Ahmet Şık'ın istifası
Ahmet Şık, HDP siyasetinden gelen birisi değildir. HDK’nin bileşenlerinin kontenjanından da gelmemiştir. Bilinirliği ve popülerliği nedeniyle aday gösterilip seçilmiştir. Erkan Baş, Barış Atay ve Oya Ersoy’un aday gösterilmesi de bu çerçevededir. Bunlar seçildikleri anda da istifa edebilirlerdi. Ne onlar açısından ne de HDP açısından sorun da olmazdı. Burada sorun olan, bunların HDP’den aday gösterilmesinde Kürt seçmenin bilgilendirilmemiş olmasıdır. Ne Kürdistani ne de diğer adayların belirlenmesinde bir şeffaflığın ve hesap verilebilirliğin olmamasıdır.
Feyzi Çelik*
Hatırlanacağı gibi, kongreden kısa bir süre önce HDP’ye yönelik temel bir eleştiri HDP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık’tan gelmişti. Ahmet Şık, “HDP’deki parti içi bürokrasi ve bunun yarattığı statükoyla birlikte karşımıza çıkan tablo hantallaşma oluyor. Başka bir deyişle HDP için sorunun adını CHP’lileşme diye koymak yanlış olmaz” diye konuşmuştu. İsabetli, cesaretli ve gerçekçi olan ve olması gereken buna benzer eleştiriler HDP içinde veya HDP’ye yakın demokratik çevreler tarafından dile getirilmekteydi. Ancak bu eleştiriler doğru mecralarda dile getirilmediği gibi görmezlikten geliniyordu. Ahmet Şık’ın eleştirileri de görmezlikten gelinerek, kongre üzerinde etkisiz hale geldi.
Ahmet Şık, HDP içinde yer alan diğer sol kesimlerden farklı bir bakış açısına sahip olmakla birlikte herhangi bir grup ve kesime bağlı biri değildir. Demokratik eleştirel itirazını yüksek sesle dile getiren bir gazeteci yazar geçmişine sahiptir. Toplumla doğrudan bağ kurabilen ve toplumun sorunlarını dile getirebilen biridir. HDP içinde yer alan veya ona destek veren diğer sol kesimlerin HDP ile ilişkisi daha farklıdır. Onlar, kendilerinde HDP’yi veya liderliklerini eleştirme hakkını görmeyerek kendilerine yönelik eleştiriler getirilmesini de önlüyorlar. Bu şekilde, Ahmet Şık’ın deyişiyle HDP içinde oluşan bürokratik yapının daha da hantallaşmasına neden oluyorlar.
HDP İstanbul milletvekili Ahmet Şık’ın istifası beklenen bir istifaydı. Haziran 2018 seçimlerinde HDP’den aday oluşu, seçim barajını aşmaya yönelik bir adım gibi görünse de aday gösterilmesinde şeffaflık yoktu. Yani bu konuda HDP’nin tabanı ikna edilmiş değildi.
Elbette, Ahmet Şık’ın İstanbul’dan, Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun Kocaeli’den, Barış Atay’ın Hatay’dan aday gösterilmesinin barajın aşılmasında rolleri biliniyor. Konuya bu açıdan yaklaşmakta fayda vardır.
Öncelikle seçilen bu kişilerin ne ünlü olmak ne de milletvekili maaşı alma ihtiyaçları vardır. Tam tersine, HDP yöneticileri o dönem itibariyle siyasi fayda düşüncesiyle onlara milletvekili adaylığı teklifi götürmüşlerdir.
Ahmet Şık dışında İstanbul’da seçilen 11 milletvekili daha var. Onların içinden sesi duyulmayan en az 6-7 milletvekili bulunuyor. Ahmet Şık’ın istifasını kişisel neden ve tercihlere bağlamak, istifayı ihanet, CHP’ye gidecek benzeri komplo teorilerine bağlamak doğru değildir. Ahmet Şık, siyasi kişiliğinden çok gazeteci kişiliği ile bilinen biridir. Dünya görüşünün ne olduğu da biliniyor. HDP’nin nasıl bir parti olduğunu Ahmet Şık da biliyor. Burada önemli olan, istifasını açıklarken kullanmış olduğu argümanlardır. İstifa tweet'inde şöyle diyor: “Eş başkanlarımızı tenzih ederek, parti yönetiminde bulunan hakim bir anlayışın HDP'nin gücü, anlamı ve değerleri hilafına demokratik teamüllerden uzak tutumlarında ısrarları nedeniyle HDP’den istifa ettim.”
İstifasında dikkat çeken en önemli yön Eş Genel Başkanlar Mithat Sancar ve Pervin Buldan’ı eleştiri dışında tutmasıdır. Başka bir tweet'inde istifasını nisan ayı başında verdiği de dikkate alınırsa istifadan vazgeçirme çabasının olduğu görülüyor. Eğer dediği doğru ise HDP Eş Genel Başkanları ya yetkisizdirler ya da eş başkanlar ile Ahmet Şık’ın deyişiyle “parti yönetiminde bulunan hakim bir anlayış” arasında çelişki ve çatlaklar bulunuyor. Ahmet Şık’ın bu eleştirileri üzerinde durulmadan yapılacak değerlendirmeler eksik ve yanlış olacaktır.
İstifa sürpriz değildi. Kaldı ki, demokratik bir yapı varsa bir partiyle katılmak ne anlama gelirse, bir partiden istifa etmek de o anlama gelir. Son bir kaç yıl içinde MHP’den, AKP’den bir çok istifa oldu. İstifa edenler ya yeni bir parti kurdular ya da başka bir partiye üye oldular. Bunlara karşı kendi partileri tarafından eleştiri ve suçlamalar getirildi. Buna rağmen kendi yollarında ilerlemeye devam ettiler.
Ahmet Şık, HDP siyasetinden gelen birisi değildir. HDK’nin bileşenlerinin kontenjanından da gelmemiştir. Bilinirliği ve popülerliği nedeniyle aday gösterilip seçilmiştir. Erkan Baş, Barış Atay ve Oya Ersoy’un aday gösterilmesi de bu çerçevededir. Bunlar seçildikleri anda da istifa edebilirlerdi. Ne onlar açısından ne de HDP açısından sorun da olmazdı. Burada sorun olan, bunların HDP’den aday gösterilmesinde Kürt seçmenin bilgilendirilmemiş olmasıdır. Ne Kürdistani ne de diğer adayların belirlenmesinde bir şeffaflığın ve hesap verilebilirliğin olmamasıdır. Ahmet Şık’a adaylık teklifini götürmek sıradan bir Kürt seçmenin aklına gelmez. Ahmet Şık’ı aday yapan anlayış, yine kendisinin istifaya gerekçe gösterdiği “parti yönetiminde bulunan hakim bir anlayış”ı partide hakim hale getirenlerdir. Aday gösterilme yöntemi bu şekilde olmuştur. Ahmet Şık, HDP’den aday olurken bunun farkındaydı. Bu bakımdan istifa gerekçesi siyasal anlamda doğru olsa da kendisi açısından çelişkilidir. Bu nedenle, HDP’nin Kürt ve yurtsever tabanı ile HDP’ye gönül veren kesimlerin Ahmet Şık’a ve onu aday gösterenlere ağır eleştiri getirmesinde bir yanlışlık yoktur. Yanlış olan ağır eleştiriler getirenlerin yine aynı anlayışın devreye girmesiyle “parti çıkarı” gerekçesiyle eleştirilerinden geri adım atmış olmalarıdır.
HDP içinde eleştiri mekanizması doğru işlememektedir. Eleştiri mekanizmasından faydalanmak, ondan dersler çıkarmak HDP’nin gündeminde yok gibi görünüyor. Ya da kişiye göre farklılıklar içeriyor. HDP Merkez Yürütme Kurulunun istifa ile ilgili açıklaması şöyledir: “Sayın Ahmet Şık ile Haziran 2018 seçimlerinden bu yana birlikte çalıştık, birlikte emek verdik. İstifa kararı kendi takdiridir. HDP üzerine düşen siyasal ve tarihsel sorumluluğun farkında olarak çalışmalarını sürdürmeye devam edecektir.” Bu açıklamaya bir diyeceğimiz olamaz. Normal demokratik koşullara uygundur. Yarın öbür gün, HDP’den seçilen diğer bileşenlerden gelenlerden birileri istifa ederse benzer bir tutum sergilenebilir mi? 2019 belediye seçimlerinde HDP, bazı Kürt parti ve çevreleriyle ittifak yaptı. Bunlardan bir kısmı seçildi. Bu seçilenlerden HDP’li olanlardan herhangi biri istifa ederse HDP Merkez Yönetim Kurulu'nun açıklaması, Şık’la ilgili açıklama kadar demokratik olabilir mi? Sessiz sedasız bir köşeye çekilen onbinlerce küsküne aynı demokratik anlayış gösteriliyor mu? Ya da onların dönüşünü sağlayacak bir çağrı neden yapılmıyor? Bileşen veya dışarıdan gelen “yabancı” için işleyen “demokratik anlayış” yoksul Kürt için neden işlemiyor. Ya da, “nasıl olsa bizden başka gideceği, oy vereceği, destek vereceği yer yok” denilerek çağrı yapma gereği mi duyulmuyor?
Türkiye’nin “otokrasi” liginde oynadığını dünya kamuoyu da biliyor. Asgari düzeyde nefes almaktan yoksun hale gelmişiz. Koronanın bile “otokrasi” için fırsat ve ayrımcılığa dönüştüğü bir dönemde, asıl sorunlarla uğraşacağımıza birbirimize düşmenin bir anlamı yoktur. Demokratik birliktelikler için aynı grup veya parti içinde bulunmak da gerekli değildir. Umarım Ahmet Şık, benzer muhalif kanallarla bu birliktelikten kopmaz, katkı sunmaya devam eder. Zamanı bunu gösterecek. Mücadele her yerde olacak, iyi olacak..
*Avukat