İçinde yaşadığımız zaman ve coğrafyada “iletişim hakları” üzerine düşünmeye başladığımızda, silahlarla basılan haber ajansları, matbaadan çıkmadan toplatılan gazete ve dergiler, haklarında dava açılmış gazeteler, gözaltına alınan, tutuklanan, işten çıkartılan tehdit altındaki gazeteciler, basın yasağı getirilen haberler, kapatılan internet siteleri gibi son derece yakıcı sorunlar ile karşılaşıyoruz. Şimdi bu yakıcı iletişim hakları ihlallerinin olduğu durumda, ABD'deki “ağ tarafsızlığı” tartışmalarından bize ne?' sorusu kolay yanıtlanabilir bir soru değil. Onu da umuyorum ki yazının sonunda yanıtlayabiliriz.
“Ağ tarafsızlığı”, 2000'li yılların başından itibaren internet hakları, dolayısıyla iletişim hakları bağlamında tartışılan bir kavramdır. Basitçe yasal düzenlemeler ile sağlanabilir görünmesine rağmen internetin yapısı nedeniyle tartışmalı bir hâl alır.
İnternet bizim basitçe eriştiğimiz, gördüğümüz ya da paylaştığımız içerikleri kapsayan boyutu dışında, bu içerikleri makine diline çeviren algoritma ve standartlardan oluşan bir yazılımlar boyutu ve kablolar, kablolu ve kablosuz cihazlar, yönlendiriciler, bilgisayarlar gibi donanımlardan oluşan bir fiziksel boyutu olan son derece karmaşık, teknolojik bir ağdır. Birbiriyle ilişkili bu üç boyut katmanlar olarak düşünülebilir ve bizim içerik katmanında ifade özgürlüğü ya da sansür gibi tartışmalarla ele aldığımız sorunlar diğer katmanlardan bağımsız ve o katmanlardaki teknolojik tartışmalardan bağımsız değildir. Tam da bu nedenle “ağ tarafsızlığı” basitçe bir yasal düzenleme olmaktan çıkar ve toplumsal, politik ve ekonomik olduğu kadar teknolojik bir düzenlemeye de dönüşür.
OBAMA'NIN İNTERNETİ
“Ağ tarafsızlığı” etrafında dönen tartışmanın esas konusu internetin sitelere, uygulamalara, kurum ve kişilere eşit şartlarda açık, tarafsız ve erişilebilir olup olmaması. Bu tartışma 2000'li yılların başlarından itibaren gündemde olmasına rağmen asıl olarak Obama'nın 2008'de başkan seçilirken verdiği söz üzerine ABD'de internet servis sağlayıcısı şirketlerden, Facebook, Google gibi büyük içerik şirketlerine ve kullanıcı gruplarına dek pek çok farklı kesimin katılımıyla son derece politik bir içerik kazandı. 2015 yılının başlarında ABD'de internet servis sağlayıcılarının ağdaki bütün verilere eşit davranması anlamına gelen “ağ tarafsızlığı” ilkesi Amerikan Federal İletişim Komisyonu (FCC) tarafından çıkarılan bir yönetmelikle garanti altına alınmış oldu. FCC'de yapılan oylamada 2'ye karşı 3 oyla kabul edilen ağ tarafsızlığı, sadece ABD değil, aynı zamanda internetin küresel niteliği nedeniyle etkileri de küresel olan bir karardı.
Kararın ardından ABD'deki tüm kablosuz ve genişbant internet sağlayıcıları telekomünikasyon yasaları altında kamusal taşıyıcı olarak değerlendirilmeye ve FCC'nin oluşturacağı denetim mekanizmaları aracılığı ile denetlenmeye başlandı. Bugün Türkiye'de adil kullanım olarak bilinen internet sağlayıcıların belli bir ücret karşılığında bağlantı hızını değiştirmesi uygulaması bu kararla birlikte ortadan kalktı. İnternet hizmeti sağlayıcıları, kullanıcılarına daha iyi bağlantı sunabilmek için içerik sağlayan firmalarla anlaşma yapamaz hale geldi, içerik sağlayıcı firmalarla, internet hizmet sağlayıcısı firmalar arasındaki anlaşmalara denetim getirildi.
Bu tartışmada, ağ tarafsızlığı aktivistleri konunun ifade özgürlüğü ve inovasyon tarafına vurgu yapıyordu. Sonuçta karar doğrudan ifade özgürlüğüne gönderme yapmıyor olsa da, yukarıda bahsettiğimiz katmanlar üzerinden konuşursak fiziksel ve mantıksal katmana dair gibi gözüken bu kararın, içerik katmanına dair sonucunun tam da herkesin herhangi bir ayrım olmaksızın istediği içeriği paylaşabilmesi, istediği içeriğe erişebilmesi anlamına geldiğini, dolayısıyla ifade özgürlüğü ve iletişim hakkıyla doğrudan ilişkili olduğunu söyleyerek, bu üç katman arasındaki ilişkiselliği örneklendirmiş oluruz.
TRUMP'IN İNTERNETİ
ABD'de geçtiğimiz aylarda Başkan olan Trump, ABD'de çok fazla şeyi değiştiremeyecek bir figür olarak görüldü. Çoğumuza göre ABD'de her şey o denli kurumsaldı ki başkanın değişmesi pek de bir değşiklik yaratmazdı. Ancak o günden bu yana durumun pek de öyle olmadığını gözlemliyoruz. Bu gözlemlerimize yakın zamanda Donald Trump'ın FCC'nin başına, 2015 yılındaki oylamada karşıt oy kullanan iki üyeden birisi olan Ajit Pai'yi atayarak ağ tarafsızlığı tartışmasını ABD'de yeniden başlatması eklendi.
Bir diğer önemli değişim ise Trump'ın yine Obama döneminde yürürlüğe giren ve internet sağlayıcıların üzerilerinden internete erişen kullanıcılara ait verileri başka kuruluşlara satamayacağına dair internet mahremiyetinin korunması ile ilgili kuralları iptal eden yasayı kabul etmesi oldu. Bu yasanın kabulüyle ABD'li internet kullanıcılarına verilerini korumak için https eklentileri ve vpn kullanmaları doğrultusunda aktivistlerce yapılan öneriler ise oldukça tanıdık.
Önümüzdeki günlerde ise yeni FCC başkanının hazırladığı öneri doğrultusunda internet servis sağlayıcılarının kamusal taşıyıcı statüsünden ve FCC denetiminden çıkartılması planlanıyor. Bu değişiklikle ağ tarafsızlığının ortadan kalkacağı endişeleri dile getiriliyor.
TÜRKİYE'DEKİ DURUM
Yoğun kullanılan uluslararası site ve sosyal medya uygulamalarının kapatılması, alternatif haber sitelerinin neredeyse günlük olarak erişimlerinin engellenmesi, sosyal medya paylaşımları nedeniyle kullanıcıların gözaltına alınması, tutuklanması kuşkusuz internet özgürlüğü ile ilgili gündemimizin en temel başlıklarını oluşturuyor.
Mahkeme kararları ile gerçekleştirilen bu ifade özgürlüğü, sansür uygulamaları dışında zaman zaman deneyimlediğimiz sosyal medya uygulamalarına ya da belli sitelere erişimin yavaşlaması ya da olanaksız hale gelmesi ise genellikle ülkede önemli olayların olduğu dönemlerde mahkeme kararları olmaksızın gerçekleştirilen uygulamalar. Bu bandwidth throttling adı verilen ve belli bir siteye giden bant genişliğinin daraltılmasını ifade eden uygulama tam da ağ tarafsızlığı tartışmaları ile ilgili. Bu yöntemle belli bir siteye erişim kotası sınırlandırılıyor. Yani o siteye erişebileceklerin sayısına sınırlandırma getiriliyor, bant genişliği daraltılıyor. Böylece erişim bağlantı yokmuşçasına yavaşlıyor.
Ağ tarafsızlığı ilkeleri ortadan kalktığında ABD'de bu işlem ticari kaygılarla gerçekleşir hale gelecek. Bizde ise yıllardır siyasi amaçlarla ağ tarafsızlığı ihlal ediliyor.
Ancak açıkça belirtmek gerekiyor ki, ABD'de ağ tarafsızlığının ortadan kalkması sadece ABD'li internet kullanıcılarını değil, internet küresel bir ağ olduğu ve her ne kadar merkezsiz olduğu iddia edilse de merkezinin ABD olması sebebiyle tüm dünyadaki kullanıcıları etkileyecek. Yani bundan böyle internet kullanırken sadece AKP hükümetinin siyasi olarak koyduğu sınırları değil, ABD'li internet sağlayıcı şirketlerin ticari olarak koydukları sınırları da deneyimlemeye başlayacağız.