AİHM, Yunanistan'ı mahkum etti: 'Mültecilerin yaşam hakkı ihlal edildi'
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin 2014 yılında Ege Denizi'nde mültecilere ateş açılması sebebiyle Yunanistan'ı mahkum etmesi hak savunucuları tarafından sevinçle karşılandı.
LEFKOŞA - Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Ege'de yaşanan mülteci faciaları için emsal niteliğinde bir karara imza attı. Mahkeme, Yunanistan'ı Ege'de mültecileri taşıyan deniz araçlarına yasadışı bir şekilde ateş açmaktan suçlu buldu.
Yunanistan medyasına yansıyan bilgilere göre, AİHM Yunanistan'ı 'yaşam hakkını ihlal ettiği' gerekçesiyle mahkum ederek 2014 yılında Ege'de yaşanan olayı mahkemenin gündemine taşıyanların ailelerine 80 bin euro tazminat ödenmesine karar verdi.
Karar Yunanistan'da hak savunucuları ve sosyal medya kullanıcıları arasında sevince neden oldu. Geçtiğimiz yıllarda Yunanistan yargısının üstünü örtmeye çalıştığı davaya bakan AİHM'in verdiği karar, Atina'nın Ege'de yasadışı yöntemlere başvurduğuna dikkat çeken mülteci ve insan hakları örgütlerini de haklı çıkarmış oldu.
AİHM: YAŞAM HAKKI İHLAL EDİLDİ
Yunanistan'ın hüküm giydiği dava, 22 Eylül 2014 tarihinde, Yunanistan'a 'yasadışı' yollardan insan taşıyan bir teknenin durdurulması sonucu başvurucuların ailelerinden birinin Pserimos adası yakınlarında aldığı ciddî bir kurşun yarası sonucu yaralanma ile ilgili.
Mahkeme, mültecileri taşıyan bir tekneye Yunanistan Sahil Güvenliği tarafından ateş açılması olayının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 2'nci maddesi uyarınca 'kesinlikle gerekli' olmayan bir şiddet teşkil ettiğine karar verdi.
Alkhatib ve Diğerleri v. Yunanistan (başvuru no. 3566/16) davasında AİHM, oybirliğiyle AİHS'in 2'nci maddesinin (yaşam hakkı) ihlâl edildiğine hükmetti.
YETERSİZ YASAL ÇERÇEVE
AİHM'nin Yunanistan ile ilgili yeni kararı komşu ülkenin Sahil Güvenliği'nin son yıllarda Ege'de mülteci akımları ile mücadele etmek için başvurduğu tartışmalı yöntemleri bir kez daha gündeme taşımış oldu. Söz konusu araçlar arasında ateşli silah kullanımı da yer alıyor.
Mahkeme açıkladığı yeni karar ile Ege'deki deniz gözetleme operasyonlarında potansiyel olarak ölümcül güç kullanımını düzenleyen yetersiz yasal çerçeveye özellikle dikkat çekiyor. Bu bağlamda, AİHM, Ege'de 2014'ta yaşanan gelişmeye benzer durumlarda 'potansiyel olarak ölümcül güç kullanımının haklı olup olmadığını belirlemenin imkansız' olduğunu belirtiyor.
Mahkeme, 2'nci maddenin esasa ilişkin yönüne uygun olarak, öncelikle, davalı devletin, deniz gözetleme operasyonları alanında potansiyel olarak öldürücü kuvvet kullanımını düzenleyen yeterli bir yasal çerçeve getirme yükümlülüğünü yerine getirmediğini belirtiyor. Ayrıca, izlenen deniz vasıtasının yolcu taşıdığını varsayabilecek olan sahil güvenlik görevlilerinin, herhangi bir yaşam riskini en aza indirmek için gerekli dikkati göstermediği sonucuna varıyor.
Mahkeme ayrıca, 2'nci maddenin usule ilişkin yönüne uygun olarak, ulusal makamlar tarafından yürütülen soruşturmada birçok eksiklik bulunduğunu, eksikliklerin özellikle delil kaybına yol açarak soruşturmanın yeterliliğini etkilediğini vurguluyor.
HAK SAVUNUCULARI SEVİNÇLİ
AİHM'nin yeni kararı Atina'da hak savunucuları, sivil toplum örgütleri ve sosyal medya kullanıcıları arasında sevince neden oldu. Ege'de daha iyi bir gelecek umudu ile zor koşullarla karşı karşıya kalan insanlara odaklanan çevreler Yunanistan hükümetlerinin bölgede belirsiz düzenlemeler ve kurallar çerçevesinde hareket ettiğini, AİHM'in yeni kararı ile bu durumu teyit ettiğini vurguluyor.
Sosyal medyadaki ilk yorumlar Yunanistan'ın gerek Ege'de insan yaşamının korunması gerekse de yasal güç kullanımı meselelerinde sınıfta kaldığı gerçeğine odaklanıyor.
DAVANIN ÜSTÜ ÖRTÜLMEYE ÇALIŞILDI
Yunanistanlı hak savunucuları son gelişmenin bir başka boyutuna da dikkat çekiyor. 2014 yılında yaşanan olayı gündemine alan AİHM'in aksine Yunanistan adaleti geçmişte söz konusu davanın üstünü örtmeye çalışmıştı.
Söz konusu davayı Yunanistan yargısına Refugee Support Aegean ve PROASYL örgütleri taşıdı. Yunanistan'da dava ile ilgili olarak etkisiz ve eksik bir soruşturma süreci yürütüldü. Davada ismi geçen iki mülteci hiçbir zaman ifade vermeye çağrılmazken ön soruşturmadaki tanıkların ifadeleri liman yetkililerinin ifadeleriyle uyumlu bir şekilde öne çıkarıldı.
Ayrıca sivil toplum kuruluşlarının talep ettiği şekilde, mağdurun adlî tıp raporu ve balistik rapor eksiklikleri gibi önemli kanıtlar kapsamlı bir şekilde incelemeye tabi tutulmadı.