Ahmet Türk: Hileyi engellersek bu iktidar gidici

Seçim çalışmaları sırasındaki gözlemlerini aktarın Ahmet Türk, hemen herkeste büyük bir değişim beklentisi olduğunu söyledi. Erdoğan'ın oyunun yüzde 50'nin altında olduğunu belirten Türk, "Sandıklar seçim kurullarına gidene kadar sahip çıkmak lazım. Bu tedbirler alınırsa inanıyorum ki yeni bir dönemin kapısı açılır" dedi.

Abone ol

DUVAR - Kendisi aday olmasa da HDP'nin seçim çalışmalarına yoğun şekilde katılan Ahmet Türk, sahada gördüklerini anlattı. "Bir dip dalganın geldiği hissediliyor" diyen Türk, iktidarın seçimi kaybedeceğini, Recep Tayyip Erdoğan'ın oylarının da yüzde 50'nin altında olduğunu söyledi. Türk, bütün kesimlere sandıklara sahip çıkılması için çağrı yaptı.

'ERDOĞAN'IN GÜCÜ YÜZDE 50'NİN ALTINDA'

Mezopotamya ajansı'nın sorularını yanıtlayan Türk'ün değerlendirmeleri şöyle:

Seçim maratonunda sona gelindi. Sahada seçim çalışmaları yürüttünüz. Seçim kampanyası nasıl geçti?

Önce sistem değişmesi konusunda ciddi bir refleksin olduğunu görüyoruz. İşte bazıları şu şekilde ifade ediyor. Bir dip dalganın geldiği hissediliyor. Hemen hemen bu herkeste var. Ben bu değişim konusunda ve bu sistemin gitmesinden çok umutluyum. Parlamento meclisinin farklı bir şekilde olması konusunda umutluyum. Bana göre bu iktidar gidicidir. Seçimi kaybeder diye düşünüyorum. Bu ülkede herkesin kafasında bir soru var. Acaba hilelerle baş edebilir miyiz? Seçimlerde bazı hileler olabilir mi? Halk bu endişeyi taşıyor. Halkın en fazla sorduğu konu budur. Erdoğan’ın şu andaki gücü yüzde 50’nin altındadır. Ama bu hilelerle ilgili endişemiz var. Tüm muhalefet partilerinin bu konuda önlemler alması gerekiyor. Sandıklara sahip çıkması gerekiyor. O sandıklar seçim kurullarına gidene kadar sahip çıkmak lazım. Bu tedbirler alınırsa inanıyorum ki yeni bir dönemin kapısı açılır.

HDP’nin Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş başta olmak üzere birçok siyasetçi cezaevinde. Seçim çalışmaları zor olmadı mı?

En zor bir dönemde seçim çalışımlarını yürüttük. Zorluklarla karşı karşıya kaldık. Bu seçim çalışmalarını yürütebilecek çok önemli, güçlü kadrolarımız ve arkadaşlarımız içeridedirler. Cumhurbaşkanı adayımız Selahattin Demirtaş başta olmak üzere birçok milletvekili, belediye eş başkanlarımız ve kadrolarımız zindanlarda. Biz bu koşullarda siyaset yürütüyoruz. Bazen diyorum iktidar partisinde bu kadar kadro içeride olsaydı, parti diye bir şey kalmazdı. Darmadağın olurdu. Ama buna rağmen bir inancımız, özgürlük, barış ve demokrasi özlemimiz var. Buna rağmen tüm arkadaşlarımız, yoldaşlarımız ve kadrolarımız en iyi şekilde çalışmaları yürütüyor. Bazı yerlerde boşluklar var, ancak böyle bir inancımız var ki, halkımız hemen bu boşlukları kapatıyor. Halkımız bilinçlidir ve görevini yerine getiriyor. Seçim günü de bu boşluğu dolduracak.

'İKTİDAR HDP'NİN BARAJI AŞTIĞINI GÖRÜYOR'

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “HDP’yi baraj altında bırakın” talimatı ortaya çıktı. Burada neyi amaçlıyor?

Erdoğan’ın HDP’yi baraj altında bırakma talimatının iki nedeni var. Bunlardan biri Kürt düşmanlığıdır. Kürtlerin Ortadoğu’da hiçbir statüye sahip olmaması için çok güçlü bir şekilde Kürtlerin üzerine geliyor. Halkı sindirmeye çalışıyor. Siyasetten soğutmaya çalışıyor. Diğeri de HDP’nin yüzde 10 barajını aştığını görüyor. İktidarı parlamentoda sağlayacağı ve istediği güce kavuşmayacağını görüyor. Parlamento aritmetiğinin değişeceğini görüyor. Çünkü biz burada baraj altında kaldığımız zaman 70-80-90 milletvekili doğrudan doğruya AKP’nin hanesine geçecek. Bugüne kadar Kürt düşmanlığı üzerinde siyaseti geliştirdi. Zaten kafasında Kürtleri tatmin edecek bir formülün çıkmayacağını hep tartışıyorduk ve söylüyorduk.

Kürt sorununu çözmek için veya Kürtleri kucaklamak için bir halkın hak ve hukukunu içselleştirmek lazım. Siz bunu içselleştirmediğiniz zaman zaten çözemezsiniz. Ama bu olmadı. Bunu başarıya ulaştırmak için çok çalıştık ve çabaladık, ama her zaman bu sorunu çözebilecek bir inanca sahip olmadık. Ama ne olursa olsun barış ve demokrasi için diyalog kurma ihtiyacı vardır. Her şeye rağmen bizim görevimiz barışı, demokrasiyi ve adaletti savunmaktır ve bu konudaki söylemleri değerlendirmektir. Mevcut iktidarın Kürt sorununu çözmesini bir tarafa bırakalım, Kürtlerin tamamını sindirmeye yönelik çabalıyor. Sadece burada değil dünyanın neresinde Kürtler bir hak talebinde bulunduğunda herkesten önce onlar karşısına çıkıyor. Bu çok açığa çıktı. Bizim de demokratik siyaseti yapma alternatifimiz vardır ve biz siyaseti bir çerçevede yürütüyoruz.

Erdoğan, Diyarbakır mitinginde “Kürt sorunu yok” dedi, siz var dediniz. Kürt sorunu var mı yok mu?

(Gülerek) Kürt sorunu olmasaydı, Kürtlerin derdi neydi. Her gün zindanlardaysak “Kürt sorunu vardır” dedikleri içindir. Kürt halkı hak, adalet, özgürlük, eşitlik talebinde bulunduğu için mi Kürt sorunu yoktur. Bugün Kürtler bedel ödüyorsa, şimdi çıkıp bu sorunun olmadığını söylediği zaman yok mu oluyor? Gerçekler ortada. Yaşadığımız süreçler ortada. İşte Efrîn, Kürt olmasaydı bugün bu mağduriyet yaşanır mıydı? Başûr Kürt olmasaydı, referanduma karşı bu kadar tepki gösterir miydi? Buradaki insanlar demokratik siyaset yürütürken, bu kadar mağduriyet yaşıyorsa, zulümle karşıya karşıyaysa, bu Kürt sorunundan kaynaklı değil midir? Kürtleri Ortadoğu’da potansiyel tehlike olarak gördükleri için sindirme ve baskı politikaları uygulanıyor.

'DİYARBAKIR'IN VERDİĞİ MESAJ TARİHİDİR'

HDP’nin Diyarbakır mitingine yüzbinlerce kişi katıldı. Uzun süredir bir sessizlik vardı. Diyarbakır’da nasıl bir mesaj verildi?

Baskılar zaman zaman toplum üzerinde etkili oldu. Ama bir müddet sonra bu baskıya rağmen, halk onu aşacak bir duruşu gösterdi. Diyarbakır o baskılara karşı bir duruş gösterdi. Halk baskılara karşı yılmayacağını gösterdi. Birçok yerde bu duruş gösterildi. Ama bu seçimlerde Kürtler her yerde bu sessizliği bozdu. Diyarbakır ve diğer alanlarda halk “siz yok dediniz, biz varız”, “Siz bastırdınız ama yine meydanlardayız” mesajları verdi. Diyarbakır’ın verdiği mesaj tarihi ve önemli bir mesajdır. Bu kadar bastırma, baskı, sindirme, yalan ve iftiralara rağmen, halk yine alanlarda taleplerini dile getiriyor. Bu baskılar da dönem dönemdir. Özel tim, polis ve asker baskısından selam vermekten korkan halk daha önce sandıklarda iradesine sahip çıktı ve bu seçimde de iradesine sahip çıkacaktır. Halk zulme ve hukuksuzluğa karşı kendini gösterdi ve göstermeye çalışıyor. Bu devletin baskısının insanlarımıza fikir değiştirdiğine dair bir noktada bakmamak gerekiyor. Böyle bir durum yoktur. Halk asla ve asla düşüncesinden ve inancından vaz geçmemiştir. Özgürlük mücadelesi konusunda her zaman ayakta oldu. Bu baskı dönemi geçicidir ve farlı bir coşkulu dönem gelir. Halk artık listelere bakmıyor. Halk, “artık ben özgürlüğüme, irademe ve onuruma sahip çıkarım” diyor.

'SURUÇ'TAKİ MAFYAVARİ BİR TARZ'

Suruç’ta yaşanan saldırıyı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Suruç’taki olay gördüğümüz kadarıyla mafyavari bir tarz söz konusudur. Oradaki aile herkesçe biliniyor. Zorbalıkla insanların oyunu almaya çalışın bir yaklaşım var. İnsanlar da bunu kabul etmiyor. Bize söylenenlere göre, bütün ihalelerde parmağı olan bir milletvekili ve ailesi söz konusudur. Tefecilikten tutun birçok şeye bulaşmışlar. İktidarın güvencesi altında saldırıyorlar. Pervasız bir davranışın içindedirler. Daha hiçbir şey ortadan yokken, ilk dakikada “PKK-HDP milletvekilimizin kardeşini öldürdü” gibi bir açıklama gerçekten insanları şok eden bir açıklamadır. Yalan olur da bu kadar yalan ve iftira olmaz.

Olayın havarına koşan bir babanın ve yaralının işkenceyle öldürülmesi asla hiçbir yerde savunması mümkün olmayan bir durumdur. İktidar bunu bile gündeme getirmiyor. Hastanedeki infazdan bile söz etmediler. Yaşamını yitirenlere karşı en ufak bir açıklama bile yapılmadı ve aileye bile baş sağlığı dilemediler. Bu olayın gerçeğini ortaya çıkarılmasını itiyorsanız, buyurun insan hakları kurumları ve sivil toplum örgütlerinin temsilcilerini gönderin, şer ortaya çıksın. Her partiden temsili bir grubu meclisten çıkarın, gitsinler olayı araştırsınlar. Ama suçüstü yakalanmış telaşıyla farklı bir yere çevirmeye çalıştılar. Bunun tutmadığını görünce ağız değiştirmeye çalıştılar. Suçu örtbas etmeye çalıştılar. Ama bu suç örtbas edilmeyecek bir suçtur. Unutulmayacak bir suçtur.

Seçime sayılı günler kalırken Tansu Çiller ve Mehmet Ağar ile ittifak kurulması ne anlama geliyor?

Çiler- Mehmet Ağar tanıdığımız isimler. Faili meçhullerin mimarıdırlar. Bu bölgede birçok insanı öldürme emrini verdiler. Kendisi de bunları yapanları eleştiren yaklaşım göstermiştir. Şimdi bunlara muhtaç kalınmışsa söylenecek bir şey yoktur. Faili meçhul cinayetlerini işleyenlere muhtaç olmuşsa bu onun ne durumda olduğunu gösteriyor.

'HDP YÜZDE 10 İLE 14 ARASINDA SONUÇ ALIR'

Erdoğan, her konuşmasında “Kandil operasyonu”nundan bahsediyor. Operasyon seçim propagandası için yapılır değerlendirmelerine ilişkin ne diyorsunuz?

Bir iki puan için her şey yapabilecek bir zihniyetle karşı karşıyayız. Kandil operasyonun bugünlerde dile getirilmesi, seçimler için bir hesaptır. Bunu sık sık dile getirilmesi için milliyetçi ve faşist kesimi elinde tutmaya yöneliktir. Özellikle Kandil operasyonuna böyle bakmak gerekiyor.

Seçim sonuçlarına dair bir öngörünüz var mı?

Eğer hileler engellenebilinirse yüzde 10 ila 14 arasında sonuç alacağımızı düşünüyorum. Seçimler için bir gün bile çok önemlidir. Seçimlere bir iki kala seçimi kendi lehine çevirebilmek için her türlü provokasyona karşı duyarlı olmak gerekiyor. Bunun hesabını yapmak lazım. Umut ediyoruz ki değişim ve dönüşümü sağlayacak bir sonuç alınır.

Oyları korumak yetmiyor. Sandıklara sahip çıkmak gerekiyor. Gerçekten hilelere meydan vermeyeceksiniz. Atadıkları sandık başkanları oldukça iktidardan yana olan kişilerdir. Sandıklar konusunda hassasiyet ve titizlik göstermek zorundayız. Sonuna kadar sandık başında bulunup, seçim kurularında sayım bitene kadar sonuçları takip etmek gerekiyor. Tutanaklara dikkat etmek gerekiyor. Sonuna kadar sahip çıkılmasa her farklı yöntemlere başvuracaklarını düşünüyorum.