“450 km’yi büyük bir keyifle yürüdüm. “450 km’yi yürürler mi” diye soranlar oldu. “Fazla yürümezler, 50-60 km’de bırakırlar diyenler” oldu. Evet yürüdüm, ülkem için yürüdüm, 80 milyon için yürüdüm.”
Bu sözler CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 25 günde kat ettiği uzun yolun sonundaki mitingde en çok alkış alan ifadeleri oldu. Meydanı dolduran yüzbinlerce insan Kılıçdaroğlu’nun bu sözlerine alkışlarla, ıslıklarla, hak, hukuk, adalet sloganlarıyla karşılık verdi.
Bu sözlere gelen yoğun alkışın anlamı açıktı. Ankara Güvenpark’ta yürüyüş başladığında o meydanı dolduranların büyük kısmı da bu şüpheyi taşıyordu. Kimisi CHP’nin geçmiş deneyimlerine dayanarak, kimisi yaşanabilecek gerilimler nedeniyle yürüyüşün bırakılabileceğini kimisi de iktidarın tutumundan kaynaklı İstanbul’a ulaşılacağına çok ihtimal vermiyordu. İstanbul sınırlarına girildiği güne kadar da bu endişe taşındı ama Kılıçdaroğlu’nun da altını çizdiği gibi “Yürünmez” denilen yol yüründü. Kılıçdaroğlu’nun 25 günlük Adalet Yürüyüşü’ndeki belki de en büyük kazanç da “dediğini yapmış olmanın bu yürüyüşe destek verenlere kazandırdığı güven duygusu oldu.
YÜRÜYÜŞ DÜZCE SONRASI BÜYÜDÜ
Gazete Duvar olarak başından sonuna kadar takip ettiğimiz Adalet Yürüyüşü’nün ben de 12 gününü izleme şansı buldum. Ankara Güvenpark’tan on binlerle çıkan yürüyüş kolu ertesi gün binlere düşmüştü. Uzun süre de böyle devam etti. Orta yaş katılımcı ağırlığıyla dikkat çeken yürüyüş kolu Düzce sonrası büyümeye başladı. Hem yürüyüşe katılım artık on binlerle ifade edilmeye başlandı hem de daha geniş bir içerik kazandı.
CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasıyla başlayan, daha çok CHP teşkilatlarının domine ettiği Adalet Yürüyüşü yolun yarısına gelindiğinde ihraç edilen akademisyenlerin, hukukçuların, kadınların, taşeron işçilerin, darbe mağdurlarının hatta taksicilerin, adalet arayan toplumdaki farklı kesimlerin kendini ifade ettiği, talebini ortaklaştırdığı bir mecraya dönüştü.
HAK, HUKUK, ADALET SLOGANI ADIGÜZEL’DEN
Adalet yürüyüşünün marşı da sloganı da afişi de yollarda yazıldı, söylendi. 9 Temmuz mitinginde yüzbinlerce kişinin hep bir ağızdan eşlik ettiği Adalet Marşı’nı 70’li yıllardaki bir marştan uyarlayan ve seslendiren bir milletvekili, Nurhayat Altaca Kayışoğlu oldu. Elinde tek bir “adalet” yazılı dövizle yürüyen CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun belki de ömrü boyunca ilk kez attığı “Hak, hukuk, adalet” sloganını yine bu yürüyüş devam ederken Kartal ilçe teşkilatından iki gençle birlikte İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel üretti. Yakıcı güneşin altında tenleri koyulaşan milletvekilleri, grubun en esmer milletvekiline gönderme yaparak “Hepimiz Özcan Purçu olduk” diye gülümserken belki de siyasi hayatlarının en önemli 25 gününü yaşadı.
KADINLAR ALANDA EŞİTLİĞİ SAĞLADI
25 günlük yürüyüşün en dikkat çeken topluluğu kadınlardı. Son yıllarda yapılan pek çok eylemde ön sıralarda yer alan kadınlar bu yürüyüşün de en büyük destekçisi ve katılımcısı oldular. “Eşitlik” isteyen kadınlar neredeyse alanın yarısını doldurarak bu eşitlik talebini en azından mücadele boyutuyla hayata geçirdiler.
ADALET TİŞÖRTLERİ HATIRA OLARAK SAKLANACAK
Taraftar gruplarından bisiklet sürücülerine, çevrecilerden sanatçılara toplumun farklı kesimlerini kendi renkleriyle bir araya getiren yürüyüş ve miting katılımcılar açısından da kendi tarihlerine düşülecek bir nottu. Alanda çok sayıda kişinin adalet yazılı tişört ve şapka arayışında “tarihi” olarak nitelendirdikleri bu yürüyüş ve mitingin hatırasını taşıma isteği vardı. Alanda tek bir tane adalet yazılı tişört ve şapka bırakılmadı.
YÜRÜYÜŞÜN EN BÜYÜK KAZANCI
Peki OHAL’in birinci yılını doldurmasına günler kala, yaşanan olumsuzlukların çığlığı olarak görülebilecek yürüyüş ve sonrasında gerçekleştirilen büyük mitingin ardından ne olacak? Kılıçdaroğlu, 1 saati bulan uzun konuşmasında bundan sonrası için somut bir eylem planı sunmadı ama “İlk adım”, “Yeni bir doğuş” olarak nitelendirdiği 9 Temmuz sonrası için bir işaret verdi. Bu işaret Kılıçdaroğlu’nun “Yürüyüşte ne kazandık?” sorusuna verdiği cevapta gizli. Kılıçdaroğlu, “Toplum olarak korku gömleğini çıkarıp çöp sepetine attık. Yalnız olmadığımızı gördük. Umudumuzu yeniden yeşerttik” derken aslında bu yürüyüş ile adalet talep edenlerin “itiraz etme ve karşı çıkma gücü” elde ettiğini söyledi. Bu anlamda “Eee yüründü de ne oldu? Şimdi ne değişecek?” sorusuna yanıt tek başına CHP’ye değil aslında adaletsizliğe uğradığını düşünen herkese düşüyor. Bundan sonra ne olacağını "korku gömleğini yırtan, tek başına olmadığını bilerek itiraz eden ve umudu başkalarına bulaştıranlar" belirleyecek.