Acıya yabancılaşarak yaşamayı unutmak

Byung-Chul Han'ın yeni çalışması 'Palyatif Toplum - Günümüzde Acı', Metis Yayıncılık tarafından yayımlandı.

Abone ol

Bugün, yaşamak ve dünyayı yorumlayıp arıduru sonuçlara ulaşmak eski zamanlara göre daha zor hâle geldi. Bunun nedenlerinin başında müphemliğin baskın ya da geçerli olması, hayatta kalma histerisinin iyi yaşamanın önüne geçmesi, bir şeyleri “hemen şimdi” ve hızla gerçekleştirmenin geçer akçe olması, anlamanın yerini süratle eylemde bulunmanın alması, sürekli güncellenen ve değişen gündemlerin yaşamımızı işgal etmesi, “verim”, “performans”, “başarı” ve narsisizmin tüm şiddetiyle hayatımızı kaplaması geliyor. Dahası, insanların birbiriyle iletişim kurmak yerine gitgide atomize oluşu da yaşananları anlama ve yorumlama gücümüzü azaltıyor. Böyle bir dünyada “sağlıklı” kalma veya “sağlıklı görünme” takıntısı, düzenimizi aynen devam ettirme ve lükslerimizden vazgeçmeden yaşama her şeyin önüne geçiyor. Öte yandan, canımızı sıkabilecek hakikatlerden uzaklaşarak kendimizi özgür ve mutlu sanmayı yaşamayla özdeşleştirirken sorunlara kalıcı çözüm bulmak yerine onları sumen altı etmeyi ve pansumanlamayı seçiyoruz.

Byung-Chul Han, yeni kitabı 'Palyatif Toplum, Günümüzde Acı’da bu soruna ve acı korkusuna (algofobiye) odaklanarak günlük yaşamdan siyasete uzanan geniş bir platformda takılıp kaldığımız bu eşiği sorgulayıp palyatif bir yaşamı, toplumu ve demokrasiyi masaya yatırıyor.

PALYATİF TOPLUM PERFORMANS TOPLUMUYLA ÖRTÜŞÜR

Yaşamayı salt mutlulukla veya bizi huzursuz edip düşünmekten uzaklaştıracak eylemlerle eşleştirdiğimizden beri kendimizi de dünyayı da anlamaktan ve yorumlamaktan uzaklaştık. Han’ın deyişiyle “sürekli-anestezi” altındayız. Bizi mutsuz kılacak herhangi bir tartışmadan, haberden ya da olaydan kaçınırken “ağrı kesicilere”, uyuma ve uyuşmaya sığınıyoruz.

Palyatif Toplum, Günümüzde Acı, Byung-Chul Han, Çevirmen: Haluk Barışcan, 78 syf., Metis Yayınları, 2022.

Han, bu noktaya nasıl geldiğimizi yorumlarken “olumluluk” ve “zayıflık” gibi iki edimi ve kavramı merkeze alıyor: “Günümüzdeki algofobinin temelinde bir paradigma değişimi yatar. İçinde yaşadığımız toplum her tür olumsuzluktan kurtulmaya çalışan bir olumluluk toplumudur. Acıysa olumsuzluğun ta kendisidir. Psikoloji de bu paradigma değişimini izleyerek ‘acı çekme psikolojisi’ şeklindeki negatif psikolojiyi terk ederek sıhhat, mutluluk ve iyimserlikle ilgilenen ‘pozitif psikoloji’ye yönelmiştir. Olumsuz düşüncelerden uzak durulması gerekir. Bunların yerine derhal olumlu düşünceler konmalıdır. Pozitif psikoloji acıyı bile performans mantığına tabi kılar. Neoliberal dayanıklılık ideolojisi travmatik deneyimleri performans artışı için katalizör hâline getirir. Hatta travma sonrası büyüme gündeme getirilir. Ruhsal bir ağırlık antrenmanı olarak dayanıklılık çalışması, insanları acıya olabildiğince duyarsız, daima mutlu bir performans öznesi olarak şekillendirmeyi amaçlar (...) Palyatif toplum performans toplumuyla örtüşür. Acı bir zayıflık belirtisi olarak yorumlanır. Gizlenmesi ya da optimizasyonla giderilmesi gereken bir şeydir. Performansla uyuşmaz. Yapabilmenin hüküm sürdüğü aktif toplumda acı çekmenin pasifliğine yer yoktur. Günümüzde acı kendini ifade edebilme imkânlarından tümüyle mahrum bırakılmıştır. Sesini kesmeye mahkûm edilmiştir. Palyatif toplum acının canlanarak bir çile hâline gelmesine, dillenmesine izin vermez.”

ACININ ÖTELENDİĞİ YAŞAM KUTSANIYOR

Hemen her şey gibi yaşamı, benliği ve kültürü tüketme alışkanlığının palyatif toplumu ve acı korkusunu yarattığını belirten Han, acının disiplin kurumlarına hapsedildiğini, günlük akışta ise mutluluk zorlamasıyla kişinin performansını aynen devam ettirmesinin beklendiğini; özgürlüğün ve gözetlemenin birbirine karıştığını söylüyor. Hemen herkes kendisiyle ve kendi “mutluluğuyla” ilgilenmeye başladığında, başkası ve toplumsal ilişkiler önemsizleşiyor; Han’a göre bu durum, toplumun ve toplumsal iletişimin değil, kişinin kendisini düzeltmesine yönelik mesaj bombardımanına yol açıyor. Dolayısıyla birlikte hissedilen acı da beraber çekilen cefa da yitip gidiyor, onun yerine “tekilleşme” ve “ben-yorgunluğu” geçiyor. Böylece devrim ve başkaldırı ihtimali azaltılıyor; kişi, tekdüze uyumlu ve mutlu hayatını sürdürmeyi her şeyin önüne koyuyor. İyi hayat yerine, acının ötelendiği ve asgari ölçüde düşünülen bir yaşam âdeta kutsanıyor.

ACISIZ DÜNYA AYNININ CEHENNEMİDİR

Acının anlamsızlaştırılması ve yalnızca ilaçlarla üstesinden gelinebilecek bir duruma indirgenmesi, Han’a göre kişinin topallamaya başlaması demek. Başka bir deyişle anlamdan arındırılmış bir hayatın içinde debelenmek diye yorumlayan yazarın deyişiyle günümüzde acının farklı bir boyutunu yaşamaya, diğer bir ifadeyle anlamlı acının ötesine geçmeye zorlanıyoruz. Acının, başkasıyla bağ ve iletişim kurmaya yaradığını söyleyen Han, aynı zamanda farklı olanı anlamamıza yardım ettiği notunu düşüyor.

Acısızlığın ve acının anlamsızlaştırılmasının ise aynılığa yol açtığını ekliyor. “Acı olmaksızın ayırt edip değer biçmek mümkün değildir, acısız dünya aynının cehennemidir, umursamazlık hâkimdir burada, eşsiz olanın kaybolmasına neden olur” diyor. Ardından şöyle devam ediyor: “Acı gerçekliktir. Gerçeklik etkisi gösterir. Gerçekliği her şeyden önce acı veren direnciyle algılarız. Palyatif toplumun sürekli anestezisi dünyayı gerçeklikten arındırır (...) Bugün artık acıya maruz kalmak istemiyoruz. Halbuki acı yeninin, tamamen farklı olanın ebesidir. Acının negatifliği aynıyı kesintiye uğratır. Aynının cehennemi olan palyatif toplumda acının dili, acının poetiği mümkün değildir. Bu toplumda yalnızca hoşnutluğun nesrine yani gün ışığında yazmaya yer vardır.”

Nietzsche’ye atıfla “acıya düşman palyatif toplum”u diyalektik, ontolojik ve ahlaki açıdan inceleyen Han’a göre acıdan arındırılmış insanlık-sonrası çağa doğru sürükleniyoruz; “mutluluk içindeki acısız hayat, artık insan hayatı olmayacak.” Acıya yabancılaşarak yaşamayı unutmanın eşiğine gelen insan, yaşamını olduğu gibi devam ettirmek için kendisini ortadan kaldırma ve hayatı pahasına ölümsüzlüğe erişmeye çalışıyor. Hâl böyle olunca acıyı öteleyen insanlardan oluşan palyatif toplumun sınırları enikonu genişliyor, palyatif demokrasi ve ağrı kesici satışları artıyor.