Karikatürist Charles Addams tarafından yaratılmış olan ‘Addams
Ailesi’, hatırlanacağı üzere, vampir, kurt adam, Frankenstein
(aslında bu isim ‘yaratığın’ değil onu yaratan doktorun ismidir!)
gibi korku klasiği figürlerden oluşan bir aileyi (!) sunan,
eğlenceli ve kara mizah dozu yüksek bir dünyanın kapısını açıyordu.
Addams Ailesi ilk olarak 1964 yılında bir dizi olarak televizyona
uyarlandı, bir ikinci uyarlama serisi ise çok daha yakın bir
tarihte, 1990’lı yılların başında karşımıza geldi. Ancak kuşkusuz
bu karakterlerin en göze çarpan ve onları dünyaya tanıtan
uyarlamaları 1991 yılında çekilen ‘The Addams Family’ ve 1993’te
çekilen ‘The Addams Family Return’ adlarındaki sinema filmleri
oldu. Bu iki film hem yetenekli oyuncularıyla hem de başarıyla
kurdukları karanlık ancak mizahi dünyayla daha önceki örnekleri
arasında bizce açık ara öne çıktılar…
Bu hafta sinema salonlarımıza uğrayan ‘Addams Ailesi’ aslında
belki de bu konuya en uygun olan film türü yani bir animasyon
olarak önümüze geliyor. (Daha önce 1973 yılında çekilen bir örnek
daha var ama…) Hem artık tanıdığımız karakterler yerli yerinde
duruyor, hem de tabii film sadece ‘eğlencelik’ olmasın diye yer yer
‘aykırı olandan korkma’, ‘grup psikolojisi’ ve ‘modern ama dışarıya
kapalı yaşam’ gibi temalar ele alınıyor…
Geçmiş bir zamanda, yaşadığı kasabada insanlarda endişe yaratan
soluk yüzlü, bir tür ‘vampir kadın’ olan Morticia, kendisi gibi
sıra dışı bir varlık olan kötücül ancak kendisine karşı tutkulu ve
duyarlı Gomez ile evlenir. Sadece aile üyelerinin katıldığı bu
düğün, kendilerine karşı tepkili olan kasaba halkının şiddetli
baskınıyla yarıda kalır. Buna rağmen Morticia ve Gomez yollara
düşüp terk edilmiş bir köşk bulurlar ve zaman içerisinde burada bir
aile kurarlar. Kendileri gibi sıra dışı ve aykırı iki çocuk sahibi
olan çiftin huzurları, köşklerinin yakınına kurulan bir site
projesiyle biraz bozulur. Bu ‘mükemmel’ site projesinin kurucusu ve
ünlü bir reality-show ‘kraliçesi’ olan Margaux Needler,
Addams’ların köşkünün site evlerinin manzarasını bozması sebebiyle
çeşitli yollarla Addams’ları evlerinden çıkarmaya çalışır…
İKİ ÇOCUKLA ŞEKİLLENEN SENARYO…
Filmin yönetmenlerinin seyircilerin merakını uyandıracak birkaç
hikayeyi birbirine bağlayarak devrimci olmasa da başarılı bir
senaryo oluşturdukları tartışılmaz bir gerçek… Ailenin büyük kızı,
adeta bir ruh gibi dolaşan Wednesday, hayatı boyuncu aile evinden
ayrılmadığı için, yakınlarında kurulan sitedeki yaşamı merak ediyor
ve buradaki hayata dahil olmak istiyor. Sitedeki diğer çocuklara
göre çok değişik bir tarzı ve güçleri olan Wednesday hem burada
tanıştığı insanların dengelerini değiştiriyor hem de kendisi de
karşılıklı olarak bazı değişimler yaşıyor.
Onun küçük kardeşi Pugsley ise ailenin ağırbaşlı tavırlarına hiç
uymayan, yaptığı birbirinden tehlikeli deneylerle her an bir
yerleri patlatabilecek yaramaz bir çocuk. Babasının, o aralar en
fazla önem verdiği şey ise onun yaklaşmakta olan, Addams Ailesi'ne
has, bir tür ‘reşit olma’ töreni…
Bütün bu hikayeler hem gelişmeye açık duruyor hem de beraberinde
‘steril duran bir toplumun yapaylığı’ veya ‘çocuklardaki büyüme
sancılarının sonuçları’ gibi konular etrafında geziniyor ve tempolu
ve katmanlı bir senaryo oluşturuyor.
SEVMEK DEĞİL SEVMEMEK…
Ancak bu filmde Addams Ailesi'nin kendisine has özelliklerinden
oluşan biraz ‘riskli’ ve atlanmaması gereken bir durum var: Addams
Ailesi kendi aralarında mutlu ve huzurlu görünse de genelde hem
eylem hem de düşünce olarak ‘negatif’ şeylerden beslenen
karakterler. Perili ve tekinsiz duran bir köşk onlara ‘ideal aile
evi’ gibi geliyor. Başka aile üyelerinin olumsuz gördüğü hatta
nefret ettiği duygular onların en hoşlandığı şeyler haline
dönüşebiliyor. Bu bolca kara mizah yüklü ve zaman zaman ‘sarkastik’
durumlar sunan hikayede, sevmek ile sevmemek, iyi ile kötü ve
çekici ile itici sık sık yer değiştiriyor. Bu ‘ironik’ durumun en
belirgin sekanslarını herhalde iki kardeşin birbirlerine yaptığı
‘canlı canlı gömmeye çalışma(!), bulundukları mekanları havaya
uçurma denemeleri veya birbirlerine salladıkları silahlar gibi
sadist görünümlü ama ‘sarkastik’ anlatımlı bölümler oluşturuyor. Bu
kadar ‘uç’ sınırlarda gezinen kara mizah duygusu Addams Ailesi'nin
garip düzeni içinde tam olarak yerini buluyor ve gerçekten
‘eğlenceli’ görünüyor.
Hikayenin garip karakterleri tabii ki sadece bu dört kişilik
aileden oluşmuyor. Onların arabalarıyla kazara çarptıkları (!) ve o
zamandan beri onlara sadakatle hizmet eden Frankenstein, evde her
işe koşturan, onların yoldaşı olan canlı, kesik ‘el’, yanlarından
evcil bir köpek gibi ayırmadıkları aslan, zaman zaman içinden çıkan
yarasa ordusuyla uçuk bir amca görüntüsü çizen Fenster ve
Pugsley’in ‘reşit olma’ töreni için evlerine gelen ailenin diğer
üyeleri bu aykırı dünyayı tamamlayan karakterler olarak gözümüze
çarpıyor.
Filmi dublajlı izlemeyi tercih eden seyircilere tabii ki hiçbir
şey diyemeyiz ancak Oscar Isaac, Charlize Theron, Choloe Grace
Moritz veya Bette Midler gibi oyuncular sadece bu karakterleri
seslendirmiyor aynı zamanda onları adeta ‘oynuyor’. Bizce kendimizi
onların sesinden mahrum bırakmamız gerekir. Bir yan karakteri (İt)
seslendiren ve final şarkısıyla izini bırakan şarkıcı Snoop Dogg da
bu listeye eklenen hoş bir isim olarak aklımızda kalıyor.
Kısacası Addams Ailesi'ni gerçekten özlemiştik! Ve onlarla
animasyon türünde de olsa bu kadar başarılı bir yapımla buluşmak
bizce büyük bir keyif. Her yaştan sinemasever gerçekten zevkli bir
buçuk saat geçirecek!
Yönetmenler: Conrad Vernon, Greg Tiernan
Seslendirenler: Oscar Isaac, Charlize Theron,
Choloe Grace Moritz, Finn Wolfhard, Nick Kroll, Snoop Dogg, Bette
Midler, Allison Janney…
Ülke: ABD