılmış durumda. Kutuplaşma
zirvede ve iktidarın anti-demokratik uygulamalarla yoluna devam
etmeye çalışacağını da biliyoruz. Seçim ekonomisine devam edip
seçimlere gitmesi oldukça zor görünüyor. Seçimi anayasaya aykırı
olarak erteleme ihtimali var mı? Var!.. Peki öyle olursa seçim
ekonomisi uygulamaları daha da uzun bir süreye yayılmayacak mı, siz
buna yukarıdaki 84.06 milyar dolarlık yıkım maliyeti ve bunun yanı
sıra kısa vadede bölgedeki ekonomik durgunluğun süreceğini de
ekleyin. Bizi hem siyasi hem sosyal hem de ekonomik açıdan bir
karabasanın beklediğini söyleyebiliriz.
AFET ETKİSİ UZUN VADELİ OLMUYOR AMA...
Son bir not, bu da bir karşılaştırma üzerinden, doğal afetlerin
ekonomiye etkileriyle ilgili bir analizden söz edeyim. Bu rapor
2004 Hint Okyanusu Depremi ve tsunaminin ülke ekonomilerine
etkisini inceliyor. 2022’de yayımlanan ‘A Study of the 2004
Indonesian Tsunami: The Effects on GDP and Tourism Post-Disaster’
(2004 Endonezya Tsunamisi Üzerine Bir Çalışma: Afet Sonrası GSYİH
ve Turizm Üzerindeki Etkileri) araştırmasına göre, deprem ve
tsunaminin hemen ardından, afetten etkilenen ülkelerin GSYİH’sinin
yıl içinde ciddi bir düşüş yaşadığı görülüyor. Bir sonraki yıl
dipten dönüş başlıyor. Birkaç yıl boyunca dalgalı bir seyir
izleniyor. Sonrasında, ülkenin 'olağan' ekonomik göstergelerine
uyumlu bir büyümeye geçiliyor. O dönemde, tsunamiden etkilenen
ülkelerde, Türkiye'deki gibi bir çok etkenli ekonomik kriz ve
siyasi kutuplaşma yoktu. Yine de, bu genel hızlı toparlanma
eğilimini, küçük bir avuntu gibi görebiliriz. Bu kadar acı ve
zorluklar arasında!